PİRHA- Kayseri HBVAKV Cemevi Başkanı Abbas Tan, İran’da yaşayan Alevi toplumuna ilişkin gözlemlerini paylaşarak, “İran’daki Yaresanlarla Türkiye’deki Alevilerin mutlaka iç içe olmalı ve ilişki içerisine girip bağ oluşturmalı. Özellikle asimilasyon politikalarına karşı bu mutlaka yapılmalı” dedi.
Kayseri Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Cemevi Başkanı Abbas Tan, İran’a yaptıkları geziyi PİRHA’ya anlattı.
İran’da yaşayan Alevi toplumuna ilişkin gözlemlerini paylaşan Tan, İran’da da Aleviliğin Türkiye’deki gibi bir inanç olarak tanınmadığını hatta ‘yasak’ olduğunu belirtti. Şii rejimin baskıları ve asimilasyon politikalarına karşı Alevilerin direndiğini de vurgulayan Tan, Türkiye’deki Alevilerin Avrupa’yla olduğu gibi İran’daki Alevilerle de bağ kurması, dayanışma göstermesi gerektiğini söyledi.
“İRAN’DA ALEVİLER 3 BÖLGEDE YOĞUN OLARAK YAŞIYORLAR”
İran’da üç farklı bölgede Alevilerin yoğun olarak yaşadığını ifade eden Tan, Alevilerin en büyük topluluğunun bulunduğu bölgenin Kirmanşah olduğunu aktardı.
Bu bölgede dergahlarında bulunduğunu sözlerine ekleyen Tan, “Aleviler Urmiye ve Tebriz bölgesinde de yoğun olarak yaşıyorlar. İran’daki Alevi nüfusunun 20 milyon civarında olduğunu söylüyorlar. İran’daki Aleviler tıpkı Türkiye’de olduğu gibi inançlarını özgürce yaşayamıyorlar. Çünkü İran’da da Alevilik yasaklı bir inanç. Devlet Aleviliği yasaklıyor ancak Aleviler kendi içerisinde inançlarını yaşamaya çalışıyorlar. Kendi ocakları var. Değişik bölgelerde 7 Alevi Ocağı kendi talipleriyle birlikte Aleviliği yaşatma mücadelesi veriyor. Yaklaşık 12 ya da 13 tane cemhanenin (cemevi) olduğunu söylediler. Ancak hepsini ziyaret edemedik. Yeni cemhaneler de yapıldığını belirttiler. Kendi inançlarını kendi imkanları ölçüsünde gizli gizli yapıyorlar ve biz de olduğu gibi gözcü (bekçi) marifetiyle inançlarını yaşatmaya, yaşamaya çalışıyorlar” diye konuştu.
“ALEVİ İNANCI YASAK ANCAK ALEVİLER BİRBİRİNİ GÖRÜNÜŞLERİYLE SOKAKTA TANIYABİLİYOR”
İran’daki Alevilerin büyük bir kısmının Kürt Alevi olduğu bilgisini de veren Tan, sözlerine şöyle devam etti:
“Goranice ve Farsça konuşuyorlar genelde. Türkçe konuşanlar da var. İbadetlerini genelde Goranice ve Farsça yapıyorlar. İran’da son dönemde biraz daha yumuşama söz konusu. Resmiyette Alevi inancı diye bir inanç yok. Alevilerin sayısı net olarak belli değil. Tahminler üzerinden bir sayı oluşturuluyor. Ama birbirlerini çok rahat bir şekilde tanıyabiliyorlar. Sokakta gezerken büyük bir kesimin Yaresan yani Alevi olduğunu hissediyoruz, anlıyoruz. Erkeklerin görünüşünden, kadınların giyinişinden anlaşılabiliyor bu. Alevi erkeklerde bıyık kesme diye bir olay yok. Bıyıksız olanları ceme dahi almıyorlar. Bu bir simgeyi temsil ediyor. Birbirlerini daha rahat tanımak için kullanıyorlar. Orada bir ceme katıldık. Cem de kadın erkek ayrımı yoktu. Kadınlar ve erkekler yan yana oturuyorlardı ancak oradaki kadınların kanunen kılık kıyafetleri kapalı olmak zorunda. Başları kapalı olmak zorunda ancak dergahta gördüğümüz kadınların başı açıktı. Türkiye’de gördüğümüz Kürt Alevi kadınlarla aynı tarzda giyiniyorlardı. Kadınlar mutfak bölümünde biraz daha ağırlıklı olarak çalışıyordu ancak lokma dağıtımı sırasında 6 kişi bu işi yapıyordu ve 4’ü erkekti. Koşullara göre kim uygunsa işi o yapıyor.”
“PİRLERİN SÖYLEMLERİNDEN OLUŞTURDUKLARI BİR KİTAPLARI VAR”
İran’da ‘dede’ kavramı olmadığını ‘pirlik’ kavramı olduğunu aktaran Tan, son dönemde ‘Seyit’ kavramının da kullanıldığını duyduklarını söyledi.
Alevilikte, Yaresenlikte ‘Seyit’ anlayışı olmadığını ve o bölgedeki Alevilerin de bunu kabul etmediğini kaydeden Tan, “Pirleri, Ocak içerisinde rızalık anlayışına dayalı olarak seçiyorlar. Dergah içerisinde deneyimlere bakılarak kimin hangi işi yapacağı ortaya çıkıyor. Ona göre rızalık esasına dayalı olarak bir görevlendirme yapıyorlar. Ocağın pirinin söylemlerinden oluşmuş bir anayasa, bir kitap oluşturmuşlar. Yorumlayamadıkları belli konularda bu kitaba başvuruyorlar. Bu kitap halk içerisinde yayılmış, sürekli kullanılabilen, her yerde olan bir kitap değil. Muhafaza ediliyor. Bizdeki ‘Tarık’ gibi saklanıyor. Bu kitap zaman zaman güncelleştiriliyormuş” dedi.
“İRAN’DAKİ YARESANLARLA TÜRKİYE’DEKİ ALEVİLER BAĞ KURMALI”
İran’daki Alevilerin Türkiye’deki Alevileri çok iyi bilmediğine ve tanımadığına da şahit olduklarını belirten Tan, son olarak şunları dile getirdi:
“Sadece Dersim’de çok az Alevi olduğunu düşünüyorlar. Biz Türkiye’de 20 milyonun üzerinde Alevi olduğunu söylediğimizde hayret ettiler. İran’daki rejim bir Şii rejimi ve Şiiler Aleviliği yok etmeye, asimile etmeye çalışıyorlar. Bunun karşısında oradaki Yaresanlar asimile olmamak için mücadele veriyorlar. Direniyorlar ve asimilasyon politikalarına dayanmaya çalışıyorlar. Aralarında çok iyi bir dayanışma ağı var, güçlü bağları var. Binlerce yıldır orada asimilasyon politikalarına maruz kaldıklarını söylüyorlar. Aleviliğin merkezinin Mezopotamya olduğunu söylüyorlar. İran’daki Yaresanlarla Türkiye’deki Alevilerin mutlaka iç içe olması gerekiyor. Nasıl ki Türkiye’deki Aleviler Avrupa’daki Alevilerle iç içelerse, Türkiye’deki Alevilerin de Yaresanlarla bir ilişki içerisine girip bağ oluşturmaları ve güçlerini birleştirmeleri gerektiğini düşünüyorum. Özellikle asimilasyon politikalarına karşı bu mutlaka yapılmalı.”
Rohat EMEKÇİ- İsmail SİVASLI/PİRHA
Yoruma kapalı.