Alevi Haber Ajansi

Psikolog Özdikmenli: Vicdanım razı olmadı; çocuğumun din dersi almaması için dava açtım!

PİRHA-Psikolog Dr. Gözde Özdikmenli, 4. Sınıf öğrencisi çocuğunun zorunlu din dersinden muaf tutulması için dava açtı. Özdikmenli, “Çocuklar ilkokul döneminde soyut düşünemezler. Milli Eğitim Müdürlüğü, bizden farklı dine mensup olduğumuzu belgelememizi istedi. Bunu yapamadığımız için dava açmak durumda kaldım” dedi.

Muğla’da yaşayan Psikolog Dr. Gözde Özdikmenli, 4. sınıfa giden çocuğunun zorunlu din dersinden muaf tutulması için Muğla İl İdare Mahkemesi’ne dava açtı. Özdikmenli, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’nden toplam 6 barış imzacısı akademisyenle birlikte 2017 yılında Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilmişti.

Özdikmenli, PİRHA’ya yaptığı açıklamada, çocuğunun okulda dini eğitim almasını psikolojik açıdan uygun bulmadığından, din derslerinden muaf tutulmasını isteğini ancak İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nden başka bir dine mensup olduklarına dair belge istendiğini söyledi. Bu tür bir belgelemeyi yapamayacakları için dava açmak durumunda kaldığını aktaran Özdikmenli, çocuklarının zorunlu din dersi almasını istemeyen ailelere rehberlik edecek bir örgütlenme yaratılması gerektiğini de belirtti.

“ÇOCUĞUNİ, DİN SEÇMESİ İÇİN BELLİ BİR YAŞA ULAŞMASI GEREKİR”

Çocuklarının küçük yaşta dini eğitim almasını istemediğini ve küçük yaşlarda dini bir takım öğretilere maruz kalmalarının doğru olmadığını ifade eden Özdikmenli, din öğretilerinin içerisinin cezalandırmalarla ve şiddetle dolu olduğunu dile getirdi. Çocuğunun bu durumdan etkilenerek korkmasını istemediğini söyleyen Özdikmenli, “Ayrıca bir dine böyle erken bir zamanda bağlanmasını da istemiyordum. Dini seçmesi için belli bir yaşa kadar beklenmesi gerekiyor. Din dersi olsa bile bence seçmeli olmalı. Çocuğum 4. sınıfa giderken karşılaştık böyle bir durumla. Dini eğitimin 4. sınıfta başlayacağını ben bilmiyordum. Haftada 2 saat çocuğuma Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi verildiğini öğrendim. Buna gönlüm razı olmadı, vicdanım el vermedi. Çocuğumun bir din eğitimi alıp böyle yozlaşmasını istemedim. O nedenle Muğla İl İdare Mahkemesi’ne dava açmak zorunda kaldım. Çünkü bu bir dilekçe ile olabilecek bir mesele değil maalesef. Bu öğrenim döneminin başında dava açtım ve davanın sonucunu bekliyoruz” şeklinde konuştu.

“ÇOCUKLAR İLKOKUL DÖNEMİNDE SOYUT DÜŞÜNEMEZLER”

Çocukların ilkokul döneminde beyinlerinin yeni yeni geliştiğini, özellikle de 4-5 yaşından itibaren çocuklara dini eğitim verilmesinin bir kıyım olacağını vurgulayan Özdikmenli, sözlerine şu şekilde devam etti:

“Dini eğitim için çocuğumun yaşı çok küçük. Zaten ateist bir anne olduğum için çocuğumun hiçbir şekilde dini bir eğitim almasını da istemedim. Ancak ben inanan bir insan da olabilirdim ama yine de zorunlu din eğitimi dersine karşı olurdum. Ateist olmamın dışında da ben bir gelişim psikoloğuyum. Çocuklar ilkokul döneminde somut işlemsel dönemdedir. Ergenlik yıllarında 14-15 yaşından sonra soyut düşünmeye geçiyorlar. Kaldı ki o soyut düşünme de yetişkinlerin yaptığı gibi bir soyut düşünme de değil. Biraz daha ön aşamaları. İlkokul dönemi ve öncesi, çocuklar için somut işlemsel dönemdir. Bu yaşta çocuklar tanrı, Allah, peygamber ve onların yaptığı mucizevi şeyler diye anlatılanları algılayamazlar. Algılasalar bile ürküp, korkabiliyorlar. Anlamlandırmakta çok zorlanıyorlar. Çünkü gerçek hayatta bir karşılığı yok. Ayrıca bir beyin yıkama da söz konusu. Dinler de bir ideolojidir aynı zamanda. Bu yaşlardaki çocuklar beyin yıkanmasına da açık durumdadırlar.”

“BU KONUDA YOL YORDAM GÖSTEREN ÇAĞDAŞ KURUMLAR YOK”

İnsanların dini eğitimlerin verilmesi konusunda bilinçli olmadığını söyleyen Özdikmenli, bu konuda rehberlik edecek örgütlenmelerin yaratılması gerektiğini de belirtti. Özdikmenli, “Muğla’da yaşıyorum. Burası laik bir yer olmasına rağmen ben bu konuda yalnız kaldığımı söyleyebilirim” diyerek şunları aktardı:

“Aileler sorgulamadan çocuklarının okullarda dinsel eğitim almasına izin verebiliyorlar. İlerici, solcu, ateist aileler bile çocuklarının dini eğitim almasına karşı çıkmıyorlar. Bunun nedenlerinin bu kesimler arasında tartışılmasını çok isterim. Örneğin sendikalar, veli dernekleri vesaire üzerinden veliler örgütlenebilir ve bu konuda bir araya gelip birlikte hareket edebilirler. Mesela ben bu idari mahkemeye dava açma sürecimde emek harcadım, ücret ödedim, bilgi almaya çalıştım. Bana rehberlik edebilecek kimse yoktu. Ben Türkiye’deki açılan davalar üzerinden yola çıktım, onları inceledim ve ona göre bir yol izledim. Ateizm Derneği aracılığıyla açılan davalara ulaşabildim. Onların bilgilendirmesi ile bir yol kat edebildim.

Türkiye’de bu konuda yol yordam gösteren çağdaş kurumlar yok ne yazık ki. Alevi dernekleri de bu konuda yetersizler. Onların sitelerinde ya da herhangi başka bir alanlarında bu konuya dair bir bilgi görmedim. Bunu eleştirmek için söylemiyorum ama bu konuda ben kurumları yetersiz gördüm. Muğla’da bu dava sürecinde yalnız kaldım.”

“FARKLI DİNE MENSUP OLDUĞUMUZU BELGELEMEMİZİ İSTEDİLER”

Dava sürecine giden dönemde yaşadıklarını aktaran Psikolog Dr. Özdikmenli şunları kaydetti:

“Öncelikle okula çocuğumun din dersinden muaf tutulması için bir dilekçe verdim. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nden bana şöyle bir cevap geldi: Hristiyanlık ve Musevilik dinlerine mensup öğrencilere dinlerini belgelendirmeleri kaydıyla muafiyet verilebileceği söylendi. Dini nasıl belgelendireceğimizi sordum. Bir kiliseye gidip oradan bu dine mensup olduğumuza dair belge almamız gerekiyormuş. Bu tamamen işi yokuşa sürmek için sunulan bir gerekçe. Ayrıca Hristiyanlık ve Musevilik dışında başka bir din yok mu ya da bir dine inanmak zorunda mıyız? Bunun üzerine ben de mecburen dava açmak durumunda kaldım. Anayasamızda demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğumuz yazıyor. Herkes vicdan ve dini özgürlüğe sahiptir diye yazıyor. Bunlara dayanarak dava açtık. Birçok kişi de açtığı davalardan olumlu yanıt almış, bunu da öğrendik. Bu sadece dava ile bitmiyor.”

“BASKILAR YAŞAYABİLİRİZ AMA BEN GÖZE ALDIM”

Din derslerinin okullarda seçmeli de olsa verilmemesi gerektiğinin altını çizen Özdikmenli, muaf tutulduğu takdirde bir çocuğun ‘dinsiz’ diye nitelendirilip, dışlanabileceğini ve psikolojik anlamda olumsuz durumlara maruz kalabileceğini belirtti.

Psikolog Dr. Özdikmenli, “Bunun için de öğretmenin, okul müdürünün, velilerin ve diğer öğrencilerin bilinçli olması gerekiyor. Herkesin bilinçli davranması gerekiyor. Gelecek baskılarla mücadele edilmesi gerekiyor. Öncelikle çocuğun anne ve babası mücadele edecek. Ben bu mücadeleye hazırım ancak tabii ki destek de bekliyorum. Bu önemli bir vicdani mesele. Zorunlu din eğitimine karşı olan herkes bu mücadeleyi vermeli ve bu yaygınlaşmalı. Tabii ki baskılar yaşanabilir ama ben göze aldım. Herkeste göze almalı. Kamuoyunun bilinçlenmesi lazım ve bu bilinçte mücadele ederek olur ancak. Topluma çağrım budur. Farklılıklara saygılı olmalılar, dışlayıcı, ötekileştirici değil kapsayıcı olmalılar” diye konuştu.

“PSİKOLOJİSİ BOZUK İNSANLARIN ORTAYA ÇIKMASINA NEDEN OLUYOR”

Cemaat yurtlarında yaşanan taciz, tecavüz, şiddet ve katliam gibi olaylara da değinen Özdikmenli son olarak şunları söyledi:

“Antalya’da bir üniversite öğrencisi, kaldığı yurtta kafası kesilerek öldürüldü. Bu tüm toplumu ilgilendiren bir meseledir. Böyle şeylerin yaşanmaması için küçük yaşlarda dini eğitim verilmemeli. Cemaat-tarikat yurtları kesinlikle kapatılmalıdır ve eğitimden ellerini çekmelidirler. Bilimsel, herkese açık eğitimler verilmelidir. Çocuklar, gençler için kalacak yurtlar temin edilmelidir. Bunu sağlamak devletin görevidir. Ekonomik yetersizlikler insanları tarikatların, cemaatlerin kucağına itiyor. O yurtlara giren çocuklar ya da okullarda okuyan çocuklar savcı, kaymakam vesaire gibi meslek sahibi olduklarında tarikatların, cemaatlerin dediklerini yapmak zorunda kalıyorlar. Son yıllarda cemaatlerin, tarikatların ülkeyi ne hale getirdiğini gördük.

Küçük yaşta dini eğitimin verilmesi psikolojisi bozuk insanların ortaya çıkmasına neden oluyor. Örneğin evrenin oluşması dinde farklı, bilimsel olarak farklı anlatılıyor. Benim çocuğum 4. sınıfta böyle şeyleri dini ideolojinin bakış açısı ile öğrenecek, bir taraftan da bilimsel anlamda öğrenecek. İkisi çatışacak, çocuk da fikir olarak ve birinden birini seçmesi gerekecek. Neden böyle olsun, neden sadece bilim anlatılmıyor okullarda? Okul dışında dini bir eğitim verilecekse verilebilir ancak okullarda zorunlu olarak bunun dayatılması insan haklarına aykırı bir durumdur.”

Melis CİDDİOĞLU/MUĞLA

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak