PİRHA- Serçeşme Dergisi Editörü ve Yazı İşleri Müdürü Sibel Yalçın, eski AKD Başkanı Doğan Demir dahil üç Alevi şahsın, Ahmet Davutoğlu’nun kurduğu Gelecek Partisi’nde yer almasını değerlendirdi. Demir’in kendi liberal çizgisine göre davranmayı kendinde hak bildiğini belirten Yalçın, “Doğan Demir vak’ası Alevi hareketi içindeki herkesin kendini sorgulaması için bir fırsat olmalı” dedi.
Serçeşme Dergisi Editörü ve Yazı İşleri Müdürü Sibel Yalçın, eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun kurduğu Gelecek Partisi’nde üç Alevi şahsın kurucu olmasını PİRHA‘ya değerlendirdi.
Yalçın, eski AKD Genel Başkanı Doğan Demir’in bu partiye katılımına ilişkin “Alevi örgütlülüğünün zaten tükenmekte olan son evresinde, yalnızca ve muhtemelen Alevi yol ve erkânının, Alevi hak mücadelesinin, katliamların hesabını sorma ve dolayısıyla toplumun devlet içinde güvenliğini sağlama cevvalliğinin gerektirdiği dışında davranmayı tercih ederek, kendi liberal çizgisine göre davranmayı kendi kendisine hak bilmiştir” dedi.
“‘ALEVİ HAREKETİNDE KIRILMA YAŞANDI’ DEMEK DOĞRU DEĞİL”
AKD’den ayrılmadan önce Davutoğlu’nun partisine geçen ve sonrasında istifa eden Doğan Demir’e, AKD’nin tam destek çıkmasını ise Sibel Yalçın şöyle değerlendirdi:
“Bu konuda Alevi Kültür Dernekleri Genel Merkezi’nin gün itibariyle eski genel başkanları Doğan Demir’in istifasının hemen ardından oldukça uzun ve kesin bir metinle genel başkanlarının çizgisinin doğruluğuna ilişkin kaleme aldıkları basın açıklamasına bir göz atmakta fayda olacaktır. Doğan Demir, Alevi örgütlülüğü içinde kırılmaya neden olmuştur’ gibi bir çıkarımı şahsen doğru bulmuyorum.
Alevi hareketi içerisinde bir kırılma yaşandıysa eğer; bu Alevilerin velhâsıl Alevi kökenlilerin nefes alıp yaşadıkları ülke içerisinde kendi geleceklerini çıkarsamak yoluyla tahayyül edememesinden ve net bir biçimde okuyamamasından kaynaklıdır. Mevcutta görünür olup bu vak’a sonrasında açığa çıkan kırılmayı yalnızca bir kişinin elleri arasına teslim etmek; hem basitçe kolaya kaçmaktır, hem kırılmaya sebep olarak işaretlenen kişinin kendisine esas değerinden daha fazla anlam yüklemesi yapmaktır, hem de bu harekete yıllarını vermiş ve toplum için ve koşullarını düzeltmek için var gücüyle çalışan gerçek hizmetkârları ayaklar altına atıp haksızlık etmek demektir. Bu ifadeler yanlıştır.”
“DOĞAN DEMİR VAK’ASI ALEVİ HAREKETİNDEKİ HERKESİN KENDİNİ SORGULAMASI İÇİN FIRSAT
Yalçın, Doğan Demir’in kendi liberal çizgisine göre davranmayı kendi kendine hak bildiğini ve mevcut koşullar gereği de davrandığını vurgulayarak şunları kaydetti:
Doğan Demir, Alevi örgütlülüğünün zaten tükenmekte olan son evresinde, yalnızca ve muhtemelen Alevi yol ve erkânının, Alevi hak mücadelesinin, katliamların hesabını sorma ve dolayısıyla toplumun devlet içinde güvenliğini sağlama cevvalliğinin gerektirdiği dışında davranmayı tercih ederek kendi liberal çizgisine göre davranmayı kendi kendisine hak bilmiştir ve mevcut koşullar gereği de bu davranış biçimi; az önce de belirttiğim gibi zaten tükenmekte olan mevcut örgütlülükler bünyesinde kendisine yer bularak, gün gün kendi tabanı tarafından geliştirilmiştir. Doğan Demir’i kendi davranış safını bir kenara iterek kolay yoldan günah keçisi ilan etmek; Alevilere ve Alevi hareketine yapılan en büyük haksızlık olacaktır. Zira her koyun kendi bacağından asılıyorsa bizim illerde; kendi bacağına sahip çıkması gereken her bir koyunun da “sisteme ve çaresizliklerine kaptırdığı” bacağının sorgusunu da mutlak sûrette kendi kendisinin yapması gerekliliktir. Alevi örgütlerine üyelik yoluyla mensup arkadaşlar arasında bugünlerde cuşa gelen Doğan Demir vak’ası ve tartışmaları, Alevi hareketine dâhil olan her bir bireyin kendisini sorgulaması için bir fırsat olmalıdır ki; aksi durumda zaten Alevi kimliğinin yapışık olduğu zeminden zımpara ile silinmesi konusunda Alevi örgütleri ve yöneticileri ve üyeleri, telafisi mümkün olmayan ağır bir boyunduruk altına gireceklerdir.
Belirtmek gerekir ki; bizler yolumuzdan alacaklı değiliz yol da bizden istekli değildir. Yol kendi sahibini tayin eder.”
“MUKTEDİRİN ÇIKARLARINI KORUYACAK ANLAŞMALAR KONUSUNDA OTOKONTROL SAĞLANMALI”
Serçeşme Dergisi Editörü ve Yazı İşleri Müdürü Sibel Yalçın, Yol’un taliplerince yürütülmesi aşamasında Alevi örgütlerine ihtiyaç olmadığını belirterek, şunlara dikkat çekti:
“Çünkü yolumuz, ocaklarımız tarafından -ki mevzubahis olan partinin iç tüzüğünde de dile getirildiği gibi “Geleneksel Mürşid, Pir ve Dede ocakları” marifetiyle yürütülmektedir. Alevi STK’larında ise çarkın yürütülüşü üyelikleri üzerinden, STK’nın devlet siyaseti ve hükümleri karşısındaki iradesi; üyelerinin vasıtasıyla, ortak yürütülen çalışmalarla belirlenir ve tüzükleriyle de sabitlenir. Ancak kendi çığırından çıkarak STK’lar dahilinde yola şekil vermeye, yeni yeni yollar inşa etmeye meyleden şer’ilerin mevcuttaki kurumları ele geçirerek yolumuza mensup insanların güvenliğini tehlikeye düşürecek alanlarda “öngörülü olamadan söz sahibi olması” ve toplum adına muktedirin çıkarlarını ve kendi kişisel bekasını pohpohlayacak anlaşmaların altına keyfince imza atmaması konusunda, otokontrolün bir an evvel yine STK’lar ve üyeleri aracılığı ile sağlanması gerekmektedir.”
“SÖYLEMLERİ ÇOK PIRILTILI DURUYOR AMA…”
Sibel Yalçın, Davutoğlu’nun “Bütün din ve mezheplere aynı çerçevede yaklaşacağız” sözüne ilişkinse, “Öteki kimliğini taşıyan Aleviler olarak, elbette ki ilk bakışta/duyuşta çok pırıltılı, ışıltılı, coşkulu, güven veren ve gelecek vadeden bir söz dizimi olarak görünüyor. Zaten ilk söyleyen de Gelecek Partisi’nin sözcüsü olmamıştır bu sözleri. Bugüne kadar iktidara gelen, giden, gönderilen vb. pek çok siyasi oluşumun; velhâsıl Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde yer alan partilerin neredeyse tamamı, bu ulvi sözleri kendi bünyesine dâhil etmiştir. Adalet Partisi’nden, Anavatan Partisi’nden, Sosyal Demokrat Halkçı Parti’den, Refah Partisi’nden, Cumhuriyet Halk Partisi’nden, Milliyetçi Hareket Partisi’nden tutun da Adalet ve Kalkınma Partisi’ne kadar” ifadelerini kullandı.
Yalçın şöyle devam etti:
“Konunun bütününe “Gelecek Partisi’nin inançlara yaklaşımı” açısından bakacaksak eğer; bu aşamada, bu sözü sarf edenlerin geçmiş yaşamlarına, bir diğer deyişle; söyledikleri söz ile pratikte uyguladıkları davranışlarının tutarlı olup olmadığına bakmak en mantıklı karşılaştırma olurdu eminim. Ancak zaten pek çoğumuzun bildiği çeşitli sebeplerle, Gelecek Partisi kurucularının yüksek çoğunluğunun Adalet ve Kalkınma Partisi bünyesinden koparak ayrılma nedeninin “zorunlu sebeplerle” olduğunu ve Davutoğlu’nun üzgün simâ ile kürsüden söylemiyle: “Biz partiden ayrılmadık, o bizi ayırdı” serzenişi ile ilgili siyasi oluşumun kendi yolunda ilk minik adımlarını attığını görebiliyoruz. Büyük bir çalışma hevesiyle içinde yer aldığı partisinden ihraç edilen “öfkeli insanların” bir araya gelerek Türkiye’nin geleceğini inşa etmeye heves ettikleri son derece ciddi ve bir o kadar da kendiliğinden münferit siyasi bir oluşumla karşı karşıyayız.”
“DAVUTOĞLU’NUN KONUŞMASI PARTİSİNİN GENEL YAPISINA UYGUN”
Serçeşme Dergisi Editörü ve Yazı İşleri Müdürü Sibel Yalçın, ilk Kurucular Kurulu toplantısının ardından basın açıklaması yapan Ahmet Davutoğlu’nun AKP’yi ve Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştirdiği konuşmasının bir bölümünde sarfettiği “Ama bir devlet adamı hata yapmışsa, O’nun karşısında sesimizi yükseltmek Hz. Ömer ahlâkıdır. Ömer’i arayanlar, Ömer’ler arayanlar, Ömer olmalıdır. Biz Ömer olmaya çalışıyoruz” sözlerini ise şöyle değerlendirdi:
“Bu sözler; Ahmet Davutoğlu’nun ve yeni kurduğu partisinin diğer din ve mezheplere bakışını özetlemiş görünüyor. Şahsım adına, bu sözleri partisinin genel yapısına yönelik olarak son derece samimi buluyorum ve elbette bu konuya ilişkin başka bir samimiyet aramaksızın.”
CEMEVLERİNE İBADETHANE STATÜSÜ VERİLMESİ
“Diyanet İşleri Başkanlığı’nın baskın olduğu bir devlet anlayışında cemevlerine statü verilmesi, tam da bugünlerde Diyanet’in bünyesi altına girmesine tepki gösterdiğimiz dedelerin ve dedelerin dedeliğini yaptığı cemevlerinin durumunu tüm yalınlığı ile ortaya koyuyor” diyen Sibel Yalçın, şunları ekledi:
“Cemevlerine ibadethane statüsü verilmesi, Alevilerin istekleri doğrultusunda tam ve net olacaksa ne âlâ, ancak devlet geleneğinin en belirgin özelliğidir: Kaşıkla verdiğini kepçeyle geri almak. Alevi kurumlarının -mevcut durumuna, savunular arasındaki uçuruma, çapraşık çelişkilerine ve ilişkilerdeki tuhaflığa bakacak olursak çok sanmıyorum ancak- bu süreci iyi takip etmesi ve bu süreci iyi takip ederken; bünyesindeki “aldım verdim ben seni yendim” oyunundan sıyrılarak hedeflerine ve esastaki varoluş nedenlerine yönelik hareketini hızlı, atik, öze saygılı ve samimi adımlar şeklinde atması gerekiyor.”
(HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.