Alevi Haber Ajansi

Suzan Saka: Diren Keser Alevilerin, Kürtlerin, kadınların, LGBTİ+’ların ve çevrenin sesidir

PİRHA – Avustralya Alevi Bektaşi Federasyonu (AFA) Genel Başkanı Suzan Saka, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü sebebiyle yaptığı açıklamada, Gazeteci Diren Keser şahsında tutuklu gazetecilere dikkat çekti. Saka, “Asıl amaç kişiyle birlikte yakınlarına ve topluma da ceza çektirmek ve gözdağı vermektir” diye belirtti.

Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün 2023 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye, 180 ülke içerisinde 165’inci sırada yer alıyor.

RSF yorumunda Türkiye, “sorunlu” kategoriden “vahim” kategorisine gerilerken, gazetecilere yönelik baskılar günden güne artıyor.

3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü, AKP-MHP Hükümetinin baskıları nedeniyle Türkiye’de maalesef ihlallerin sıralandığı tarih olarak anılıyor. Cezaevinde tutuklu olan gazetecilerin birçoğu ‘Örgüt Üyeliği Suçu’ ile yargılanıyor.

“DİREN’İN VE HAKİKATİN SESİ OLALIM”

Avustralya Alevi Bektaşi Federasyonu (AFA) Genel Başkanı Suzan Saka, günün önemine dair bir yazı kaleme alarak “Gazetecilik suç sayılabilir mi?” diye sordu.

Tutuklu PİRHA Muhabiri Diren Keser için de “Senin, benim, onun, ötekinin sesidir” diyen Saka, muhabirimiz Keser’in mücadelesine de vurgu yaptı.

“Özgür basınının, hakikati ortaya çıkaranların günü bugün” diyen Suzan Saka, PİRHA’ya gönderdiği açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

“Türkiye Cumhuriyetinin kurulduğu ilk yıllardan itibaren muhalif olan gazeteci, yazar, çizer ve şairlere karşı devlet her dönem gözaltı, tutuklama, işkence ve benzeri yöntemleri ile baskı ve şiddet aygıtını sürekli olarak kullanmıştır. Onlarca aydın, yazar, gazeteci, faili meçhul cinayetler, gözaltında kayıplar ve suikastlar yoluyla katledilmiştir. Devlet, bu gazeteciler ve yazarlar hakkında yüzlerce dava açarak, hakikatin ortaya çıkmasını engellemiştir. Bugün 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü ve yine biz yüzyıl öncesi olduğu gibi gazetecilere karşı uygulanan baskıları konuşuyoruz.

Gazetecilik mesleğinin yüceliğini bir tarafa bırakalım gazetecilerin ailelerine yaşatılan eziyete bakalım. Onların sevdiklerinden, çocuklarından, anne-babalarından ve sevgililerinden koparılmaları duygusal, psikolojik olarak başta gazetecilerin ve ailelerinin üzerinde çok yıkıcı bir travma bırakmaktadır. Geride kalanların günlük yaşamdan kopmalarına, sürekli bir korku ve kaygıyla yaşamalarına sebep olmaktadır. Bu durum çocukların duygusal dünyasında onarılması büyük bir tahribata yol açar. İlerleyen yaşlarda çocuklar, hem ilişkilendikleri bireylerle, hem de toplumsal olarak girdikleri ortamlarda daha çekingen, içine kapanık kırılgan olurlar. Çünkü kas hafızası denen olgu da beden, travmayı hatırlar, tüm hücrelerine yayar. Sadece psikolojik olarak etkilenmenin de ötesine geçer. Dolayısıyla iyileşmek için travmanın onarılması şarttır.

Devlet, iktidarlar değişse de Türkiye de tüm azınlıklara, Alevilere, Kürtlere, demokrasi güçlerine, aydınlara, gazetecilere, akademisyenlere, siyasetçilere, devrimcilere, işçilere her dönem baskı uygulamıştır. Bu baskıyı mücadele edenleri-düş yolcularını cezaevlerine koyarak cezalandırmakla kalmamış, katliamlarla, idamlarla, faili meçhul cinayetlerle, işten çıkarmalarla onların varlıklarını yok etmeye çalışmıştır. Oysaki direnen bu düş yolcuları, toplumların gelişmesine ve ilerlemesine öncülük yapar. Devlet aslında bu düş yolcularına, uyguladığı baskı ve şiddetle, denize atılan bir taşın seke seke düştüğü yerde nasıl küçük halkalarla başlayıp giderek daha büyüyen halkalarla denizde dalga yaratması misali, başta aileleri olmak üzere, sevdikleri, yakınları, meslektaşları ve ait oldukları toplumları da cezalandırır ve bunu da bilinçli yapar. Çünkü asıl amaç kişiyle birlikte yakınlarına ve topluma da ceza çektirmek ve gözdağı vermektir. Toplumun susmasını sağlamak, sessizleştirmektir. Toplumsal güçler, demokratik güçler elinden geldiğince bu tür hak ihlallerine karşı durmaya çalışır her alanda ses yükseltirler. Ama bununla bitmez. Asıl el ayak çekildiğinde, sular dindiğinde geriye kalanlardır. Yani o düş yolcuları ve aileleri yalnız kalır acısıyla, uğradığı haksızlıkla…

“DÜŞÜNCELERİNDEN DOLAYI CEZALANDIRILANLARI UNUTMAYALIM”

Düş yolcularını, düşüncelerinden dolayı cezalandırılanları, içerdekileri unutmayalım. Onların, sadece bir numaradan bir isimden ibaret olduğunu düşünmeyelim. Tıpkı bizler gibi birer insan olduklarını ve yaşamlarının böylesi bir şekilde sekteye uğramasının hukuksal boyutu bir yana insani boyutuyla da bir haksızlık olduğunu hatırlayalım. Her an toplumsal mücadeleyle birlikte, ailelerin yanlarında olabilmenin ve onların hassasiyetlerini anlayabilmenin çaresine bakalım. Nasıl bizler, evlatlarımızı iki gün görmeyince burnumuzda tütüyorsa onların da yıllarca dört duvar arasında kendi ev ortamlarından, sevdiklerinden zorunlu bir şekilde kopartılarak böyle biz ezaya reva görülmelerini hep hatırlayalım. Unutmadıklarımız, hatırladıklarımızdır…

Metin Göktepe’yi hangimiz unuttuk! Biz unuttuysak bile anası Fadime Ana unuttu mu?

Metin Göktepe’den sonra bayrağı devralan daha nice gazeteciler oldu ve olacak da. Genç, cesur, vicdanlı yürekler… Toplumun gerçek habere ulaşması için baskılara boyun eğmeyen, maddi zorlukları dayanışmayla aşan, Türkiye’de ve dünyadaki sesi duyulmayanların çığlığı olan, sınır tanımayan gözü pek ve hakikatin sırrına inanan gazeteciler… Bu koca-yaşlı dünya ancak ve ancak bu düş yolcuları sayesinde milyarlarca yıldır döndü ve bundan sonra da dönecek. Neticede mutlak olan hakikat ve iyiliktir.

İşte basın emekçilerinin, özgür basınının, hakikati ortaya çıkaranların günü bugün. Bugün ana akım medyada tanınmayan, yereldeki gazetecilerin de günü. Onların sesini duymak böyle sisli-puslu zamanlarda daha da zor. O emekçilerden bir tanesi de Diren Keser… Uzun yıllardır yerelde gazetecilik, program yapımcılığı, belgesel yönetmenliği yapan Diren; Alevilerin, Kürtlerin, kadınların, LGBTİ+’ların, doğanın ve çevrenin sesidir. Depremde göçük altında kalanların çığlığıdır. Senin, benim, onun, ötekinin sesidir.

Diren’in ve hakikatin sesi olalım. Çünkü er ya da geç hakikatin, ortaya çıkma gibi bir huyu vardır. Adı gibi direne direne yaşayan Diren’e ve direne direne yaşayan herkese selam olsun.

Bir kez daha yine yeniden direnenlere selam olsun.”

PİRHA/AVUSTRALYA

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak