PİRHA- Sosyolog Veli Saçılık, geçtiğimiz günlerde Anayasa Mahkemesi’nin kendisine tazminat ödenmesine hükmetmesini değerlendirdi. Anayasa Mahkemesi’nin AİHM’nin kararını tanımayan Danıştay’ı aklamış olduğunu belirten Saçılık, “Aslında devlet bana tazminat vermemiş oldu” diyerek bunu ayrıntılarıyla açıkladı.
Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç işinden ihraç edilen Sosyolog Veli Saçılık’ın 5 Temmuz 2000 yılında Burdur Cezaevi’nde kolunun koparılması sonrası adil yargılama ve makul sürede yargılama haklarının ihlal edildiğine ilişkin Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı başvuru geçtiğimiz günlerde sonuçlandı. AYM, kararında makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verdi. Ancak, işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edilmesine ilişkin ise zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna hükmetti. Saçılık’a net 24 bin 300 lira manevi tazminat ödenecek.
Sosyolog Veli Saçılık, Anayasa Mahkemesi’nin kararını ve cezaevinde kolunun nasıl koparıldığını PİRHA‘ya değerlendirdi.
Saçılık, cezaevinde kolunun koparılmasını ve dava açma sürecini şöyle anlattı:
“5 Temmuz 2000 tarihinde Burdur Cezaevi’ne düzenlenen askeri operasyonda devlet kuvvetleri cezaevine dozerlerle ve silahlarla girdiler. 5 Temmuz’da koğuşa giren dozerle kolum koparıldı, birçok arkadaşım da yaralandı, gaz bombasıyla kafası parçalananlar oldu, çok kişi işkence gördü.
Bu süreçle ilişkili dava açtık. Bu davada hem jandarmalar, hem gardiyanlar, hem de diğer sorumlu olan kişiler halkında savcılık takipsizlik kararı verdi. Bölge İdari Mahkemesi tekrar yargılama kararı aldı. Savcı tekrar takipsizlik verdi. Bunun üzerine ben İdari Mahkemeye maddi, manevi tazminat davası açtım.150 bin TL tazminat kazandım. Ama Danıştay bunu bozdu. Sonra alt mahkeme tekrar gönderdi. Mahkeme değiştirdiler ve Danıştay o arada çıkan AHİM kararına rağmen aleyhimde karar verdi. Bunun üzerine yeni kurulan Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulundum. İşkence, kötü muamele ve aynı zamanda uzun yargılama ile ilişkili.”
“AYM, AİHM’NİN KARARINI TANIMAYAN DANIŞTAY’I AKLAMIŞ OLDU”
Veli Saçılık Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karara ilişkin ise “AHİM kararını tanımayan alt mahkeme ve Danıştay’ı aklamış oldu AYM. Aynı zamanda bu olayla ilişkili kolumun koparılması, diğer arkadaşlarımıza işkence yapılmasıyla ilişkili tek bir kişinin bile yargılanmayacağı ve bu konuda da bir karar verilemeyeceği yönünde bir karar vermiş oldu” dedi.
Anayasa Mahkemesi’nin kararını asla kabul etmediğini, reddettiğini ifade eden Saçılık, “AYM açık bir biçimde Türkiye’de işkence yapılmıştır, Burdur Cezaevi’nde işkence yapılmıştır diye karar vermesi gerekirdi. Çünkü Danıştay’da aksi yönde karar çıkmıştı, AHİM kararına uymamıştı ve AYM de bunu değerlendirmek zorundaydı. AYM bundan kaçtı ve Devletin işkence yaptığına dair bir cümle kurmamak için sadece ve sadece uzun yargılamadan dolayı para verelim sussun gibi 24 bin TL tazminata hükmetti” diye konuştu.
“ASLINDA DEVLET BANA MADDİ TAZMİNAT VERMEMİŞ OLDU”
Saçılık 24 bin lirayı ne yapacağını da açıkladı:
“Ben kendilerine diyorum ki paranızı geri alın, ama bana ve bize işkence yapıldığını tescil edin. Ama ne yazık ki buradan böyle bir karar çıkaramadık. Ama AHİM’de durum sabitti. Şimdi bu 24 bin lirayı ben ne yapacağım? Onu da size söyleyeyim.
Yüksel Caddesi direnişinde bana toplam 22 bin civarında bir ceza kesildi. Şu anda hepsi vergi dairesinde, icra aşamasında. Avukatımdan öğrendiğim kadarıyla bu para bana ödenirken vergi borçlarım, cezalarım var diyerek otomatik olarak kesilecek. Dolayısıyla Yüksel Caddesi’nden yediğim dayağın parasını da dolayısıyla benden almış olacaklar. Burada geriye küçük bir avukatlık ücreti kalıyor. Durum budur. Aslında devlet burada bana maddi bir tazminatta vermemiş oldu. 2000 yılında işkencenin önünü örtmüş oldu ve ayrıca Yüksel caddesinde hem dövüp hem de üstüne para aldığı parayı da bu şekilde tahsis etmiş oldu. Güya bir mahkeme imiş gibi uzun yargılama üzerinden bir tazminat çıkardı.”
“ASLA BİR KOLUN DEĞERİ PARA DEĞİLDİR”
“Türkiye’de daha önce gözaltında kaybedilen insanlarla ilgili Tuğgenerali de beraat ettiren mahkeme kararları gördük. Ne yazı ki suç çok sabit olduğu halde bir cezasızlık işkenceye hoşgörü durumu var” diyen Veli Saçılık, şöyle devam etti:
“Biz hoş görmüyoruz, asla bunları affetmeyeceğiz. Eğer bir para veriliyorsa da asla bir kolun değeri para değildir, bir insanın ömrünün çalınması asla karşılığı değildir. İstediğimiz şudur: Tabii kısasa kısas istemiyoruz, ama en azından bize bu cezaları, bu işkenceleri yaşatan insanlara şekli olarak hukuken bir ceza verilmesidir. Ve bunun tescil edilmesidir. Ve sonra işkence yapacak olanlara da mutlaka bir mesaj olacaktır. Türkiye’de henüz mahkemeler böyle bir cezayı vermeyi reddediyor, işkence yapmaya devam edin, diyor bu kararlarla. Bu kararları reddediyorum, reddediyoruz. Türkiye’nin demokratik bir ülke olabilmesi için mutlaka mücadeleye devam ediyoruz, edeceğiz de. Demek ki bunun sonucunda daha çok mahkemeler ve işkenceler göreceğiz. Ama neticede insanlık kazanır diyorum.”
“BU ÜLKEDE İŞKENCECİLER KORUNUYOR”
Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu bu kararı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürme hakkı olmadığını ancak bu konuda AİHM kararı olduğunu belirten Saçılık, “Sabit bir karar var. Ama bu jandarmaların yargılanmaması ile ilişkili. Danıştay’a ben tekrar yargılama için AHİM kararından dolayı başvuruda bulundum. AHİM kararını Danıştay hala uygulamamakta ve bekletmekte ısrar ediyor. Şunu söylüyoruz: Ortada bir vahşet var ve onlarca insana yapılmış işkence var. Benim kolumun koparılması ve köpeğin ağzına atılmış olması var. Bu kişiler yargılanmalıdır diyoruz. Danıştay’da bekliyor, muhtemelen aleyhte karar verecekler. Hatta o yönde bir görüş koymuşlar dosyaya. Neticede bu ülkede işkenceciler henüz korunuyor. Ama daha ne kadar korunur önümüzdeki günlerde göreceğiz” diye konuştu.
“BİR DE DUVAR DAVASI VAR”
Bu davalardan ayrı devam eden bir de ‘duvar’ davası olduğunu hatırlatan Veli Saçılık, “Duvar davası trajikomik bir dava” diyor ve şunları ekliyor:
“Bahsedildiğinde birçok kişi inanmak istemiyor. Burdur Asliye Hukuk Mahkemesi insanların üzerine dozer sürdüklerinde dozer tarafından yıkılan duvarın parasını bizden almaya hükmetti. Ve o günün parasıyla 31 bin TL duvara zarar verilmiş, bugünün parasıyla da yaklaşık 200 bin 250 bin lirayı bulan bir ceza. Bu ceza mahkemece verildi bize. Şu an Yargıtay’da görülüyor. Biz buna duvar davası diyoruz. Kolum o duvarın altında kaldı ve o duvarın parası benden ve 61 arkadaşımdan isteniyor. Bunu çeşitli yerlerde anlattığımda kimse inanmıyor, böyle bir şey olamaz diyor. Ama ne yazık ki Türkiye’de biz bunları yaşıyoruz. Neredeyse bize sıktıkları kurşunun parasını da bizden alacaklar. Böyle bir zihniyet içerisindeler. Şimdi Yargıtay’a, bu AYM kararını ve AHİM’in kararını sunacağız. Onlar da görmezlikten gelecekler. Türkiye’de mahkemelerin, üst mahkemeler ya da kendilerini bağlayan makamları tanımamak gibi bir geleneği var.”
“HUKUKUN HİÇ BİR AŞAMASINA UYMUYORLAR”
Türkiye’deki hukuksuzluğa işaret eden Veli Saçılık şunları dile getirdi:
“Hep onlara şunu söylüyoruz: Siz bizi hukuka uymamakla itham ediyorsunuz, bize böyle söylüyorsunuz. Ama siz hukukun hiçbir aşamasına uymuyorsunuz. Mesele bizde değil sizdedir. Biz muhalif kimliğimizle sizin yasalarınıza zaten karşı çıkıyoruz, ama siz kendi yasalarınızı tamamen iğdiş ediyorsunuz ve onlara uymuyorsunuz diyoruz.
“EKMEĞİMİ, İŞİMİ GERİ VERİN DEDİĞİMDE DÖVÜP PARA CEZASI VERİYORLAR”
Dolaysıyla bu Türkiye’de mahkemeler bir yasadışılığı içtihat haline getirmişler ve yasadışı bir biçimde davranıyorlar. Kendilerine yasadışı olduklarını her celsede, her karşı karşıya geldiğimde bahsediyorum ve şunu da söylüyorum: Siz bunlardan dolayı bize tazminat açıyorsunuz, ceza veriyorsunuz vb. şey yapıyorsunuz. Ama Fethullahçı darbe deyip beni ve binlerce insanı işinden atıyorsunuz ve ekmeğimi de elimden alıyorsunuz. Ve ekmeğimi, işimi geri verin dediğimde de dövüp üstüne de para cezası yazıp bir de dava açıyorsunuz. Bunları reddediyoruz, bunlar açıkça zulümdür, işkencedir. Yani bu davaların kendisi de aslında dava açalım ‘sürüm sürüm sürünsünler. Bunlar bizi süründürmek için yapılmış bir işkence aracı, mevcut açılmış davalara, bunlara karşı durmak, bunları teşhir etmekte bizim görevimiz. Israrla karşı duracağız, ısrarla itiraz edeceğiz ve insanlara bu zulmü anlatacağız.”
Cebrail ARSLAN/ANKARA
Yoruma kapalı.