PİRHA- Narlıdere Cemevinde düzenlenen, ‘Sermayem Derdim Midir? Hem Alevi Hem Burjuva’ başlıklı panelde konuşan Prof. Dr. Çiğdem Boz, “Alevi iş insanları Aleviliğe dair bir şey yaşamıyorlar. Alevi kimliğinin bu insanların dünyaya bakış açısını, motivasyonunu veya iş yapma biçimini etkilediğini kesinlikle söyleyemeyiz. Alevi iş insanlarını TÜSİAD’dan ayıran ne var dedim; fakat bir fark bulamadım” dedi.
Narlıdere Cemevinde Prof. Dr. Çiğdem Boz’un katılımıyla, ‘Sermayem Derdim Midir? Hem Alevi hem Burjuva’ başlıklı panel gerçekleşti.
Panelin açılışını gerçekleştiren Prof. Dr. Ayhan Yalçınkaya, “İşin içerisine para girdi mi Alevilik kalmıyor. Kürt veya Alevi müteahhitler devlet-iktidar sistemine yada partiye destek verdiği oranda iş alabiliyor. Bu farklılıkları gündelik hayattan biliyoruz. En alt düzeyde çocuklarınızı işe sokmak için bağlantı arıyorsunuz. En alt düzeydeki ile en üst noktadaki yerde Alevilik baş belasına dönüşüyor. Aleviler arasında sınıf farkı yokmuş gibi davranıyoruz. Alevilik arasındaki sınıf farklılıkları nasıl ortaya çıktı bunun cevabını kimse vermiyor. Çiğdem hocamız Alevilik sahasındaki ilk örneklerini sunacak. Hep Alevi yoksullara bakacak değiliz ya. Birazda zengin Alevilere bakalım” dedi.
“GENEL BURJUVAZİYE DEĞİNMEDEN ALEVİ BURJUVAZİSİNİ ANLAMAK ZOR”
Prof. Dr. Çiğdem Boz ise, Alevi burjuvazisine ilişkin çalışmalara dair bilgi vererek, “Burjuva alanında çok fazla çalışma yok. Bulabileceğim bir kaynak yoktu. Özel görüşmelerin birçoğuna ise Alevilik meselesinden kaynaklı dönüş olmuyor. Bizde zenginlik utanç kaynağı olarak anlaşılır. Hep bir meşruiyet arayışı var. Yola böyle çıktım. Genel burjuvaya değinmeden Alevi burjuvasını anlamak zor olacak. Aleviler ilk burjuvasını 80’lerde çıkardı deniliyordu. Alevi iş insanlarını araştıran biri olarak kaynak bulmak zordu. Alevi örgütlerinden sohbetle, el yordamıyla ilişkiler buldum. Alevi iş insanlarını üçe ayırdım. Büyük iş insanları, kobiler ve dedeliği kendisine sermaye yapanlar” diye konuştu.
“RANDEVULAR İSTEDİM LAKİN DÖNÜŞ OLMADI”
Büyük iş insanları’ dediği sermayedarlara CEM Vakfı üzerinden örnekler veren Boz, “CEM Vakfı’na üye olan sermayederler o dönem vakfa üye olmanın kendilerine bir güç getirdiğini belirtiyorlar. Ali Haydar Veziroğlu’dan, İbrahim Polat’ın babasından randevu istedim lakin dönüş olmadı. Bu kitlenin avantajı şehre ilk gelen olmak. Alevi kimliğini çok ön plana çıkarmadan ilerlediklerini görüyoruz. Diğer azınlıklarla iyi geçinerek bir işbirliği var. Giderken mallarını emanet etme durumu ilişkisi var. Bunu en çok İstanbul Adalar’da görebildim ve çok yoğun Alevi nüfusu var” diye belirtti.
“90’LI YILLARDA ALEVİ OLDUKLARINI DAHA RAHAT SÖYLEYEBİLİYORLAR”
Boz, Alevi iş insanlarının 90’lı yıllarda Alevi olduklarını söyleyebildiklerine işaret ederek, “Alevi iş insanları 90’lı yıllarda CUSİAD ismiyle bir örgüt kuruyorlar. Bunu da cumhuriyet ve laiklik ilkeleri üzerinden ilan ediliyor. Görüştüğüm kimseler İzzettin Doğan’ın kırmızı koltuğa çıkmasından sonra Alevi olduklarını daha rahat söylediklerini ifade ettiler” şeklinde konuştu.
İKİNCİ GRUP OLAN KOBİLER: ALEVİLİĞİ YAŞAMIYORLAR AMA KİMİ ŞEYLERE DESTEK ATIYORLAR
İkinci grup olarak tanımladığı KOBİ’lere dair görüşmelerini aktaran Boz, “İkinci grup dediğimiz KOBİ’ler 80’li 90’lı yıllarda sermayelerini kurmuş insanlar. Daha genç bir kitle ve KOBİ anlamında da 2008’de ÇAĞSİAD’ı kuruyorlar. Merkezleri İstanbul, İzmir ve Antalya diye geçiyor. Yaş ortalamaları 40-50. Kendilerini çağdaş hayat görüşüne sahip iş insanları olarak belirtiyorlar. Üye olmak için herhangi bir inanca tabi olma şartı yok. 500 resmi üyeleri var ve gönüllü olanların ise devletten iş alamama korkuları yok. Gittikleri yerlerde, fuarlarda Sünnileşme ve sekülerlikten uzaklaşma motivasyonuyla kendilerini yabancı hissettiklerini belirttiler. Kamu ihalelerinin, büyük işlerin AKP yandaşlarına gittiğini, taşeronluk sistemiyle iş yapabildiklerini söylüyor. Aleviliği yaşamıyorlar aslında, ama cemevlerinin yapımı vs. gibi şeylere destek verdiklerini söylüyorlar. AKP döneminde ayrımcılığa uğradıklarını ve daha az iş yapabildiklerini söylediler” ifadelerini kullandı.
İZZETTİN DOĞAN VE SERMAYESİNİN SİYASET İLE İLİŞKİLERİ
‘Sermayesi dedelik olanlar’ tanımladığı İzzettin Doğan ve ailesinin devlet ve sermaye ilişkine de değinen Boz, şunları aktardı:
“Üçüncü kısım ise yani en zor olanı ise sermayesi dedeliği olanlar kısmı. Bu sanayi sermayesi değil. Hüseyin Doğan 1940’lı yıllarda bölgede Aleviler ve Sünniler tarafından çok sevilen bir yerde. Taliplerinin ekonomik olarak da çok fazla sahiplenmesi var. İzzettin Doğan 1990 yıllar öncesinde avukatlık yapıyor. 1973 yılındaki Keban Barajı yapımında talipleri olan köylülerin vekaletini İzzettin Doğan alıyor. Ermenilerin mallarının himayesi de o dönem İzzettin Doğan’da. 90’lı yıllarda Kürt hareketi de gündem gelince ve Madımak Katliamı olunca Alevilerin o tarafa savrulmasını, sert bir muhalifliğin oluşmasını önlemek adına devletin bir hamlesi oluyor. Alevilere oradan ayırıcı, sözde bir çatı altında kurulan bir CEM Vakfı olduğunu biliyoruz. Türk-İslam sentezinin Alevi ayağının kendisine verildiğini biliyoruz. Sermayenin bir kaynağının da siyasete verdiği hizmet olduğunu görebiliyoruz. Esas zenginleşme ise AKP döneminde gerçekleşiyor. İmar alınan çokça arsa var. Kaldı ki yine AKP’nin Alevi açılımlarında istenilen bir paranın olduğu gerçekliği yayınlarda söylendi.”
BİRİNCİ VE İKİNCİ GRUP ARASINDAKİ FARKLAR
İlk grubun şöyle bir farkı var. Göç hafızaları daha yerinde ve geldikleri yeri hatırlıyorlar. Aleviliği biliyorlar, ritüellerini yerine getiriyorlar, ama Alevi kimliklerini saklıyorlar. Ta ki İzzettin Doğan kırmızı koltuğa çıkana kadar. İkinci grup, ailelere kente gelen genç grup Alevi olduklarını söylüyorlar ama Alevilikle ilgili hiçbir şey yaşamıyorlar, bilmiyorlar da.”
“ALEVİ İŞ İNSANLARI ALEVİLİĞE DAİR BİRŞEY YAŞAMIYORLAR”
Yaptığı görüşmeler, araştırdığı kaynaklar sonunda Alevi iş insanlarının Aleviliğe dair bir şey yaşamadıkları öngörüsünü edindiğini ifade eden Boz, şunları söyledi:
“Alevi iş insanları Aleviliğe dair bir şey yaşamıyorlar. Alevi kimliğinin bu insaların dünyaya bakış açısını, motivasyonunu veya iş yapma biçimini etkilediğini kesinlikle söyleyemeyiz. Alevi iş insanlarını TÜSİAD’dan ayıran ne var dedim fakat bir fark bulamadım açıkçası. Türkiye’deki iş insanlarının kaynaklarını gayrimüslimlerin mallarına çökme, devletten alınan ihaleler, savaş vurgunları ve teşvikler oluyor. Alevi burjuvasında tarımsal sermayeden yükselen birine rastlamadım. Belki daha çok görüşme yapmam lazım. Finans kapitalleşme az. Genel oalrak belediyelerden aldıkları ihalelerden büyüdüler. Gıda sektöründe buna çok rastlamadım. Alevilerin gıda sektörüne girmemelerinin pişirdiğinin yenilmemesi ile ilgisi olabilir mi olabilir mi? Bu bir soru tabi.”
Konuşmaların ardından panel hatıra fotoğrafının çekilmesiyle son buldu.
PİRHA/İZMİR
Yoruma kapalı.