PİRHA – Tutuklu siyasetçi Sebahat Tuncel, güncel gelişmelere dair PİRHA’nın sorularını yanıtladı. Tuncel, Alevi toplumunun cemevleri etrafında örgütlenmesinin devleti korkuttuğunu ifade etti. Tuncel, seçim atmosferine ilişkin ise 6’lı masanın Kürt, Alevi, kadın, emek sorunu gibi alanlara ilişkin politikalarının muğlak olduğunu söyledi.
Siyasete Halkın Demokrasi Partisi’nde (HADEP) başlayan Sebahat Tuncel, sırasıyla Demokratik Halk Partisi (DEHAP) ve Demokratik Toplum Partisi’nde (DTP) görevler aldı.
Cezaevinde tutukluyken 22 Temmuz 2007 genel seçimde İstanbul’dan bağımsız milletvekili seçilen Tuncel, ilerleyen tarihlerde Demokratik Toplum Partisi’nin kapatılmasıyla birlikte Barış ve Demokrasi Partisi’nde siyasi çalışmalarını sürdürdü.
2011 yılındaki genel seçimlerde İstanbul 1. Bölge’den bağımsız milletvekili adayı olan Tuncel, 93.679 oy alarak bir kez daha milletvekili seçildi. Ertuğrul Kürkçü ile birlikte 15 Ekim 2011’de kurulan Halkların Demokratik Kongresi’nin eş sözcüsü olan Sebahat Tuncel, 2012’de örgüte üye olduğu gerekçesiyle 8 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırıldı. Hakkında yurt dışına çıkış yasağı da getirilen Tuncel’e milletvekili olduğu için ceza uygulanmadı.
Demokratik Bölgeler Partisi’nin Eş Genel Başkanlığını da yapan Sebahat Tuncel en son HDP’li milletvekillerinin tutuklanmasını Diyarbakır’da protesto ederken gözaltına alındı. 6 Kasım 2016’da tutuklanan Tuncel hakkında “silahlı terör örgütüne üye olmak” ve “terör örgütü propagandası yapmak” suçlarından 8 yıldan 20 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. 1 Şubat 2019’da 5. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada Tuncel, toplamda 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
“AKP, ALEVİLERE KARŞI ASİMİLASYON POLİTİKASINI GÜNCELLEDİ”
Halen Ankara Sincan Cezaevinde olan Sebahat Tuncel’e, ülkenin mevcut siyasi atmosferini sorduk. İktidarın, Alevilik üzerindeki planları, Alevi hak mücadelesinin bugünü ve seçimlere giderken toplumun alacağı tavrın ne yönde olması gerektiğine dair sorularımıza Sebahat Tuncel’in cevaplarını paylaşıyoruz.
PİRHA: AKP-MHP hükümetinin Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesindeki Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı projesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sebahat Tuncel: AKP-MHP, Aleviler üzerinde yeni bir asimilasyon politikasını devreye koymaktadır. Bunu yaparken de sözde, Alevilerin hak ve özgürlük talebine cevap veriyormuş gibi davranmaktadır. Cemevlerinin elektrik, su giderlerinin devlet tarafından karşılanması, dedelere maaş bağlanması, Alevi dernek ve kurumlarının Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde kurulacak olan Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı kurma projesi esasta Alevileri devlete bağlama ve kendi ideolojik politik eksenine almaktır. Bu proje yeni değil bana göre. Hatırlarsanız daha önce Cami-Cemevi projesi ile Fetö’cüler bunu yapmak istedi. Ancak 15 Temmuz başarısız darbe girişimi sonrası AKP-Fetö ortaklığının bitmesi ile bu proje hayata geçirilemedi. Ancak AKP, Alevilere karşı asimilasyon politikasını güncelleyerek yeniden devreye koydu. Ne yazık ki bu asimilasyon projesine bazı Alevi kurum ve kişileri de alet oldu. R.T. Erdoğan’ın Ankara’daki bir cemevine yaptığı ziyaret ve yaşananları kamuoyu yolundan takip ettik.
Alevilerin, özellikle Kızılbaş Alevilerinin önünde Türkiye’de kendi inanç kimliği etrafında özgürce örgütlenmesi, kendi inanç ve kültürünü gelecek kuşaklara taşıması konusunda hala çok ciddi engeller varken devlet, Alevilere yönelik geliştirdiği katliam, asimilasyon, baskı politikaları ile yüzleşmeden, Alevi inancını tanımadan, sadece bazı ekonomik talepleri karşılayarak Alevi toplumunun özgürlük, eşitlik, demokrasi talebini karşılamış olmuyor. Alevilere eşit yurttaş olma, Alevi inancını ve kültürünü özgürce yaşama, dergah ve cemevlerinin yasal statüye kavuşması için yıllardır mücadele eden kurumların, Alevi örgütlerinin taleplerini kadükleştiriyor.
“ÖRGÜTLÜ VE BİLİNÇLİ BİR TOPLUM GERÇEĞİNİ ORTAYA ÇIKARDI”
-Peki neden iktidar böyle bir adım atma ihtiyacı duydu? Gerçekten Alevi halkının taleplerini mi karşılıyor? Seçimler için mi böyle bir adım attı?
Bence bunu sadece bir seçim hamlesi olarak görmek eksiklik olur. Elbette ki iktidarın böyle bir amacı olabilir. Ama asıl amacı özellikle 90’lı yıllardan sonra gelişen Alevi muhalefetinin eşit ve özgür yurttaşlık talebi ve Alevi inancının yasal güvenceye kavuşması talepleri ve Alevilerin devletten bağımsız olarak kendi imkanlarıyla açtıkları cemevlerine Alevi toplumunun yoğun bir ilgi göstermesi ve onun etrafında örgütlenmesi devleti korkutmakta ve endişelendirmektedir. Sayısı 20 milyondan fazla olan Alevilerin II. Mahmut döneminde başlayan ve sonraki süreçlerde devam ettirilen baskı, asimilasyon politikalarına karşı güçlü itirazı ve bu itirazını örgütlemesi tekçi, otoriter, faşizan, mülkiyetçi iktidar odaklarını rahatsız etmiştir. O nedenle Alevilerin taleplerini manipüle ederek, Aleviler üzerinden devlet denetimi ve baskısını güçlendirerek, özgürlükçü talepleri bastırmak istiyorlar. Bu politika sadece AKP-MHP-Ergenekon ittifakının politikası değil. Aleviler cumhuriyetin kuruluş süreci ve sonrasında da Kemalizm eliyle asimile edildiler. Özellikle Kürt Alevilere yönelik özel inkar, imha ve asimilasyon politikası uygulandı. Öyle ki Alevilik inanç kimliği yerine inkar edilerek Kürt kimliğinin asimilasyonu Kürt ulusal bütünlüğünün engellenmesi için suni bir Alevi-Şafi çatışması yaratıldı. Tabii bu politikaların etkili olmasında bazı tarihsel gelişmelerin de etkisi oldu. Örneğin Yavuz Sultan Selim tarafından 40 bin Alevinin katledilmesi, Çaldıran Savaşı, Hamidiye Alaylarına Alevi aşiretlerin talep etmelerine rağmen sadece Sünni aşiretlerin alınması vb. tarihsel gelişmelerde merkezi devletin bilinçli olarak Aleviler üzerinde yürüttükleri politikalar Mezopotamya ve Anadolu’da Alevilerin siyasal, ekonomik, kültürel geleceğinin şekillenmesinde etkili olmuştur.
Sonuç itibariyle Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne Aleviler üzerinde inkar imha ve asimilasyon politikası her iktidar tarafından güncellenerek devam ettirilmiştir. Bugün AKP-MHP iktidarının yaptığı da bundan başka bir şey değildir. Ama Aleviler eski Aleviler değil. Alevi aydınlarının, Alevi örgütlerinin verdiği mücadele ve emek, Alevi toplumunda da önemli değişimlere yol açmıştır. Bu aynı zamanda örgütlü ve bilinçli bir toplum gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Bu da insana umut vermektedir.
“BU DAYANIŞMA VE BİRLİK KURULTAYLA SINIRLI KALMAMALI”
-Alevi kurumları, iktidarın Cemevi Başkanlığı projesine karşı birtakım eylemden sonra İstanbul’da Büyük Alevi Kurultayı düzenledi. Bu kurultayda ilk kez 7 Alevi çatı örgütü bir araya geldi. Bu birliktelikteki moral ve coşkuyu, Alevi sorununun çözümü konusunda başarıya ulaştırmak adına ne yapmalı?
İktidarın Aleviler üzerinden geliştirmek istediği, yani asimilasyon politikasına karşı Alevi Kurumu ve kişilerin yaptığı açıklamalar en son sizin de belirttiğiniz gibi İstanbul’da Büyük Alevi Kurultayının toplanmış olması oldukça önemli. Bu kurultayın bir diğer önemi de ilk kez 7 Alevi çatı örgütünün bir arada olması ve ortak bir deklarasyona imza atmalarıdır. Bu hem kurultayın büyük bir moral ve coşkuyla geçmesine hem de Alevi toplumunda büyük bir coşku ve heyecana yol açmıştır. Yukarıda da ifade etmeye çalıştığım gibi devletin sistemli olarak yürüttüğü inkar, imha ve asimilasyon politikası, Alevilerin dergah ve cemlerinin yasaklanması, sürekli bir Alevi-Sünni çatışması yaratılması; hatta bu çatışmayı 12 Eylül Darbesinin zemini olarak 1978 Maraş Katliamı kullanılarak Alevilerin sürekli bir güvenlik tehdidi altında tutulması, Alevilerin evlerinin işaretlenmesi, Alevilere karşı yaralayıcı, ayrımcı, ırkçı söylemlerin geliştirilmesi vb. daha birçok Alevilere karşı ayrımcı, ötekileştirici şiddet politikalarına karşı yan yana durmak, dayanışmak açısından da bu kurultayın toplanmış olmasını önemsiyorum. Ancak bu dayanışma ve birlik sadece bir kurultayla sınırlı kalmamalı, burada başlayan birlik, yaşamın her alanında geliştirilmelidir.
BARIŞÇIL BİR SİSTEM GELİŞTİRMESİ, HALKLARIMIZIN GELECEĞİ AÇISINDAN ÖNEMLİDİR.
Türkiye’deki ulus devlet geleneği Alevilerin hem birbiriyle hem diğer inanç ve kültürlerle yan yana gelmesini engellemiş, halklar arasında çatışma ve çelişkileri derinleştirmiş, toplumu kutuplaştırarak, üzerinde baskı ve denetim kurarak korku iklimini hakim kılmıştır. Devletler özellikle de ulus devletlerin kendisini ayakta tutmanın tek yolu olası şiddet, zor ve baskı mekanizmalarını toplum üzerinde kullanmaktan çekinmemiştir. Halkların, inançların, kadınların, gençlerin bu gerçekliği görerek demokratik, özgürlükçü ekolojik ve barışçıl bir sistem geliştirmesi, halklarımızın geleceği açısından önemlidir.
Alevilik inancı ve kültürü, eşitlikçi, komünal bir yaşamı, barış ve adaleti, doğaya saygıyı önceleyen bir inançtır. Bu ilkeler, geleceğimizi kurmak açısından da oldukça önemlidir. O nedenle Aleviler önce kendi içinde birlik ve dayanışmayı esas almalı, sonra da birlikte yaşadıkları haklarla, inançlarla, eşit, özgür bir ilişki sağlaması, haklarımızın geleceği açısından önemli diye düşünüyorum. Alevi kurumları, toplumun siyasal, kültürel ekonomik, ekolojik, barış, özgürlük ve eşitlik taleplerine çözümler üretecek, katılımcı, demokratik, özgürlükçü bir yönetim anlayışı geliştirerek politikalarını toplumsallaştırma ve toplumun politikleşmesine öncülük etme sorumluluğu ile karşı karşıyadır.
“SEÇİM SÜRECİNDE ALEVİLERİN TUTUMU BELİRLEYİCİ OLACAKTIR”
-Mevcut Alevi hareketinin mücadelesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mevcut Alevi örgütlerinin önemli bir mücadele deneyiminin oluştuğunu düşünüyorum. Maraş, Sivas, Çorum Katliamları’nın unutulmaması, Alevilere yönelik inkar ve asimilasyon politikalarının teşhir edilmesi ve Alevi inanç ve ritüellerinin toplum tarafından yaşatılması açısından verdikleri mücadele anlamlı ve önemli. Ancak Alevi kurumlarının devlet, ulus devlet gerçeğini yeterince bilince çıkardığını düşünmüyorum. Tabii yanlış anlaşılmasın; Alevi örgütleri de yekpare değil ve farklı ideolojik siyasi perspektiflere sahipler ve bu durum Alevi örgütlerinin yan yana gelmesini engelleyen en temel etken.
Şunun da altını çizmek gerekir, 6 yılı aşkın bir süredir cezaevindeyim ve cezaevi koşullarında dışarıdaki siyasal, toplumsal mücadeleyi, kadın hareketini, Alevi hareketini, emek-ekoloji hareketlerini ve sistem karşıtı hareketleri takip etmeye çalışıyorum. Cezaevlerinde, muhalif kesimlerin seslerinin, iktidar tarafından yasakçı zihniyetle kısıtlandığını, anti demokratik koşullar nedeniyle bazı eksiklikler, gerçeği tam anlamıyla ifade edememe durumu olabilir. O nedenle mevcut olanaklar ışığında yaptığım okumalar üzerinden değerlendirmeler yapabildiğim gerçeğini de ifade etmek isterim. Konuya yeniden dönersek, Alevi örgütlerinin dernek, kurum, kendi örgütünün çıkar ve öncülüklerinden ziyade toplumun çıkar ve önceliklerini öncelemeleri gerekir. Türkiye’de yaşanan ekonomik, siyasi kriz ve ırkçı, milliyetçi, cinsiyetçi, dinci politikalara karşı özgürlük, demokrasi, barış, adalet, insanca ve onurlu bir yaşam için gerekli olan ayrı ayrı değil, birlikte, yan yana durarak, güçleri birleştirerek cevap olabiliriz. Bu kritik dönemeçte Alevi örgütlerine büyük bir görev düşmektedir. Özellikle seçim sürecinde Alevilerin tutumu belirleyici olacaktır. İstanbul’da toplanan ve 7 Alevi çatı örgütünü birleştiren kurultayın süreklileştirilmesi halklarımızın, kadınların, gençlerin özgür geleceği için mücadeleyi yükseltmesi tarihsel bir sorumluluk olarak önlerinde durmaktadır.
“6’LI MASANIN, ALEVİ SORUNU HAKKINDA POLİTİKALARI MUĞLAK”
-Bir Alevi yurttaş olarak, Alevi toplumunun seçimlerde nerede ve hangi sebepler doğrultusunda taraf almasını önerirsiniz?
Bu seçimde Kürtler kadar Aleviler de belirleyici bir rol oynayacaktır. 2023 seçimleri Türkiye’nin geleceği açısından kritik bir öneme sahip. AKP-MHP iktidarı 2. cumhuriyetin kurumsallaşması ve anayasal güvenceye kavuşması için her türlü yol ve yöntemi devreye koyacağı gerçeği herkes tarafından bilinmektedir. Tekçi, otoriter, milliyetçi, cinsiyetçi ‘tek adam rejimi’ olarak adlandırılan ucube sistemin kurumsallaşması tüm Türkiye halkları açısından ciddi bir tehlikedir. AKP sadece Kürt karşıtı değil aynı zamanda Alevi karşıtıdır, kadın karşıtıdır, emek karşıtıdır. Hem içeride hem dışarıda yürüttüğü savaş politikası, bugün yaşanan ekonomik krizin temel nedenidir. Kendi hanedanı ve etrafındaki sermayedarları zenginleştirirken toplumu derin bir yoksulluğa, açlığa mahkum etmektedir. Kendi iktidarı için özellikle Kürt siyasi hareketine yönelik zor ve baskı politikasını devreye koymuş, kayyım siyaseti ile halk iradesini gasp etmiş, HDP’nin kapatılması, demokratik siyaset alanının ortadan kaldırılması için her türlü hukuksuzluğu devreye koymuştur. Toplumun neredeyse yarısı iktidara göre terörist ilan edilmiştir. Anayasa, parlamento askıya alınmış, OHAL uygulamaları süreklileştirilmiştir. Bu toplumda büyük bir umutsuzluğa neden olmuş durumda. Bu durumu değiştirmek için seçimler önemli bir aşamadır. Tabii ki mafya düzenine dönüştürülen, her türlü hukuksuzluğun bizzat iktidar tarafından yapıldığı bir sistemi değiştirmek bir tercihten ziyade zorunluluk olarak önümüzde durmaktadır.
MESELE TÜRKİYE’DEKİ REJİM KRİZİNİN NASIL ÇÖZÜLECEĞİDİR
Mesele sadece Cumhurbaşkanlığı koltuğuna kimin oturacağı değil. Mesele Türkiye’deki rejim krizinin nasıl çözüleceğidir. Mevcut iktidarın nasıl bir Türkiye yaratmaya çalıştığını 20 yıllık iktidar deneyiminden biliyoruz. Millet ittifakı veya bilinen adıyla 6’lı masanın da Türkiye’de yaşanan temel meselelere, yani Kürt sorunu, Alevi sorunu, kadın sorunu, emek sorunu gibi alanlara ilişkin politikaları ise muğlak. Kayyım politikalarına karşı HDP’nin kapatılmasına, Kürt kurumlarına, Kürt siyasetçilere yönelik hukuksuzluklara karşı ciddi itiraz üretmeyen, sorunu görmezden gelen yaklaşımları toplumda yeterince umut yaratmamalarına neden oluyor.
Tüm bu değerlendirmeler ışığında Emek ve Özgürlük İttifakı’nın geliştirmeye çalıştığı demokratik siyaset, 3. çizgi çok daha anlam kazanmaktadır. Türkiye’nin bu krizden çıkma yolu Demokratik Cumhuriyet’in inşasıdır. Türkiye’nin çok kimlikli, çok kültürlü, çok inançlı yapısını esas alacak, çoğulcu, demokratik, özgürlükçü, eşit yurttaşlığı, demokratik, laikliği esas alan, demokratik cumhuriyetin kuruluşunda Alevilerin de yer almasının önemli olduğunu düşünüyorum. Alevilerin siyasi parti tercihleri de çeşitlidir doğal olarak. Ama eşitlikten, özgürlükten, barıştan ve demokrasiden yana olan Alevilerin Emek ve Özgürlük Cephesinde veya onunla dayanışma içinde olması Türkiye’nin geleceği açısından önemli diye düşünüyorum. Türkiye’nin nasıl bir yöne gideceğini de Emek ve Özgürlük Cephesi belirleyecektir. Şimdi değişim ve özgürlük zamanı diyor herkese selam ve sevgilerimi sunuyorum.”
Eren GÜVEN/ANKARA
Yoruma kapalı.