Roboskî Katliamı’nın üzerinden 6 yıl geçmesine rağmen failler ortaya çıkarılmadı, tek bir kişi bile yargılanmadı.
Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Roboskî köyünde, 28 Aralık 2011 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetlerine (TSK) ait savaş uçaklarının bombardımanı sonucu 19’u çocuk 34 kişinin yaşamlarını yitirmesinin üzerinden tam 6 yıl geçti. İzleri silinmeyecek yaraların açılmasına neden olan katliama ilişkin, hükümet ve yetkilileri tarafından ailelere verilen sözlere rağmen bugüne kadar tek bir kişi yargılanmadı.
Katliamın sorumlularının halen açığa çıkarılmamasından dolayı acıları bir nebze de olsa azalmayan ailelerin, faillerin açığa çıkarılması noktasında yürüttükleri mücadele ise engellemelere rağmen devam ediyor. 6. yıl anmasına sayılı günler kala Roboskîli ailelerin, mezar başında yapmak istedikleri anma için Şırnak Valiliği’nin ‘her aileden bir kişi katılabilir’ sınırlaması getirmesine yönelik getirdiği kısıtlamaya rağmen günü, gün boyu yakınlarının mezarında kalarak geçireceklerini dile getirdi.
Öte yandan, köyde bulunan Ömer Halis Demir Anadolu Lisesi’nde okuyan öğrencilerin anmaya katılmaları da yasaklandı. Okul yönetimi tarafından yapılan duyuruda, 28 Aralık günü okul ders saatleri içerisinde okula gelmeyen öğrenciler hakkında tutanak tutulacağı, hiç gelmeyen öğrenciler hakkında ise soruşturma açılacağı belirtildi.
Her hafta perşembe günü “Roboskî için, adalet için failler yargılansın” sloganıyla kaybettiklerinin mezarları başında bir araya gelen ailelerin adalet arayışları 313’üncü haftasını geride bırakıyor. Katliamın 6. yıl dönümüne denk gelen bugünde aileler, faillerin ortaya çıkarılıp yargılanmasını talep edecekler.
Roboskîli aileler adına Veli Encü ile 6 yıldır aradıkları adalet taleplerini Evrensel’e anlattı.
“KATLİAMI KAPATMAK İSTEDİLER”
Faillerin yargı yoluyla akladığını söyleyen Veli Encu,”Roboskîli Ailelerin adalet talebi 6 yıldır karşılık bulmuş değil. Bizler sorumluların cezalandırılmasını istiyoruz dedik. Ama onlar bu katliamı tazminatla, parayla kapatmak istediler. Biz bu teklifi reddettik. Roboskîler yaşanmasın diye bu insanlık suçunu işleyenlerin, bunların en ağır şekilde yargılanması gerekiyor dedik” diye konuştu.
İlk günlerde Roboskî’ye sahip çıkıldığını belirten Encu, “TBMM çatısı altında bir alt komisyon kuruldu, komisyon Roboskî’ye geldi. Bizlerle görüştüler, bizler yaşananları anlattık. Burada yaşanan katliam göz göre yapıldı. Katliamın geliş biçimiyle kasıtlı olduğunu söyledik. Çünkü yıllardır Roboskî sınırında yapılan bir sınır ticareti vardır. Bizler bu sınır ticaretini yaparken, buradaki askerlerle yazılı olmayan bir anlaşmayla bu ticareti yapıyorduk. Bu yaptığımız ticaretten buradaki bütün yerel kurumların haberi vardı. Askeriyenin, kaymakamın, valinin bilgisi dahilindeydi. Korucular da biliyordu. Bunlar bilindiği halde bu insanların üzerinde bilerek bombalar yağdırıldı F16 savaş uçaklarıyla” dedi.
“KATLİAMLA YÜZLEŞİLSEYDİ BENZERLERİ YAŞANMAZDI”
İlk günden bugüne kadar Roboskî Katliamı’yla yüzleşilmezse benzer katliamların olacağını söylediklerini dile getiren Encu, “Roboskî Katliamı’ndan sonra Suruç’ta benzer bir katliam yaşandı, Ankara Gar Katliamı, biz bunların bağlantılı olduğunu düşünüyoruz. Bu yaşananlar cezasızlık politikasının birer sonucudur. Roboskî Katliamı sonrası eğer cezasızlık politikası uygulanmasaydı. Yargılanma yapılsaydı. Bunlar yaşanmayabilirdi. Benzer hukuksuzluklar, benzer adaletsizlikler yaşanmayabilirdi ama bu adaletsizlike Roboskî Katliamı’ndan sonra 6 yıldır bu ülkede yaşanmaya devam ediyor” dedi.
“ASIL ‘KABA’ MECLİSİN YAPTIĞIDIR”
HDP Şırnak Milletvekili Aycan İrmez’in Roboskî Katliamı’nın araştırılmasına ilişkin verdiği önergede Meclis Başkan Vekili Ahmet Aydın tarafından “katliam” kelimesinin “kaba” ve “yaralayıcı” olduğu gerekçesiyle iade edilmesi üzerine tepkisini dile getiren Encü “Asıl kaba olan asıl yaralayıcı olan Meclisin yaptığıdır. Çoğunluğu çocuk 34 insan, savaş uçakları tarafından yağdırılan bombalarla bedenleri paramparça edilerek katledilmiş, bu insanların bedenleri katır sırtında taşınmış, köye de traktör römorkuna istiflenerek getirilmiş. Burada yaralayıcı bir durum yok, bu katliam kaba değil ama bunu ifade etmek kaba oluyor, yaralayıcı oluyor” dedi.
“MÜCADELEDEN GERİ DÖNMEYECEĞİZ”
Bu zihniyetin Roboskî Katliamı’yla yüzleşmeyeceğini dile getiren Encu, “Bunlar bu politikaları sürdürmeye devam edecekler ama biz her şeye rağmen, Roboskîli Aileler olarak 6 yıldır sürdürdüğümüz bu adalet mücadelesini sorumlular adalet karşısında hesabını verene dek asla bu mücadeleden geri dönmeyeceğiz” diye konuştu.
‘ROBOSKÎ KATLİAMIYLA YÜZLEŞMEKTEN KORKULUYOR’
Roboskî Katliamı’nın anmasına sayılı günler kalan Şırnak Valiliğinin her aileden anmaya bir kişi katılacak açıklamasını değerlendiren Encu, “Bunun Türkçesi nedir. Aynı aileden 2 kişi katledilebilir. Fail ve sorumlular cezalandırılamayabilir ama bir kişi anmaya katılacak. Böyle saçma bir şey olabilir mi? Katliamda oğlunu kaybeden anne devlet istemiyor diye çocuğunun mezarını ziyaret edemeyecek mi? 6. yıl anmasını engelleyerek neyi amaçlıyorlar. Burada yetkililerden anladığımız büyük bir suçluluk duygusu var. Roboskî Katliamı’yla yüzleşmek istemiyorlar, gündemde tutulmasını istemiyorlar, korkuyorlar. Bizler 313. hafta ve 6. yıl dolayısıyla çocuklarımızın, kardeşlerimizin mezarları başında geçireceğiz günü” diye konuştu.
KATLİAMI GERÇEKLEŞTİREN ASKERLERE TEŞEKKÜR!
Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, “Genelkurmay Başkanı ve komuta kademesine, bu konudaki hassasiyeti nedeniyle medyaya rağmen teşekkür ediyorum” dedi. Bu açıklamayla birlikte katliamda yaşamını yitiren yurttaşları da, ‘örgüt mensubu ve uzantıları’ olarak nitelendirdi. Dönemin İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin ise, bombardımanın emrini “Ankara’da Hava Kuvvetlerinde görüntüleri analiz eden komutanların verdiği” açıklamasında bulundu. Dönemin AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik ise “Uludere bir operasyon kazasıdır” dedi. Dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da devletin “kaza” söylemini “Uludere’de kasıt yok” sözleriyle sürdürdü. Devlet ve hükümet yetkililerinin katliama dair ortaya koydukları bu yaklaşım, medya ve yargı eliyle de desteklendi.
GÖRÜNTÜ VE DELİLLERE RAĞMEN DOKUNULMADI
Katliamın araştırılması için Mecliste de İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde Uludere Alt Komisyonu kuruldu. Yapılan incelemeler sonucu Komisyon üyeleri, Heron görüntülerinden elde ettikleri bilgilerde, “Görüntüler çok net. Göz göre göre ölmüşler” açıklamasında bulundu. Ancak bu komisyon da göstermelik olmanın ötesine geçemedi. Görüntü ve delillere rağmen failler ortaya çıkartılmadı.
Katliamla ilgili herhangi bir faili bulmak için çalışma yürütmeyen yetkililer, katliamda yaralanan Davut, Servet ve Hacı Encü’yü ise Gülyazı Alay Komutanlığında “Pasaport Kanunu’na muhalefet”, “Sınırı yasa dışı yollarla ihlal etme” ve “Ülkeye sınırdan kaçak mal sokma” iddialarıyla ifade vermeye çağırdı.
ÖLÜMÜ GÖZE ALARAK KÖMÜR OCAKLARINDA ÇALIŞIYORLAR!
Tüm adalet taleplerine rağmen katliama ilişkin hazırlanan dosya hakkında “takipsizlik” kararı verilerek “eksik evrak” gerekçesiyle reddedildi. Türkiye’deki iç hukuk yollarının tükenmesinin ardından 281 başvurucu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) taşınan dosyaya ilişkin ise halen bir gelişme yaşanmadı. Bunların yanı sıra her hafta adalet arayışında bir araya gelen ailelere, ellerinde taşıdıkları pankartlar, yaptıkları açıklamalar ve eylemler yüzünden onlarca dava açıldı.
Yakınlarının fotoğraflarını duvarlarına asan, 6 yıldır siyah renkli elbiselere bürünen, düğün ve bayramlarını “yas” havasında kutlayan ailelerin yaşadıkları bunlarla da sınırlı değil. Özellikle sınır ticaretinin geçtiğimiz yıl tamamen engellenmesiyle birlikte aileler ciddi ekonomik sorunlar ile baş başa kaldı. Hayvanlarını otlattıkları, ekip biçtikleri yaylalarının birçoğuna yasak getirilmesi ile birlikte çok sayıda kişi mevsimlik göçe zorlandı.
Birçok kişi ailelerinin geçimi sağlamak için ya metropol kentlerine gidiyor ya da ölümü göze alarak bölgedeki kömür ocaklarında düşük bir ücretle çalışıyor. Koruculuk sisteminin de yaygınlaştırılmak istendiği köyde, koruculuğu kabul etmeyen yüze yakın genç ise, şu an çevre il ve ilçelerde farklı işlerde çalışıyor.
BABALARININ NEDEN ÖLDÜRÜLDÜĞÜNÜ SORUYORLAR
Roboski Katliamı’nda yaşamını yitiren 34 kişiden biri olan Osman Kaplan’ın ardında eşi, 2’si kız olmak üzere toplam 5 çocuk kaldı. En küçüğü 12, en büyüğü ise 17 yaşında olan çocuklar, okula her gidip geldiklerinde evlerinin hemen altında yer alan babalarının mezarının da yer aldığı Roboski Şehitliği’nin yanından geçiyor. Katliamın yaşandığı tarihten bugüne kadar her 5 çocuk da anneleri Pakize Kaplan’a babalarının neden öldürüldüğünü soruyor. Bunların başında ise, evin en küçüğü olan Mahmut Kaplan (12) geliyor. Anne Kaplan, yıllar geçse de yaşadıkları acıyı ve sorumlulardan hesap sorulması beklentilerini şöyle dile getirdi: “Çocuklarım halen babalarının neden öldürüldüğüne anlam veremiyor. Mahmut sürekli babasının mezarını ziyaret ediyor. Biz de her gün buradayız. Çok acı verici bir durum. Bizim içimiz yandı ama başkasının yanmasın. Sadece sorumluların bulunup yargılanmasını ve barışın sağlanmasını istiyoruz.” (Kaynak: Evrensel)
Yoruma kapalı.