PİRHA- Munzur Koruma Kurulu (DEDEF) Üyesi Ali Ekber Derman, 2015 yılında DSİ’nin Kızılca Suyu (Havaçor Deresi) üzerinde yaptığı dere ıslah projesi ile tarım, hayvancılık ve yaylacılığın bitme noktasına getirildiğini söyledi. Derman, “Bunu geleceğimizi karartan bir proje olarak görüyoruz. Göçe zorlayacak” dedi.
Yeraltı ve yerüstü kaynakları açısından zengin olup yoğun bir endemik çeşitliliğe ev sahipliği yapan Dersim’in Ovacık ilçesi, doğal su kaynakları açısından da oldukça önemli bir bölge. İlçenin 17 kilometre batısındaki Munzur Gözelerinden doğup Dersim il merkezinden geçerek Keban’a dökülen Munzur Suyu bölgenin en önemli akarsuyu. Bu su çevredeki yüksek rakımlı yerlerden vadileri dolaşıp gelen diğer ırmaklarla birleşerek; birçok köye, Ovacık ilçe merkezine, koruma altında olan Munzur Vadisi Milli Parkı’na ve Dersim il merkezine kadar 80 kilometre uzunluğundaki bir alana hayat veriyor.
Munzur’a dökülen en önemli iki kaynak Kızılca (Havaçor Deresi) ve Mercan suları. Mercan deresinin suyu, büyük borularla yatağından taşınmış, bir baraj kurulmuş ve çevre bundan etkilenmişti.
KÖYLER SUSUZ KALDI
Munzur’u besleyen diğer önemli kaynak olan Kızılca Suyu ise 2016’da DSİ tarafından başlatılan dere ıslahı, sulama kanalı ve taşkın önleme projesi ile bataklığa dönüştürüldü. Kemaliye sınırlarında başlayan Havaçor Vadisi’nden gelen ve Munzur’a kaynaklık eden dere kurudu. Çevre köyler susuz kaldı. Su vaat edilmişti, sonuç kuraklık oldu.
“YAPTIKLARI SULAMA KANALI DEĞİL HAVAÇOR DERESİNİ KURUTMAK OLDU”
Dersim Dernekleri Federasyonu (DEDEF) ile Munzur Kurulu’nda faaliyet yürüten Eski Ovacıklılar Derneği Başkanı Ali Ekber Derman, bu süreci yakından takip edenlerden biri. Devlet Su İşleri’nin (DSİ) bir toplantıda ‘Dereleri ıslah edeceğiz, köylere su getireceğiz, sizi tarımla buluşturacağız’ dediğini ama gerçek amaçlarının farklı olduğunu hatırlatan Derman şunları söyledi:
“Tam da o sırada Ziyaret köyünde Munzur Gözeleri’nin hemen arkasında bulunan ormanın arkasındaki dereden 240 bin metreküp taş çıkartacakları yönünde bir duyum almıştık. Köylüler buna müdahale etti ve bu müdahale sonucu DSİ bir sunum yapma gereği duydu. Sunumda ortaya çıkan şu olmuştu: Yaptıkları bir sulama kanalı değil, bugün Dersim Ovacık’ın yukarı su havzası dediğimiz, Havaçor’dan (Yeni Konak) başlayıp Kedek’te (Koyungölü) biten ve Munzur suyunun önemli bir kaynağı olan Havaçor deresini kurutmak oldu. Biz o dönem gidip yerinde gördük. Havaçor’un alt kısmında oluşturdukları bentler vardı. O bentler de, buranın önümüzdeki dönemlerde siyanürlü altın arama faaliyetlerinde havuz olarak kullanılabileceğine dönük kaygılarımızı arttırdı. Oysaki böyle bir ihtiyaç yoktu, köylülerin böyle bir talebi de yoktu ama talep haline dönüştürülmek istendi.”
“GELECEĞİMİZİ KARARTAN BİR PROJEDİR”
Başlangıçta köylüleri aldatma yoluyla yapılan bu çalışmaya köylülerle birlikte itiraz ettiklerini ve itiraz sonucunda bu çalışmanın Kedek’e (Koyungölü) yakın bir yerde sonlandırıldığını ancak çalışmanın yapıldığı 20 kilometrelik alanda, geride büyük bir tahribat bıraktığını ifade eden Derman, “Bizler madenlerde olduğu gibi bunu da geleceğimizi karartan bir proje olarak görüyoruz. Daha düne kadar Havaçor’dan başlayıp Kedek’te Munzur’a karışan bu su, kendi doğal yatağında kıvrılarak akıyordu. Ama geldiğimiz aşamada insanların ve hayvanların geçişleri engellendi. Tüm canlılara hak olan, kutsal saydığımız bir alanda tahribata neden oldu. İçinde barındırdığı börtü böcek, çevresinde barındırdığı bitki örtüsü, yine balıkların yumurta bırakabileceği bir alan olan, yani kültür mirasımız alabalığın üreme alanı olan bu suyu ve çevresini mahvettiler. Bu çalışmayla birlikte, akan su yeraltına indi. Bitki örtüsüyle teması kesildi. Bu suyun kenarında çalı-çırpı, endemik bitkiler gibi tüm bitki örtüsü vardı. Şimdi artık o bitkilerden eser kalmadı. Yine burada alabalık vardı, ördeklerimiz vardı, onlardan da eser kalmadı. Burası canlıların üreme havzası diyebileceğimiz bir su havzasıydı, yok edildi” dedi.
“ÜNİVERSİTEDEN DESTEK İSTEDİK; ÇIKARDIKLARI TAŞLARIN ARSENİK ÖLÇÜMÜ YAPILMAMIŞ”
Projenin başlangıç zamanlarında köylülerin aldatıldığını, yanlış bilgilendirildiğini, yatırım ve istihdam vaadinde bulunularak ikna edildiğini ancak sivil toplum örgütleri ve demokratik kurumların çabaları sonucu, gerçeğin devletin anlattığı gibi olmadığının ve projenin sulama kanalıyla bir ilgisinin bulunmadığının açığa çıktığını anlatan Ali Ekber Derman şöyle devam etti:
“DSİ’nin yaptığı sunumda, onlara şöyle bir öneri getirmiştik. Bu çalışmayı ortak yapalım. Halka ve buradaki demokratik kurumlara danışalım dedik ama hiçbir şekilde bize kulak asmadılar. Buna rağmen biz üniversiteden destek istedik. Ziraat mühendisleri, çevre mühendisleri ve hocalarımız geldiler. Burada bir çalışma yürüttüler. Çıkarmış oldukları taşların arsenik ölçümünün yapılmadığı anlaşıldı. Yani hiçbir etüt çalışması yapılmadan böyle bir faaliyetin içine girmiş olmaları, buradaki durumun yarattığı kaygıyı arttırdı. Bizim de kaygılarımızın haklı olduğunu gösterdi. Arseniğin nasıl zarar verdiğini, nasıl bir hastalık yarattığını hepimiz biliyoruz. Bu durum hem buranın önemli bir kaynağı olan Munzur Suyu’nun kurutulmasına hem de bunun yanında 240 bin metreküp taşın yer altından arsenikle çıkıyor olması önemli sağlık problemlerinin ortaya çıkmasına neden olabilecekti.”
“NE HAYVANCILIK NE DE TARIM YAPILABİLİR”
Eski Ovacıklılar Derneği Başkanı Ali Ekber Derman, projenin realize edilen 20 kilometrelik kısmındaki tahribatın kalıcı olduğunu, oranın artık eski haline dönmeyeceğini ancak müdahale edilmeyen kısımların korunmasının kazanımları olduğunu söyledi.
Derman; “Bölgenin geçmişine ve bugünkü haline baktığımızda durum içler acısı. Vicdani, ahlaki olarak nereden bakarsak bakalım içimizde bir yaradır. Döşenen bu taşlardan dolayı ne insanların ne de hayvanların sudan geçişi olabilecek. Daha düne kadar buralara, yaylaya gelenler, gelemez oldular. Hayvanlarını buraya su içmeye getirenler getiremez oldular. Yaban hayvanlarının ya da besi hayvanlarının buradan geçişinin sakatlığa sebep olabileceğini görüyoruz. Bu nedenle burada ne hayvancılık ne de tarım yapılabilir artık. Hatta göçe sebep olabilir” diye konuştu.
“BU PROJE ASİMİLASYONUN BİR AYAĞIDIR”
Madenlerde ve siyanürle altın arama faaliyetlerinde olduğu gibi, bu projenin devamına da müsaade etmeyeceklerini belirten Derman, şunları kaydetti:
“Siyasal anlayışları ne olursa olsun, buna bakılmaksızın, Dersim’e ait kimlik aidiyeti üzerinden düşünen her birey, bunların ortak sorunlarımız olduğunu düşünmeli, ortaklaşmalı ve buna karşı birlikte mücadele etmeliyiz. Bu, asimilasyonun bir ayağıdır. Asimilasyon dediğimiz, sadece dil, kültür üzerinden gelişen bir şey değil, inanç merkezleri üzerindeki tarihsel hafızamızı ortadan kaldırmanın da bir şeklidir. Bunun önüne geçmek gerekiyor.”
Eyüp HANOĞLU/DERSİM
Yoruma kapalı.