PİRHA – Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nde uzun yıllar faaliyet yürüten Songül Tunçdemir, HDP 5. Olağan Kongresi’nin ardından Parti Meclisi’nde yer aldı. “Siyaset için Alevilik değil, Alevilik için siyaset yapmalı” diyen Tunçdemir, siyasetteki kadın temsiliyetine de vurgu yaptı ve ekledi: Aslında kendini anlatan her Alevi siyaset yapıyor.
Önceki dönemlerde PSAKD Malatya ve Kartal Şube Başkanlığı yapan, uzun yıllar Alevi hak mücadelesinde yer alan Songül Tunçdemir, Halkların Demokratik Partisi 5. Olağan Kongresi’nin ardından 100 kişilik Parti Meclisi’nde yer aldı.
Siyasi parti bünyesinde Alevi hak mücadelesine devam etmesindeki sebepleri açıklayan Tunçdemir, Alevi kurumlarının yakın geçmişe kadar siyaset ile Aleviliği ayrı tuttuğunu, kurumlardan siyasete atılanların ise olumlu karşılanmadığını ifade etti.
“KURUMLARIMIZ SIÇRAMA TAHTASI OLARAK KULLANILDI”
Songül Tunçdemir, Alevi mücadelesinin bir tür siyasi hareket olarak yorumlanması gerektiğini belirterek şunları söyledi:
“Gözlemleyebildiğim kadarıyla bu durumun başlıca iki büyük nedeni olduğunu düşünüyorum. Bilirsiniz, Pir Sultan Abdal bir deyişinde ‘Siyaset günleri gelip çatmadan açılın kapılar Şah’a gidelim’ diyor. Bu sözler çok yanlış yorumlanıyor. Osmanlı döneminin zulmüne başkaldıran ve ezilen halkları bir araya getirerek büyük bir direniş örneği sergileyen, bu uğurda darağacına giden Pir Sultan’ın burada anlatmak istediği ‘idam’ günleridir. Osmanlı döneminde idamın gerçekleştirildiği yere ‘siyaset meydanı’, idam edilen günlere de ‘siyaset günü’ denilmiştir. Pir Sultan Abdal’ın siyaset günlerinden kastettiği idam günüdür. Ağır vergi yükünü, zulmü, yoksulluğu anlatmak ve bu durumdan kurtulmak için çareler aramak siyaset değil de nedir? Bu deyişi doğru yorumlamak gerekir.
İkinci olarak bir dönem kurumlarda yöneticilik yapan arkadaşlarımızın rızasız bir şekilde kurumlarımızı terk ederek parti organlarında yer almak için girişimlerde bulunması…
“KENDİNİ ANLATAN HER ALEVİ SİYASET YAPIYOR”
Aradan çok zaman geçse de bunun şokunu hala yaşıyoruz. Bizler açısından siyasete atılım çok talihsiz bir şekilde oldu. Kurumlarımız, basamak ya da sıçrama tahtası olarak kullanıldı. Bu durum doğal olarak büyük bir kesimde antipati oluşturdu. Doğru yerden bakıldığında ise ‘Aleviler siyaset yapmasın’ sözüne çok karşı olan biriyim. Yapsınlar ama doğru yöntemlerle ve rızalık ilkesiyle yapsınlar. Aleviler siyasetin içinde zaten. Adını hatırlayamıyorum şu an, bir feminist yazar ‘kendini anlatan her kadın feministtir’ demişti. Evet, ben de diyorum ki ‘kendini anlatan her Alevi’ siyaset yapıyor. Demem o ki bizim gecemiz gündüzümüz zaten siyaset. Yaşamın her alanı siyaset, en basitinden 70 yaşında bir teyze, şekere zam geldiğinden yakınıyorsa bu da siyasettir. Bizler kurumlarımızda, bulunduğumuz tüm platformlarda yaşadığımız ayrımcılıkları, katliamları anlatıyoruz, biz diyoruz ki ‘DİB Lağvedilsin, Zorunlu Din Dersleri Kaldırılsın, Madımak Utanç Müzesi Olsun, Alevi Köylerine Cami Yapılmasın, Dergahlarımız Geri Verilsin, Eşit Yurttaşlık İstiyoruz’ diyoruz. Bu siyaset değil midir? Peki Alevilere yapılan katliamlar yürütülen bir siyasetin sonucu değil midir? Siyasete siyaset yaparak karşılık verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Aksi takdirde biz sonsuza kadar hep bir şeyleri anlatıp dururuz. Oysa değiştirecek gücümüz var. Bu değişimi siyasete aktif bir şekilde katılarak, söz, karar, yetki sahibi olarak ve tabi ki ‘siyaset için Alevilik değil de Alevilik için siyaset yaparak’ sağlayabiliriz. Ben bu söze çok inanıyor, çok güveniyorum.”
“ALACAĞIM GÖREVİ LAYIKIYLA YERİNE GETİRMEYE ÇALIŞACAĞIM”
Songül Tunçdemir, Alevi kurumlarında uzun yıllar hak mücadelesi verdiğini belirterek “Bir süre sonra insan kendini tekrar eder duruma düşüyor” diye de ekledi. Tunçdemir, “Amacı aynı ama mevzisi biraz daha farklı, kendini daha fazla geliştirip davana daha faydalı olabileceğin farklı kapılar açılıyor” diyerek sözlerini şu cümlelerle sürdürdü:
“Benim için böyle bir kapı açıldı. Alevi kadın kimliğimle girdim. Büyük Kongre yeni gerçekleşti, henüz görev dağılımı yapılmadı ama ben nerede olacağımı biliyorum. HDP’nin Alevi Masası’nda olup bu görevi layıkıyla yerine getirmeye çalışacağım. Ağırlığını biliyorum, çok koşturmam gerektiğini de biliyorum. Zaten çok koşturan biriyim. Bu sefer omuzdaki yük daha ağır olacak biliyorum ama güzellikler yaratacağımız inancıyla o yükü seve seve taşıyacağım. Yani hala Alevi hak mücadelesi içinde olduğumu rahatlıkla söyleyebilirim.”
“SİYASİ YÖNDEN BİR UYANIŞ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM”
Songül Tunçdemir, mevcut siyasi partilerin Alevi sorununu çözmek adına çabasını da yorumladı. Yıllardır Alevilerin seçimlerden seçimlere hatırlandığını vurgulayan Tunçdemir şunları söyledi:
“Alevilerin oy deposu olarak görüldüğünü söyledik ve bu durumdan dolayı yakınıp durduk. Yine bu şekilde gören partiler mevcut olsa da Alevi toplumunun çok büyük bir kesiminde siyasi yönden bir uyanış olduğunu düşünüyorum. Önceden fazla alternatif de yoktu. Alternatifin olmadığı yerlerde kötü gelmesin diye kötünün iyisi seçilsin ister insanlar. Bu psikolojik bir durum, bizde hep şöyle bir psikoloji var; kim gelirse daha az zarar görürüz? Daha az zarar getirecek kim varsa ona koşardık. Bu parti gelirse başımı kapatır, şeriat düzeni getirir, kadınlar da çok ezilir vs. Oysa hiçbir zaman ‘bu parti gelirse kendi inancımızı, felsefemizi, değerlerimizi yaşatabiliriz ya da aidiyeti ne olursa olsun bu ülkede herkes kardeşçe yaşayabilir’ deme şansımız hiç olmadı. Bunu düşünebilmek mevcut koşullarda bizim için lüksün de ötesi bir lükstü maalesef. Çünkü yakın geçmişe kadar hiçbir parti ‘Bu ülkede kendilerini Alevi olarak tanımlayan bir toplum var, onların da mecliste söz hakkı olsun’ demediği gibi Alevileri görmezden geldi, parti programlarında Alevilerin hak ve taleplerine yer vermedi. Alevilerin hiçbir zaman böyle bir şansı olmadı.
“CHP’NİN EZİLENLERİ YOK SAYMASI LAİKLİK DEĞİLDİR”
Ana muhalefet partisi CHP’nin başına Kemal Kılıçdaroğlu’nun getirilmesi Alevi camiasında büyük bir heyecan yarattı fakat aradan geçen zaman içerisinde beklentilerin karşılanmadığını gördük. Ezilen ulusların milliyetçiliği olmazmış, ben buna şunu eklemek istiyorum; ezilen inançların da şovenliği olmaz. Çünkü hayata soldan bakan bir Türk, yeri geldiği zaman ‘Ben de Kürdüm’ diyebilmeli. Hayata soldan bakan bir Sünni vatandaş, yeri geldiğinde ‘Ben de Aleviyim’ diyebilmeli. Tıpkı Hrant Dink katledildiğinde ‘Hepimiz Ermeniyiz, Hepimiz Hrant’ız’ dediğimiz gibi. Tüm bunlara ne milliyetçilik, ne de şovenizm diyemeyiz. CHP’nin laiklik adı altında ezilenleri yok sayması laiklik değildir. Bu ülkede inancından dolayı ezilen toplumlar varsa eğer onların hak ve taleplerini parti programına koymaları da anti laik bir tutum olarak değerlendirilemez. Laikliğin amacı nedir zaten? Devleti dinden, dini de devletten korumak değil midir? Korumadığında her ikisi de canavara dönüşür. Bu durumda en çok kim etkilenir? Tabi ki farklı din ve inançta olanlar. Kılıçdaroğlu Alevi, hem de Dersim’li bir Alevi. AKP İktidarı her seferinde bu durumu kullanıp duruyor. ‘Aleviyim’ dediğinde laikliğe aykırı davranmış olmayacak ki. Bu ülkede milyonlarca laik var; inancını her yerde haykıran.
Her şeye rağmen CHP’nin zaman zaman iyi siyaset yaptığını düşünüyorum. Eksikleri var mı? Evet, çok eksikleri var. Eksiklerini Meclis’te yapılan kritik oylamalarda hepimiz gördük. İçinde gerçekten iyi siyasetçiler var, sol ve Alevi kesimden çok fazla destek alıyor. İttifak yaptığı partileri hiç sevmiyorum. Toplumun tüm ezilen kesimlerini de düşünerek hazırlayacağı parti programı ve kuracağı doğru ittifakla daha verimli olacağını düşünüyorum. İstanbul seçimleri bize çok şey gösterdi.”
“BİZİ TEMSİL EDEN VEKİLLERİMİZ VAR ARTIK”
“Biz Aleviler artık kötünün iyisine mahkum olmak istemiyoruz” diyen Songül Tunçdemir, HDP’nin Alevi sorununa ilişkin politikalarına da değindi. “Taleplerimiz artık meclis kürsüsünde söyleniyor” diyen Tunçdemir, “Neden HDP?” sorusuna şu cümlelerle cevap verdi:
“Kurumlarımızın çabasıyla çok yol katettik. Taleplerimiz çok net, mücadele hattımız son derece belirgin. Çok çetrefilli ve zor yollardan geçtik ve hala geçmekteyiz. Düşünebiliyor musunuz dernek tabelalarımıza ‘Alevi’ yazdırabilmek için mahkemeye başvurmak zorunda kaldığımız süreçlerden geçtik.
Şimdi geldiğimiz aşamada bizim taleplerimizi talepleri olarak bilen, bu ülkenin tüm ezilenlerini bir araya toplayan, kadını, LGBTİ+ bireyleri, doğayı, gençleri düşünen; emeği, özgürlüğü, barış ve adaleti önceleyen ve tüm baskılara rağmen her geçen gün daha da büyüyen HDP var. İyi ki var diyorum. Çünkü biz Aleviler açısından düşündüğümüzde sokakta haykırdığımız taleplerimiz artık meclis kürsüsünde söyleniyor. Sokakta kesilen ve duyurulmak istenmeyen sözümüz meclis salonunda yankılanıyor. Çünkü bizi temsil eden vekillerimiz var artık. PM de sorunlarımıza çözüm üreten Alevi Masamız var ve bu dönem Alevi temsiliyeti arttı. Ve tabi ki yürütülen Eşit Yurttaşlık Kampanyası… HDP de bizi temsil eden milletvekillerinin de Alevi kurumlarından sorulması da ayrı bir güzellik.
Tüm bunlar Alevi toplumunun siyaset geleneğini tam olarak değiştirdi diyebiliriz. Başta da söylediğim gibi Aleviler ne istediğini, ne istemediğini bilen bir toplum. Yaşadığımız ne varsa iyi ya da kötü bunlar bizlere bir şeyler öğretti, tecrübe kazandık, ders çıkardık. Kervanı biraz yolda dizdik ama geldiğimiz nokta kısmen memnun edici. Başlarda yapılan acemilikler artık yapılmıyor. Biraz daha uyanmamız gerekiyor. Bunu hep beraber ve doğru yerde başaracağımıza inanıyorum. Biz artık şunu net olarak gördük ki o da faşizmin böl-parçala-yönet taktiğine karşı kurtuluş tüm ezilenlerin birleşik mücadele vermesinden geçiyor.”
Eren GÜVEN / ANKARA
Yoruma kapalı.