PİRHA- Alevilerin tarihte yaşadıkları katliamların sayısı yüzlerle ifade edilmektedir. Ancak 2 Temmuz 1993 yılında Sivas Madımak otelinde 33 aydının yakılması bu zulüm tarihinin en barbarcalarındandır. Sivas’a giden ve Pirleri Pir Sultan’ı anmak isteyenlerin maruz kaldığı bu katliamla henüz yüzleşilmedi.
Televizyonlarda canlı yayınlanan bu vahşet anını yaşayanların unutması elbette mümkün değil. Ancak hafızayı tazelemek ve yeni kuşakların hafızasına da aktarmak için o tarihin nasıl geliştiğine ve sonrasına bir kez göz atalım.
PİR SULTAN ABDAL ANMASI 4. YILINDA
İlki 1989 yılında gerçekleştirilen Pir Sultan Abdal etkinlikleri giderek kitleselleşmiş ve uluslararası bir etkinliğe dönüşmüştü. 4.’sünün gerçekleşeceği yıl olan 1993 yılında ise Türkiye’nin ne kadar önemli aydını varsa bu etkinlikte olacaklarını bildirmişlerdi.
30 Haziranda başlayan etkinliğin ilk gününde, gerici güruh, “Aziz Nesin Sivas’ta” diyerek provokasyon hazırlıklarına başlamıştı.
Kimlerin yazıp yönettiği henüz bilinmeyen ‘bildiri’ furyasında “Allah’a, Peygamber’ine ve Kuran’a saldırılmaktadır” denilerek evlere sokaklara yaygın bir şekilde dağıtıldı. Bildiri birçok gazete tarafından da manşetten verildi.
KARA GÜRUH SALDIRIYA BAŞLIYOR
Takvimler 2 Temmuzu gösterdiğinde Aziz Nesin bir basın toplantısı yaparak gazetelerin bu kışkırtıcı dilini eleştirdi. Ne var ki bazı basın yayın organları kışkırtıcı sorularla basın açıklamasını provoke etti.
Öte yandan Can Şenliği oyuncuları davul eşliğinde bir gösteri yapmak için çağrı yapıyorken, Çifte Minare etrafında Cuma namazı için toplanan grup, “Sivas laiklere mezar olacak”, “Cumhuriyet Sivas’ta kuruldu, Sivas’ta yıkılacak”, “Sivas Aziz’e mezar olacak” sloganları ile kalabalıklaşmaya ve Kültür Merkezindeki insanlara saldırmaya başladı.
ASKERLER ÇEKİLİYOR, OTEL YAKILIYOR
Hızını alamayan bu güruh Hükümet Konağına doğru yürüdü ve sayıları artarak on binleri buldu. Hükümet Konağını taşlayan kalabalık buradan Madımak oteline yöneldi. Otelin önünde önlem alan askere “Asker Bosna’ya” sloganları atmaya başladı. Askerlerin kalabalıkla yaptığı görüşmenin ardından oteli korumaktan vaz geçtiği görüldü. Saldırganlar otelin önündeki arabaları devirdi ve benzinlerini aldı, oteli tutuşturdukları bu benzinlerle yakmaya başladı.
Otelde gergin bir bekleyiş vardı. İçerdekiler Ankara’daki yetkililerle telefon görüşmeleri yapıyor, Vali ve Emniyet Müdürünü arayarak önlem almalarını istiyordu. Dönemin Başbakanı, İçişleri Bakanı, Başbakan Yardımcısı ve parti liderleri sadece “korkmayın gereken önlemler alınıyor” diyerek oyalıyorlardı. Üstelik bazı iddialara göre Sivas Emniyeti müdahale edilmesin emri aldığı söyleniyordu.
TOPLUMUN YÜZAKI 33 AYDIN KATLEDİLDİ
Yaklaşık 12 saat sonra saldırgan gruba “müdahale edildi” ve yangın söndürüldü. İkisi otel görevlisi olmak üzere anma için gelen 35 kişi yaşamını yitirdi. Otelde kalan 51 kişi kendi olanaklarıyla otelden kurtuldu.
Bu toplumun en gözde sanatçıları, aydınları, yazarları, semah dönmek için Sivas’a gelen çocukları bu katliamda can verdi.
Yangında yaşamını eşi Muhibe Akarsu ile birlikte yitiren Muhlis Akarsu, Alevi dünyasının en önemli sanatçılarından biriydi. Ürettiği eserler her insanın dilindeydi. Hem toplumsal duyarlılığı ile biliniyordu. 100’lerce plak ve kasetleriyle yeri doldurulmaz olan Muhlis Akarsu 12 Eylülün hışmına da uğramış eserleri yüzünden gözaltına alınmış, işkence görmüş ve tutuklanmıştı.
Çok genç olmasına rağmen bağlamanın ve özellikle kendisinin geliştirdiği şelpe tekniğinin büyük ustası olan Hasret Gültekin daha 6 yaşında iken sazı büyük bir usta gibi çalmayı öğrenmişti. Hasret hem Türkçe hem de Kürtçe deyişler söyleyen bir sanatçıydı.
Onlarca sanatçının bestelerini almak için arkasından koştuğu Nesimi Çimen ise Kürtçe ve Türkçe ürettiği eserlerin dışında gerçek bir toplum adamıydı. Evinde Can Yücel, Yılmaz Güney, Yaşar Kemal gibi aydın ve yazarlar eksik olmazdı.
Ve daha nice değerler bu kara yangında katledildi.
Boyundan fazla kitaplarıyla Asım Bezirci, Şair Metin Altıok, Behçet Aysan, Karikatürist Asaf Koçak, Sanatçı Edibe Sulari, Şair Uğur Kaynar, Hollanda’dan gelen gazeteci Carina Cuanna, 12 yaşındaki Koray Kaya, 17 yaşındaki öğrenci Yasemin Sivri bu her biri bir güneş kadar aydınlık yayan 33 insandan sadece bazıları.
DÖNEMİN YÖNETİCİLERİNİN KATİLLERİ KORUYAN SÖZLERİ
Katliamın korkunçluğu kadar dönemin yöneticilerinin ifadeleri de bir o kadar kahrediciydi.
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel katliamın hemen ardından yaptığı değerlendirmede hassasiyetini katillerden yana gösterdi ve “Olay münferittir. Ağır tahrik var. Bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiştir. Güvenlik kuvvetleri ellerinden geleni yapmışlardır. Bir otelin yakılmasından dolayı can kaybı vardır” açıklaması yaptı.
Dönemin Başbakanı Tansu Çiller de, “Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir” açıklaması ise “dışarıdaki saldırganlar için endişe duyuyordu.
Dönemin Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ise, olaylar sırasında telefonla Aziz Nesin ile konuşup “En kısa zamanda takviye güç göndereceğiz” demesine rağmen katliamdan sonra “Ne yapayım, yetkim yoktu” şeklinde açıklama yaptı.
Sivas Emniyet Müdürü Doğukan Öner, polislere “Müdahale etmeyin” emrini verdiği iddiaları tartışıldı ve katliamdan 8 gün sonra görevden alındı.
Sivas Valisi Ahmet Karabilgin ise 9 Temmuz 1993’te görevden alındı. Görevden alınmasının üzerine Karabilgin, “Birçok yerden yardım istedim. Yardım iş işten geçtikten sonra geldi. Taleplerimi dikkate almayanlara dokunulmadı” açıklaması yaptı.
KATİLLERE İYİ HAL İNDİRİMİ
Olayın ardından 190 kişi gözaltına alındı. Bunlardan 124’ü tutuklandı. Sivas katliamı davası, Sivas Devlet Güvenlik mahkemesinde görülecekken güvenlik gerekçesi ile Ankara 1 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne gönderildi.
21 Ekim 1993 tarihinde davanın ilk duruşması görülürken ilk karar yaklaşık 1 yıl sonra 26 Aralık 1994 tarihinde verildi. Mahkemenin verdiği karara göre 22 sanık hakkında 15’er yıl, 3 sanık hakkında 10’ar yıl, 54 sanık hakkında 3’er yıl, 6 sanık hakkında 2’şer yıl hapis cezası, 37 sanık hakkında da beraat kararı verdi. Hatta Mahkeme Aziz Nesin’in yazdığı kitabı ağır tahrik unsuru olarak görerek ceza indirimi dahi yaptı. Müşteki avukatlar, DGM’nin kararını taraflı, hukuka ve adalete aykırı olarak niteleyerek, ayrıntılı bir savunmayla temyize gitti.
Temyiz dosyası Yargıtay 9. Ceza Dairesine gönderildi. Yargıtay, 9. Dairesi “Katliamın Cumhuriyete, Laikliğe ve Demokrasiye yönelik olduğunu” belirterek DGM’nin kararını esastan bozarak yargılamanın yeniden yapılmasını talep etti. Ankara 1 Nolu DGM, Yargıtay’ın bozma kararına uyarak yargılamayı yeniden başlattı.
Ankara 1 Nolu DGM yeniden yaptığı yargılama sonucu ikinci kararını 28 Kasım 1997’de verdi. Verilen karara göre 33 sanığa idam cezası verildi. Karar sanık avukatları tarafından temyiz edildi. Yargıtay 9. Ceza Dairesi de 24 Aralık 1998’de verdiği kararda, Ankara 1 Nolu DGM’nin verdiği hapis cezalarını onaylarken, 33 idam cezasını “usul noksanlıkları” gerekçesiyle bozdu. İdam cezaları dışında 9 sanık 7 yıl 6’şar ay, 4 sanık 20’şer yıl, 1 sanık 15 yıl, 1 sanık da 5 yıl hapis cezası aldı.
Yargıtay 9. Dairesinin aldığı karar ile Şubat 1999 tarihinde usul eksikliklerinin giderilmesi için başlayan yargılama sonucunda 16 Haziran 2000’de üçüncü kez idam kararı verildi. Ankara 1 Nolu DGM’nin verdiği karara göre 33 sanık yeniden idam cezasına çarptırıldı. 2002 yılında idam cezası yürürlükten kaldırılınca, 33 idam hükümlüsünün cezaları müebbet hapis cezalarına dönüştürüldü.
ERÇAKMAK KIRMIZI BÜLTENLE ARANIRKEN DEVLETİN HİMAYESİNDE
Davanın 1 numaralı sanığı olarak belirlenen ve Sivas Belediye Meclisi’nin Refah Partili üyesi Cafer Erçakmak hiçbir zaman yakalanmadı. Hakkında İnterpol aracılığı ile kırmızı bülten ile arama kararı çıkarılan Erçakmak’ın yeri ancak öldükten sonra tespit edilebildi. 10 Temmuz 2011 tarihinde Sivas’ta kalp krizi sonucu öldüğü ortaya çıkan Erçakmak’ın gizlice Yukarı Tekke Mezarlığı’na gömüldüğü polise yapılan bir ihbar sonucunda öğrenildi.
Katliamın bir numaralı sanığı Erçakmak, arandığı süre içerisinde 27 Temmuz 1999’da Sivas Altınyayla Belediyesinde evlendiği, 22 Mayıs 1997’de askerlik görevine başladığı, ardından çocuğunu nüfusa kaydettirdiği ve 2000 yılında ehliyet aldığı ortaya çıktı.
FİRARİ SANIKLAR HALA ARAMIZDA
Sivas Davası’nda Yargıtay’ın 1997’deki bozma kararından sonra tahliye edilen ancak daha sonra haklarında yakalama kararı çıkan 8 sanık halen yakalanamadı. Mahkeme’nin 13 Mart 2012 tarihinde verdiği karara göre sanıklar Cafer Erçakmak ve Yılmaz Bağ’ın ölmeleri; Şevket Erdoğan, Köksal Koçak, İhsan Çakmak, Hakan Karaca ve Necmi Karaömeroğlu yönünden ise zaman aşımı nedeniyle kamu davasının düşürülmesine hüküm etti.
KATİLLERİN AVUKATLARI MECLİSTE
Katliam davasında katillerin avukatlığını yapan Hayati Yazıcı, Kemal Kurt, Mehmet Bulut, Bülent Tüfekçi, Zeyid Aslan, Ali Aşlık, Halil Ürün ve Hüsnü Turan ise, AKP’den milletvekili seçildi.
Dönemin Başbakanı Erdoğan ise, 13 Mart 2012 yılındaki grup toplantısında çıkışta Sivas katliamı davasının zaman aşımından düşmesiyle ilgili sorularını yanıtlarken ”Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun” dedi.
MADIMAK UTANÇ MÜZESİ OLAMADI
Alevi toplumu ve kurumları, katliamın ardından Madımak Oteli’nin bir “Utanç Müzesi” haline getirilmesini ve adil bir yargılamayla katliamla yüzleşme talebini sürdürüyor. Ancak 24 yıldır ısrar edilen bu talep yerine getirilmezken, otel şu anda “Bilim ve Kültür Merkezi” olarak kullanılıyor. Otel, Kültür Merkezi haline getirilmeden önce ise altında bulunan dükkana kebapçı açılmış ve yaklaşık 14 yıl boyunca onlarca insanın yakılarak katledildiği bir mekanda kebap yenmiş olması hafızalardan silinmedi. Otelin Kültür Merkezi haline getirilmesi ardından, katliam sırasında saldırgan gruptan ölen iki kişinin de isimlerinin otelin içine yazılması o kara yangın kadar Alevileri aşağılamaya devam ediyor.
HABER MERKEZİ
Yoruma kapalı.