PİRHA- Taksim’de 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü yapan kadınların yaptığı açıklamada, “Feminist dayanışmamız, bizlere yalnız olmadığımızı hatırlatıyor. Kendimizi en çaresiz hissettiğimiz anlarda, hayatı değiştirme gücümüz olduğunu bizlere hatırlatıyor. Erkeklere hayır deme gücü veriyor” denildi.
İstanbul’da düzenlenen Feminist Gece Yürüyüşü’ne binlerce kadının yanı sıra Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İstanbul Milletvekilleri Özgül Saki ve Kezban Konukçu ile DEM Parti İstanbul Belediye Eş Başkan Adayı Meral Danış Beştaş da katıldı.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla Feminist Gece Yürüyüşü yapmak isteyen kadınlar tüm yasaklamalara rağmen Taksim Sıraselviler’de toplandılar ve sloganlarla Cihangir Otoparkı’na doğru yürüdüler.
Renkli görüntülere sahne olan yürüyüşte kadınlar, bir binaya sinevizyonla ‘8 Mart” ve ‘Kurtuluşumuz feminist mücadele’ yazılarını yansıttı. Yürüyüş sırasında ‘Yaşasın feminist mücadelemiz’, ‘Jin, Jiyan, Azadi’, ‘Rojavalı kadınlar yalnız değildir’, ‘Filistinli kadınlar yalnız değildir’ sloganları atıldı.
Yürüyüşün sonunda Cihangir Otoparkı’nda Arapça, Kürtçe ve Türkçe olmak üzere üç dilde açıklama yapıldı.
“DİRENMENİN GÜCÜNÜ FEMİNİST DAYANIŞMADA BULDUK”
Yapılan açıklamada şunlar belirtildi:
“Sadece 22 yıldır değil, kendimizi bildiğimizden beri, yüzyıllardır mücadele vermiş, erkeklere direnmiş kadınlardan aldığımız güçle mücadele ediyoruz. Bu sene de başta patriyarkayla ve gücünü yine patriyarkadan alan siyasi baskılarla mücadele etmenin yolunu feminizmde, direnmenin gücünü feminist dayanışmada bulduk. Feminist mücadele bize sadece kadın ve LGBTİ+ düşmanlığıyla başa çıkma azmini değil, aynı zamanda her gün, her yerde dünyayı değiştirebileceğimize dair inancımızı verdi.
Yalnızca bizler mücadele ettikçe, direndikçe artan iktidarın siyasi baskılarına karşı değil, hayatımızın her alanını ele geçirmeye, bedenlerimiz üstünde söz söylemeye, emeğimizi gasp etmeye, paramıza, malımıza, mülkümüze el koymaya, sırtımızdan geçinmeye, bizi sindirmeye, şiddetle kontrol edip cezalandırmaya çalışan erkeklere karşı her gün her an mücadele verdik. Bu erkekler kimi zaman sokakta tanımadığımız bir erkek, kimi zaman iş arkadaşımız, patronumuz, kimi zaman ve en çok da babamız, sevgilimiz kocamız oldular.
“FEMİNİST DAYANIŞMA BİZLERE YALNIZ OLMADIĞIMIZI HATIRLATIYOR”
Bizi sindirmek için, bizi bu eşitsiz sömürü düzenine mahkum etmek için yalnızca baskı ve şiddeti değil, aynı zamanda sevgi sözcüklerini kullanarak bizim için en iyisi olduğunu iddia ettikleri kendi kararlarına bizi iknaya çabaladılar. Şu yüzyılda, bugün burada bulunan on binlerce kadın, sırf geçtiğimiz 8 Mart’tan bu yana binlerce defa hayatındaki erkeklere eşit olduklarını anlatmaya, kendi kararları ile diledikleri yaşamı sürme hakları olduğunu anlatmaya çalıştı.
Bizim mücadelemizden, feminizmden korkuyorlar çünkü feminist dayanışmamız, birlikte ördüğümüz bu mücadele bizlere yalnız olmadığımızı hatırlatıyor. Kendimizi en çaresiz, alternatifsiz hissettiğimiz anlarda, bu hayatı değiştirme gücümüz olduğunu bizlere hatırlatıyor. Erkeklere hayır deme, bu düzene başkaldırma gücü veriyor.
“6 ŞUBAT DEPREMLERİNDE BU DÜZENİN NASIL İŞLEDİĞİNİ GÖRDÜK”
6 Şubat depremleri sonrasında bu düzenin nasıl işlediğini en ağır biçimde gördük. Evler yıkıldı, binalar yıkıldı, sokaklar, meydanlar yok oldu ama kadınların yaşamı yeniden kurma yükü ortadan kalkmadı. Ev yokken bile ev içi emek sömürüsü vardı. Günler, aylar boyunca kadınlardan yoklukta düzen yaratmaları, çocuklarına, kocalarına, hastalara, yaşlılara, engellilere bakmaları, su olmadan çamaşır, bulaşık yıkamaları beklendi. Şiddet uygulayan kocalarıyla, akrabalarıyla çadır ve konteyner paylaşmaya zorlandılar. Sağlığa, beslenmeye, güvenliğe, haklarına erişimleri olmadan bir seneyi doldurdular.
‘Bize oy vermezseniz işte böyle olur’ lafını işittiler siyasetin en tepesinden. Biz kadınlar bu tehdidi, “bana itaat etmezsen dayağı hak edersin” diyen erkeklerden, ‘o saatte sokaktaysan, öyle giyindiysen, içki içtiysen tecavüzü hak edersin’ diyen erkek medyadan, yargıdan, toplumdan iyi biliyoruz. Bir de bu yıkımın sorumlusu olan belediye başkanları, bakanlar hiç utanmadan yerel seçimde aday oldular. Yaşadıklarımızı unutturma, bizi tehditle susturma çabalarını kabul edecek olsak, buna karşı susacak olsak çoktan sinmiştik, hayattan silinmiştik. Ama tam tersine bugün feminizm her yerde, çünkü kurtuluşumuz feminizmde!
“EĞİTİM SİSTEMİ DİYANET’İN ETKİSİ ALTINA GİRDİ”
2024’te giderek yoksullaşırken barınma krizinden işsizliğe, çocuk bakımından yaşlı bakımına, nitelikli eğitime erişmekten meslek seçebilmeye kendi ayaklarımız üzerinde durmamızın ne kadar zorlaştırıldığının farkındayız. Bize bunun karşısında tek bir yol sunuluyor: Aile. Bu siyasetin en üst mertebesinden Aile şuralarıyla, Medeni Kanun’u ve Anayasa’yı değiştirme çabalarıyla, toplumsal cinsiyet eşitliğinin tamamen silindiği eğitim sisteminin Diyanet’in etkisi altına girmesiyle örgütleniyor. Bize kapatılan bu sokaklar, ‘Büyük Aile Buluşmaları’ adı altında LGBTİ+ nefreti yayan tarikatlara açılıyor. Onların aile dedikleri, içinde istismara ve şiddete uğradığımız, emeğimizin, bedenimizin, varlığımızın yok sayıldığı ve sömürüldüğü bir dayatma. Barınacak bir ev için, geçinebilmek için eşitsizliğe razı gelmemiz bekleniyor. Yıllardır var olan Bayram Sokak’ın mühürlenmesiyle transların, seks işçilerinin evlerinde yaşaması, çalışması yasak. Ayıplara, yasaklara kaybedecek hayatlarımız yok!
“PARAMIZ OLMADIĞI İÇİN ERKEKLERE MECBUR OLALIM İSTİYORLAR”
Bununla beraber mevcut iktidar, esnek ve güvencesiz çalışma vaadiyle kadınları evden ve evin yükünden çıkışsız bırakmak, yılların emeğinin karşılığı olmayan nafaka ve tazminatı bile kısmak üzerine sürekli gündem üretiyor. Özetle, paramız olmadığı için erkeklere mecbur olalım istiyorlar. Yoksulluğu gizlemek için buldukları yöntem patriyarkayı pekiştirmek. Bu sırada o ailelerin içinde kadınlar öldürülüyor veya şiddetten kurtulmak için öldürmek zorunda kalıyor, sonra da hayatta kaldığı için en ağır şekilde cezalandırılıyor.
Resmi olmayan verilere göre 2023’te de 300’ün üzerinde kadın erkekler tarafından öldürüldü. Sadece iki gün içinde 9 kadın ya evlilik içinde ya boşanmaya çalışırken ya boşandıktan sonra uzaklaştırma kararına rağmen katledildi. Biz erkek şiddetini, şiddetin engellenmeyişini, erkek egemenliğini bir toplumsal sistem olarak ele alıyoruz. Mevcut siyaset kadınların güçlenmesini, eşitlenmesini ürkütücü buluyor ve aileyi güçlendirmede ortaklaşıyor. Ürksünler zaten, çünkü bize eşitlik, özgürlük yoksa onlara da huzur yok.
“HER YANIMIZ SAVAŞLA KUŞATILMIŞ HALDE”
Bu yıl yine her yanımız savaşla kuşatılmış halde. Gazze’de gözlerimizin önünde açık bir soykırım sürüyor. Bu soykırım Batı dünyasında feminizmle meşrulaştırılmaya çalışıyor. Türkiye bir yandan Filistin’e destek olduğunu söylerken öte yandan İsrail’le ticareti, sürdürüyor. İsrail’i kınadığını söylerken Rojava’da kadınların çocukların üzerine bombalar atıyor. Bunun üzerine mülteci ve yabancı düşmanlığı sürekli kışkırtılıyor. Göçmen kadınlar her zamankinden güvensiz.
Savaşın, patriyarkanın, transfobinin, homofobinin, kapitalist emek sömürüsünün, ırkçılığın olmadığı bir dünyayı hayal etmekten vazgeçmeyeceğiz. Bunun için:
Umudumuz feminist mücadele!
Gücümüz feminist mücadele!
Hayatımız feminist mücadele!
Kurtuluşumuz feminist mücadele!”
PİRHA/İSTANBUL
İLGİLİ HABERLER:
–İstanbul Sıraselviler’de kadınların ‘Feminist Gece Yürüyüşü’ başladı
Yoruma kapalı.