PİRHA – Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD), Madımak Katliamının 30. yılında yaşamını yitirenler için anma düzenledi.
Sivas’ta 1993 yılında gericiler tarafından katledilen 33 yurttaş, Ankara’da, Batıkent Pir Sultan Abdal Cemevinde anıldı.
Madımak Katliamının 30. Yılında “Tanıklar konuşuyor” başlıklı panelin moderatörlüğünü Önder Günaltay yürüttü.
Program öncesinde yaşamını yitirenler anısına sinevizyon gösterisi yapıldı.
“HAKKIMIZI SAVUNMAK ZORUNDAYIZ”
PSAKD Batıkent Şube Başkanı Onur Şahin, programın açılış konuşmasında Sivas davasının zamanaşımı sürecinde olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Zamanaşımı nedeniyle bu duyarlı olmak zorundayız. Genel merkezimiz de bu konuda çalışmalar yürütüyor. Bu programlara katılmak zorundayız. Zamanaşımı olduğunda dışarıdaki katiller ellerini kollarını sallayarak buralara gelecekler. Moralimiz bozuk, canımız sıkkın ama bir takım anlayışlar için zaman gerektiriyor. Bugün aynı zamanda 10 yıl önce bugün Ethem Sarısülük yoldaş katledildi. Kendisi bu cemevine gelen bir arkadaşımızdı. Katledilen canımızı anmamız dahi engelleniyor. Ethem’in katili para cezası aldı. Bu nasıl bir vicdandır. Biz toplum olarak hakkımızı savunmak zorundayız. Aleviler, Kürtler ve diğer toplumlar olarak hakkımızı savunmak zorundayız. Yılgınlığa düşmemeliyiz. Demokrasi, adalet mücadelesi devamlılık ister. Biz mücadeleye devam etmek zorundayız. Başka bir alternatifimiz de yok. Yarınları bugünden öreceğiz.”
Onur Şahin’in konuşması ardından katliamda yaşamını yitirenler için bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu.
“SİVAS’I BIRAKIRSAK HER ŞEY YIKILACAK”
PSAKD Genel Başkanı Cuma Erçe ise yaptığı konuşmada bu yıl 2 Temmuz anmasına özel bir ilginin oluşması gerektiğini söyledi. Erçe “Her harekette bize Sivas’ı hatırlatıyorlar. Erzurum’da İmamoğlu’na yönelik saldırı… Çubuk’ta Kılıçdaroğlu’nun sığındığı evi ‘yakın’ demediler mi? Bayburt’ta Dersim plakalı otobüsün önünü dahi kestiler” diye belirtti. Erçe, Eylül ayında yapılacak Sivas Katliamı duruşmanın önemine dikkat çekerek şunları söyledi:
“Ayağa kalkmasını bilen bir toplumuz. Onca zulme, katliama rağmen her seferinde ayağa kalkmışız. Asla zalimin önünde diz çökmemişiz. Bu en önemli özelliğimizdir. Sivas, bizim açımızdan bir milattır. Bu ülkede ne yazık ki Sivas’a gelinene kadar onlarca acımızın hesabını soramadığımız için bir milattır. Koçgiri’den Dersim’e onlarca katliam ile yüzleşebilseydik Sivas olmayacaktı. Sivas’ı bırakırsak her şey yıkılacak. Hiçbir katliamı diğeriyle karşılaştırmak için söylemiyorum. Sivas’ta, katillerin kuyruğundan yakaladık. O nedenle ‘Sivas için adalet, herkes için adalet’ diyoruz. Ve biz Sivas ile hesaplaşamadığımız sürece bu ülkede kimseye rahat yok.”
“HAVA KARARDI, IŞIKLAR KESİLDİ”
Panelde ilk konuşan isim katliamın tanığı Gülay Şahin oldu. Travmadan kaynaklı katliam gününü net hatırlayamadığını belirten Şahin, şunları anlattı:
“Henüz 18 yaşındaydım. Katliamdan önce Sivas’ı gezdik, her şey çok güzeldi. Muhlis Akarsu, Nesimi Çimen’in çok güzel konserleri oldu. Hepimiz masum gençlerdik. Aklımıza hiç kötü bir şey olabileceği gelmedi. O gece uyuduk ve sabah otele geldik. Öğlen otel önünde kalabalık oluştu. Birden taşlar atılmaya başlandı. Camlardan uzaklaşıp koridorda beklemeye başladık. Sloganlar, taşlar uzun süre devam etti. Yanımda Menekşe ağlamaktaydı. 12 yaşındaki Koray, ablasına ‘Ablacım lütfen ağlama. Annem, babam gelecek buradan kurtulacağız’ diyordu. Ateşe verecekleri hiç aklımıza bile gelmedi. Hava karardı, ışıklar kesildi. O arada Asaf Koçak, gelip çocuklar için mızıka çalarak moral veriyordu. Serkan ve diğerleri, aşağıda barikat kurduklarını, korkmamamız gerektiğini söylüyorlardı. Saatler geçti. Yangın ne zaman başladı bilmiyorum. Uyandım, yanımda kimse yok. Sadece sesler, çığlıklar var. Sonrasını hiç hatırlamıyorum. Acı ve üşüme hissediyordum. Ancak yanmıştım. Gözümü açtığımda bir koğuştaydık. Yanıklar nedeniyle çığlıklar atılıyordu. 1 hafta boyunca faşistler arasında hastanede yattım. Arkadaşlar beni unutmuşlardı. Vücudumda çok yanıklar vardı. Yan tarafımda saldırganlardan birisi yatıyordu. Maalesef beni orada unuttular. 1 hafta sonrasında bir şekilde Ankara’ya getirildim ve 5 ameliyat geçirdim. Ve 30 sene geçti…”
“DEVLET ELİYLE İŞLENMİŞ BİR CİNAYET”
Fotoğraf Sanatçısı Gülnaz Çolak da tanık olduğu anları şu sözlerle anlattı:
“Saldırıların başlangıcında bir dükkandaydım. Dükkanın sahibi uzun süreli dışarı çıkmama izin vermiyordu. Çünkü kendisinin de hedef olabileceğini söylüyordu. Fotoğraf çekmek için dışarı çıktım. 10 dakika içerisinde 50 kişi 250 kişi oldu. Aniden Malatya plakalı bir kamyon geldi. Sakallı çok sayıda kişi, küfürler ediyordu. Saat 7’ye doğru bir aracı yakarak başladılar. Temel Karamollaoğlu geldi ve konuşmasından sonra saldırılar çoğaldı. Karamollaoğlu, her ne kadar ‘O kişi ben değilim’ dese de o anları fotoğraflıyordum. Alevler içeride çoğalmaya başladı. İçeriden ‘İmdat’ çığlıklarını duyuyordum. Hayatımda ilk kez o anda bayıldım. Gözümü açtığımda mağaza sahibinin başucumda olduğunu gördüm. Ağlayarak sokağa çıktım. Ardından bir eve alındım. 3 gün geçti, arayan soran yok. Annem, babam, her gün havaalanına gidip tabutları kontrol ediyorlarmış. 6 Temmuz’da Ankara’ya gelip Karşıyaka Mezarlığına gittim. Madımak’ta yapılan devlet eliyle işlenmiş bir cinayettir. Madımak müze olmuyor ama mücadeleye devam etmeliyiz.”
“O GÜNE KADAR HİÇ ÖLÜ İNSAN GÖRMEMİŞTİM”
Konuşmacılardan Gazeteci Hamza Şahin ise Cafer Erçakmak’ın, katliamdan sonra Silifke’den Kıbrıs’a kaçtığı ihtimali üzerinde durarak tanık olduğu anları şu sözlerle anlattı:
“Otele yaklaştığımda jandarma havaya ateş açtı. Kalabalık dağıldı, itfaiye müdahale ediyordu ama hortumlarını kesmişlerdi. İçeride yangın sürüyordu. İçeriden Asaf Koçak, arkadaşım, Uğur Kaynar, karga tulumda çıkartılıp yoğurt yedirmeye çalışılıp ambulansla gönderdiler. Cafer Erçakmak’ın Aziz Nesin’e küfürler edip vurmaya çalışıyordu. İtfaiye eri ‘yapma başkanım’ diyerek müdahale ediyordu. Aziz Nesin’e vurdu ve o anda Nesin aşağıya düştü. Bir kişi hızlıca Aziz Nesin’i ambulansa ulaştırdı. Ondan sonra olaylar biraz duruldu. Bir asker ile konuşmamda, rütbesi neydi bilmiyorum ama ‘Bize dört kere çekilmemiz için emir verildi. Yoksa bunları dağıtırdık’ dedi. Sivas’a dışarıdan belli bir kesim taşınmış. Emniyetten sorumlu kişiler, görevini gereği kadar yapmamışlar. İhmalkarlık, vurdum duymazlık, bu kadar canı kaybetmemize neden oldu. Bir tezgah kurulduğunu sonradan anladım. Sonrasında hastaneye gittim. İnsanlar yere yatırılmıştı. O kişilerin fotoğraflarını çektim. Fotoğraflarımı, çalıştığım Milliyet gazetesi 1. sayfadan kullanamadı. O gün fotoğraf çektiğimde sürekli beni ‘nereden geldin?’ diye soruyorlardı. ‘TRT’ diye cevaplıyordum. Çünkü diğer yerel gazete çalışanlarının makinalarını kırmışlardı. Sivas, benim için büyük travmaydı. O güne kadar hiç ölü insan görmemiştim. O gün ölüleri topluca gördüm. Giderken güle oynaya gittik ama dönüşümüz çok acı oldu.”
“O OTELİN İÇİNDE PİR SULTANLARIMIZ VARDI”
PSAKD Genel Sekreteri İsmail Ateş ise yaptığı konuşmada “Her türlü haksızlığa karşı barikat oluşturmaya çalışıyoruz. Bizim yolumuzun adı Aleviliktir. 2 Temmuz’da Madımak’ın önünde binlerce gencimizi faili meçhullerde katledenler vardı. O otelin içinde Pir Sultanlarımız vardı. Öyle bir zaman yaşıyoruz ki, yakın zamanda Maraş’ta Çorum’da, Ankara’da bizi katledenler, yeniden evlerimizi kırmızıya boyayacaktır. Ama biz ülkemizi terk etmeyeceğiz. Kürtler, Aleviler, demokratlar olarak örgütleneceğiz. Başka yolumuz yok. Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız. 30 Yıldır dönemin sorumluları susuyor, adalet susuyor. Ama biz susmayacağız. Bize susmamayı İbolar, Mahirler, Pir Sultanlar öğretti. Bize, yezidin sofrasında oturmak yakışmaz” dedi.
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.