PİRHA-HDP İstanbul Milletvekili Zeynel Özen, Maraş Katliamı’nın 43. yıl dönümü dolayısıyla Meclis’te yaptığı açıklamada, Maraş Katliamı davasının yeniden açılmasını ve yargılamaların yeniden yapılması çağrısında bulundu. Özen ayrıca, “Her yıl yitirilen canları anmak için Maraş’a gittiğimizde polis saldırısıyla karşılaşıyoruz. Bundan vazgeçin. Zira biz Maraş Katliamı’nda yitirdiğimiz canları anmaktan vazgeçmeyeceğiz” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Zeynel Özen, Maraş Katliamı’nın 43. Yıl dönümü dolayısıyla Meclis’te HDP’li milletvekilleri ile basın toplantısı düzenledi.
Özen yaptığı konuşmada, Maraş Katliamı’nın üzerinden 43 yıl geçtiğini anımsatarak, katliamın amaçlarından birinin kentteki Alevi nüfusunu azaltmak olduğunu ifade etti. Özen konuşmasının devamında, 1978’de kent nüfusunun yaklaşık yarısını oluşturan Alevilerin bugün şehir merkezindeki nüfusun yüzde 1’ini oluşturduğunu söyledi. Maraş Katliamı davasının yeniden açılması gerektiğini de vurgulayan Özen, katliamla yüzleşilmesi ve yeniden yargılanmaların yapılması gerektiğini aktardı.
Her yıl yitirilen canları anmak için Maraş’a gidildiğinde polis saldırısıyla karşılaştıklarını da belirten Özen, Maraş Katliamı’nda yitirilen canları anmaktan vazgeçmeyeceklerini söyledi.
25 Aralık Cumartesi günü Yörükselim Mahallesi’ndeki Erenler Cemevinde anmalarını gerçekleştireceklerini de aktaran Özen, herkesi yapacakları anmaya davet etti.
“ALEVİLERİN TOPLUMSAL HAFIZASINDA MAHKÛM OLMAKTAN KURTULAMAYACAKSINIZ”
Özen’in yaptığı konuşmanın tamamı şu şekilde:
“Bugün üzerinden 43 yıl geçen Maraş Katliamını, katliamda yitirdiğimiz Can’ları anmak amacıyla basın toplantısı düzenlemiş bulunuyoruz. Maraş 43 yıldır hafızalarda kapanmamış bir yaradır. Bu toprakların tanık olduğu en acımasız katliamlardan biridir. Vahşetin, caniliğin, yezitliğin vücut bulmuş halidir Maraş. Birileri bu katliamı gizlemek için 43 yıldır çeşitli yalanlar uyduruyor. Maraş’ta yaşananların bir sağ-sol, Alevi-Sünni çatışması ya da karşılıklı öldürme olduğunu söyleyerek; faille mağduru eşitlemeye çalışıyorlar. Öldürülenlerin çoğunun Alevi olması, katledilenlerin büyük kısmının tümüyle savunmasız çocuk, kadın, yaşlı insanlardan oluşması iddia edilen çatışma yalanını boşa çıkaracak cinstendir.
Bir de; yaşananlar provokasyondu, dış güçlerin tahriki sonucunda gerçekleşti minvalinde ifadeler kullanarak kendi sorumluluklarını ve suçlarını gizlemeye, kamu vicdanında kendini aklamaya çalışanlar var. Başta dönemin resmi yetkilileri olmak üzere, siyasi parti görünümlü sivil faşistler ve onların uzantıları bu katliamdaki sorumluluklarını gizleyemezler. Ne kadar inkâr ederseniz edin Alevilerin toplumsal hafızasında mahkûm olmaktan kurtulamayacaksınız.
“BU FAŞİST GÜRUHUN SIRTINI BİR YERLERE DAYADIĞI AÇIKTIR”
Bu suça ortak olan, kitleler halinde işaretlenmiş Alevi evlerine saldıran, insanları öldüren, tecavüz eden, mallarını yağmalayan sivil faşist unsurlar, yaratılan düşman imajının etkili bir biçimde dolaşıma sokulmasına katkı sunmuşlardır. Bunları söylerken tabi ki Maraş’ta yaşayan bütün Sünni vatandaşlar bu katliama katıldı demiyoruz. Alevi komşularını korumak için canını ortaya koyan, katillere karşı çıkan insanlar da vardı. Onların vicdanının da bu katliamın yükü altında ezildiğini biliyoruz. Ama öte yandan, yaptıkları katliamı hala “Allah için”, “devlet için savaş” diye meşrulaştırmaya çalışanlar var. Yıl dönümünde Maraş Katliamı anması için şehre gelenleri protesto eden, saldırılar düzenleyen, katliamın anılmasına tahammülü olmayan bu güruhun amacı suçunu gizlemektir, hasıraltı etmektir. Şu çok açık ve net; bu katliamı unutturmak isteyenler bu ayıbın ortağıdırlar. Bu faşist güruhun sırtını bir yerlere dayadığı ve onlardan aldığı güçle bu saldırıları sürdürdüğü gün gibi ortadadır. Bu güruhun sırtını sıvazlayanlar, dün olduğu gibi bugün de suç işlemektedirler ve mutlaka hesap vereceklerdir.
KATLİAM SÜRECİ
Katliamın hazırlığının haftalar öncesinden yapıldığı, planlanıp organize edildiği gün gibi ortadadır. Peki katliamı planlayanların amacı neydi? Kısaca 3 başlık altında toplamaya çalışırsak:
1-Alevi, Kürtlere ve solculara bir mesaj verilmek istendiği anlaşılmaktadır. Türk-İslam kimliği dışında kimliklerin kendini ifade etmesine rejimin tahammülünün olmadığı söylenmektedir. Ya Türk-İslam kimliği içerisinde erirsiniz ya da akıbetiniz böyle olur denmektedir.
2-Türkiye’nin demokrasi, sosyalizm ve sol değerlerle buluşması engellenmek istenmektedir. Esasen katliamın gerçekleştiği tarihsel kesit, toplumsal çelişkilerin su yüzüne çıktığı bir ortama tekabül etmektedir.
3-Türkiye’de bir kaos ortamı yaratılıp, sıkıyönetim ilan edilmesine, askeri bir darbe yapılmasına zemin hazırlanmak istenmektedir.
Bu yanıyla bakıldığında, Maraş Katliamı’nın ardından sıkıyönetim ilan edilmesi, 12 Eylül faşist darbesine giden yolun en önemli kilometre taşlarından biri olmuştur.
“KİTLELER HALİNDE ŞEHİRDE ALEVİ AVINA ÇIKTILAR”
Maraş Katliamı uzun süre boyunca yapılan hazırlık ve “provalar” sonrasında gerçekleştirilmiştir. Halihazırda, katliamın hazırlıklarını deşifre eden toplantı ses kayıtları da dava dosyasında bulunmaktadır. Katliamı; Kontrgerilla, dönemin Milli İstihbarat Teşkilatı, Amerikan istihbaratı CIA’nın birlikte organize ettiği, sivil faşist unsurları da tetikçi olarak kullandıkları anlaşılmaktadır. Katliama ilişkin gizemini koruyan bir diğer husus da katliam öncesinde şehre gelen Milli Piyangocu kisvesi altındaki 26 kişidir. Milli Piyango Genel Müdürlüğü yaptığı açıklamada ise bu 26 kişinin kurum çalışanları olmadığını açıklamıştır. 19 Aralık’ta Çiçek sinemasına ses bombası atılarak katliamın fitili ateşleniyor. Sivil faşistleri provoke etmek için yapılan bu saldırının ardından Akın Kıraathanesi bombalanıyor. TÖB-DER’li iki sol görüşlü öğretmen öldürülüyor. İnsanlıktan nasibini almamış katiller cenazeye saldırıyor, ardından da kitleler halinde şehirde Alevi avına çıkıyorlar.
“EN VAHŞİ YÖNTEMLERLE İNSANLAR ÖLDÜRÜLDÜ”
İşaretlenmiş Alevi evleri basılıyor, kadınlara tecavüz ediliyor, mallar yağmalanıyor ve en vahşi yöntemlerle insanlar öldürülüyor. Bu anlamda Maraş Katliamı tarihin gördüğü en vahşi katliamlardan biridir. Düşünün ki, 85 yaşında tek gözü görmeyen Cennet Çimen’i yakalayan caniler grubu, diğer gözünü tornavidayla oyduğu kadını, baş aşağı bir çukura atarak öldürüyor. 11 yaşında Ali Traş’ın kolları ve bacaklarını kestikten sonra kazanda kaynatarak öldürüyor. Bu anlamda Maraş bir Kerbela’dır. Maraş Katliamı’nı gerçekleştirenler ise bugünün Yezit ve taraftarlarıdır. Maraş Katliamı, Türkiye’de rejim karakterini bütün yönleriyle ortaya koyan en tipik, en önemli olaylardan biridir. Rejimin Alevi nefretini, Kürt düşmanlığını, Solun yükselişine karşı endişesini; emekten, özgürlükten, demokrasiden ve eşitlikten korkusunu en çıplak bir şekilde gördüğümüz olaylardan biridir. Bundan dolayı bugüne kadar aydınlatılamamış, hatta katiller zaman içerisinde salıverilerek mükâfatlandırılmıştır.
“MARAŞ KATLİAMI’NIN AMAÇLARINDAN BİRİ DE ALEVİ NÜFUSUNU MARAŞ’TA AZALTMAKTI”
Nitekim, bilindiği üzere, saldırganlar kitleler halinde şehri işgal edip, Alevileri öldürürken devlet otoritesi kılını bile kıpırdatmamıştır. Maraş Katliamı’nın amaçlarından birinin Alevi nüfusu Maraş’ta azaltmak (adeta Alevisizleştirmek) olduğu bugünden geriye dönüp bakıldığında net bir şekilde anlaşılmaktadır. 1978’de Maraş’ta nüfusun yaklaşık yarısını oluşturan Aleviler, bugün şehir merkezinin yüzde 1’ini ancak oluşturmamaktadır. Bunun sistemli bir iskân, demografik mühendislik politikası olduğu, yeni inşa edilen mülteci kampıyla daha bir görünür olmuştur.
Aşağı Terolar köyünün mera alanına hukuksuz bir şekilde inşa edilen mülteci kampına 27 bin civarı IŞİD ve benzeri selefi grupların sempatizanlarının yerleştirilmesi hem Alevi nüfusun azaltılması hem de gelecekte ekilmek istenen yeni çatışma tohumlarına işaret ediyor.
“MARAŞ KATLİAMI DAVASININ YENİDEN AÇILMASI VE YENİDEN YARGILANMALARIN YAPILMASI GEREKMEKTEDİR”
Bizler burada 43. yılında Maraş Katliamı’nı anarken, farklılıkların özgürce birlikte yaşadığı demokratik bir Türkiye idealini dile getiriyoruz. Bir daha Maraş benzeri katliamlar yaşanmasın istiyoruz. Bunun için yakın tarihimizin diğer karanlık sayfaları gibi Maraş Katliamı’yla yüzleşilmesini, hakikatlerin açığa çıkarılmasını istiyoruz. Gerçeklerle yüzleşilmediği, sorumluları açığa çıkarılıp yargılanmadığı sürece Maraş kanamaya devam edecektir. Bunun için Maraş Katliamı davasının yeniden açılması ve yeniden yargılanmaların yapılması gerekmektedir.
Maraş’ta yürekleri kanatan katliamların ardından acıların hatırlanıp dinmesi için bugüne kadar tüm gelişmiş demokrasilerde uygulanan iki temel yöntem vardır; birisi onarıcı adaleti tesis etmektir, bir diğeri ise tarihsel yüzleşmelerdir. Acıları hatırlamanın amacı; acıları yarıştırmak veya yeniden öfkeyi, nefreti uyandırmak değildir. Maraş Katliamı’na dair gizlenen gerçeklerin açığa çıkarılması için devlet arşivlerinin, dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in arşivinde bulunan bir belgede katliamda rolü olduğu söylenen Milli İstihbarat Teşkilatı arşivinin açılmasını talep ediyoruz.
“MARAŞ KATLİAMI’NDA YİTİRDİĞİMİZ CANLARI ANMAKTAN VAZGEÇMEYECEĞİZ”
Her yıl yitirilen canları anmak için Maraş’a gittiğimizde polis engeliyle, polis saldırısıyla karşılaşmak istemiyoruz. Katliamlara seyirci kalanların mağdurları anmaya gelenlere saldırması Alevilere dönük ayrımcılığın açık ifadelerinden biridir. Bundan vazgeçin. Zira biz Maraş Katliamı’nda yitirdiğimiz canları anmaktan vazgeçmeyeceğiz.
25 Aralık Cumartesi günü Yörükselim Mahallesi’ndeki Erenler Cemevinde yapacağımız anmaya tüm canlarımızı davet ediyoruz. Maraş Katliamı’nı unutmayacağız, unutturmayacağız.”
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.