PİRHA- PSAKD Mamak Şube, emek ve demokrasi güçleriyle birlikte 25 yıl önce yaşanan Sivas Katliamı’na ilişkin basın toplantısı düzenledi. Toplantıda yapılan açıklamada, 2 Temmuz’u unutmadık hesabını soracağız” denilerek, herkes 2 Temmuz mitingini örgütlemeye, mücadeleyi büyütmeye, bir olmaya, iri olmaya, diri olmaya katillerden hesap sormaya çağrıldı.
PSAKD Mamak Şube’de, Mamak emek ve demokrasi güçleri 2 Temmuz Sivas Katliamı’yla ilgili basın toplantısı düzenledi.
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) ve Mamak’ta örgütlü bulunan DAD, HDP, ÖDP, TKP, ESP, CHP, Halkevleri, AKA-DER, Alınteri, Çol Tepe köyü, Bahçe Yurt, Tuzluçayırlı kadınlar, Kız Kardeşim ve Eğitim Sen 1 Nolu Şube’nin içerisinde yer aldığı emek, demokrasi ve meslek örgütleri “2 Temmuz’u unutmadık hesabını soracağız” şiarıyla basın toplantısı düzenledi.
PSAKD Mamak Şube’de düzenlenen toplantıya Avrupa Alevi Kadınlar Birliği Başkanı Nevin Kamilağaoğlu da katıldı.
Kurumlar adına ortak basın metnini PSAKD Mamak Şube Başkanı Hasan Gürer okudu.
“Bundan tam 25 yıl önce 2 Temmuz 1993’te Madımak otelinde canlarımızı yakarak katlettiler” denilen açıklamaya şöyle devam edildi:
“Katliamdan iki gün önce şehirde dağıtılan bildirilerde, şenliklere katılacak Aziz Nesin hedef gösteriliyordu. 2 Temmuz günü, cuma namazının ardından, etkinliklerin yapıldığı kültür merkezinin önüne ‘Sivas laiklere mezar olacak’ naraları ile yürüyüşe geçen saldırgan grup, yeni dikilen ‘’HALK OZANLARI’’ heykelini yıktı. Yıkılan heykel ve otel önündeki araçlar ateşe verilmiş, otelin camları kırılmıştı. Yaklaşık 2 saat sonra otel ateşe verildi. Devlet eliyle planlanıp gerçekleştirilen katliamı halka saatlerce televizyondan izlettirdiler. Polisin, askerin hiçbir yetkilinin müdahale etmediği katliamda saldırgan grubu galeyana getirenler katliam sonrası suçlarını kendi açıklamaları ile alenen itiraf ettiler.”
Açıklamada, dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in Madımak Otel’inde yaşananların ardından “Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir’’, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in “Olay münferittir. Ağır tahrik var. Bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiş, güvenlik kuvvetleri ellerinden geleni yapmışlardır. Karşılıklı gruplar arasında çatışma yoktur. Bir otelin yakılmasından dolayı can kaybı vardır’’ sözleri hatırlatılarak şunlar kaydedildi:
“Ankara 1 Nolu DGM’ye sunulan iddianamede ise olayların nedeni, “Şenliklere katılanlar’’ olarak gösterilmiş, Aziz Nesin’in varlığı ‘eylemin hazırlayıcı sebepleri’’ arasında sayılmış, Mahkeme Başkanı, ‘İnsanlık suçunda zamanaşımı olmaz ama bu suçu işleyenler kamu görevlisi değil siviller diyerek davanın düşmesine karar vermiştir. Katliam tam 8 saat televizyondan izletilmiştir.’’
“CANLARIMIZ DİRİ DİRİ YAKILDI”
“Varlığını halkların inkârı ve imhası üzerine kuran devlet, canlarımızı diri diri yakarak gelişmekte olan örgütlülüğün önüne geçeceğini düşünmüştür” ifadesinin yer aldığı açıklamada, “1915’de, Gazi’de, Dersim’de, Maraş’ta, Roboski’de, Lice’de, Cizre bodrumlarında, Gezi’de, Ankara Garı’nda olduğu gibi korkularını halka bulaştırmak istemiştir” denildi.
SİVAS İLK DEĞİLDİ
“Sistem çürüdükçe, savaş derinleştikçe halkı yönetemez hale gelenler her geçen gün halklara, emekçilere yönelik baskı ve saldırılarını arttırdı, katliamlarına yenilerini ekledi” denilerek şöyle devam edildi:
“Halkın her geçen gün baskı ve zulme karşı özgürlük isteği, yaşamın her alanında direnişler artmıştır. İşçi direnişleri, kadın eylemleri, Gezi direnişi, 7 Haziran seçimleri, referandum bunu göstermiştir. Nerede yükselen bir halk örgütlenmesi, direnişi ile karşılaşsa egemenler, kurtuluşu baskıda, katliam geleneklerinde bulmuştur.
“ALEVİLERE SALDIRILAR ASİMİLASYONLA DEVAM EDİYOR”
Alevilere yönelik saldırılar sadece katliamlarla değil asimilasyonlarla da devam etmekte. Her geçen gün tarihimizi unutturmaya çalışanlar inancından, öğretisinden, yolundan uzaklaşmış devlete biat eden Aleviler yaratmaya çalışıyor. Mahallemizde kurmak istedikleri fakat halkın direnişiyle durdurulan cami-cemevi projesi buna örnektir.
12 Eylül sonrası Dersim’de 5 bin Alevi çocuğu ailelerinden koparıp yatılı imam hatip okullarına yerleştiren devlet, bugün ise TEOG ve benzeri sistemlerle çocuklarımızı inancına bakmaksızın imam hatiplerde okumaya zorlamaktadır.
5. sınıftan itibaren kız çocuklarının okullarda başörtüsü takabilmesi, ana okullarda, ilkokullarda mescitler açılması, 19. Milli Eğitim Şurası sonrası zorunlu din derslerinin ilkokul 1. sınıftan itibaren başlatılması, ana okullarında görgü dersi adı altında din dersi verilmesi art arda karar altına alınıp uygulamaya konulmaktadır.
8 Haziran 2018 tarihinde Eğitimsen’in hazırlamış olduğu Milli Eğitim Bakanlığı önünde protesto için toplanılmıştır. Destek amaçlı katılım sağlayan Pir Sultan Genel Başkanı Gani Kaplan ve MYK üyemiz devlet polisi tarafından gözaltına alınmıştır. Daha sonrasında serbest bırakılmıştır.
“HALKI TESLİM ALMAK İSTİYORLAR”
Tüm bu düzenlemeler asimilasyonu derinleştirme, Anadolu halklarındaki uyanışı dini aktif kullanarak bastırma çabalarıdır. Dini kullanarak, iç güvenlik yasalarıyla, çetelerle halkı teslim almak, sürüleştirmek istiyorlar.
Sorgulamayan, itiraz etmeyen, hurafelere inanan nesiller yetiştirmeyi planlıyorlar. Bilim dışı, ezberci eğitim sisteminin gerici içeriği, daha da derinleştirilerek yağmaya, karanlığa, zulme rıza üretmek istiyorlar.”
ERDOĞAN’IN ZAMAN AŞIMI İÇİN HAYIRLI OLSUN SÖZLERİ
Açıklamada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Madımak Katliamı davasının zaman aşımına uğradığı mahkeme sonrası, “Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun” şeklindeki sözleri hatırlatılarak, “Cumhurbaşkanı bugün başkanlık seçimi için yaptığı konuşmasında ‘ret, asimilasyon ve inkârı’ biz kaldırdık, diyor. 16 yılık geçmişlerine Roboski, Reyhanlı, Gezi, Suruç, Cizre, Diyarbakır, Ankara’yı, 16 yıllık hesap defterine yüzlerce işçinin, kadının ve yüzlerce katledilen çocukları işlemiştir” ifadeleri yer aldı.
“ÖRGÜTLÜ MÜCADELEMİZLE HESAP SORACAĞIZ”
Madımak Katliamı davasına ve sonrasına ilişkin de şu bilgiler verildi:
“Katliamda birçok kişi yargılanmış, birçok kişi cezaevinde kalmış ya da yurt dışına kaçmıştır. Ama biz bu insanların birer piyon, devletin paralı, eli kanlı katilleri olduğunu biliyoruz. Asıl katillerin milletvekili yapıldığını ya da devletin yüksek makam ve mevkilerine getirilerek ödüllendirildiğini görüyoruz. Katliamda halkı ‘gazanız mübarek olsun’ diye kışkırtan biri olan Temel Karamollaoğlu bugün her konu açıldığında günah çıkarsa da katliam diyememekte; canların diri diri yanarak değil dumandan zehirlenerek öldü söylemi ile durumu önemsiz bir kazaymış gibi algılayacağımızı sanıp, hesap vermekten kurtulacağını sanıyor. Yanılıyor. Ne pervasız açıklamaları ne de zaman aşımı kararı ile bu katliamın üstünü örtebilir, unutturabilirsiniz. Bizlere ne devletin katliam tarihini ne de bizlerin direniş tarihini unutturamazsınız. Tüm katliamların hesabını en büyük korkunuz olan örgütlülüğümüzle, örgütlü mücadelemizle soracağız.”
Açıklamada ayrıca Alevilerin talepleri de sıralandı:
“Diyanet işleri ve zorunlu din dersleri kaldırılsın. Cemevleri ibadethane olarak tanınsın. Hacı Bektaş Veli Dergâhı Alevilere iade edilsin. Madımak utanç müzesi olsun. Alevilere yönelik her tür ayrımcılık son bulsun. Halklara karşı işlenmiş tüm suçlar failleri ile beraber açığa çıkarılsın.”
PSAKD Mamak Şube, herkesi, 2 Temmuz mitingini örgütlemeye, mücadeleyi büyütmeye, bir olmaya, iri olmaya, diri olmaya katillerden hesap sormaya çağırdı.
Cebrail ARSLAN/ANKARA
Yoruma kapalı.