PİRHA – 3 Aralık 1994’te bombalanan Özgür Ülke gazetesinin İstanbul bürosu önünde anma yapıldı. Gazeteci Hüseyin Aykol “‘Bu ateş sizi de yakar’ manşetini attığımız günden bu yana geçen 28 yıl boyunca ülke boydan boya ateşler içinde kaldı ve hiç gün yüzü görmedi” dedi.
Kürt basınının önemli yayınlarından olan Özgür ülke 28 Nisan 1994’te yayın hayatına başladı. Kapatılan gazetelerin devamı niteliğinde olan Özgür Ülke, yayın hayatına başladıktan 239 gün sonra 3 Aralık 1994’te bombalandı.
Gazetenin İstanbul Kadırga’daki teknik binası ile Cağaloğlu’ndaki merkez büro ve Ankara bürosu aynı anda, 2 Aralık’ı 3 Aralık’a bağlayan gece bombalı saldırıya uğradı. Gazetenin ulaştırma görevlisi 32 yaşındaki Ersin Yıldız yaşamını yitirirken, 23 gazete çalışanı ise bu saldırılarda yaralandı. Hastanede tedavileri tamamlanan çok sayıda gazeteci, hemen akabinde gözaltına alındı. Saldırıya dair ise hiçbir soruşturma yürütülmedi.
“BU ATEŞ SİZİ DE YAKAR”
Özgür Ülke’ye yapılan bombalı saldırının hemen ertesi günü gazete sadece dört sayfa basılarak “Bu ateş sizi de yakar!” manşetiyle çıkmıştı. Bu arada büyük zarara uğrayan gazeteye, okuyuculardan da ciddi destekler sağlandı. Kimi aydınlar saldırıya yönelik tepkilerini Özgür Ülke’nin köşelerine yazdıkları yazılarla gösterirken, aralarında yazar Orhan Pamuk, Ahmet Altan, Latife Tekin, Murathan Mungan ve Lale Mansur’un da yer aldığı bir grup aydın, sokağa çıkarak gazetenin “Ülke’ne Sahip Çık” manşetli sayısını dağıttı.
Aynı günlerde dönemin Başbakanı Tansu Çiller imzalı bir belge de tartışmaların odağı oldu. Özgür Ülke gazetesinin devlet tarafından hedef gösterildiğini belirten belgede şu ifadelere yer veriliyordu:
“Bölücü ve yıkıcı faaliyetlere destek verecek şekilde yayın yapan yayın organlarının faaliyetleri son günlerde devletin bekası ve manevi değerlerine açıkça saldırı şeklini almıştır. Vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğüne yönelik bu önemli tehdidin bertaraf edilmesi maksadıyla Adalet Bakanlığı’nca bu kadar suç duyurusu olmasına rağmen hukuken etkili bir şey yapılamamasının nedenlerinin belirlenerek, giderici önlemlerin alınmasına…”
“KENDİ KENDİLERİNİ BOMBALADILAR”
Saldırı ardından hiçbir soruşturmanın yapılmadığı gibi devlet yetkililerinden de çokça eleştirilir açıklamalar gelmişti. Dönemin Hükümet Sözcüsü Yıldırım Aktuna, saldırıya dair yaptığı açıklamada “Türkiye’yi zor durumda bırakmak için kendi kendilerini bombaladıklarını düşünüyoruz” ifadelerini kullanmıştı.
2 Şubat 1995 tarihinde kapatılan gazetenin 247 sayısından 220’si hakkında toplatma kararı verilmişti.
SALDIRININ YAPILDIĞI YERDE BİRARAYA GELİNDİ!
Çok sayıda gazeteci, Özgür Ülke Gazetesi’nin 28 yıl önce bombalanan İstanbul bürosu önünde bir araya geldi. İstanbul Cağaloğlu’ndaki merkez bürosu önünde yapılan anmada “Özgür basın susturulamaz” pankart açıldı.
Saldırının yıldönümü anmasında konuşan gazeteci Hüseyin Aykol, tüm baskılara rağmen işlerinin başında olduklarını belirterek, “28 yıl sonra, Ersin’e ve bütün şehitlerimize yeniden söz veriyoruz. Durmayacağız, yorulmayacağız, susmayacağız” dedi.
“İŞİMİZİN BAŞINDA, APÊ MUSA’NIN YOLUNDAYIZ”
Gazeteci Aykol, 28 yıl sonra yine aynı yerde olduklarını söyleyerek şu konuşmayı yaptı:
“Bir zamanlar bembeyaz bir martı gibi denize doğru uzanan o güzel binamızın önünde, yine dostlarımızla birlikteyiz. Bir kez daha Ersin Yıldız’ımızın ve ondan önce, ondan sonra yitirdiklerimizin acısını yüreğimizin derinliklerinde hissediyoruz. Her yıl sayıyoruz; aklımızdan hiç çıkmasın diye sayıyoruz, herkesin aklına kazınsın diye: 25, 26, 27… Bugün 28’inci yıldayız. 28 yıl önce bugün, gazetemiz Özgür Ülke’nin üç ayrı binası, aynı anda, bizzat bu ülkenin başbakanı Tansu Çiller’in ‘bertaraf edilsin’ emriyle bombalandı.
Taraftık çünkü biz. Halkın tarafıydık, gerçeğin tarafıydık ve bertaraf edilmemiz bu yüzden gerekliydi. Ama o gün başlamadı her şey. Daha sonra da bitmedi. ‘Bu ateş sizi de yakar’ manşetini attığımız günden bu yana geçen 28 yıl boyunca ülke boydan boya ateşler içinde kaldı ve hiç gün yüzü görmedi. Bugün hâlâ savaş tamtamları çalınıyor ve hâlâ gerçeğin peşinde koşmaya devam ediyoruz. Bu arada biz, daha onlarca gazeteci arkadaşımızı pusularda yitirdik. Çoğumuz, gerçeği söylemenin bedelini cezaevlerinde ödedik. Bugün, şu anda, yine onlarca gazeteci hapiste. Nagihan’ımızı Süleymaniye’de daha geçenlerde katlettiler, Nujiyan’ımızı çok sevdiği Şengal topraklarına verdik ve birkaç gün önce Derik’te İsam Ebadullah kardeşimiz bombardımanın hedefi oldu.
Ama yanıldılar. Hep yanıldılar. Bir bombalık ömrümüz var sanıyorlardı, yanıldılar. Her düşenin kalemini arkasından gelenler devraldı, her mezarlık dönüşünde daha da kalabalıklaştık. Bir kilitli kapımız var sanıyorlardı, yanıldılar. 50’den fazla kilit vurdular kapımıza, tek tek söktük, hepsini ve daha ertesi gün yeniden sokaklarda sesimiz yankılandı. Bir hücrelik inancımız var sanıyorlardı, yanıldılar. Yattığımız yeri de kendimize benzettik biz. Çünkü özgürlüğü de hakikati de hep içimizde taşıdık. Ve arada çok bakan da eskittik biz. Kimler gelip geçti. ‘Bitti bitiyor’ diyenleri, ‘düştü düşüyor’ diye heveslenenleri de gördük.
Çok hakimi, savcıyı emekli ettik ayrıca. Hatta bazıları dünyadan bile emekli olmuşlardır artık, kimse adlarını bile hatırlamıyor yazık! Asri mezarlıkta yerleri baki ama halkın kalbinde bir toz zerresi kadar yer kaplamıyorlar. Biz hayatta kaldık ama. Nefes alıp vermek değil öyle. Yüreğimiz çarpa çarpa, bayrakları elden ele geçirerek yürüdük ve geldik bugüne. İşimizin başında, Apê Musa’nın yolundayız. Şimdi, 28 yıl sonra, Ersin’e ve bütün şehitlerimize yeniden söz veriyoruz. Durmayacağız, yorulmayacağız, susmayacağız.”
“SİZ MAĞDUR SEÇİCİ OLDUĞUNUZ İÇİN BUNLARI YAŞIYORUZ”
İnsan Hakları Derneği Eş Genel Başkanı Eren Keskin ise yaptığı konuşmada “Burası bir halkın gazetesi. 28 yıl önceyi çok iyi hatırlıyorum. Özgür Ülke binasının bulunduğu binada Belge Yayınları da vardı. Karşı daire boştu ve birileri tuttu. Biz bunların bir şeyin peşinde olduğunu söylemiştik ve ertesi gün bomba patladı. Apê Musa’dan Ferhat Tepe’ye onların çocukları bu mücadeleye hala devam ettiriyor. Çünkü bu mücadele yaşamını yitirenlere karşı borcumuzdur. Burada bu gazete bombalandığında muhalefetim diyen birçok kişi ortalıkta yoktu. Siz görmediğiniz için siz sustuğunuz için siz mağdur seçici olduğunuz için bunları yaşıyoruz. Basına yönelik tüm saldırılara karşısındayız” şeklinde konuştu.
“HER GÜN BİR GAZETECİ KATLEDİLDİ”
Basın-İş Genel Başkanı Faruk Eren ise, Cumhuriyet tarihi boyunca her gün bir gazetecinin katledildiğini belirterek “Bunun en büyük bedelini özgür basın geleneği verdi. Onlarca gazeteci arkadaşımızı gözaltında ve faili meçhul cinayetlerde kaybettik. Ne yaparlarsa yapsınlar gerçeğin sesini kısamazlar” dedi.
“KATLİAMLAR TARİHİ”
HDP Milletvekili Kemal Bülbül ise “Bir tarihe tanıklık ki katliamlar tarihi. İnkar, ırkçılık tarihi. Yüzyılı tamamlıyoruz. Yüzyılı tamamlarken katledilen gazetecilerin sayısını bilmek oldukça zor. Bu ırkçı, faşist sistem bazen Şark Islahat Planı bazen Tunceli Kanunu bazen Özel Harp bazen sıkıyönetim bazen darbe bazen de basını bastırma ve susturmadır. Bu binayı bombalayanlar bu gün Rojava’ya bomba atanlardır. Roboski’ye bomba atan Madımak’ı yakanlardır” dedi.
Konuşmaların ardından bombalanan gazete binasının önünde karanfiller bırakıldı.
Kaynak: MA
Yoruma kapalı.