PİRHA- Şıh Çoban Ocağı evladı Pir Zeynel Kete, farklı dillerin varlığına ikrar vermek, binbir süreyi esas almak anlamına geldiğinin altını çizerek, “Ana dili yasaklamak, temelinde ana kadının kemaletini, bilgeliğini, yasaklamaktır. Aleviliğin tarihsel olarak maruz kaldığı baskıları da göz önüne alırsak, ana dil hakkı mücadelesi, inanç özgürlüğü mücadelesinin de bir parçasıdır” dedi.
UNESCO tarafından 1999 yılında 21 Şubat Dünya Ana Dili Günü olarak ilan edildi. Ana dillerin varlığının korunması ve sürdürülmesi için teşvikler yapılsa da günümüzde küreselleşme, göçler, ulus devlet anlayışıyla yönetilen ülkelerdeki tekçi politikalar, ana dillerin konuşulmayarak günden güne kaybolmasında büyük bir rol oynuyor.
UNESCO’nun dil bilimcilerine göre insanlığın varoluşundan bu yana yaklaşık 30 bin farklı dil konuşulurken, sadece 7 bin dilin günümüze kadar gelebildiği belirtiliyor. UNESCO’nun verileri dünya genelinde 2 bin, Türkiye’de ise 18 dilin yok olma tehlikesi altında olduğunu gösteriyor.
Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Eş Genel Başkanı, Şıh Çoban Ocağı evladı Pir Zeynel Kete, 21 Şubat Dünya Ana Dili Günü’ne dair değerlendirmede bulundu.
Kete, dilin kültürün en başat ögesi olduğunun altını çizerek, “Dile kavuşmuş bir toplum, bir kültüre, hafızaya ve kimliğe kavuşmuş demektir. Alevi inancında” dile nazar etmek” en önemli ilkelerden biridir. Farklı dillerin varlığına ikrar vermek, binbir süreyi esas almak anlamına geliyor. Her sürek kendi ritüeli, geleneği, tarihsel hafızası, dili ile zaman ve mekanda iz bırakmıştır. Bu mana ile: “Eşrefoğlu al haberi bahçe biziz gül bizdendir./ Bizde Mevlanın kuluyuz 72 dil bizdedir” denmektedir” dedi.
Her dilin Hakk’ın varlığının delili olduğunu belirten Kete, “Bu yönü ile Alevi inanç kimliğinde tekçilik reddedilmiştir. Alevi inanç kimliğinden her sürek kendi dili ile Hakk’a varır. Her dilden Hak kelami dile getirilir, her dil farklı süreğin kimlikleridir. Özellikle cumhuriyet modernitesinin tekçilik üzerinde kendisini inşaa etmesi ağırlıklı olarak Kürt Alevi toplumunun kendi anadilleriyle ibadet etmeleri baskı altına alınmıştır. Fiziki katliamlarla üstesinden gelemeyen Kürt Alevi toplumu kültürel olarak asimile edilmiş, dili yasaklanmış, ana dilleri ile cem bağlamaları yasaklanmıştır. Milyonlarca Reya-Heq Kürt Alevi süreği kendi ana dili ile eğitim görmediği gibi ibadet de edememiştir. Cem Erkan’ı yürüttüklerinde kapıya bir gözcü hizmeti koymaları bu nehak zihniyetten korunmak amaçlıdır. Özellikle Şark ıslahat planı ile beraber Fırat havzası, icm Toroslar, Dersim merkezli Reya -Heq Alevi setleri yoğun bir şekilde asimilasyona uğramışlardır” diye ifade etti.
“ANA DİL CÜMLE CANAN ANASININ DİLİDİR”
DAD Eş Genel Başkanı Kete, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Özellikle Dersim bölgesindedeki Aleviler “Zimane me zimane Xizire” diyerek dillerinin hızırın dili olduğunu söylerler. Hızır inancı zorda darda olanın, iyiliğin, yardımlaşmanın, dayanışmanın, yeniden doğuşun sembolüdür. Bu yönü ile çok kültürlüülüğün ikrarlı yaşamını ifade eder. Hızır’ın dili demek cümle cana farklılıklara rıza göstermek demektir.
Şark Islahat Planı, Takrir-i Sükün yasası ve öncesinde 1924 anayasası ile bu topraklarda yaşayan farklı etnik yapıların, kültürlerin dilleri yasaklanmıştır. Kürt halkına ait medreselerin kapatılması, dergahların, ocakların kapatılması, eğitim alanında ve inanç alanında ana dilin yok edilmesi manasına gelir. Ana dil cümle canan anasının dilidir. Doğum kapısı ile görünür olan her camın anasının konuştuğu dil ana dilidir. Ana dili yasaklamak, temelinde ana kadının kemaletini, bilgeliğini, yasaklamaktır. Aslında ulus-devletlerin muteber olmayan vatandaş tanımına sıkıştırılan farklılıkların dilinin yasaklanması demek, kadın özgürlükçü bir zihniyetin yasaklanması manasına gelir.
“ALEVİ NEFESLERİ VE DEYİŞLERİ İNANÇSAL VE KÜLTÜREL VARLIĞINI SÜRDÜRMESİNE KATKI SUNMUŞTUR”
Alevilik, insanı merkeze alan, eşitliği ve hakikati savunan bir inanç sistemi olarak, dil ve kültürel çeşitliliğe saygıyı da özünde barındırır. “Yetmiş iki millete bir nazarla bakmak” düsturu, Aleviliğin dil, din, ırk ayrımı yapmadan tüm insanları eşit görmesini ifade eder. Bu bakış açısı, Dünya Ana Dil Günü’nün ruhuyla örtüşmektedir.
Ana dil, bireylerin kendini ifade edebilmesi, kültürel belleğini koruyabilmesi ve inançlarını özgürce yaşayabilmesi için temel bir unsurdur. Milyonlarca Alevinin Kürt, Türkmen, Arap ve diğer halklardan olduğu gerçeği, Aleviliğin çokdilli bir toplumsal yapıya sahip olduğunu gösterir. Alevi nefesleri ve deyişleri, Türkçe, Kürtçe, Arapça, Farsça, gibi birçok dilde söylenmiş ve halkların inançsal ve kültürel varlığını sürdürmesine katkı sunmuştur.
DİLİMİZ İNANCIMIZDIR
Dünya Ana Dil Günü bağlamında Alevilik, “Cümle can ile ikrarlı” yani tüm varlıklarla uyum içinde bir yaşam felsefesini savunduğu için, her halkın ve inanç topluluğunun ana dilinde kendini ifade edebilmesini bir hak olarak görmelidir. Ana dilin baskı altında olduğu toplumlarda, inançsal öğretilerin aktarımı da zorlaşır. Bu nedenle, Aleviliğin tarihsel olarak maruz kaldığı baskıları da göz önüne alırsak, ana dil hakkı mücadelesi, inanç özgürlüğü mücadelesinin de bir parçasıdır.
Özetle, Aleviliğin insana verdiği değer, dil çeşitliliğinin korunmasını ve herkesin ana dilinde kendini ifade edebilmesini desteklemeyi gerektirir. Dünya Ana Dil Günü, Aleviliğin bu evrensel değerleriyle örtüşen, halkların kültürel mirasını yaşatma ve eşitlik mücadelesinin önemli bir parçasıdır. Dilimiz inancımızdır.”
PİRHA/ADANA
Yoruma kapalı.