PİRHA- 1 Eylül Dünya Barış Günü’ne ilişkin konuşan Prof. Dr. Bedriye Poyraz, Hacı Bektaş Veli’nin barışla ilgili söylediği sözlerin çok kıymetli, çok insancıl olduğunu hatırlatarak, farklılıklara tahammül etmek gerektiğine işaret etti. Poyraz, barış içinde yaşamak için demokrasinin şart olduğunu da kaydetti.
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bedriye Poyraz, 1 Eylül Dünya Barış Günü’nün anlam ve önemine ilişkin PİRHA‘ya konuştu.
“HACI BEKTAŞ VELİ’NİN SÖZLERİ ÇOK KIYMETLİ, ÇOK İNSANCIL”
Poyraz, “Hacı Bektaş Veli efendimizin barışla ilgili söylediği sözler kendi dönemi için çok kıymetli, çok insancıl. Üstelik bu 72 millet meselesi de başka türlü önemli ve kıymetli. Çünkü yaklaşık olarak onun döneminde ya da daha sonraları hoşgörü felsefesi konusunda Avrupa’da benzer çalışmalara bakıldığında, bu hoşgörü meselesi kendilerine ait yani Avrupa’daki sadece Katolikler için söylenir. Bunun dışındakiler yine asılmış kesilmiş. Ama Hacı Bektaş Veli bütün insanlar için söylemiş. Bu nedenle önemli ve çok kıymetli” dedi.
“ALEVİLERİN BİRBİRİNE TAHAMMÜLLÜ DAVRANMAMASINA ÇOK ÜZÜLÜYORUM”
Günümüze bakıldığında 1 Eylül’ün, sadece bir günün barış günü olarak kutlanmasının belki birtakım çalışmaların yapılması için önemli olacağını ancak sadece bir günde olmasının doğru olmadığını vurgulayan Poyraz, şöyle devam etti:
“Günümüz koşullarında Alevi toplumuna baktığımızda doğrusunu söylemek gerekirse çokta bu felsefeye, bu yaklaşıma ve bu yola uygun bir şekilde hareket ettiklerini davrandıklarını söylemek konusunda zorlanıyorum. Öncelikle bir kere birbirlerini bırakın başkasına karşı son zamanlarda o kadar kırıcı, o kadar yıkıcı, o kadar incitici konuşuyorlar ki. Alevilik anlayışları ya da farklı konularda ya da bir konuda farklı düşündükleri zaman birbirlerine hiç tahammül edemiyorlar, hiç anlayışlı insancıl ve yine insan haklarına uygun, Alevilik felsefesine de hiç de uygun konuşmuyorlar diye düşünüyorum.
Dolayısıyla çok üzgünüm. Bırakın başkalarına karşı anlayışlı olmayı Aleviler kendilerine tahammül edemiyorlar. Oysa bu yolda aynı acıyı çekmişler, aynı nedenlerle ayrımcılığa, katliamlara uğramışlar, aynı konular aynı acılar için ağlamışlar ve gözyaşı dökmüşler. Çok önemli olan bir şey var ki aynı ortak belleğe sahipler. Ama bu geldiğimiz noktada bugün birbirlerine tahammüllü davrandıklarını söylemek zor. Çok inciniyorum ve çok üzülüyorum gerçekten insanı çok yaralıyor.”
“ALEVİLER AYRIMCILIK YAPTIKLARININ FARKINDA DEĞİLLER”
Hacıbektaş‘ta Abdal kadınlara yönelik aşağılama ve ayrımcı tutumu hatırlatan Prof. Dr. Bedriye Poyraz, “Yaşanan olayı genel olarak biliyorum, çok can yakıcı bir mesele. Daha doğrusu bundan da yola çıkarak aslında birçok konuda olduğu gibi Aleviler inançsal anlamda programlarını sunuyorlar ama gündelik hayatlarında, yaşamlarında bunu hayata geçirmede, gerçekleştirme noktasında gerçekleştirmiyorlar. Yani başkasına ayrımcılık da yapıyorlar vs. Dolayısıyla birçok şey sözde kalıyor. Ama daha da önemlisi, daha da kötüsü belki daha da tehlikelisi ayrımcılık yaptıklarının bile farkında değiller. Mesela Alevi toplumda kadınlar toplumsal hayatta eziliyorlar, haksızlığa uğruyorlar, eşit değiller ama bunun da farkında değiller. Mesela Abdallara, göç için gelenlere veya çingenelere veya herhangi bir farklığa karşı yaptıkları ayrımcılığın farkında bile değiller. Göçmenlere karşı çok sert, çok acımasız davrandıklarını düşünüyorum. Bütün toplum öyle davranıyor ama Alevilerin de bundan azade olduğunu düşünmüyorum, zannetmiyorum” diye konuştu.
“ZULÜMDEN KAÇAN ÇARESİZ İNSANLARA ZALİMCE DAVRANILIYOR”
Türkiye gelmek zorunda kalan göçmenlerle ilgili de konuşan Prof. Dr. Poyraz, “İki şeyi birbirine karıştırmamak lazım. Hükümetin politikasını, hükümetin sebep olduğu politikayı eleştirmek başka bir şey, ama zulümden kaçan çaresiz insanlara zalimce davranmak başka bir şey. Mülteciler meselesinde hükümetin uyguladığı politikalar, küresel politikalar elbette çok sıkıntılı ama Türkiye’ye gelen radikal İslamcılar teröristlere elbette karşı çıkacağız, eleştireceğiz. Bunları birbirinden ayırmamız lazım.
Sonuçta binlerce çaresiz insan da bir şekilde bir nedenle canını kurtarmak için geliyor, kimse ne kadar kötü olursa olsun, evini, barkını, bahçesini, bostanını, yatağını bırakıp yollara düşmek istemez. Birazcık kendi halimizi düşünelim eğer uygun koşullarda yaşıyorsak neden başka bir ülkeye gitmek isteyelim ki” şeklinde konuştu.
“YOLUN GEREKTİRDİĞİ GİBİ DAVRANILMIYOR”
Empati kurulmadığını, Yolun gerektirdiği gibi davranılmadığını vurgulayan Prof. Dr. Poyraz, “Alevi toplumunun bir farkındalık yaşaması ya da farkındalığa çok ihtiyacı var. Mesela ayrımcılık yapıyor, kötü davranıyor, ama ayrımcılık yaptığının, kötü davrandığının farkında değil. Kötü söz söylüyor ama kötü söz söylediğinin farkında değil. Başkalarını eleştiriyorlar, eleştirdiği şeyin kendisinin de yaptığının farkında değil. Dolayısıyla bunların farkına varmadan aynı belleğe ve aynı acılara sahip insanları kırıp incittikten sonra, farklı insanlara da barışık davranması mümkün olabilir mi? Bilemiyorum” ifadelerini kullandı.
“BARIŞ İÇİNDE YAŞAMAK İÇİN DEMOKRASİ OLMASI LAZIM”
Halkın barış içinde yaşaması için demokrasinin olması gerektiğini söyleyen Poyraz, şunları kaydetti:
“Bu belki çok klişe ama demokrasi. Ne yazık ki Türkiye demokrasisi AKP iktidarının uygulamalarıyla çok ciddi darbeler aldı. Eskisi en azından şu an yaşadığımızdan daha iyi bir ülkeydi, daha demokratik bir ülkeymiş. Tekrar demokrasinin güçlendirilmesi için gerekli çabanın harcanması lazım. Herkesin eşit yurttaş olarak bu ülkede yaşaması için gerekli mücadeleyi vermekten vazgeçmememiz gerekiyor. Bu sadece Kürtler için değil, bu toplumda yararlı olan, bir şekilde baskıya uğrayan, incinen o kadar çok farklılık var ki. Kadınlar bundan farklı değil. Kadınlar da çok inciniyor, çok büyük haksızlıklara uğruyor, sürekli katlediliyorlar. Dolayısıyla eşit yurttaş olarak yaşamak için, insanca yaşamak için, demokratik kriterlerin hayata geçmesi için mücadele etmemiz lazım. Başka çaresi yok.”
Cebrail ARSLAN/ANTALYA
Yoruma kapalı.