Alevi Haber Ajansi

Şair Ahmet Telli: Darbelerin zemini Türkiye’nin NATO’ya üye olmasıyla başladı

PİRHA – 12 Eylül askeri darbesinden etkilenen isimlerden biri olan Şair Ahmet Telli, Türkiye’deki baskı ikliminin ve savaş ortamının 12 Eylül’den çok önce olduğunu düşünenlerden. Telli,  darbelerin zemininin Türkiye’nin NATO’ya üye olmasıyla başladığını belirtiyor.

97 yıllık tarihinde darbeleri, darbe girişimlerini ve muhtıraları yaşayan Türkiye’de solcu, sosyalist, Kürt, Türk, sağcı, İslamcı, sanatçı fark etmeksizin siyasi yelpazenin tüm kesimleri 12 Eylül darbesinden etkilendi. 12 Eylül darbesinin ardından yüzlerce kitap toplattırıldı. Birçok edebiyatçıya davalar açıldı, gözaltına alındılar, mahkûm oldular. Bazı yazarlar uzun yıllar sürgün hayatı yaşadı. Türkiye’nin birçok aydını uzun yıllar cezaevinde yatarken birçok insan sürgünde yaşmak zorunda kaldı. Yoğun işkencelerin yaşandığı Türkiye’de 12 Eylül darbesinin 40. yılında siyasetçisinden yazarına sinemacısından sendikacına 12 Eylül’ü sorduk.

“DARBELERİN ZEMİNİ TÜRKİYE’NİN NATO’YA ÜYE OLMASIYLA BAŞLADI”

Şair Ahmet Telli de 12 Eylül askeri darbesinden etkilenen isimlerden sadece birisi. Telli, Türkiye’deki baskı ikliminin ve savaş ortamının 12 Eylül’den çok önce olduğunu düşünenlerden. Darbelerin zemininin Türkiye’nin NATO’ya üye olmasıyla başladığını belirten Telli, şunları ifade etti:

“NATO bizim gibi ülkelerde Neonları vasıtasıyla antikomünizm gerekçesiyle yapılandırma gerçekleşti. Bu nedenledir ki soğuk savaşın en sıcak ülkesi Türkiye olmuştu. Komünizme karşı kurulan dernekler vs. bu nedenledir ki 12 Eylül’ü sadece kısa tarihi içinde değerlendirmemek daha öncesine götürmek gerekiyor. Ama en keskin olgusu NATO’ya üye olduktan sonradır. 12 Mart ile 12 Eylül’ün karakteristik özelliği belli ki Memduh Tamar’ın söylemiyle ‘sosyal gelişim, ekonomik gelişimin önüne geçmişti’ ve buna dayandırıyordu Memduh Tamca, 12 Mart’ı.

“TÜRKİYE’DE MUHALİF HAREKETLERE KARŞI ÇEŞİTLİ SUİKASTLAR GERÇEKLEŞTİRİLDİ”

Gerçi şu da var. Neonlar aracılığıyla gayri nizami harp gerekçesi ile Türkiye’de baş gösteren muhalif hareketlere karşı çeşitli suikastlar gerçekleştirilmiş, dahası sosyal mücadelenin, muhalefetin gelişmesi karşısında faşistleri, MHP’lileri organize ederek, silahlı güç haline dönüştürmüşlerdir. Ve 12 Eylül’üler 12 Eylül generalleri her günkü olayları adeta biriktirerek 12 Eylül’e bir meşrutiyet kazandırmaya çalıştılar.”

“BİR DİRENME VE ARKADAŞLIK KÜLTÜRÜYDÜ”

12 Eylül’ün faşist örgütlenmelerin ve onların karşısında devrimcilerin kısmen silaha sarılmalarıyla ortaya çıktığını söyleyen Telli, “Ne var ki devrimcilerin elindeki silahlar çakaralmazlardı, hatta bazıları kendine zarar verecek durumdaydı.  Dolayısıyla 12 Mart’ta da 1 kişiyi bile öldürmemişken imha edilen devrimci önderler kendilerinden sonra gelen kuşağa bir şey bıraktılar. 12 Mart’ta idam edilenler arkadaşı uğuruna ölümü göze alan insanlardı. Nitekim söz gelimi THKO ve THKPC ayrı örgütlenmelerine rağmen THKPC, THKO önderlerini hapisten kurtarmak için hapishaneleri yarıp onlar için ölümü göze aldılar. Bu bir direnme ve arkadaşlık kültürüydü” diye konuştu.

“12 MART MUHTIRASI SÜRECİNDEN SONRA OLUŞAN 68 KUŞAĞI”

12 Mart Muhtırası sürecinden sonra oluşan 68 kuşağının ilk kıvılcımlarının Fransa’da görüldüğünü hatırlatan Telli, Türkiye’deki 68 hareketinin ODTÜ’de başladığını ve o zaman sayılı olan üniversite kampüslerine yayıldığını da ifade etti. Türkiye devrimcilerinin özgürlük talebi dışında bir siyasi ve iktidar mücadelesinin olduğuna dikkat çeken Telli, “Bu mücadele onların imhasından sonra da devam etti. 12 Mart‘ta imha edilen 68’li devrimci önderlerin yerini dolduran yeni kuşaklar içerisine öyle bir bomba düştü ki onlar daha 18-20 yaşlarındaydılar. 1956- 57- 58 doğumlu olan gençlerdi” diyerek gencecik fidanların siyasi iktidarlar tarafından ölüme gönderildiğine vurgu yaptı.

13 Eylül’den sonra yetişen 78 kuşağının 18-20 mücadelenin içine katılmalarından dolayı iyi romancılar ve edebiyatçıların çıkmadığını söyleyen Telli, “25’ini hayal edecek gençler çok azdı. Çünkü onlar ölümü göze alarak bir mücadeleye başladılar. Bu yüzden de 78 kuşağı sanat ve edebiyatta 68 kuşağına göre daha dağınık ve daha sanat dışı kaldı. Böyle olunca da edebiyat sanat mücadele dışındaki küçük burjuva yahut bu tarz insanların elinde gelişti. Onların içinde 12 Eylül’den memnun olanlar vardı” dedi.

Telli, 12 Eylül sonrasındaki Türkiye’nin durumunu şöyle özetliyor:

“Mesela hatırlıyorum, yurt dışındaydım Hürriyet gazetesinde birkaç kişiyle röportaj yapmışlardı, birisi 12 Eylül‘ün olduğu sabah rahatlamıştım diyordu, artık ölümlerin olmayacağını düşünüyordum diyordu. Kuşkusuz ki 12 Eylül öyle bir hale getirdi ki kitleleri anayasa oylamasında %92 gibi bir oyla Kenan Evren cumhurbaşkanı seçildi. Bu durum Türkiye gerçeğini oldukça iyi açıklayan bir durumdur.”

“78 KUŞAĞI MÜCADELEYİ HİÇ BIRAKMADI”

Ama bu dönem içeresindeki 78 kuşağının mücadeleyi bırakmadığına dikkat çeken Telli, sözlerini şöyle sürdürdü:

“En azından hafızalarını hep diri tutarak, bu benim hatıralarım demeden, başka hatıraları da kendi hatıralarına ekleyerek bir hafıza oluşturmaya çalıştılar. Bu hafızayı gelecek kuşaklara bir şekilde devretmek gerekiyordu. Bu nedenle söz gelimi bizim devrimci 78’liler Federasyonu 11 kez 12 Eylül utanç Müzesi’ni açtı. İzleyenler o hafızanın içinden geçerek, kendilerinde bir vicdan olduğunu hatırladılar. Etkiliydi. Bu sene de 12 Eylül’ün 40. yılı nedeniyle “Ne Darbe Ne Diktatörlük” başlığıyla müzeyi yeniden açmak istedik, ama belli ki 12 Eylül hala sürüyor. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra bu darbeyi fırsat bilen iktidar, 12 Eylül baskısını daha şiddetlendirerek bir korku, bir yılgınlık yaydı. 12 Eylül 40. Yıl müzesini ne yazık ki batının sözde en demokrat yerinde İzmir’de gerçekleştiremedik.

“MÜCADELEDE İKİ ADIM İLERİ BİR ADIM GERİ DİYE BİRŞEY VARDIR”

Bu devrimci 78’lilerin duruşunda bir değişiklik yapmaz, belli ki mücadeleye devam edeceğiz demektir. Mücadelede iki adım ileri bir adım geri diye bir şey vardır. Ne yazık ki ülke iki adım geri durumdadır bir adım atabilmek mücadeleyle olacaktır. Belli ki 12 Eylül sürüyor, 78’liler Kenan Evren’in yargılanması için alanlara çıktığında, mitingler düzenlediğinde nasıl kararlıysa ve bir biçimde hâkim sınıfları Kenan Evren’i mahkemeye çıkarmışsa, en azından onun hakkında bir mahkeme toplanmışsa bu 78’lilerin içinde bulunduğu mücadele toplamından ileri gelir, bu mücadele devam edecektir.”

“12 MART VE 12 EYLÜL DARBELERİNİ YAŞAYARAK BUGÜNE GELDİM”

12 Mart ve 12 Eylül darbelerini yaşayarak bugüne geldiğini ifade eden Telli, kitaplarında doğal olarak bu siyasi baskıların izlerinin olduğunu anımsatarak sözlerini şöyle sonlandırdı:

“İlk kitabım belki 12 Mart darbesinin sonunda ortaya çıkan gerçekliği anlatan, biraz yansıtacı şiirler olmuştur.12 Mart’tan 12 Eylül’e kadar üç kitabım çıktı, 12 Eylül’den sonra da çıkardığım kitaplarda kuşkusuz ki bir biçimde ama kavramları daha küçük harflerle kullanarak ve daha estetik bir vaziyet alarak yazmaya devam ediyorum. Hatta kimileri işte ‘Suç Yürüdü’ adlı kitap veyahut ‘Soluk Soluğa’ adlı şiirin 12 Eylül’ün ortamını yahut gerçekliğini kendilerine duyumsattığını söylerler. Bilemiyorum. Bende kişisel olarak 12 Mart ve 12 Eylüllerden bugüne geliyorum. Kolektif bir şekilde mücadelemizi sürdürüyoruz, sürdüreceğiz.”

İsmail SİVASLI – Burcu ANIL

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak