PİRHA- DAD Genel Sekreteri ve Adana Şube Eş Başkanı Şıx Çoban Ocağı evladı Pir Zeynel Kete, Almanya’da Alevi inancının tanımasına dair yaptığı değerlendirmede, varolan kazanımı maddi kazanıma indirgemeden, piyasa Aleviliğinin önüne geçerek, demokratik ve meşru bir mücadele için bir mevzi olarak düşünülmesi gerektiğinin altını çizdi. Kete, “Bu kazanımı uluslararası hukuk alanında emsal olacak bir kazanıma dönüştürmek için bir komisyon oluşturmalıyız” önerisinde bulundu.
Almanya’nın Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti Parlamentosu’nun Alevilerin bir inanç topluluğu olarak kabulü kararı sonrasında Aleviler kamu tüzel kişiliği kazandı ve böylece Aleviler Almanya’da bir inanç toplumu olarak en üst seviyeden tanınmış oldu.
Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Genel Sekreteri ve Adana Şube Eş Başkanı Şıx Çoban Ocağı evladı Pir Zeynel Kete, devlet dışı olan ahlaki politik toplumu, rıza toplumu süreklerini, farklılıkları tekleştirerek, kontrol ve denetim altına alarak, finanse ederek, egemen ulus kültürü içerisinde eritilmek istendiğini belirtti.
“‘KAZANIM VEYA KAYIP’ BİZİ DOĞRUDAN ETKİLEDİĞİ GİBİ BİZLERİ DE BAĞLAR”
70’li yıllarda yoğunlaşarak devam eden göçle birlikte Alevilerin dört kuşaktır Almanya’da yaşadığını ifade eden Kete, bu gerçeklikten hareketle Avrupa’da ve özelde Almanya’da yaşayan Alevilerle ilgili söz söylenmesi gerektiğini dile getirerek, şunları söyledi:
“Piyasa Alevileri kendilerini kapitalizme göre konumlandırırken, Aleviliği kapitalizme göre tasarlıyorlar. Bu tehlikeyi görmeden yapılacak her girişimin sonucu birçok riskleri gelecekte değiştirmek çok zor olacaktır. Burada Rıza toplumunun ilkesel duruşunu önemsemek ve hak temelinde yapılan uyarı ve eleştirileri de dikkatle okumalıyız. Söylenecek söz ve kavramlar tarihi ve insanlığı ilgilendirir. Kavramlar geçmiş tarihin hafızalarıdır. Her kavramın ve sözün bir hafızası ve tarihi vardır. ‘Kazanım veya kayıp’ bizi doğrudan etkilediği gibi bizleri de bağlar. Alevilerin Max Weber’leri görev başında. İşin başında kapitalist modernist anlayış var. Bu anlayış Avrupa üzerinden Türkiye Alevilerini denetlemeye almaya çalışıyor.”
Kapitalist modernist anlayışın alternatifi Alman yasaları değil, Rıza toplumumun kemaleti olduğunun altını çizen Kete, “Toplumsal sorunlarımızı çözme yöntemi, toplumsal hafızamızı esas alınarak, öncelikle Alevi sürekleri arasında meydan kurularak çözüme kavuşturmaktır” dedi.
“SÜRECİ” KAZANIM VE KAYIP” DÜALİZMİNE İNDİRGEMEK DOĞRU MUDUR?”
“Almanya’da Aleviliğin diğer din ve inanç grupları ile eş düzeyde tanınması ve aynı haklara sahip olması yönünde yeni bir adım atıldı ve “Hak eşitliği anlaşması” imzalandı” şeklinde gündemde yer aldığına dikkat çeken Kete, sözlerine şu soruları sorarak devam etti:
“Almanya ilk kez mi Aleviliği kabul ediyor? Aleviler Almanya da erkânlarını yürütemiyorlar mıydı? Bu kazanım bütün Alevi süreklerini kapsar mı? Ders kitapları yazılırken kimler görev alacak? Alevilik Almanca mı anlatılacak? Ya da başka bir dille mi? Aleviliğin kendine has binlerce yıllık ağırlıklı Aryenik kökenli kavram ve kuramlar nasıl anlatılacak? “Büyük kazanım” şeklinde tanımlanması Alevi hakikatini ve Avrupa Alevi toplumumun sosyolojisine uygun mudur? Süreci ” kazanım ve kayıp” düalizmine indirgemek doğru mudur? Yaşananları “iyi-kötü, kayıp-kazanım” şeklinde tanımlamak Aleviliğin Xızır aklı ile uyumlu mudur? Mutlak kayıp mutlak kazanım var mı? Farklı süreklerin kutsal günleri tatil edilecek mi? Almanya’da yaşayan Yarsanîler, Ehli Haklar, Kakailer, Türkmen sürekleri, Bektaşiler, Arap Alevileri (Nusayriler), Rêya Haq Kürt Alevileri vs. ya da Alevi inancını yaşayan farklı halklar ve diller kendi dilleri ile okullarda Aleviliği öğrenecekler mi? Türkçe, Kürtçe, Farsça, Arapça ağırlıklı olmak üzere kendi anadilleri ile Aleviliği öğrenmek isterlerse sorun nasıl çözülecek. Bu sorun çözülmezse bu kazanım ne kadar evrensel ve büyük bir kazanımdır?”
“ALMANYA’DAKİ KAZANIM NE KADAR EVRENSELDİR?”
Kete, “Rıza toplumu perspektifi bir insanlık perspektifidir, bu yönüyle evrenseldir” diyerek “Almanya’daki kazanım ne kadar evrenseldir? Mevcut kazanımın getirisi götürüsü, meydan kurularak tartışılmadan tek kanal yayın yapılarak şimdiden zafer ilan edilerek tanıtmak, meselenin arka planını hesaba katmamak ve meydana gelecek tartışmaların kurulacak meydanın, söylenecek farklı sözlerin önünü kesmektir ki bu da ilkesel değildir. Rıza toplumu açık bir toplumdur. “Bildiğimin Alimi, bilmediğimin talibiyim” düsturunu esas alır. Şu ana kadar bireysel açıklamalar ve bazı kurumların görüşleri dışında Alevî sürekleri ile, pirleri, yazarları, akademisyenleri, gençleri, kadınları ile bir meydan kurulmamıştır. Yöntem böyle olunca “Hak eşitliği” anlaşması anlaşılamamaktadır” diye konuştu.
“BU KAZANIMLA İLGİLİ ALEVİ MEYDANLARINDA CİDDİ ORTAKLAŞMAYA GİDİLMELİ”
30-40 yıllık Almanya’daki Alevilerin mücadelesi sonucunda kazanım elde edildiğini söyleyen Kete, “Bu kazanımla ilgili Alevi meydanlarında, cem erkânlarında, kurumlarda ciddi ortaklaşmaya gidilmeli, ortak dil ve akıl var edilmelidir. İleriki süreçte bunun etkileri nasıl olacak? Tekçi bir anlayışla farklılıklara bakan Türkiye bu kazanımla ilgili ne diyor ya da Türkiye’yi nasıl etkileyecek? Bu kazanımların Türkiye’deki Alevilere katkısı ne olacak? Hukuki olarak Türkiye’yi etkileyecek mi? gibi sorular üzerinde derinlikli, kapsayıcı bir tartışma yapılmalı, bunun zemini oluşmalı, önemsenmelidir” ifadelerine yer verdi.
“ALEVİLİK DÜN DE VARDI, BUGÜN DE VARDIR, YARIN DA VAR OLACAKTIR”
Son olarak bu kazanımı maddi kazanıma indirgemeden, piyasa Aleviliğinin önüne geçerek, demokratik ve meşru bir mücadele için bir mevzi olarak düşünülmesi gerektiğini vurgulayan Kete, şunları aktardı:
“Bu kazanımı uluslararası hukuk alanında emsal olacak bir kazanıma dönüştürmek için bir komisyon oluşturmalıyız. Evet tanınmak, bilinmek, görünür olmak cümle canın hakikatidir. Ama kendi dilimizle, özümüzle hakikatimizle olmak şartı ile. Alevilik dün de vardı, bugün de vardır, yarın da var olacaktır. Birilerinin bizi tanıyıp tanımaması hakikatimizi değiştirmez. Yol belli hakikat belli, Pir belli, cem belli, erkan ve normları belli bunun önüne kimse geçemez de. Rıza toplumun hakikat meydanları ortadadır. Bizim esas alacağımız temel norm bu meydanlar oldu bundan sonra da olmaya devam edecektir. Aslolan evrensel düzeyde Rıza toplumu perspektifidir, tarihsel gerçekliğimizdir, bu gerçeklikte ısrar etmemizdir. En zor durumda bile umutsuzluğa kapılmadan Nahak zihniyetin karşısında dik durmak ve Haq aşkı xızır gayreti ile çark ı pervaz halinde olmaktır. Rıza toplumunda ısrar, insanlıkta ısrardır.”
Diren KESER/MERSİN
Yoruma kapalı.