PİRHA- Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), 2015 yılında askeri operasyonlar sırasında Cizre ve Sur’da bodrumlarda mahsur kalan yurttaşları kurtarmak için hayatlarını kaybeden sağlık çalışanlarını Ankara şubede yapılan etkinlikle andı.
Haberin Videosu
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Ankara Şubesi 2015 yılında yaşanan askeri operasyonlarda Cizre ve Sur’da bodrumlarda mahsur kalanları kurtarmak için hayatını kaybeden sağlık çalışanlarını andı. Sendikanın Ankara şubesinde düzenlenen anmada basın açıklaması yapıldı. Açıklamayı SES Ankara Şube Yöneticisi Rona Temelli okudu.
7 HAZİRAN’DAN SONRA SAVAŞ ORTAMI
“Siyasi iktidar, 7 Haziran seçimlerinde sandıkta uğradığı hezimetin hemen arkasından uygulamaya koyduğu politikalar ile ülkemizde tam bir savaş ortamı yaratmıştır” diye belirten Temelli şöyle devam etti:
“Patlayan, patlatılan bombalar, uzun süreli sokağa çıkma yasakları, hastanelerin karakollara dönüştüğü, sağlık çalışanlarının hastanelerde 10’ar günlük nöbetlerde çalışmak zorunda bırakıldığı, kronik hastaların, hamilelerin, yaşlıların hastanelere ulaşabilmek için beyaz bayraklarla sokağa çıktıkları bir ortamda her ne olursa olsun yaşatma eylemini gerçekleştirmek, insanları iyileştirmek için gece gündüz demeden, sağlık hizmeti sunan, sağlık ve sosyal hizmet emekçileri, yaşam kurtarırken yaşamlarından oldular.
Tarih 27 Ağustos 2015’i gösteriyordu, gece nöbetinden çıkıp dinlenmek için eve ulaşmak üzereyken tek kurşunla hedef gözetilerek katledildiğinde Eyüp…
Şeyhmuz ise görevi başındaydı. Vaka ihbarı verildi, yola çıktılar, akıllarındaki tek şey zamanında yaralıya ulaşmaktı. Ambulans tarandı, görgü tanıklarına göre polis noktasından yaylım ateşi açılmıştı. Şeyhmuz düştüğünde tarih 25 Eylül 2015’i gösteriyordu.
İnsan hakları mücadelesinden, sendikal hak ve özgürlükler mücadelesine kadar her bir mücadelenin içerisinde nefer olan Aziz, sokağında yaralı bir kadını kurtarmak için çabalarken keskin nişancı tarafından hedef gözetilerek tek kurşunla katledildiğinde tarih 30 Aralık’tı.”
SAVAŞA KARŞI BARIŞIN MÜCADELESİNİ SÜRDÜRECEĞİZ
Temelli, “30 Aralık’lar sağlık ve sosyal hizmet emekçileri için acılarımızı yüreğimize gömdüğümüz, barışa dair umudu yükselttiğimiz bir gün olacak, 30 Aralık’lar SES’imizin barış şehitleri gününde yani bugün Eyüp’ün, Şeyhmuz’un ve Aziz’in şahsında yitirdiğimiz tüm sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin ayak izlerine basarak yürüyeceğiz ve onların bize bıraktığı mücadele mirasıyla;
Gece gündüz demeden günün yirmi dört saati sağlık hizmeti veren sağlık ve sosyal hizmet emekçileri olarak bir halk sağlığı sorunu olan savaşa karşı mücadele yürüttük, yürütmeye de devam edeceğiz. Çünkü bizler biliyoruz ki Savaş hali durumunda sağlıklı olmaktan bahsedilemez. Demokrasinin, barışın olmadığı bir yerde bırakın sağlıklı olmaktan, yaşam hakkından dahi bahsedilemez.
Tabi ki, sadece savaş politikaları değil, OHAL ve KHK’lara, yoksullaştırma ve güvensizleştirmeye, ötekileştirmeye ve gericileştirmeye, toplumu sağlıksızlaştıran bütün uygulamalara karşı da mücadele edeceğiz. Ölüme karşı yaşamın, siyaha karşı beyazın, savaşa karşı barışın mücadelesini sürdürmeye devam edeceğiz.” diyerek sözlerini tamamladı.
“YAPMAMIZ GEREKEN SUSMAMAK VE HİÇBİR ZAMAN UNUTMAMAK”
O dönemde Cizre ve Sur’da ambulans ekibinde görevli olan ATO Yönetim Kurulu Üyesi Onur Naci Karahanlı da şunları kaydetti:
“O dönemde yaşananlar aslında bu dönemin habercisiydi. Her türlü faşizm uygulamaları, her türlü insan hakları ihlalleri devrimcilere, biz emekçilere yönelik de artarak devam etti. Çatışmalarla başlayan süreçte bombalar patladı. Bu dönemde birçok yöneticimiz tutuklandı, gözaltına alındı. En son emekçi arkadaşlarımızın katledilişini gördük. Sürecin hepsi birbiriyle bağlantılı ve faşizmin sonuçları. Biz bunun tanığıyız. Sağlık emekçileri bunun ilk tanıklarıdır. Yaşayanlar aynı zamanda onun tanıkları yok edilmek ve susturulmak isteniyor. Bizim yapmamız gerekense susmamak ve hiçbir zaman unutmamak.”
“Cizre bodrumunda ölenleri koşarken ve onların da yaşaması için çırpınırken de aynı şeyleri yaşadık. Ben de Cizre ambulans ekibi olarak koşturduğum için şimdi bana dava açıldı” diye konuşan Karahanlı şunları ifade etti:
“Vereceğimiz mücadelede insan hakları mücadelesi olacak. Aynı şey SES, İHD, TİHV raporunda da aynı şekilde oldu. Bugünü ve o günü unutmayan, bütün hafızlarımızı diri tutan o yapılan infazların hepsinin hesabını sormak için bize hatırlatan o rapordan dolayı yine bu kurumlara davalar açıldı. Bugün de emekçiler mücadelesini veriyor. Ya Nuriye ve Semih gibi açlık grevleriyle, ya alanlarda gözaltına alınıyor tutuklanıyor. Ama hiçbirisi yaşayanlar tarafından unutulmayacak, bir gün hesabını hep birlikte soracağız” dedi.
Hayatlarını kaybeden ambulans görevlileri Abdülaziz Yural ve Eyüp Ergen’in kısa hikayeleri ise şöyle:
ABDULAZİZ YURAL
Cizre’de doğup büyüyen Abdülaziz Yural 5 kardeşin en büyüğü. İlk, orta ve liseyi Cizre’de okuyan Yural, liseden sonra bir sene Cizre’de dershaneye gider. Üniversiteye yerleşemeyince ikinci sene ekonomik sıkıntılardan dolayı dershaneye gidemeyen Yural, o yıl evinde çalışarak Dicle Üniversitesi Atatürk Sağlık Yüksekokulu’na yerleşiyor. Üniversiteyi bitirdikten sonra önce özelde çalışan Yural, daha sonra Cizre Devlet Hastanesi’ne sözleşmeli hemşire olarak atanır. Ardından 2010’da İstanbul’a kadrolu olarak atanan Yural, bir yıllık İstanbul hizmetinden sonra 2011’de tekrar Cizre Devlet Hastanesi’ne geri döner.
Memuriyete başladığında demokratik mücadelesini sendikal alanda sürdüren Yural, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) çalışmalarına katılarak Cizre Devlet Hastanesi’nde SES iş yeri temsilciliği yapar. Şırnak’ta SES Şubesi’nin kurulması için çalışmalara katılan Yural, şubenin ilk yönetim kurulunda yer alarak örgütlenme sekreteri olur. İş yeri temsilciliği yaptığı dönemlerde hastane yönetimi sendika sözleşmesine aykırı olarak bir çok kez Yural’n rızası dışında yerini değiştirir ama Yural, asla onların dediğini yapmaz ve mobing uygulamalarına karşı her zaman dik ve kararlı bir duruş sergiler. Cizre Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi’nde çalışan Yural, burada da yöneticilerin mobing baskısına bizzat maruz kalır ve daha bir haftalık evli olmasına rağmen ve Şırnak SES Şube Yöneticisi olmasına rağmen 10 Eylül 2014’te iki diş hekimi arkadaşı ile birlikte Beytüşşebap’a sürgün edilir.
14 Aralık 2015’te başlayan Cizre sokağa çıkma yasağında görevinin başında olan Yural, Cizre’de sokağa çıkma yasağının 16. günü olan 30 Aralık 2015 tarihinde Nur mahallesinde evinde yaralanan 50 yaşlarındaki Azize Elçi adlı kadına yardım etmek için giderken evinin yakınındaki sokakta öldürülür.
EYÜP ERGEN
Eyüp Ergen, 1987 yılı ocak ayında Şırnak merkeze bağlı Dağkonak (Nerex) köyünde 7 çocuklu ailenin 6. ferdi olarak dünyaya gelir. Annesi Asiye ve babası Şeyhmus daha Eyüp 2 buçuk 3 yaşlarındayken köydeki evlerinde öldürülür. Anne ve babasız kalan Ergen ve kardeşleri hayatlarına dedeleri Süleyman ve nineleri Xeyic ile birlikte devam ederler. Anne ve babanın ölümünden sonra ninesi, dedesi ve beş kardeşiyle birlikte Cizre’ye gelerek Cudi mahallesine yerleşen Ergen, ilkokulu burada bulunan İsmail Ebuliz İlköğretim okulunda okur. Okuldan sonra ailesine katkıda bulunmak için boyacılık, seyyar satıcılık, amelelik gibi birçok iş yapan Ergen, 2001 yılında Cizre Lisesi’ne gider. 2006 yılında buradan mezun olan Ergen, Gaziantep Üniveritesi Hemşirelik bölümünü kazanır. Gaziantep Üniversitesi Sağlık Meslek Yüksekokulu’ndaki eğitimi bittikten sonra Ergen, burada bir yıl staj yapar.
2011 yılında Cizre Devlet Hastanesi’ne atanan Ergen, burada evlenir. Mizgin ve Aram Ferzan adında iki çocuğu olan Ergen, 27 Ağustos 2015 tarihinde Cizre’nin Nur Mahallesi’nde bulunan evine giderken polislerin açtığı ateş sonucu yaşamını yitirdi.
Cebrail ARSLAN/ANKARA
Yoruma kapalı.