PİRHA-Deprem felaketine ilişkin değerlendirmede bulunan DAD Genel Merkez Yöneticisi Pir Zeynel Kete, yaşanan sürecin bir katliama dönüştüğünü vurguladı. Kete, “Eğer biz birbirimizin darına durarak, birbirimizin Xızır’ı olursak, kendi coğrafyalarımızdan, mekanlarımızda yeniden inşaa sürecini sadece ekonomik değil, kültürel, tarihi, toplumsal olarak inşa edersek, köylerimize geri dönersek, yerlerimizi terk etmezsek süreci atlatacağız” dedi.
Maraş Elbistan, Pazarcık ve Hatay merkezli yaşanan deprem felaketinde 13.5 milyon yurttaş etkilenirken, onbinlerce yurttaş hayatını kaybetti ve 100 bini aşkın yurttaş da yaralandı. Mersin, Ankara, Antalya gibi kentlere büyük göç yaşanırken, deprem bölgesinde kalan yurttaşların gıda, barınma ve hijyen koşulları sağlanabilmiş değil.
Alevi kurumları ve cemevleri, bulundukları her alanda deprem felaketinden etkilenen yurttaşlar için seferber olmuş durumda. Alevi kurumları ve deprem bölgesindeki yurttaşların ihtiyaçlarını karşılamak için çadır kentler kurup, yardımları organize ediyor.
DAD Genel Merkez Yöneticisi ve Şıx Çoban Ocağı evladı Zeynel Kete, Maraş Pazarcık, Elbistan ve Hatay merkezli yaşanan deprem felaketine ilişkin değerlendirmede bulundu.
Kete, depremlerin doğanın bir işleyiş kanunu olduğunu ifade ederek, “Binlerce yıldır da özellikle Rıza Topumu doğanın işleyiş kanunlarını bildiğinden buna göre kendisini inşa etmiştir. Barınmasını, beslenmesini, korunmasını, savunmasını, varlığını, birliğini, dirliğini devam ettirmesini buna göre yapmıştır. Doğayla da ikrarlı bir yaşamın bir ifadesidir” şeklinde konuştu.
“YAŞANAN SÜRECİ KATLİAM OLARAK DEĞERLENDİREBİLİRİZ”
Toplumsal bir çöküşle karşı karşıya olunan bir sürecin yaşandığını vurgulayan Kete, “Rızasız toplumun en sistemli hali olan bu kapitalist sistemin şekillendirdiği iktidarcı anlayışlar, devletler, gerici rejimler yaşanan bu sorunların çözüm gücü değil, meydana gelen sorunların asıl nedenidirler. Depreme de böyle bakılmalıdır. Bilim insanlarının sesine iktidarlar hiçbir zaman kulak vermedi. Bundan dolayıdır ki bu yaşanan süreci biz bir katliam olarak değerlendirebiliriz. Doğanın kendi işleyiş kanunlarının sonuçlarını meydana gelebilecek sonuçları aza indirme konusunda bir bakış açısının olmaması süreciyle de karşı karşıyayız. Şimdi böyle bir şey olur mu? Bu affedilecek bir şey değildir” dedi.
Geleneksel mimarinin yok edilmesi, köylerin boşaltılması, buna paralel olarak kentleşmenin rant haline dönüşmesinin depremi felakete dönüştürdüğüne dikkat çeken Kete, “Eğer insanlar yaşadıkları mekanlarda ve coğrafyalarda kendi kendine binlerce yıldır yetiyorlardı. Bunun önüne geçilmeseydi ve bunun imkanları güçlendirilebilseydi, insanlar kendi mekanlarında geleneksel mimarileriyle yaşamlarını devam ettirebilirlerdi. Bu süreçte köy ve tarım kültürünün önemini gördük” diye konuştu.
“SÜREÇ KIRKLAR MECLİSİ KOMİNAL ZİHNİYETİYLE AŞILIR”
Kete, katliama dönüşen deprem felaketine karşı halkın el ele verdiğini dile getirerek, şunları söyledi:
“Halk el ele verdi, gelin canlar bir olalım dediler, yüreğinin sesine doğru koştular. Ayrım yapmadan Edirne’den Kars’a, Hakkari’den Şırnak’a kadar deprem bölgelerine gençler, kadınlar alanında yetkin olanlar koşarak gittiler. Dertlere derman olmaya çalıştılar. Bir yaşamın iktidara bulaşmadan bir rıza toplumunu nasıl olması gerektiği, bir zorluk yaşadığında nasıl el uzatılması gerektiğiyle ilgili bir akıl meydana geldi. Demek ki toplum çaresiz değilmiş. Çünkü, en zor anda çözümsüz olmamak yenilmek üzereyken, mecalsiz durumdayken çare bulmak, teslim olmamak bizim inancımızda Xızır aklıdır. En zor anda dahi bile dertlere derman hastalara şifa olma mantığıdır. Bu yönüyle de halk birbirinin Xızır’ı oldu. Yetmiş iki alem bir araya gelerek zelzelenin tertele haline gelmesini isteyenlere karşı bir araya geldiler. Birbirlerinin darına durdular, dildar oldular.
Başta Alevi kurumları, siyasi partiler, sosyalist güçler, sendikalar, odalar, sivil toplum örgütleri, gönüllü kuruluşlar, bireyler, uluslararası yardım kuruluşları kriz merkezi oluşturdular. Bu kuruluşlar gerçekten de el uzattılar, gönül bağı kurdular. Bu komün olma, muhannete muhtaç olmama, kendi kendine yetme, kendi derdine derman olma halidir. İkrar ve rızalıkla, ahlakla, adaletle, demokratik siyasetle kendi kendine yetmenin modeli oluştu. Bu model zihinlerde vardı. Deprem sürecinde bu biraz daha somutlaştı. En üst düzeyde empati kurulmuştu. Sadece canlı insanla değil oradaki kediyle de, köpekle de, bir çiçekle de empati kuruldu ve onu da kurtarmaya çalıştılar.
Bu deprem bize şunu gösterdi ki, halk örgütlemesinin, dar bir koordinasyon kurulu tarafından merkezileşmesini aşmak lazım. Bu nasıl aşılır? Alevi inancındaki Kırklar Meclisi kominal zihniyetiyle aşılır. Bu mecliste kararlılık vardır, direngenlik vardır, Xızır aklı vardır. Ahlak, adalet, korunma, ruhsal ve zihinsel birliktelik, dokunma ve enerji vardır. Eksik iktidarcı, yanlış gidişata yol açacak söylemler, eğilimler Xızır rehberliğiyle aşılır. Bu yönüyle bu depremde bütün canlar birbirlerinin Xızır’ı olmuştur. Birbirlerine delil olmuşlar. Bu komün gücünün özgür bireylerinin, örgütlülüğün Xızır lokmasının, dertlere derman olmanın, kamu yönetimi yerine halkın kendi kendisini yönetmesi kavramının her ne şartlar altında olursa olsun canlılığın, halkın bireyin korunmasının ve komünal demokrasinin önemi bu süreçte kendini net olarak göstermiştir.”
“DERSİM KAYIP KIZLARI SÜRECİ YAŞANMASIN”
İktidarın halkın yardımlarının toplandığı ve gönüllülerin dağıtımını yaptığı Pazarcık Cemevi’ne kayyum atamasına da değinen Kete, “Kurumlarımıza kayyum atamışlar, not tutmuşlar, seyyar Kur’an kursları açarak kriz dönemlerinde ve evlat edindirilecek kızlarla ilgili “evlat edindirdiğinizle evlenebilirsiniz” demesi eril bir zihniyettir. Evlat edindirmekten ziyade çocuk evliliğidir. Bu asla ve asla kabul edilecek bir durum değildir. Ayrıca kayıplar vardır. Tekrar Dersim kayıp kızları süreci yaşanmasın diyorum” diye belirtti.
“DERTLERE DERMAN OLMAYA, DELİL OLMAYA ÇAĞIRIYORUM”
Kurumlara, ocaklara ve Alevi toplumuna seslenen Zeynel Kete, “Bu toplum büyük acılar, büyük travmalar, büyük katliamlar yaşadı. Eğer biz birbirimizin darına durarak, birbirimizin Xızır’ı olursak, lokmalarımızı bu dönemde bu afet bölgesindeki canlara verirsek kendi coğrafyalarımızdan, mekanlarımızda yeniden inşaa sürecini sadece ekonomik olarak değil, kültürel, tarihi, toplumsal olarak inşa edersek, kendi kutsallarımıza mezar taşlarımıza gider sarılırsak, köylerimize geri dönersek, yerlerimizi terk etmezsek süreci atlatacağız. Kadim dönemden bugüne kadar bu toplum buna benzer süreçleri ancak bu şekilde atlatmıştır. Geçici bir nefes almak için yer değişikliği olabilir. Ama asla ve asla umutsuzluk olunmamalıdır. Herkesi bu yaşanan sürece, bu krize, bu dara, lokma vermeye, dertlere derman olmaya, delil olmaya çağırıyorum” ifadelerine yer verdi.
Diren KESER/MERSİN
Yoruma kapalı.