PİRHA- Kaz Dağlarının eteğinde yeşille mavinin içiçe geçtiği her yıl binlerce yerli yabancı ziyaretçisi olan Tahtacı Alevilerin yaşadığı Tahtakuşları Köyü’nde Türkiye’nin ilk köy müzesi bulunuyor. Özel Alibey Kudar Etnografya Galerisi’nin işletmecilerinden Selim Kudar, “Bu galeride kültürü sanatla buluşturduk” dedi.
Kaz Dağlarının Güney yamaçlarında 24 köyün içerisinde 10 tane Tahtcı Türkmen Alevi ve 14 tane de Yörük köyü yer alıyor. 24 köyden biri de Tahtacı Türkmen Alevi köyü Tahtakuşları. Geçmişte göçebe olan Alevi Türkmen aşiretinin yerleştiği, zamanla köy yaşantısına uyum sağladığı Tahtakuşlar Köyü, 130 hane ve yaklaşık 600 nüfusa sahip.
Balıkesir Edremit-Çanakkale yolu üzerinde, Çamlıbel yakınlarındaki Alevi köyü Tahtakuşlar, kendine özgü gelenekleri, Hıdrellez’de süslenen mezarları, başta testiyle yapılan defin törenleri ve Kazdağı’nın tertemiz havası ve enfes manzarasıyla bölgenin ziyaret edilmesi gereken yerlerinde biri.
Tüm bu tarihi mirası biraraya getiren Alibey Kudar’in açtığı ‘Alibey Kudar Etnografya Galerisi’ Türkiye’nin ilk köy müzesi olma özelliğini taşıyor.
Şaman kültürünün sembollerini de taşıyan eşyalarla bezeli Tahtakuşlar Alibey Kudar Etnografya Galerisi, geleneksel Türkmen giysilerinden, el yapımı yün torbalara, çocuk yelekleri, kilim ve günlük yaşamdan farklı objelere kadar engin bir koleksiyona sahip.
Oğlu Selim Kudar’ın babasından kalan bu galeride köyün geçmişten günümüze olan tüm inanç ve kültürünü bu galeride sergileyerek hem geleceğe taşıyor hem de dünyanın birçok ülkesinde gelen ziyaretçilere Tahtacı Türkmen Alevi geleneğini ve inancını tanıtıyor.
Kudar, Tahtacı Alevilerde her bitkinin her objenin bir şeyi ifade ettiğini ve değerli olduğunu vurgulayarak, “Genç kızlara sen bir tohumsun denir ve tohum takılır. Evlenmek isteyenlere karanfil takılır. Karanfil ayrıca oksijen için faydalıdır. Süt çoğaltıcı takımızda boy otudur. Anne bunu kokladıkça annenin sütü çoğalır. Bu tarhana otu olarak da bilinir. Soylu ise gerdanlık, şef veya muhtarın hanımı ise taç takılır. Eğer kızın ailesi soylu ve yüksek mertebenden bir aileyse duvak kaz tüyünde yapılır. Bu da liderlik ya da statü belirleyicidir” diye konuştu.
DÜNYADA EN BÜYÜK DENİZ KAPLUMBAĞASI BURADA
Türkiye’de Tahtakuşlar Köyü’nde ilk özel ‘Alibey Kudar Etnografya Galerisini’ kurarak kültürü sanatla birleştirdiklerini belirten Kudar, yaptıkları çalışmaları ise şöyle anlattı:
“Yaklaşık 17 ülkeden 1090 sanatçıya ev sahipliği yaptık. Her yıl UNESCO ressamları ile ortak çalışmalarımız da var. Ayrıca yöresel takı objelerinin anlamları ile ilgili el sanatları sergisi yapıyoruz. AR-GE bölümü şeklinde hem kütüphane hem de deniz ürünleri var. Dünyada en büyük deri sırtlı deniz kaplumbağada burada sergilenmektedir. Başta UNESCO olmak üzere 36 tane uluslararası ödülümüz var. 70 ülkeye hizmet veriyoruz. Türkiye’de köyde kurulan ilk müze. Ve dünyaya ilk defa bu kültür bu kadar tanıtıldı.”
GALERİNİN 70 ÜLKEDEN ZİYARETÇİSİ OLUYOR
Tahtacı Türkmen Alevilerine ait dededen kalma tarihi mirasla babası Ali Kudar ile Türkiye’de ilk Tahtakuşlar Alibey Kudar Etnografya Galerisini neden müze yapmadıklarını ise şöyle açıklıyor Selim Kudar:
“Biz müze demiyor galeri diyoruz. Çünkü müzeler yasası bize göre değil. Zaten bize bakmıyorlar. Bunun da daha çok siyasi olduğunu düşünüyorum. Ancak bugün Türkmen Alevi kültürüne meraklı 70 ülkeden ziyaretçimiz geliyor. Biz deden kalan eşyaları atmadık sandıklarda biriktirdik. Deden kalan malzemelerle ve çevreden gelenler ile bu galeriyi oluşturduk. İmkanımız olsun bunun daha büyüğünü oluştururuz. Müze demek için izin almak gerek. Ama maddi olarak gücümüz yok. Zaten hiçbir maddi yardım vermeden gelip sadece denetim hakkını onlara vermiş olacağız. Ve gelip sadece denetleyecek ödenek vermeyecek. Gel bize bağlan diyecek.”
TÜRKMEN ALEVİ ÇADIRI
Galeri’de Türkmenlere ait çadırlar da bulunuyor. Tahtacı Alevilerin, eskiden göçebe hayat yaşadıkları için çadırlarda yaşadıklarını dile getiren Kudar, “1960-50 yıllara kadar yarı göçebe yaşıyorduk. Kaz Dağları milli park ilan edilince göçebe hayat bitti. Çadırlar portatif katlanıp katırlar ile götürülüyordu. Tepe kısmı tahtacı olduğumuzdan tahtadan yapılmıştır. Tamamen portatif ”dört kanat’ diye geçer. ‘Türkmen’in evini bir katır taşır ama keyfini kırk katır taşıyamaz’ derler. Orijinal Türkmen Alevi çadırı ardıç ağacından yapılır. Lifli ve katranlı olduğu için su alması zordur” ifadelerini kullandı.
“MEZARLIĞIMIZDA BİLE ŞAMAN VE ALEVİ KÜLTÜRÜ YAŞIYOR”
Tahtacı Alevilerin ritüellerinden de bahseden Kudar, mezarlarında dahi Şaman ve Alevi kültürünün yaşadığını söyledi.
Kudar, “Orman olan yerlerde Tahtacı Türkmenler yaşar. Bu yaşamsal olarak kendi varlığı devam ettirmek içindir. 16 yüzyılda Yavuz’dan sonra dinsel baskılar fazla olunca rahatımız iyi olsun diye dağlara kaçmışız. Siyasal ve dinsel boyutu kadar kültürel olarak korunmanın en güzel tarafı da dağlarda yaşamamızdır. Dışa kapalı bir toplum olmuş ve korunmuşuz. Günümüzde de bu devam ediyor. Ancak artık yavaş yavaş bunlar kırılıyor. Çünkü aşkın sevginin önüne geçmek bizim yaşantımıza ters. Asıl amaç kültür bozulmasın. Burası Türkmen Alevi köyü eğer dışarı çok açılsaydık bu kadar kültürümüzü koruyamazdık. Mezarlığımızda bile bir Şaman ve Alevi kültürü aynen yaşıyor. Biz mezarlarımıza her Perşembe günü ölülerimize saygı olsun diye gider ve mezarlarımızı temizleriz” dedi.
“TÜRKMEN’İN YATIRI İLE KATIRI YANINDA GEZER”
Kudar sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz de ölülerimiz tabutla birlikte elbise ve eşyaları ile gömülür. Ateş yakılır ve herkesin bir ocağı vardır. Biz Tahtacı Türkmen Alevileri Hıdırellez’de toprak anaya kurban kesme törenleri yaparız. Ağustos ayında da Kaz Dağı zirvesi Sarı Kız türbesinde kurban kesilerek tanrıya sunulur. Türbeler tapma yeri değil tapınma yeridir. İbadethane olarak kullanılır. Türkmen’in yatırı ile katırı yanında gezer. Yatırı enerji çıkış noktaları anlamına gelir. Her sivri tepede bir ibadethanemiz vardır. Ve ona biz yatır deriz. Aslında sunak yeridir. Örf adetlerin yapıldığı temiz bir alandır. Biz havaya, suya, toprağa ve ateşe saygılı olan kişileriz. Doğada bir çekirdeği bile atmaz kızlara takı olarak takarız. Çünkü tohum doğanın özlü gücüdür. Tohumu koruyacak yeri geldiğinde toprağa vereceksin, toprak yeşerecek sana verecek sende yiyeceksin. Sen havayı, suyu, toprağı kirletirsen kendi kendini yok edersin. Çünkü havayı, doğayı, suyu kirlettik sıra ateşte ve yanıyoruz. Hava sıcaklıkları 50 dereceye kadar ulaşıyor. Bu da çok büyük bir rakamdır.”
İsmet SEFERE/Sevim KAHRAMAN
BALIKESİR
Yoruma kapalı.