PİRHA- Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Merkez Yönetim Kurulu, pandemi sürecine ilişkin ‘’Ülkemiz pandemi ile mücadelede artan vaka sayıları ile liste başlarına doğru yükselirken haklı itirazlarımızın dikkate alınmaması ve bu aşamadan sonra yaşanacak gelişmelerden dolayı kaygılı aynı zamanda da çok öfkeliyiz’’ açıklamasında bulundu.
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’na (KESK) bağlı Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) MYK yaptıkları basın açıklamasıyla yaşanan pandemi sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Merkez Yönetim Kurulu Eş Başkanı Hüsnü Yıldırım yaptığı açıklamada yaşanılan süreçle ilgili sağlık ve sosyal hizmet emekçileri olarak uyarılarda bulunmaktan bıkmadıklarını, pandemiyle mücadele edeninde kendileri olduğunu vurguladı.
Yıldırım, ‘’Mart ayının başından beri Türkiye’nin salgınla mücadelesinin siyasi ve ekonomik kaygılarla ötelendiğini, normalleşme adı altında kongrelerle ve çeşitli düzenlemelerle toplumsal hareketliliğin artırıldığı, lebaleb kelimesinin, sosyal mesafe kelimesi ile akrabalığı sonucunda 26 Şubatta çok riskli il sayısı 17’den 58 ile yükselmiş, düşük riskli (mavi) kategoride sadece bir il kalmış, İstanbul’da vaka sayısı mart ayı başından bu zamana kadar 10 kat artış göstermiş, vaka sayısı günlük 40 binlere ulaşmış, salgını yönetememenin utancıyla Türkiye haritası kıpkırmızı olmuştur. Siyasi ve ekonomik kaygılarla aldığınız kararlar, çarklar dönsün diye alamadığınız kararlar yüzünden binlerce insanımızı, yüzlerce sağlık çalışanımızı kaybettik ve kaybetmeye de devam ediyoruz” diye konuştu.
“SALGINI YÖNETEMEYENLERİN YOL AÇTIĞI SONUÇLARIN DİYETİNİ ÖDÜYORUZ”
Salgının başından bu yana hükümetin ve karar alıcıların şeffaf davranmadığını ifade eden Yıldırım, ‘’Sosyal devlet olma vasfını yitiren bir ülkede, emeği ile geçinenler salgının sınıfsal yükünü ve bedelini öderken, ödedikleri vergi yükünün altında ezilirken devletin koruyucu ve kollayıcılığında üvey evlat muamelesine maruz kaldı. Sağlık ve sosyal hizmet emekçileri olan bizler de salgını yönetemeyen yöneticilerimizin yol açtığı sonuçların diyetini ödüyoruz. Artan iş yükümüzle, angaryalarla, mobbingle, değersizleştirmelerle, kuralsız ve pervasız uygulamalarla sağlık ve sosyal hizmet üretirken tükeniyor ve ölüyoruz. Hastane önünde, yemekhanelerde yanlış politikalar sonucu yitirdiklerimizin anısına saygı duruşunda bulunduk diye açığa alınıyor, sendikal hak ve özgürlüklerimiz kriminalize edilmeye çalışılıyor, baskı ve soruşturmalar ile uysal bir köle gibi kurban olmamız bekleniyor bizden” dedi.
“SALGIN ÖZGÜRLÜKLERİ BUDAMAK İÇİN FIRSATA ÇEVRİLDİ”
Türkiye’de salgının ikinci pikinin birincisine göre daha ağır olduğunu ve üçüncü pikin ikincisinden daha ağır sonuçlara yol açacağı endişesi taşıdıklarını da belirten Yıldırım şöyle devam etti:
‘’Normalleşme dediniz fakat almanız gerekli tedbirleri, toplumun bir kesimi lehine göz ardı ederek kendi genel kurullarınızı lebalep yaparak topluma her şey normalmiş görüntüsü verdiniz. Ama en küçük sendikal hak arama eylemlerinde, hastane önlerinde bile pandemiyi bahane ederek insanların sesini kısmaya çalıştınız. Bir gece yarısı kadınların yüzlerce yıllık mücadelesi ile kazanılmış İstanbul Sözleşmesi gibi uluslararası bir sözleşmeyi kaldırdığınızı ilan ettiniz. Sadece bir tweet attığı için vekillikleri düşürdünüz. Parti kapatmaya çalıştınız. Açlıkla, işsizlikle baş başa bıraktığınız emekçilerin, işçilerin hak aramasına dahi engel oldunuz. Küresel bir salgını da hak ve özgürlükleri budamak için bir fırsata çevirdiniz.’’
“AŞI KONUSUNDA UYARDIK”
Aşı konusuna da değinen Yıldırım, aşılamanın iktidar için bir ödev olduğuna vurguda bulunarak, ‘’Aylar öncesinden aşı konusunda uyardık, gerekli çalışmaları yapın dedik. Yeterli aşı temini için kaynak ayırın gerekli girişimlerde bulunun dedik. Aşılama sürecini alandaki emek ve meslek örgütleri ile kollektif yürütün ve aşı konusunda kafalarda olan belirsizlikleri bir an önce giderin, aşılama ekiplerini artırın bunları yapmadan normalleşmek, salgını kontrolden çıkarır dedik. Tüm toplumun aşılanması gerekirken, temin edilen aşı sayısı risk gruplarının hemen hiçbirine yetmedi. Eğitim emekçilerinin bile sadece %8-10’u aşılanmış olmasına rağmen okulları açtınız. Yurttaşlarımız, yaşanan bu kaosun içinde aşı bulabilmek için ASM’ler, eczaneler, hastaneler arasında dolaştı. Aşının bizler için bir hak, sizler için bir ödev olduğunu söyledik ama siz ödevinizi gerektiği gibi yapamadınız” ifadelerini kullandı.
“ARTIK BEDEL ÖDEMEK İSTEMİYORUZ”
Hükümetin halkın sağlığını değil, ekonomik çıkarları öncelediğini dile getirip taleplerini de aktaran Yıldırım son olarak, ‘’Salgını yönetememe noktasında aynı durumda olunması hepimiz açısından çok acı bir gerçek. Taleplerimizi dikkate almak ve artık yanlış politikalarınıza son vermek zorundasınız. Yeterince bedel ödedik daha fazlasına ne gücümüz ne de tahammülümüz kalmadı” şeklinde konuştu.
Yıldırım, pandemi ile mücadelede yapılması gerekenler konusunda önerilerini şöyle sıraladı:
* Salgınla mücadele demokratikleşmelidir. Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere ilgili bakanlıkların da içinde olduğu sağlık alanındaki emek meslek örgütleri temsilcileri ve siyasi parti temsilcilerinin oluşturduğu yeni “bağımsız” bir kurul oluşturulmalıdır. Bu kurulun alacağı kararlar toplum ile en kısa sürede tüm ayrıntıları ile paylaşılmalıdır.
* 4 hafta boyunca ülkeye giriş çıkışlarda çok sıkı tedbirler uygulanmalıdır.
* 4 hafta boyunca sağlık, belediye temizlik ve gıda satışı dışındaki tüm faaliyetler durdurulmalıdır.
* Güvenlik adına yürütülecek faaliyetler cezalandırıcı bir perspektifle değil sosyal hizmetler ve destek kapsamında yerel yönetimlerin de katılımıyla yürütülmeli, başta pandemide belirlenen kuralların denetimi, özellikle ev içinde başta kadın ve çocuklara yönelik olmak üzere şiddet, vatandaşların can ve mal güvenliğini korumaya yönelik tedbirlerle sınırlı olmalıdır.
* Kamuda çalışan işçi memur vb. tüm çalışanların maaşı kesintisiz ödenmelidir. Gündelik işlerde ve özelde güvencesiz çalışan ve yoksulların tamamına 1 aylık ihtiyacını karşılayacak (en az 5000 TL) mali destek kamu bütçesinden karşılanmalı, esnafa bir aylık kira bedeli ve geçim giderleri desteği (en az 5000 TL) verilmelidir.
* Sağlık personeline nitelikli kişisel koruyucu donanım eksiksiz sağlanmalıdır. Pandemi ile mücadelede sağlık alanındaki emek ve meslek örgütleri ile bakanlık kolektif çalışmalıdır. Sağlık alanındaki personel açığının güvenceli kadrolu istihdamı ile kapatılmasına yönelik planlama yapılmalı, 4C, 4B gibi güvencesiz kadrolarda çalışan personelin güvenceli kadroya geçmesi sağlanmalı, haklarında kesin yargı kararı bulunmayan ihraç tüm sağlık emekçileri göreve başlatılmalıdır.
* Yüksek enfeksiyon riski ve aşırı iş yükü altında çalışan sağlık çalışanlarının sahada yaşadıkları şiddet, mobbing, adaletsiz ek ödemeler, belirti göstermelerine rağmen vb. sorunların giderilmesine yönelik ivedilikle planlamalar yapıp girişimlerde bulunulmalıdır.
* Belediye temizlik işçileri, gıda tedarikçileri, güvenlik güçleri gibi çalışması zorunlu olan kesimlere kamu ve çalıştırmaya devam eden firmalarca nitelikli koruyucu donanım sağlanmalıdır.
* Aşı üretimi için gerekli alt yapı ve donanım sağlanmalıdır. Aşı üretimi ilgilenen ve kapanan tüm kurumlar açılmalı ve güçlendirilmelidir. Bu gerçekleşinceye kadar dışardan ülkede yaşayan tüm yurttaşlara (göçmenler, mülteciler, sokakta yaşayanlar, kimliksizler vb dahil) yetecek kadar aşı temini için yeterli kaynak ayrılmalı ve aşılama hızlandırılmalıdır.
* Tüm toplum kesimlerinin fiziksel mesafe, hijyen, beslenme, dinlenme, sağlıklı ortamlarda fiziksel aktivite vb. bulaşı engelleyecek ve bağışıklığı güçlendirecek önlemleri almasına yönelik barınma, gıda temini, sağlıklı çevre, ulaşım, haberleşme, sağlıklı çalışma koşullarını önüne koyan sosyal adaleti öngören radikal düzenlemelere gidilmelidir. Vatandaşların zorunlu harcamalarının (su, elektrik, ısınma, vb.) faturaları devlet tarafından ödenmeli, kredi borçları vb. ertelenmelidir.
* Farkındalık yaratmaya yönelik sosyal medya, TV, gazete vb. gibi araçlarla bilgilendirme çalışmaları yapılmalıdır. Meclis’te bulunan tüm partiler ile hükümet koordineli çalışmalıdır. Yerellerde DKÖ, STK’lar, muhtarlar, mahalle meclisleri vb. gibi toplumun örgütlü kurumları ile resmî kurumlar eşgüdüm içinde çalışmalıdır.
* Kalabalık ve yoksul aileler içerisinde hastalığa yakalananların tedavilerinin ve izolasyon süresi boyunca konaklamalarının kamuya ait ya da kamunun finansmanını sağlayacağı ayrı mekanlarda gerçekleştirilmesi, izolasyonda kalmak zorunda olanlara bakım verilmesi sağlanmalıdır.
* Covid-19 nedeniyle enfekte olan ve hayatını kaybeden insanlarımızın ve sağlık çalışanlarının sayısı dahil tüm veriler, yapılanlar, eksiklikler şeffaflıkla toplumla paylaşılmalıdır.
* Bir aylık sürenin sonrasında salgının boyutu yeniden gözden geçirilerek hareket edilmelidir. Salgın tüm dünyada kontrol altına alınıncaya kadar yurtdışı giriş ve çıkışlarda tedbirler (test yapma, 14 gün izolasyon vb.) sürdürülmelidir.
PİRHA/ ANKARA
Yoruma kapalı.