PİRHA- İzmir’de yaşayan Yanyatır Ocağı’na mensup Tahtacı Alevi Fatma Kılıç, şehirleşme ile birlikte Alevi kadının inançta ve yaşamda daha da geriye düşürüldüğünü belirtti. Kılıç, “Biz Tahtacı Alevi kadınlar geçmişte hep öndeydik. Son 20 yıldır geriye düştük. Evde, işte eziliyoruz. Eskiden öne çıktığımız gibi değiliz” dedi.
Yüksek dağları mesken edinen ve buraları kendileri için yaşam alanları yapan Tahtacı Alevilerin şehirleşme ile birlikte inanç ritüellerinde zayıflama olduğunu söyleyen Tahtacı Alevi Fatma Kılıç, Kılıç, özellikle de gençlerin inanca ve cemlere ilgi göstermediğini anlattı.
Fatma Kılıç, inançlarının gerek dış etkenlerden gerekse teknolojik gelişmelerden dolayı asimilasyonla karşı karşıya olduğunu belirterek, gençlere Alevi kültürüne sahip çıkma çağrısında bulundu.
“TAHTACI ALEVİLERDE GELENEK AZ KALDI”
Durhasan Dede’ye bağlı Yanyatır Ocağı talibi oldukları bilgisini paylaşan Kılıç, Tahtacı Alevilerin Çukurova’dan, Narlıdere’ye oradan da Midilli’ye kadar yayıldıklarını belirtti.
Kılıç, şöyle devam etti:
“Ocağımız Narlıdere’dedir. Ona bağlı Yanyatır Ocağı’ndanız. Horosan, Adana, Çukurova, Durhasan Dede, ondan sonra Narlıdere, ordan Midilli’ye gidilmiş. Midilli’den önce de İda Dağları’nda, Kaz Dağları’nda varız. Bir kısmımız Midilli’den gelince kimimiz İda’ya yanaşmış, kimimiz Narlıdere’ye yanaşmış. Geleneğimiz öyle gelişmiş. Annemden dolayı anlatabilirim. Bizde bu gelenek daha az kaldı çünkü annemlerin zamanında fabrikalar olmadığı için her perşembe saz etrafında ölü can için yemek yenir, semahlar dönülürmüş, deyişler söylenmiş. Biz daha azına ulaştık. Biz Hıdırellez’e ulaştık, pişi lokmasına ulaştık, cemlere ulaştık. İkrarımız vardır” diye konuştu.
“SAZANDARIMIZ YOK, DEDEMİZ AZ, REHBERLERİMİZ ÖLDÜ”
“Sazandarımız yok, dedemiz az, rehberlerimiz öldü” diyen Kılıç, Tahtacı Alevilerin şehirleşme ve sanayinin etkisine bağlı olarak ibadetle birlikte erkanlarının da zayıflayarak ilgi görmediğine vurguda bulundu.
Kılıç, Alevilerin cemlerinin bir nevi mahkeme görevi gördüğünü ifade etti. Anaların barışçıl olmasından dolayı bu dar mahkemelerine öncülük ettiğini söyleyen Kılıç, anaların cemlerde dedeler ile aynı hizmetleri yürüttüğünü dile getirdi.
Kılıç, şunları kaydetti:
“Düğünlerde de bayrak kaldırma, ikrar alma, baş bağlama(gelin olma ) bu adetlerimiz devam ediyor. Ama cuma ve perşembe akşamları ölü yemeği şimdi tekrar başladı. Şimdi bizim eksiğimiz sazandarımız yok, dedemiz az, rehberlerimiz öldü. Sanayileşme olduğu için bu geleneklerimiz kayboldu. Bizim soydan şu an Eskişehir’de var. Cem anası, dede yerine geçiyor. Şimdi anabacımız var, dede eşi ya da delilci eşi (rehber eşi) onlar da girebiliyor. Sulh ceza var bizde, mahkeme kendi içimizde. Analar daha çok barışçıl oluyor, önder oluyor. Ya da cemde tutup cem olacak bacıları getiriyor, kadınların önüne geçiyor. Döşek atıyor. Bizde öyle. Bir de delilci var. Delilci kalkamaz, ışığı yakmak zorunda. Delil yolumuzda aydınlanan ışık demek bizde. Yolumuzu aydınlatan ışık, elektrik de olsa biz onu yakıyoruz. Rehberimiz var, rehber oturur, sazandar var ondan sonra sağda solda olacak şekilde kadınlar öncülük eder. Kadınlar herkesin bacısı oluyor. İçeri giren herkes bacı kardeş oluyor. Öyle bir süreç var. Erkekler alt başta kadınlar üst başta.”
“MAALESEF YENİK DÜŞÜYORUZ, ESKİ MUHABBETLER YOK”
Fatma Kılıç, Tahtacı Alevilerin ve özellikle de gençlerin yaşam alanlarından koparak şehirleşme ile birlikte cemlere ilgi göstermediğine sitem etti.
Kılıç, “En basitinden biz semah dönüyoruz, semahtan önce semaha alıştırmak için mengi var. Yani semaha alıştırma gibi bir şey. Bunların çoğunu bir çok gencimiz çok az biliyor. Mesela en basiti onlar bile kalmadı. Maalesef yenik düşüyoruz. Ama çocukları toparlamamız lazım. Eskiden saat 8’lerde ceme oturulur, gece saat 12.00-01.00’lere kadar sohbet edilirmiş. Şimdi öyle değil; vardiyalı işler var ve bu engel. Eski muhabbetler yok. Sadece cem, bayrak kaldırma, lokma adağı, horoz adağı ve Cebrail adağı kaldı. Biz kütükçüyüz, odun getiriyoruz. Bize o görev verildi. Eşimin babası kütükçü olduğu için ve aileden kimse almadığı için bize o görev kalmış. En küçüğü olduğu için bu görev ona verilmiş. Yemek pişirmek için odun taşıyoruz. Ben okudum, araştırdım öyle öğrendim; çünkü bizim zamanımızda yoktu ki. Benim yaşımda birine sorsanız anlatamaz” diye konuştu.
“SON 20 YILDIR BİZ ALEVİ KADINLAR OLARAK GERİYE DÜŞTÜK”
Tahtacı Alevilerde yaşam içerisinde ibadet de dahil olmak üzere bütün işlerin kadın-erkek ortak yapıldığının altını çizen Kılıç, son 20 yıl içerisinde Alevi kadınların yaşamda geriye düşürüldüğü eleştirisini yöneltti. Kılıç, “Bizde en büyük kötülük kitap yok, yazı yok, hep konuşmayla devir daim olmuş. Ama şimdi 50, 60 yıldır okumuşumuz çok. 100 yıldır yerleşimdeyiz daha önde göçermişiz. Ağaç kesiyormuşuz, ağaç eriği. Geçimleri ondanmış, rasathanelere ağaç biçerlermiş. Biz Tahtacı kadınlar geçmişte hep öndeydik. Son 20 yıldır biz Alevi kadınlar olarak geriye düştük. Evde, işte eziliyorsun. Ayrıca fabrikalarda çalışıyoruz; ben bunları yaşadım. Eşim benden geç geldiği için yemeği ben hazırlamak zorundaydım. Eskiden öne çıktığımız gibi değiliz. Son 20 yıldır biraz daha geriledik. Bunun farkındayız yani. Önceden her işi beraberce yapardık. Katır varsa katır, eşek varsa eşek, odun gelecekse odun. Her iş beraber yapılırdı ama şu an öyle değil. Kadın daha geri planda, kadın eziliyor” şeklinde konuştu.
Çocuklara, gereken ilginin verilmediğini belirten Kılıç, duyarlılık çağrısında bulundu:
“Bunun sebebi ise biziz. Çocuklarımızı iyi yetiştiremiyoruz, en büyük etken bu. İkinci sebep internet, televizyon, rahat yaşam. Eskiden öyle değildi ki her şeyi kendin yapıyordun. Eşin de odun getiriyordu, ocağın altını yakıyordu, pişiriyordu. Şimdi erkekler için her şey daha kolay, bizler için daha zor bir yaşam. Kendinize sahip çıkın, özünüze, dirinize, bir olun; elinize, dilinize, belinize sahip olun.”
Ersin ÖZGÜL/İZMİR
Yoruma kapalı.