Alevi Haber Ajansi

Suriye İnsan Hakları Topluluğu: “HTŞ rejiminin bir yılı: etnik ve dini temizlik”

PİRHA- Suriye İnsan Hakları Topluluğu (Association pour les droits de l’homme en Syrie), HTŞ iktidarının birinci yılına dair bir rapor hazırladı. AHRS hazırladığı raporda Suriye’nin son yıllarda yaşadığı iç savaşa değinirken, HTŞ iktidarına nasıl gelindiğini ve bu rejimin ilk bir yılının nasıl geçtiği anlatılmakta. 

18 Aralık 2010 tarihinde başlayan Arap Baharı’nın üzerinden on beş yıl geçti. Tunus’ta başlayan protestolarla birçok Arap ülkesine yayılan hareketler, Ortadoğu için yeni bir sayfa açtı.

Arap Baharı’nın uğradığı ülkelerden biri de Suriye idi. 15 Mart 2011 yılında Dera kentinde başlayan protestolar Suriye iç savaşının fitilini ateşledi. On dört yıl süren iç savaş halklar açısından çok yıkıcı oldu. 8 Aralık 2024 tarihinde Beşar Esad yönetimi devrildi ve yerine HTŞ rejimi geçti.

HTŞ iktidarının ilk yılı da, 14 yıl süren iç savaşa bir son getirmedi. Tam tersine yeni bir boyut kazandırarak gerginliği tırmandırdı. Suriye İnsan Hakları Topluluğu (AHRS) hazırladığı raporda bu sürece nasıl gelindi ve neler yaşandığını yaptığı yazılı basın açıklamasıyla kamuoyuna sundu.

“ACIMASIZ BİR İDEOLOJİNİN TARİHSEL KÖKLERİ”

AHRS yaptığı açıklamanın başında, Suriye’nin 14 yıl boyunca iç savaş ve insanlık dışı ihlallerle sarsıldığına dikkat çekerek, “HTŞ rejiminin Suriye’deki Alevi ve Dürzî topluluklarına yönelik devam eden şiddeti bir iç savaşın sonucu değil – yüzyıllardır beslenen nefret ideolojisinin yeniden yükselişini yansıtıyor. Bu ideolojinin temeli, 14. yüzyılın başlarında Alevileri ve Dürzileri öldürülmesi ve mülksüzleştirilmesi caiz ilan eden Sünni  Şeyh el-İslam İbn Teymiye‘nin fetvalarına dayanır. Bu tarihsel fetvalar HTŞ ve selefleri tarafından yeniden yorumlanarak Alevi ve Dürzî topluluklarına yönelik katliamların ideolojik temelini oluşturdu. Suriye’de savunmasız ve düzensiz bırakılan Alevi topluluğu aynı zamanda ‘rejimden kalan suçlular’ olarak damgalanıyor ve kitlesel infazlar için hedef alınıyor” dedi.

“TERÖRİST GEÇMİŞİ OLAN BİR REJİM”

Mevcut geçiş hükümetinin başkanı olan Ahmed el- Şeraa ‘nın geçmişine değinilen açıklamada, “Suriye’deki mevcut Geçiş Hükümeti Ahmed el-Şeraa (namı diğer Ebu Muhammed el-Colani) tarafından yönetilmektedir. Hem HTŞ hem de selefi El-Nusra Cephesi, BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı Kararı ile terör örgütü olarak tanımlanmıştır. Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nin 2018 raporuna göre, HTS 2017-2018 yılları arasında sivillere yönelik en az 99 şiddetli saldırıdan sorumluydu.   Daha yakın tarihli bir raporda, aynı merkez,  HTS kontrolündeki İdlib’de yaşayan sivillerin ‘yargısız infazlar, polis işkencesi ve haksız hapis tehdidi’ altında yaşadıklarını tespit ediyor. ABD Hazine Bakanlığı’nın Yaptırım Listesi Araştırmasına göre, El-Nusra ve HTŞ personeli Özel Belirlenmiş Vatandaşlar ve Engelli Kişiler Listesi’nde ‘ağır’ kategorisinde yer alıyor” denildi.

“8 ARALIK 2024’TEN BU YANA ULUSLARARASI VE İNSANİ HUKUK İHLALLERİ”

HTŞ ‘nin iktidara gelmesiyle birlikte Alevi ve Dürzi topluluklara karşı amansız bir etnik/dini temizlik kampanyası yürüttüğüne dikkat çeken AHRS, bu ihlallerin, Birleşmiş Milletler, Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Örgütü, Suriye İnsan Hakları Ağı ve Suriye İnsan Hakları Gözlemevi gibi birçok insan hakları kuruluşu ve gözlemevi tarafından belgelendiğini söyledi.

“Rejim tarafından doğrudan, müttefiki terör grupları aracılığıyla da dolaylı olarak işlenen ihlaller arasında özet infazlar, kasıtlı mülk yok etme, kaçırma, kitlesel gözaltımlar ve kimliklere dayalı yaygın hedef alınmanın” yer aldığını söyleyen AHRS, “Bu suçlar, sırasıyla Mart 2025 ve Temmuz 2025 aylarında Alevilere ve Dürzilere karşı soykırım niyetiyle işlendiğine” dikkat çekildi.

“Temmuz 2025 itibarıyla, Suriye İnsan Hakları Ağı ‘nın ön ve eksik kayıp sayımları, rejim güçleri ve rejim müttefiki terörist gruplar tarafından 4.300 sivilin öldürüldüğünü gösteriyor. Bu toplam, Mart ve Temmuz aylarında birkaç gün içinde öldürülen 2.069 Alevi ve 1.224 Dürzî ” sivilin katledildiği söylendi.

“BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SORUMLULUK ALMALIDIR”

HTŞ rejiminin tarihsel arka planı ve devam eden ihlallerine değinen AHRS, Birleşmiş Milletler Genel Kuruluna, üye devletlerine ve Güvenlik Konseyi’ne şu çağrılarda bulundu:

  1. Rejimin ve onunla ittifak kurduğu silahlı grupların işledikleri suçlardan sorumlu tutulmasını sağlama kararlılığı ilan edilmelidir. İnsan Hakları İzleme Örgütü‘nün belirttiği gibi, adaletle ilgili varlan netlik eksikliği, Suriye’de devam eden şiddetin başlıca nedenlerinden biridir.
  2. Aleviler, Dürziler, Hristiyanlar ve Kürtler dahil olmak üzere, tehdit altındaki tüm azınlıkları korumaya istekli ve sorumluluk sahibi oldukallarını ilan etmelidirler.
  3. Uluslararası insani yardım kuruluşlarıyla birlikte güvenilir, uluslararası destekli insani yardım hatları kurulmalıdır.
  4. Uluslararası, Tarafsız ve Bağımsız Mekanizma (IIIM) ve Suriye Bağımsız Uluslararası Soruşturma Komisyonu (COI) gibi BM kurumlarını ve Suriye içinde ve dışında insan haklarını savunan kuruluşları içeren bir kriz komitesi kurulmalıdır.
  5. HTŞ rejimine tarafsız hesap verebilirlik ve yargı bağımsızlığı sağlanması için baskı uygulanmalıdır; savaş suçlarını, insanlığa karşı suçları, soykırımı veya diğer uluslararası suçları suç saymayan anayasa ve ceza kanununun değiştirilmesi sağlanmalıdır.
  6. İnsan hakları örgütlerinin gelecekteki iç ve uluslararası hesap verebilirlik süreçleri için hayati öneme sahip olabilecek kanıtların belgelenmesi, korunması ve analiz edilmesi yönündeki çabaları desteklenmelidir.
  7. HTŞ rejiminin etnik/dini temizliği ve ondan önceki Esad rejiminin Insanhakları ihlallerini bir araya getiren söyleme derhal son verilmelidir. Bu söylem, HTŞ rejimin ve terörist müttefiklerinin vahşetlerini Esad rejiminin kalıntılarıyla bir çatışma olarak meşrulaştırmasını sağlamaktadır.

Suriye İnsan Hakları Topluluğu‘nun yayınladığı rapor, HTŞ rejiminin insan haklarına dair kanıtlarla son buluyor.

(HABER MERKEZİ)

 

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.