PİRHA- ABF Genel Sekreteri Özgür Kaplan, kültürel bir zehir gibi Aleviliğin ruhuna zerk edilmeye çalışıldığını belirterek, “Biz devletin Alevisi olmamayı, sarayın Alevisi olmamayı Pir Sultan Abdal’dan öğrendik. Biz ne kimliğimizden ne değerlerimizden ne de kutsal mekanlarımızdan asla vazgeçmeyeceğiz” dedi.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nın Alevilere yönelik asimilasyon faaliyetleri tepki çekmeye devam ediyor. 2022 yılında kurulan ve birçok asimilasyon faaliyetine imza atan Alevi Bektaşi ve Cemevi Başkanlığı faaliyetlerine devam ediyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nın düzenlediği ‘Pir Sultan Abdal Dinletisi’ adlı etkinlikte Pir Sultan Abdal’ın portesindeki sazı kaldırılarak, yerine elleri rüku şeklinde bağlanmış ve boynundaki teslim taşı kolye olmuş bir Pir Sultan portesi yayınladı. Aynı zamanda Alevi Dergahları üzerinde de işgalci bir politika izleyen başkanlık, Alevi toplumundan büyük tepkiler topluyor.
Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) Genel Sekreteri Özgür Kaplan, Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nın asimilasyon politikasına ilişkin PİRHA’ya konuştu.
“DEVLETİN ALEVİSİ OLMAYACAĞIZ”
Alevilere bir hafıza kaybı yaşatmak istediklerini belirten Özgür Kaplan, Alevisiz bir Alevilik yaratmaya çalışıldığına vurgu yaptı. Kaplan, “Biz Pir Sultan Abdal’dan öğrendik devletin Alevisi olmamayı, sarayın Alevisi olmamayı. Pir Sultan Abdal çünkü bir başka inanca karşı mücadele ederken ya da başka bir kimliğe karşı mücadele ederken ölmedi, katledilmedi. O bizzat sarayın Alevisi olmayı reddettiği için katledildi. Dolayısıyla biz devletin Alevisi olmayacağız derken tam olarak da bunu kastediyorduk” diye konuştu.
“KÜLTÜREL BİR ZEHİR GİBİ ALEVİLİK RUHUNA ZERK EDİLMEYE ÇALIŞILIYOR”
2 yıl önce Hünkar Hacı Bektaş’ın portresindeki aslan ve ceylanı da aynı zihniyet tarfından çıkartıldığını hatırlatan Kaplan, “Aslında Aleviliğin omurgası zedelenmek isteniyor. Çünkü Pir Sultan Abdal’ın isyanı sazındadır, isyanı sözlerindedir. Dolayısıyla bizim sembollerimizi ters yüz etmek, bizim sembollerimizi gerçekliğinden saptırarak tarihe mal etmeye çalışmak aslında Aleviliğin DNA’sına hamle yapmaktır. Biz bunu asla kabul etmeyeceğiz. Kültür Bakanlığı’na bağlı olarak faaliyet yürüten bir misyonerlik, bir asimilasyon merkezi haline dönüşen, aslında kuruluş amacı da bu olan bir kurumdan bahsediyoruz. Bu adeta kültürel bir zehir gibi Alevilik ruhuna zerk edilmeye çalışılıyor ve biz bunu kabul etmeyeceğiz” dedi.
“İNSANLARIN CANIYLA KANIYLA YARATMIŞ OLDUĞU BİR TARİH VAR”
Kutsal mekanların işgal altında olduğunu belirten Özgür Kaplan, “Biz Alevi inancında emeğin ve rızalığın en yüce değer olduğunu biliriz, buna göre hareket ederiz. İnsanların emeğiyle yaratmış olduğu bir tarih var, canıyla kanıyla yaratmış olduğu bir tarih var. O tarihi ters yüz ediyorlar ve bunu kabul etmemiz söz konusu değil” diye ekledi.
“ALEVİLER SÜREKLİ HEDEF HALİNDE”
Hacıbektaş’ta yapılan ‘Ufka Yolculuk Bilgi ve Kültür Yarışması’nı da eleştiren Özgür Kaplan, toplumsal barıştan söz edilirken Alevilerin hedef halinde olduğunu belirterek, “Hacıbektaş Dergahı’na, milyonlarca Alevi’nin serçeşmesinin bulunduğu yere Ankara merkezli İslamcı bir dernek gidip şeriat propagandası yapıyor. Müzikler açıyor, propagandalarını yapıyorlar. Bunu kabule etmiyoruz” dedi.
“HER KUŞ KENDİ SESİYLE ÖTER, HER ÇİÇEK KENDİ KÖKÜNDE BİTER”
“Biz ne kimliğimizden ne değerlerimizden ne de kutsal mekanlarımızdan asla vazgeçmeyeceğiz” diyen Kaplan, “Cemevi Başkanlığı’nın bütün çalışmalarını yakından takip ediyorum. Köylerdeki, kırsal kesimdeki cemevlerine daha çok gidiyorlar. Oradaki insanları asimile etmek için uğraşıyorlar. ‘Her kuş kendi sesiyle öter, her çiçek kendi kökünden biter’ diyoruz. Dolayısıyla bizim sembollerimizle uğraşmasınlar. Biz o sembollerimizi canımız, kanımızla, yüzyıllara dayanan geçmişimizle yaratmış bir halkız. Alevi Bektaşi Federasyonu olarak da buna izin vermeyeceğiz” ifadelerine yer verdi.
Buse Nehir DEMİR/ANKARA
Yoruma kapalı.