PİRHA- Newroz’un Alevilerdeki yerine ilişkin konuşan Seyit Sabun Ocağı’ndan Pir Mehmet Seyitalioğlu, “Newroz ile yeniden şekillenir, yeniden var olur, yeniden şahlanır, yeniden toplumsallaşır, bu bize güç ve enerji verir. Newroz’un olacağı günün akşamında çıralar yakılır, ziyaret dediğimiz o taşa gidilir, yağdan yapılmış olan çırayı yakar, eve dönerdik. Gündüz ise güneşe, gece ise aya ve kendi yöremizdeki ziyarete dönerek dua edilirdi” dedi.
Seyit Sabun Ocağı’ndan Pir Mehmet Seyitalioğlu, Newroz’u ve Newroz’un Alevilerdeki yerini anlattı.
Seyitalioğlu, kış mevsimi ile başlayan ve Raa Heqî Alevilik inancının kutsallık ile birlikte yas atfettiği günleri olan Gaxan, Xızır, Howtemal ve Newroz’un birbiri ile ilişkili olduğuna vurguda bulunarak, bunların hepsinin Newroz ile yeniden şekillendiği, var olduğu ve toplumsallaşarak güç verdiğine dikkat çekti.
“NEWROZ HER YÖREDE KENDİNE ÖZGÜ GELENEKSEL BİR KÜLTÜRLE YAŞATILIR”
Seyitalioğlu, Newroz’un her yörede kendine özgü geleneksel bir kültürle yaşatılarak bugüne getirildiğini belirtti. Varto bölgesinde Newroz’ a özgü ritüeller ve anlatımları da paylaşan Seyitaalioğlu, “Örneğin Varto’da Hormekan yöresinde kutlanırdı. 1950’li yıllarda amcam bunu evde kutlarlardı. Newroz’un olacağı günün akşamında çıralar yakılır, ziyaret dediğimiz o taşa gidilir, yağdan yapılmış olan çırayı yakar, eve dönerdik. Diğer gün ayın 21’inde tüm tabiatın yeşile durduğu, yeşermeye durduğu, varlığa döndüğü, yani çar anasır dediğimiz ana temel öğelerin yeniden varlık dünyasına intikal ettiğini ifade eden tarzda bir bütünlük içerisinde hareket edilir ve amcam o gün dua ederdi. Kendince eğer gündüzse güneşe, geceyse aya ve kendi yöremizdeki ziyarete dönerek dua ederdi. Duasında sağlık dilerdi, iyi rızk dilerdi, kötülerin, arsızların, pirsizlerin kendi yolumuza çıkmaması için dua ederdi ve hep bu temelde yürütürdü. Diğer gün eskiden yani depremden önce köy damlarının çatısı topraktı. Evin damında, getirilen meşe ağaçlarının yaprakları hayvanlara yedirilir ve geriye yalnız çeper kalırdı. O çeperden bir odun yığını döşerdi ve onu tutuştururdu. Buna da Newroz diyordu” diye belirtti.
“KABEM İNSAN DEĞİL, CÜMLE ALEMDİR”
Raa Haqi Alevi inancında eşitlikçi doğal toplum fikrinin var olduğuna değinen Seyitalioğlu, “Aslında Alevilikte de eşitlikçi, doğal, dayanışmacı bir toplum kültürü vardır ve o bu geleneklerde yatıyor. Biz eskiden şiirlerimizde, türkülerimizde kabem insandır diyorduk, halbuki kabem insandır cümlesi bana göre eksiktir. Kabem cümle alemdir. Yani kurdu, kuşu, çakalı, balığı olmasa ben yalnız başıma ne yaparım? Yani kabemin insan olması, insanın bir varlık dünyasında var olması yetmez. Çünkü ekolojik, toplumsal değerlerin bütünüyle birlikte biz var olduğumuz zaman hayatın kendisini gerçek manada yaşarız ve yaşatırız” diye konuştu.
“GAXAN’DAN 21 MART’A KADAR DEVAM EDEN ZENGİN BİR RİTÜELLER DÖNEMİMİZ VAR”
Newroz’un, ateşin üzerinden atlama, demir dövme gibi hayatın bir alanına indirgendiğini söyleyen Seyitalioğlu, “Newroz’da yalnız başına ne ateşin üzerinden atlamaktır, ne yalnız başına demiri dövmektir, ne yalnız başına secde eden ağaçların doğayla insan arasındaki bu diyalektik bağının, varlık dünyasına inkişaf edip yeniden var etme noktasında, kültürel olarak taşınıyor olması demektir. Yani bunların bütünüdür. Ne yalnız ateşin üzerinden atlamaya indirgenir derken ateşin üzerinden atlamayı reddetmiyorum. Ama sadece onunla anlatılmaz. Çünkü Gaxan’dan başlayan ve Mart sonuna, 21 Mart’a kadar devam eden zengin bir ritüeller dönemimiz vardır” dedi.
“NEWROZ YENİ GÜNÜN, YENİ YAŞAMIN İŞARETİDİR”
Şubat ayının son haftasından itibaren cemrelerin düşmesi ile birlikte kainatın canlılık kazanmaya başladığını ifade eden Seyitalioğlu Gaxan, Xızır ve Newroz süreçlerinin bir biri ile ilişkili olduğuna vurguda bulundu.
Seyitaliaoğlu şöyle devam etti:
“Cemrelerin ilki havaya düşer ve gökyüzünde kuşlar ötüşmeye, sıcak memleketlere giden kuşlar dönmeye başlar. Mesela bizim oraya gelen sığırcıklar vardır, kara kuş diyoruz yöresel olarak, onlar gelirler. Ardından cemre suya düşer, leylekler, turnalar gelirdi. Akarsuların kenarlarında erimiş olan kar paçalarındaki hafif kara noktalarına, yeşilliklerine turnalar gelir konardı. Bir süre sonra cemre toprağa düşer ve artık toprakta saklı bulunan çiçeklerin, mesela kardelenin (pivok) yeryüzüne fışkırdığını görürdük. Toprakta saklı olan o soğanın çiçeklendiğini görürdük. Bunların hepsi yeni günün, yeni yaşamın işaretidir. Yeniden hayatın var olma günüdür. Tabi ki bizim için bir Xızır kültürü farklıdır, hak, hakikat farklıdır, zahir ve batın olgusu farklıdır. Bunların hepsi Newroz ile yeniden şekillenir, yeniden var olur, yeniden şahlanır, yeniden toplumsallaşır, bu bize güç ve enerji verir. Yeniden doğumlara hazırlanırız. Yeşererek hayat bulan bütün doğa olgunlaşır, mevsimi gelir yeşerir, mevsimi gelir yazın boylanır, tohumlanır, tekrar toprağa düşer. Yine bir kar örtüsüyle örtülür ve tekrar bir Newroz’da yeniden Newrozlaşarak doğuma durmak üzere, yeşermek üzere toprak örtüsünün altında, o günü bekler ve şahlanarak bizlere müjdeler kendini.”
PİRHA/MERSİN
Yoruma kapalı.