Alevi Haber Ajansi

Prof. Dr. Mustafa Kalay: Evleri basıp hamile kadınları katledenler komşularıydı-VİDEO

PİRHA- Geçen yıllar, bitmeyen acı, yüzleşilemeyen hakikat…Maraş Katliamı’nın üzerinden 39 yıl geçti. Geçti deniyor ama geriye dönüp bakılınca ve bir iki tanıkla konuşunca geçmediğini kurulan birinci cümlenin yüzünüze çarpan hüznünden anlayabiliyorsunuz. Prof. Dr. Mustafa Kalay da katliam yıllarına 14 yaşında tanıklık etmiş. Yaşadıklarını vahşet olarak tanımlayan Kalay sorularımızı yanıtladı.  

Haberin videosu

Geçen yıllar, bitmeyen acı, yüzleşilemeyen hakikat…Maraş Katliamı’nın üzerinden 39 yıl geçti. Geçti deniyor ama geriye dönüp bakılınca ve bir iki tanıkla konuşunca geçmediğini kurulan birinci cümlenin yüzünüze çarpan hüznünden anlayabiliyorsunuz.      

Peki neden bazı acılar geçmiyor ya da unutulmuyor? Birileri ısrarla unutun demesine, dün dündür, bugüne bakın telkinlerine, aman yaşadıklarımızı kimse duymasınlara rağmen geçmeyen acı…

Bir Maraş Katliamı tanığının anlatımıyla “39 yıldır başımı her yastığa koyduğumda o günler aklıma geliyor ve unutmayacağım deyip uyuyabiliyorsam uyuyorum” cümlesini değiştirecek ne konuldu ki yerine.

Prof. Dr. Mustafa Kalay da katliam yıllarına 14 yaşında tanıklık etmiş. Yaşadıklarını vahşet olarak tanımlayan Kalay sorularımızı yanıtladı.

“MARAŞ KATLİAMI’NIN BİTMEYEN BİR ACISI VAR”

Geçen yıllar, geçmeyen acı Maraş Katliamı. Siz neler yaşadınız, o yılları anlatır mısınız?

Mustafa kalay: Maraş Katliamı’nın gerçekten bitmeyen bir acısı var. Gazeteci İnci Hekimoğlu diyor ki; Maraş Katliamı ağıdı yakılmamış bir katliamdır. Katliama uğrayanlar yaşadıklarını henüz tam ifade edemediler. Katliam yaşandığı süreçte 14 yaşındaydım. Biz de diğer Alevler gibi Maraş’a göç etmiştik. Benim babamın da, diğer ailelerin de Maraş’a gelmelerindeki amacı çocuklarını okutmaktı. Aleviler o süreçte sorun yaşadıkları ve yaşamlarında çok da aramadıkları devlet kapısına okuyarak varmak istiyorlardı.

Maraş Katliamı öncesi bir takım gelişmeler yaşandı. Kahve taranması, sinemaya ses bombası atılması gibi. Son olarak iki devrimci öğretmenin öldürülmesinin ardından gerçekleştirilen cenaze töreni sırasında büyük bir saldırı oldu. Sabah verilmesi gereken cenazeler kasıtlı bir biçimde otopsileri tamamlanmadı gerekçesiyle akşama doğru verildi. O saatler içinde ise faşist grupların hazırlık yaptığını saldırı yapıldığında öğrendik. Benimde içinde olduğum ve binlerce kişinin katıldığı cenaze töreni yürüyüşle başladı. Belli bir süre gittikten sonra yürüyüşe saldırı oldu. Her taraftan üzerimize taş, sopa tabanca vb. ellerinde ne varsa saldırıyorlardı. Cenazeler yerde kaldı. Bende bir arkadaşımla beraber bir yerde saklandık, ardından kara Maraş’a gittik. Saldırının cenaze töreniyle sınırlı olduğunu düşünüyorduk. Yürüyüş yapmamıza engel oldular, sonra da bitti dedik. Biz ertesi gün evlere yönelik saldırılar olacağını beklemiyorduk.

“ASKERLER BİZİ, BULDUKLARI HER CANLIYI KATLEDEN SALDIRGANLARLA BAŞBAŞA BIRAKMIŞTI”

Sabah uyandığımızda hiçbir şeyin bizim düşündüğümüz gibi olmadığını gördük. Alevilerin yaşadığı mahallelerde dumanlar yükseliyordu. Saldırıların kapsamını o zaman fark edebildik. Kara Maraş ile diğer mahalleler arasında bir boşluk olduğu için daha geç saldırmaya başladılar. Tabi mahalleyi korumaya çalışanlarda vardı. Biz zaman sonra bulunduğumuz mahalleye yaklaşmaya başladılar. Dış tarafta kalan evleri yakıp yıkıyorlardı. Bunu gören büyüklerimiz saldırganlar daha fazla yaklaşmadan mahallenin yanında bulunan havaalanına gitmeye karar verdi. Bu arada babam Yörükselim Mahallesi’nde bulunan öğretmen olan akrabamızı almaya gitmişti ve haber alamıyorduk. Bizler kalabalık bir şekilde havaalanına doğru giderken 10’a yakın askeri gördük. Bizi korumaları için arkalarına saklanırken, askerlerin başlarındaki rütbeli bize sığınmayın, buradan gidin bizi de öldürürler deyip cemselerine binip uzaklaştı. Askerler bizi, buldukları her canlıyı katleden saldırganlarla baş başa bırakmıştı. Bizim başımızda olanlarda havaalanın hemen yanında bulunan YSE’ye (Yol-Su-Elektirik) yönlendirdiler. Oranın müdürü de Fevzi Onaç’tı. Fevzi Onaç YSE’nin kapılarını bize açtı. Bize kapıları açtığı ileriki zamanda kamu malına zarar vermek gibi suçlar yüklenerek hapse atılacaktı. O kadar korkmuştuk ki, oradan içeri girmemizde bize yetmedi, bodrum katlarına indik. Ağlaşanlar, ölüm korkusundan titreyenler, tam bir vahşetti. Birinin “Bizi buraya toplu bir şekilde öldürmek için topladılar” demesiyle bizler tekrar mahallemize döndük. Sabah olur olmazda devrimci gençler bizi YSE’nin otobüsleriyle Pazarcık’ın köylerine taşıdılar. Yakınlarımızla beraber Terolar’a yerleştirildik. Ondan sonra tehlikeyi atlattığımızı düşünmeye başladık.

“MARAŞ ESKİ MARAŞ OLMAYACAKTI” 

Terolardan sonra ne yaptınız ve neler yaşadınız?

Uzun zaman olmuştu ve biz babamızdan haber alamıyorduk. Babamın öldüğünü düşündük. Bir hafta sonra babam geldi ve dünyalar bizim oldu. Katliamdan kurtulanlar toplanıp Ticaret lisesine götürüldük. Bir süre burada kaldıktan sonra, mahalleye döndük ve ne kadar kişinin katledildiğini, evlerin yakıldığını tüm çıplaklığıyla gördük. Bir çok yakınımız katledilmişti ve artık ne mahallemiz eski mahalle nede Maraş eski Maraş olmayacaktı. Bunun üzerine köye dönmeye karar verildi. Kaşanlı köyünden bir hafta kaldıktan sonra köyümüze doğru yola çıktık. Ancak fırtınaya tutulduk. Bir hafta önce yanmaktan kurtulan biz, soğuktan ölmek üzereydik. Köylülerimizin biz karşılamaya gelmesiyle fırtınadan da kurtulmuş olduk.

“BENİ AMERİKALILAR KATLETMEDİ, KAPI KOMŞUM KATLETTİ”  

Maraş Katliamı’nın üzerinden geçen 39 yıl geçti. Bu 39 yılı nasıl değerlendiriyorsunuz? Katliamın hesabı verildi mi? Verilmediyse neden verilmedi?

Katliamın hem vicdani hem de sosyolojik anlamda hesabının verildiğini söylemek güç. Maraş Katliamı’nı gerçekleştirenler daha milliyetçi ve muhafazakar kesimlerdi. Ancak Aleviler de üzerine düşeni yapmadı. Evet çok zor koşullarda yaşadık, katliama uğradık, yine de Maraş’ı terk etmemeliydik. Maraş’ı ter ederek katliamı gerçekleştirenlerin amaçlarına ulaşmasına yol açtık.

Katliamı yapanları vicdanen, sosyolojik yönleriyle ve hukuksal anlamda hesaplaşmasını sağlayamadık. Maraş’ın filmini yapamadık, yeterince romanını yazamadık. Bütün engellemelerle beraber Maraş’la yüzleşemedik. Maraş’a ne olursa olsun girmemiz gerekirdi. Bizim kayıp cenazelerimiz, yerini bilmediğimiz mezarlarımız var. Katliamı yapanların hesap vermemesinin temel nedeninin devlet tarafından hala korunmasıdır. Devlet katliamı yapanların vicdanen yüzleşmelerini engelliyor. Bu da beni korkutuyor. Katliamı yapan Maraşlıların yüzleşmeleri gerekiyor. Yüzleşmenin ön koşulu da bizim Maraş’a girmemiz ve katliama uğradığımızı onlara karşı haykırabilmemizdir. Ne zamanki bunu yaparsak katliamı yapanların belki vicdanlarıyla hesaplaşmasını sağlayabiliriz.

Katliama dair birçok senaryo çizildi. Belki bazıları doğru da olabilir. Ancak bir gün önce selam verdiği kapı komşusunu vahşice öldürebilecek kadar ne tetiklemiş olabilir? Beni Amerikalılar gelip katletmedi, kapı komşum öldürdü. Beni oradan buradan gelenler değil, onlarla beraber evleri basıp hamile kadınları katleden komşularıydı. Amerikalılar tezgahlamış olabilir. Ama ben Amerikalı ajanlarla beraber yaşamıyordum ki. Bu tür söylemlere sığınmak yan yollara sapmaktan başka bir şey değil. Gerçeği görmemek veya görmek istememektir. Maraş’ta bir katliam yaşandı ve bu katliamı yapanlar var. Bunlar uzaydan gelmedi, Maraş içindeydiler. Kendi vicdanlarıyla hesaplaşmaları gerekir. Her gün vicdanlarından yiyorlar, yapanlar için yüktür ve merhametsizliktir.

“SİSTEM FARKLI OLANIN PEŞİNİ BIRAKMIYOR”   

KHK ile üniversiteden atıldınız. Bu süreci nasıl okuyorsunuz?

Ne tesadüftür ki, benim üniversiteden atılmamı onaylayan rektör de Maraşlıdır. Benim gibi yüzlerce akademisyenin işine son verilmesi de bir çeşit katliamdır. Sistem farklı olanın peşini bırakmıyor. Bu tür uygulamaları gerçekleştirenler devleti kutsar. Halbuki devlet bir organizasyondur ve bizlerde bir parçasıyız. Bu ülkenin ezeli bir inanç topluluğuyuz. Bizim parçası olduğumuz ve içinde yer aldığımız bir yapıyı eleştirmemiz oldukça doğal bir durumdur. Eleştirdiğiniz zaman siz vatan haini olarak damgalanıyorsunuz. Eğer demokratik bir devlet olacaksak, eleştirmeliyiz ki hiç olmazsa batı standartlarında bir demokrasi inşa edelim. Yoksa kutsarsak vay halimize.

“ANADOLU TARİHİ KATLİAMLAR TARİHİDİR”  

Son olarak söylemek istediğiniz var mıdır?

Geçtiğimiz günlerde meclis başkanlığına milletvekilleri tarafından Maraş Katliamı araştırılsın önergesi veriliyor. “Katliam” kelimesi geçtiği için bu önerge reddediliyor. Bu bakış açısı Madımak içinde geçerli, diğer katliamlar içinde geçerli. Şimdiye kadar iktidarlar içinde yer alan muhafazakarlardan Maraş, Çorum, Madımak ve benzerleri için katliam dediklerini duymadım. Olay diye tanımlarlar. Olay diyerek yaşananı belirginsizleştiriyorsunuz ama bu devleti yönetenlerin yaşananların ne olduğunu gayet iyi biliyorlar. Aslında Anadolu tarihi katliamlar tarihidir.

Diren KESER/MERSİN

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak