PİRHA-Sultangazi Pir Sultan Abdal Cemevi Dedesi, Baba Mansur Ocağı’ndan Mehmet Karabulut, Dedeler Kurulu’nu ve yaptıkları çalışmaları, hizmetleri PİRHA’ya anlattı. Karabulut, Alevi inancının tasavvuf derinliklerini ifade ediş biçimlerini anlatmak için çalışmalar başlatacaklarını söyledi.
Sultangazi Pir Sultan Abdal Cemevinde toplumsal dayanışmalar eşliğinde çalışmalar devam ediyor. Cemevinde Yol’u geleceğe taşımak için eğitimler düzenleniyor, ihtiyaç sahibi öğrencilerle burs vermek isteyen yardımseverler buluşturuluyor.
Sultangazi Pir Sultan Abdal Cemevi Dedesi, Baba Mansur Ocağı’ndan Mehmet Karabulut, Dedeler Kurulu’nu ve yaptıkları çalışmaları ve hizmetleri PİRHA’ya anlattı.
Karabulut, “Duyarlı olan Alevi canlarımız, yoldaşlarımız ‘Dedeler Kurulu’ kurulması için teklifte bulunmuşlardı. Zaman, zaman toplumun beklentileri olan veya cevapsız kalan, eksik kalan konularını, Yol erkanlarını tamamlayabilmek için bir ‘Dedeler Kurulu’ kurduk” dedi.
DEDELER KURULU’NUN AMACI
Pir Mehmet Karabulut, Dedeler Kurulu’nun nasıl kurulduğunu ve amacını şöyle anlattı:
“Sultangazi Pir Sultan Abdal Cemevi, Habipler Cemevi, Gazi Şehitler Cemevi, Gazi Eğitim ve Kültür Vakfı’nın da katkıları ile Dedeler Kurulunu kurduk. Tabi, bunun sayısı daha sonra büyüdü. Tüm Cemevleri ile birlikte bir kurul oluştu ve bu kurul kurulurken hemen hemen hiçbir dedeyi ayırmadan cemevine davet ettik. Kendileriyle sohbet ettik, muhabbetler ettik, yolumuzun ve inancımızın akademik boyutunda Alevi toplumuna nasıl hizmet verebileceğini, inancımızın bu kaosun içerisinde, bu çıkmazın içerisinde inancımızı ve tarihimizi, toplumumuza, taliplerimize, canlarımıza nasıl anlatabiliriz, diye toplantılar yaptık. Fakat bu kurulu kurarken biz çok hassasiyetle davrandık, çok seçici davrandık. Bu arada zaman zaman buna karşı gelen fikirlerimizi ve düşüncelerimizi beğenmeyen, benimsemeyen arkadaşlarımız oldu. Sonuç itibari ile aşağı yukarı 4 yıllık bir süre Dedeler Kurulu çalışmaları devam etti. Kuruluş aşamasında bir dönem Dedeler Kurulu Başkanlığını yaptım. Sağ olsunlar.! Bizler de elimizden geldiği kadar katkıda bulunmaya çalıştık.”
DEDELER KURULU NELER YAPTI?
Yedi Ulu Ozanlar’ı tanıtan bir program yaptıklarını anlatan Karabulut, “Sonra, bizim daha önceki dönemlerde, bizimle çalışmalar yapan ve ayrılan dostlarımızın isteğiyle, özellikle Doğu Anadolu Bölgesi, Dersim’de kırsal yörelerde örf adet ve geleneklerimiz içeresinde olan bir Hızır paneli, Gağan paneli yaptık. Eski yılın bitmesi, yeni yılın başlaması anlamına gelen Gağan etkinliğinde, yeni yılı kutlama amaçlı lokmalar verdik. 2 Temmuz anması yaptık. Dedeler Kurulu olarak taliplere gittik. O talipler bize hak lokması verdiler. Öyleyse gelin de bu defa da biz bir olalım, taliplerimize bir Hak lokması verelim dedik. Bu teklif çokta hoşlarına gitti. Dedelerimiz ile birlikte ‘Hak lokmasını ’da Sultangazi Pir Sultan Abdal Cemevinde verdik. Burada bu, ‘Hak lokmasını’ verirken aynı zamanda Aleviliğin temel esasları ile alakalı bilgilendirme amaçlı da bir cem yaptık, çok coşkulu ve güzel geçmişti” dedi.
“ÖĞRENCİLER İLE YARDIM ETMEK İSTEYEN CANLARI BULUŞTURDUK”
Dedeler Kurulu’nun yardımlaşma amaçlı çalışmaları olduğunu belirten Pir Mehmet Karabulut, şunları aktardı:
“Bu yardımlaşma aslında sadece manevi olarak yapıldı. Ama zaman zaman da maddi sıkıntı içeresinde olan, kendi imkanlarını finanse edemeyen öğrenciler için birçok canımız katkıda bulunmak için cemevlerimize böyle bir teklif getirmişti. Bu konuda Gazi Eğitim Kültür Vakfı’nın hakkını inkâr etmemek lazım. Çok güzel bir girişimde bulundular. Zannedersem 100- 130’un üzerinde öğrenciye burs verdiler. Hak lokmalarını Divanı Ehlibeyt kabul eylesin. Gerçekten çok güzel çalışmalar oldu.”
“ALEVİ İNANCININ TASAVVUF DERİNLİKLERİNİN ANLAŞILMASI İÇİN ÇALIŞMALAR YAPACAĞIZ”
“Dedeler bir araya geldik bir karar aldık” diyen Pir Karabulut, “Yol ve Erkan’da dedelerin hizmetleri nelerdir? Dedeler ne yapabilir? Mesela, bir dedemiz bir talibin ocağına, hanesine gittiğinde onun sofrasında bir gülbank verecek ise bir Hak kelamı edecek ise, bir cem yapacak ise ya da bir canı dardan indirme erkanı yapacak ise bu gibi konularla alakalı 8-9 Ocakzade olan pirlerimize eğitim verdik. Daha sonra da bu eğitimlerine karşılık başarılardan dolayı kendilerine sertifikalarını verdik. Bunun yetersiz olduğunu biliyorduk. Daha sonra dedelerimizin muhabbetlere katılıp, Alevi inancının tasavvuf derinliklerini ifade ediş biçimlerini anlaması için de çalışmalar başlatacağız. Bunu yakın zamanda devam ettireceğiz” bilgisini verdi.
“BİZE HAS OLAN ESASLARI GELECEK KUŞAKLARA VEREBİLMEK GAYRETİNDEYİZ”
Pir Mehmet Karabulut, “Şu anda yeğenlerime, çocuklarıma, Sultan Gazi Pir Sultan Abdal Cemevinde Post Dedesi olarak kendi yetkimi kullanıp, dedelerimize eğitim veriyorum. Bu süreç gerçekten çok da dolu dolu ve verimli geçiyor” diyerek şöyle devam etti:
“Kırsal yörelerden kalkıp gelen, kent hayatın içeresinde, bu varoşlarda kendisini ifade edemeyen, talip olsun, dede olsun, benim için bir şey fark etmiyor. Ama öncelikle şuna çok dikkat ettik: Kendini maddi imkânlara kaptırıp manevi değerlerini kaybeden Ocakzade ve Pir olduğunu dahi bilmeyen, bilip ama nasıl yerine geleceğini, getirileceğini dahi bilmeyen dedelere bu fazileti, bu feyzi verme gayreti içerisinde olduk. Yani çok olağanüstü bir şey değil ama en azından atalarımızın, babalarımızın natürel dediğimiz özü bozulmayan hatta onun öfkesi, hatta kızması bile bize şirin gelen, haklı gelen o güzel sözlerinden pay alarak, o paydan da bu güzelliği bizden sonra gelecek olan kuşağa verebilmek gayreti içerisindeyiz. Dedeler Kurulu bunun için kuruldu. Yalnız burada tabi birkaç kritik soru var. Bu kritik soruların en önemlisi de yaygınlaştırabilmek yani alt yapısını oluşturup Alevi toplumunu temel esaslarına dayalı örf, adet ve inanç geleneklerine ve inançlarına dayalı, bize has olan, bize özgü olan görgü kurallarını insanlara nasıl ulaştırabiliriz? Ancak eğitimle olur, dedik.”
“DEDELER ESKİDEN KÜLTÜRÜ YAŞAYARAK BÜYÜR KEMALE ERERDİ”
Pir Karabulut eskiyi ve bugünü karşılaştırarak, “Dedelerin evvelden şöyle bir avantajı vardı. Çocuk o evde doğduysa, O evdeki, o hanenin, ocağın, o ateşinde güzelce pişerdi, olgunlaşırdı. O erkana göre, o inanca göre kültürü yaşayarak büyür kemale ererdi. Şimdi böyle bir imkân ortadan kalktı. Bu imkân kalkınca da bu sefer ister istemez, mecburen eğitim amaçlı en azından kendi bilgi ve birikimimizi veya atalarımızın babalarımızın ecdadımızın o bilgi ve birikimini bir sonraki kuşaklara anlatabilmek gerekliliği bize kaldı” diye konuştu.
“‘BEN OLDUM’ YANILGISINA DÜŞMEMEK LAZIM”
Pir Mehmet Karabulut, “Akademik anlamda yani anlatabilme yöntemi kullandığımız, dili, üslubu çok iyi kullanmamız lazım. Çünkü insanlar çok hassas, çok nazik, vakıf olmamış olduğu anlamamış olduğu bir düşünceye karşı anlamadığı için de çok kolay tepki verebiliyordu. Zaman zaman biz bunlarla da karşılaştık. Kişi tam yetkinliğe ulaşmadan, daha o olguyu iligine, kemiğine kadar yaşamadan bir anda ‘ben oldum’ moduna düşer gibi durumlar ile karşı karşıya kaldık. Ama yılmadık, yolumuzun bir bireyiyiz biz. Biz var olduğumuz sürece de elimizden geldiği kadar anlatmaya gayret edeceğiz” değerlendirmesinde bulundu.
Cebrail ARSLAN-Ayhan KARDAŞLAR/İSTANBUL
Yoruma kapalı.