PİRHA – Hürcan Bulur’un ölümüne sebep olan sürücü Özer Sağlamyürek, yüzde yüz kusurlu bulunmasına rağmen 15 Aralık’ta tahliye edildi. Karara tepki gösteren Bulur ailesi, karşı tarafın hükümetle olan ilişkisine vurgu yaptı. Baba Veysel Bulur, “Hakim, avukatlarımızı tersleyip tüm talepleri reddetti. Tanığımız dahi dinlenmedi. Telaşlı bir şekilde dava karara bağlayıp salon hızlıca boşaltıldı” dedi.
Hürcan Bulur, Ankara Batıkent Bulvarındaki yaya geçidinden karşıya geçerken Özer Sağlamyürek kontrolündeki aracın çarpması sonucu 24 Ağustos 2023’te yaşamını yitirdi. Sağlamyürek’in, aracı ile 50 km hızla gitmesi gereken yolda 140 km hızla kazaya sebebiyet sağladığı bilirkişi raporlarına da yansıdı.
Yüzde yüz kusurlu bulunan Özer Sağlamyürek, 15 Aralık’ta görülen dava sonrasında tahliye edildi. Bulur ailesi, karar karşısında bir kez daha yıkılırken, yaşadıkları mağduriyetin detaylarını PİRHA’ya anlattı.
TRAFİK IŞIĞI KONULMASI İÇİN DEFALARCA KEZ TALEP İLETİLMİŞ!
Baba Veysel Bulur ile kazanın yaşandığı yaya geçidinde bir araya geldik. Bulvardaki hız limitinin 50 km olduğunu belirten baba Bulur, “Ancak hiçbir araç bu kurala uymuyor. Bu cadde üzerinde sürekli kazalar oluyordu. Hatta Hürcan’ın kazasının olduğu gün ve sonraki günde de burada kazalar olmuştu. Özellikle mahalle muhtarımız bu konuya dair çokça girişimde bulunmuştu ama bu yolun hastane ve okula yakın olmamasından kaynaklı herhangi bir kasis, engelleyici, ışık konulamayacağı söylenmiş. Dolayısıyla herhangi bir tedbir alınmadı. Hatta şu anda mevcut olan trafik ışıkları ve kasisler de yeni konuldu” dedi.
“BU YOLDAN GEÇMEK İSTEMİYORUM”
Baba Veysel Bulur, yaşadıkları evin önündeki yoldan her geçtiğinde olay gününe gittiğini ifade ederek “Hürcan’ın kazasından sonra bu yoldan hiç geçmek istemiyorum. Geçtiğim anda Hürcan’ın o anki durumunu düşünüyorum. Çarpma anını, Hürcan’ın 40 metre kadar sürüklenmiş olmasından dolayı tüm vücudundaki kemiklerin kırılmış olması, iç organlarının parçalanmış olması… Yani o an Hürcan’ın çektiği acıları düşünüyorum” diye belirtti.
TÜM AYRINTILAR BİLİRKİŞİ RAPORLARINA DA YANSIDI!
Veysel Bulur, yaşanan kazadan ötürü çocuklarında hiçbir kusurun olmadığının altını çizdi. Durumun, hem kaza tespit tutanağında hem de adli tıp raporlarında belirtildiğini söyleyen Bulur, şöyle devam etti:
“Buna rağmen ‘cezalı’ biz olduk. Özellikle bilirkişi raporu ve Tesla’dan alınan kayıt sisteminden saniye saniye aracın tüm hareketleri görünüyor. Sanığın kendisi de mahkemede ifade verirken çarpma anına kadar hiç frene basmadığını itiraf etti. 141 km hızla çarptığı ve hızını %75 arttırarak ki muhtemelen kaçmayı düşündü ancak Hürcan’ı sürüklediği için kaçamayacağını anlayınca frene basıyor. 29 metre fren izi var. Çarpıp durduğu mesafe ise yaklaşık 40 metre.”
“TAZMİNATIN İKİ KATI PARA VERELİM, DOSYA KAPANSIN!”
Veysel Bulur, sanığın ailesinin iktidar ilişkisine de işaret etti. Baba Bulur, defalarca kez para teklifi aldıklarını söyleyerek şöyle devam etti:
“Onlara bu işin bir pazarlık konusu olamayacağını, eğer vicdanlarını rahatlatmak istiyorlarsa yapacakları tek şeyin mahkeme sürecine müdahil olmayıp oğlunun alacağı cezaya razı olmaları gerektiğini söyledim. Onlar da ‘bu işin hem vicdani hem de ilahi adalet kısmı var, kesinlikle müdahil olmayacağız. Oğlumuz ne ceza alacaksa alsın’ diye söz vermişti. Ancak daha sonra tavırları değişti. ‘Oğlumun bir suçu yok. Tek suçu yaya geçidinde vurmuş olmasıdır. Oğlumu kurtarmak için her türlü yolu kullanırım. Bu imkanım da var’ gibi laflar söylemeye başladı. Karar duruşmasından bir hafta kadar önce yeğenimle bir haber yollayıp ‘Biz tazminat hesabını yaptırdık, 800 bin lira tutuyor. Bunun 2 katını verelim ve bu işi kapatalım’ gibi teklifte bulundular.
OZAN İRFANİ KOZU!
Kendisiyle görüşmeyi hiç kabul etmedik ancak çokça ısrarları üzerine oturduğumuz sitenin yönetim odasında görüştük. O görüşmede katilin babası ile halk ozanı İrfani Yıldırım vardı. Kesinlikle kimliğimizle ilgili bir araştırma yapmışlardı. Ozan İrfani’yi getirmeleri bizim Alevi olmamız nedeniyleydi. Bizi etkileme amaçları vardı. Özellikle İrfani’ye ‘Hiçbir şekilde bu iş pazarlık konusu olamaz’ demiştim. O gün İrfani, üzgün pozlar takınarak ‘Ya bu işte bir kazadır. Ne gerekiyorsa yapalım. Benim özellikle Tunceli’lilerle aram çok iyi. Tanıdığımız profesörler var, Hürcan ile ilgili kitaplar yazdıralım. Hürcan’ın adını bir yerlere verelim’ dedi. İrfani en son utanmadan şöyle bir teklifte bulundu; ‘Kırk yemeğini nasıl yapacaksınız? 40 yemeğinde imkanı olanlar dana keser imkanı olmayanlar lahmacun falan yaparlar, sizde ne istiyorsanız biz onu yapalım’ dedi. Biz bunların hiçbirini kabul etmedik. Katilin babası bu insanların önünde ‘kesinlikle davaya müdahil olmayacağım, ne ceza alacaksa alsın’ demişti ama sonradan tavrı değişti.”
“TEK SERVETİMİZ HÜRCAN’DI”
Veysel Bulur, davanın hiçbir şekilde peşini bırakmayacağını belirterek, İstinaf sürecini yürüteceklerini belirtti. Baba Bulur, benzer kazalara maruz kalan ailelerle bir araya gelip örgütlenmeyi de düşündüğünü aktararak şunları söyledi:
“Bekir Sağlamyürek, hem siyasi hem de ekonomik imkanlarını kullanabileceğini zaten dile getiriyordu. Kaza 24 Ağustos’ta oldu ancak mahkeme süreci 30 Ekim’de başladı. Ve ne hikmetse davaların iki üç yıl sürdüğü bu ülkede bizim davamız 15 Aralık’ta sonuçlandı. İki duruşma yapıldı ve karara bağlandı. Hakim, özellikle bilirkişi raporunu hiçbir şekilde dikkate almadı. Avukatlarımızın olay yerinde keşif yapılması yönünde talepleri vardı. Kişinin ağır cezada yargılanması isteniyordu. Ama ne hikmetse hakim, önceden kararını vermiş gibi hızlı bir şekilde; duruşma süresince avukatları da tersleyip talepleri reddetti. Hatta tanığımızı dinleme gereği dahi duymadı. Telaşlı bir şekilde davayı karara bağlayıp salonu hızlıca boşalttı. Bu da bizlerde bir takım şüpheler uyandırmakta!
Artık işimi gücümü bırakacağım. Çünkü bizim tek bir çocuğumuz vardı. Tek servetimiz oydu. Artık benim miras bırakacak bir çocuğum da yok. Dolayısıyla ömrüm olduğu sürece bu olayı takip edeceğim. Bunu sadece Hürcan için değil, bu tür davalarda başka Hürcanlar ölmesin diye elimden ne geliyorsa yapacağım.”
“PEŞİNİ BIRAKMAYACAĞIZ”
Anne Süreyya Bulur da mahkeme kararına dair “26 yaşındaki bir gencin hayattan kopartılması ve buna sebep olan kişinin kısa süre cezaevinde yatmasını hiç mantığım almadı. Kararı duyduğumda mahkeme salonunda isyan ettim. Bir daha oğlumu hiç göremeyeceğim, ‘anne’ dediğini duyamayacağım. Çocuğumu çok özlüyorum. Yaşanan bir kaza değil, adeta trafik cinayeti. Biz evimizdeki karıncalara dahi kıyamayan insanlarız. Ama bizim canımızın değeri kimliğimizden dolayı da yok sayılıyor. Bu yaşadıklarımız yüzyıllardır maruz kaldığımız durumlar. Nefesimiz yetene kadar bu işin peşini bırakmayacağız” diye konuştu.
Eren GÜVEN/ANKARA
İLGİLİ HABERLER:
-Yaya geçidinde Hürcan Bulur’un ölümüne neden olan sürücüye tahliye!
-Hürcan Bulur’u öldüren sanığın babasından, davayı kapatmak için para teklifi iddiası -VİDEO
Yoruma kapalı.