PİRHA – Muharrem ayının Aleviler için önemine değinen Baba Mansur Ocağı dedelerinden Gökmen Savak, Muharrem ayının sadece gözyaşının döküldüğü, oruç tutulduğu bir ay olmadığını, tam tersine örgütlenmek için mücadele, Kerbelaların yaşanmaması ve önlenmesi ayı olduğunu söyledi.
Haberin videosu
Alevilerin en kutsal aylarından biri olan Muharrem ayının önemine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Baba Mansur Ocağı dedelerinden Gökmen Savak, matem ayının Alevi toplumu için acıların dile getirildiği, çektiği sıkıntıların birbiriyle paylaşıldığı ve bu sıkıntılar üzerinden nasıl bir örgütsel yapı kuracağının değerlendirdiği bir ay olduğunu söyledi.
Barışın ve huzurun sağlanması, başka Kerbelaların yaşanmaması için uğraş verdiklerini söyleyen Savak, Kerbela’nın sadece yastan ibaret olmadığını yasa neden olan etkenleri ortadan kaldırmak için İmam Hüseyin’in mücadelesini örgütleyip acıların paylaşıldığını belirtti.
“KERBELA’DA HAK VE HAKİKAT UĞRUNA KATLİAMA MARUZ KALINDI”
Alevilerin bu ayı iyi okunası gerektiğini savunan Gökmen Savak, İmam Hüseyin’in Kerbele’da hak ve hakikat uğruna katliama maruz kaldığını ve başka insanları Yezid’in zulmünden koruma amaçlı bir hareketi geliştirdiğini belirtti.
Savak, konuşmasını şöyle sürdürdü;
“Biz bu ay bu hareketleri geliştirerek birer Hüseyin olabiliriz. İmam Hüseyin’in felsefesini içimizde hissedebiliriz. Bunun için de bir araya gelerek muhabbet etmemiz gerekir. Bu ayda cemevlerinde bir araya gelerek muharrem muhabbetleri düzenlenir, hem gözyaşı dökülür hem de bu gözyaşına neden olan etkenleri de nasıl kaldıracağımızı tartışırız.
“EVRENE YAPILAN HER TÜRLÜ SALDIRI KATLİAMDIR”
Orada yaşanılan şeyler burada nasıl yaşanmamalı? Biz bunun için ne yapmalıyız, Hüseyin’i yalnız bırakanlar bugün de var mıdır? Hüseyin bugün yine Kerbela’da yalnız mıdır? Hepimiz birer Hüseyin miyiz acaba? Gözyaşı dökmekle Hüseyin olunabiliyor mu? Bu gibi muhabbetlerin geçtiği birer halk meclisi anlamında değerlendirmek istiyorum.
Onun için muharrem ayı bizim kendi özümüze dönüp istişare yaptığımız özümüzü dara çektiğimiz hak ve hakikatın tarafında ne kadar olduğumuzu değerlendirdiğimiz bir aydır.”
Katliamın sadece insana yapılmadığına dikkat çeken Gökmen Savak, evrene yapılan her türlü saldırının katliam olduğunu belirterek, “Dolayısıyla bir ormanı yakmak da bizim için Kerbela ile eş değerdir. Çünkü orada da canlar yanıyor. İnsanların adeta akciğerleri olan bu ağaçlar hunharca sırf yer talan etmek ve birilerine menfaat sağlamak için yakılıyor” dedi.
“İMAM HÜSEYİN’E İKRAR VERENLER ONA KARŞI SAVAŞANLARDIR”
Yaşanan her türlü katliama karşı halkın örgütsüz olduğunu söyleyen Savak, Kerbela’da yaşananları bugüne uyarlayarak konuşmasına şu ifadelerle devam etti:
“İmam Hüseyin, Yezit başa geçtiği zaman şöyle bir düşünce içinde hareket ettiğini düşünüyorum: Başta bir zulüm var bu zulüm sadece insanlara değil bütün varlıkları yok etmek için kendi çıkarı için hiçbir şeyi göz ardı etmeyecek. Her şeyi mubah gören bir zulüm var. Bu zulme karşı nasıl durabilirim arayış içinde oldu. Bunun içinde örgütlü bir mücadele geliştirmeye çalıştı. Çünkü bir birey tek başına bir şey değildir. Bu amaçla Medinden Mekkeye gitti. Mekke’de bir örgütlenme yapısı kurmak istedi ama ilk başta bu çok zordu çünkü Mekke’de kurulu bir örgütlenme yoktu. Yemen’den Küffe’den destekleme bulacaktı ki oradaki örgütlenmeyi sağlayabilecekti. Bu çalışmaların içinde olurken ona birşey oldu İmam Hüseyin’i aslında Kerbela’ya götüren en büyük etkenlerden biri olan Küffeli’lerden mektupları geldi. Küfeelilerin mektupları örgütlü bir yapıyı İmam Hüseyin’e bildiriyordu. Hatta bir mektupta ‘Ey imam gel ekinlerimiz kurur oldu, sen gelirsen ekinlerimiz yeşerecek. İneklerimiz süt vermez oldu sen gelirsen onlar süt verecek. En gelirsen burası bizim için cennette dönüşecek çünkü yezit gelirse burasını cehenneme dönüşecek.
Dolayısıyla Yezid’den korkuyorlardı. Yezit katliamcıydı, zulümkardı. Hiçbir şeyi tanımayan her şeyi kendi iktidarından muaf gören bir kavramdı. İmam Hüseyin bu örgütlü yapıyı da yine temkinli yaklaşarak öncelikle amcasının oğlunu yolladı. Oradaki Küfe halkının duruşunu günümüzdeki Alevi toplumuna lense edemeyiz ama toplumun bütününe lense edebiliriz. Küfe halkı İmam Hüseyin gelmeden önce Yezit’in valisiyle karşılaştı. Vali şöyle güvence verdi korkmayın, tarlanız mı gitti Yezit iki tane verecek. İşte Küfe halkı İmam Hüseyin’i çağırıp Yezit’in zulmünden korumak için örgütlediği yapıyı ne yazık ki bireysel çıkarlara veya bireysel düşüncelere veya dünyavi şeylere değiştirdiler. İmam Hüseyin’in arkasına durmadılar. Pire ikrar veren kişiler aynı zamanda Pir’e karşı savaşan kişilerdir. Bugün olarak değerlendirirsek Kerbele bugün yakılan orman yangınlarıdır.”
“İMAM HÜSEYİN ÖRGÜTLÜ MÜCADELE İÇİN BAŞKALDIRDI”
“Aleviler gerçek anlamda İmam Hüseyin düşüncesini yaşatmak istiyorlarsa haksızlık neredeyse onu dile getirmekle mükellefler” diyen Gökmen Savak, yapılan haksızlıklara karşı mücadele çağrısı yaparak Aliağa’da yaşanan işçi kıyımına da değindi. Savak, insanların işinden olmasının o insanın katledilmesiyle eş değer olduğunun altını çizdi.
Örgütlü olmanın önemine vurgu yapan Savak, İmam Hüseyin’in örgütlü mücadele için başkaldırdığını hatırlatarak, “Zulüm her zaman başında seni ezmekle mahkumdur” dedi.
“SEÇİLMİŞLERİN YERLERİNDEN EDİLMESİ ZULÜMDÜR”
Öte yandan kayyımları da değerlendiren Savak, Diyabakır, Van ve Mardin büyükşehir eş başkanlarının görevden alınıp kayyım atamalarını doğru bulmadığını belirterek, seçilmişlerin yerlerinden edilmesini zulüm olarak nitelendirdi.
“Alevi toplumu örgütlü olmalıdır” çağrısından bulunan Baba Mansur Ocağı dedelerinden Gökmen Savak, Alevilerin haklının yanında haksızlık yapanın karşısında olması gerektiğini söyledi.
Muharrem ayının sadece gözyaşı döktüğü bir ay olmadığını, “Muharrem ayında sadece oturup ağlayıp, oruç tutup Pir medet eylesin ayı değildir. Tam tersine örgütlenme, mücadele ayı, başka Kerbelaların yaşanmaması ve var olan Kerbelaları önleme ayıdır” ifadelerini kullandı.
PİRHA/İZMİR
Yoruma kapalı.