PİRHA-CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Devlet Bahçeli’nin bugünkü grup toplantısında gazetecileri tehdit etmesine yanıt vererek, “Bugünden itibaren herhangi bir gazetecinin kılına zarar gelirse bunun sorumlusu Milliyetçi Hareket Partidir!” dedi.
CHP lideri Özgür Özel, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu.
Çeşitli konulara değinen Özel, Bahçeli’nin gazetecileri bazı basın yayın organlarını tehdit etmesine tepki gösterdi.
Özel, “Bahçeli bir televizyon kanalını, gazetecileri not edecekmiş. Burunlarından getirecekmiş. Bir ülkede yönetim şekli Cumhuriyet ise sen yasama kadar önemli olan şu anda vatandaşın hakkını savunmakla mükellef sorumlu olan basını tehdit edemezsin. Önlerinde arkalarında biz varız. Bir gazetecinin saçının teline zarar gelirse milletimiz bilsin ki sorumlusu Milliyetçi Halk Partisi’dir” dedi.
“BU İKTİDAR BİR ÖĞRETMENİN MAAŞINDAN 75 BİN LİRA ÇALDI”
Özel’in açıklamalarının satır başları şöyle:
“Geçtiğimiz pazar günü Öğretmenler Günü’ydü. Hep birlikte Anıtkabir’de, Başöğretmen’in huzurundaydık. Ardından öğretmenlerimizi genel merkezimizde ağırladık. Öğretmenlerin, emekli öğretmenlerin, atanmayan öğretmenlerin ve eğitim sistemindeki sorunları konuştuk. Bu memleketi 68 bin atanmamış öğretmeni kabul edilemez bulup, madem öyle niye okuttunuz diyenlerin, şu anda 1 milyonun üzerindeki öğretmenin hayalleriyle oynadıklarını, atamadıklarını ve daha kötüsü diplomalarını ellerinden almaya kalktıklarını, kurdukları Milli Eğitim Akademisi ile orada eğitim aldıktan sonra ancak yılda 20-25 bin atama olabileceğini, yani hiç yeni öğretmen mezun olmasa bu hesapla 68 yıl sonra ancak öğretmenlerin tamamını atayacaklarını söyleyen bir iktidarla karşı karşıyayız. Bu iktidar geldiğinde en düşük öğretmen maaşı 23 çeyrek altın satın alabilirken, bugün 8 çeyrek altın alabiliyor. Yani bu iktidar, bir öğretmenin maaşından 15 çeyrek altın, bugünkü parayla 75 bin lira çalmış.
Bütçe görüşülüyor, Meclis’in bütçesi de geçti komisyondan. Ve ayın 9’undan itibaren Meclis, bütün Türkiye’nin gözü üzerinde olacak şekilde Genel Kurul’da bütçe görüşmelerini yapacak. İlk gelecek bütçe, Meclis’in kendi bütçesi. Sayın Numan Kurtulmuş, gelip Meclis’in bütçesini savunacak. Sayın Kurtulmuş’un, verdiği bir sözü tutarak tarihe geçmesini bekliyoruz. Çok kişi bilmez, bu Meclis’te emek sömürülerinin en büyüğü yaşanıyor. Aynı işi 4 farklı statüdeki kişi yapıyor, 4 farklı maaş alıyor. Ama en kötüsü de Meclis’te çalışan danışman arkadaşlarımız kıdem tazminatı alamıyorlar, ihbar tazminatı alamıyorlar.
“EMEKÇİ ARKADAŞLARIMIZ İÇİN MECLİS BAŞKANI’NIN BİR ADIM ATMASINI BEKLİYORUZ”
Bir danışman arkadaşımız, bugün seni işten çıkardım dendiği anda işten çıkmış oluyor. Ve ödenecek taksidi, borcu, kredi kartı, kirası varken, ortada kalıyor. Ve onun yeniden bir iş bulması çok zor bir iş. Ve hiç olmazsa, 2 ay olsun, bu süreçten yararlanma imkanı da yok. Ve 10 yıl, 20 yıl çalışsın Meclis’te, ayrılırken kıdem tazminatı yok. Her Meclis Başkanı, geldikten sonra emekçi sendikaları gidip konuşuyor, ‘Ben bunun böyle olduğunu bilmiyordum’ diyorlar, hak veriyorlar, ‘çözelim’ diyorlar. Meclis başkanları değişiyor, ritüel değişmiyor. Numan Bey’in bu konuda verilmiş sözü var. Hiçbir parti grubunun da itiraz edeceğini düşünmüyoruz. Meclis’teki danışman arkadaşlarımız ve eşitsizliğe uğrayan tüm emekçi arkadaşlarımız için hep birlikte bu sorunu çözmek için Meclis Başkanı’nın bir adım atmasını bekliyoruz.
Yerinde dönüşüm için 750 bin lirası hibe 750 bin lira kredi desteği vardı. Bugünkü fiyatlarla ev yapmak mümkün değil. CHP olarak bu evlerin ücretsiz yapılmasını savunuyorduk. Keşke 2 milyonu hibe, 1 milyonu kredi olsa çok daha iyi olur.
“9-10 YILDA TÜM DEPREMZEDELERİN EVE GEÇMESİ HESAPLANIYOR”
Ekonomi heyetimiz, Türkiye’yi karış karış dolaşıyor. Ekonomi kurmaylarımız, güçlü bir ekip, milletvekilleri, PM üyelerimiz, Genel Başkan Yardımcılarımız ve danışman kadrolarıyla çok güçlü bir ekip geziyorlar. Sayın Yalçın Karatepe ve Volkan Demir başkanlığındaki ekonomi takımımız bu hafta Gaziantep, Malatya, Kahramanmaraş ve Samsun’daydı. Özellikle deprem bölgesindeki üç ilde yaptıkları çalışma sonrasında bize ulaştırdıkları rapora göre; ilk yapılması gereken mücbir sebep uygulamasının yeniden uzatılması. Burada evinden yarım ekmek yapıp getiren, çayı ayağının dibinde demleyen, halen daha konteynerde kalan esnafa vergi vereceksin, beyanname düzenleyeceksin diyorlar. Bu doğru değil. Halen daha siftahsız kapatılan dükkanlar varken, bu mücbir sebebin her sefer tartışma konusu olup 3 ay uzatılması yerine, 3 yıllığına uzatılması bütün esnaf ve esnaf örgütlerinin talebidir. Bunu böyle bekliyoruz. Rezerv alan sorunu bütün deprem bölgesinde sürüyor. Az hasarlı yapıları onarıp içine geçebilirsin dediler. Kredi çekildi, borç alındı; şimdi, biz orayı rezerv alan ilan ettik, senin evini yıkacağız diyorlar. Bu sorunların ortadan kaldırılması gerekiyor. Sayın Erdoğan ‘Bir yılda 650 bin konut yapacağım’ dedi. Sırf vatandaşı kandırıp seçimi kazanmak için ısrarla söylediler. Sonuç, şu ana kadar 130 bin konut teslim edildi. 9-10 yılda tüm depremzedelerin eve geçmesi hesaplanıyor. Bu kabul edilebilir değil. 2 yıl sonra 5 depremzeden 4’ü çadırda kalıyor. Deprem bölgesinde herkes mağdur, en çok da Hatay mağdur.
ÇAYIRHAN’DAKİ MADENCİLERİN DİRENİŞİNİ DESTEKLİYORUM”
Madenciler haklarını arıyor, o mücadele çok önemli. 1987’de devlet hem santrali hem madeni açtı orada. 4 Aralık’ta yeniden özelleştirecekler. 17 şirket kıyasıya yarışacak ama kimin tarafından alınacağı herkes tarafından biliniyor. Utanmasalar kırmızı kurdele takacaklar. Mesele şu, biz 2020 yılında altın yumurtlayan tavuğu kesmişiz, Tayyip Bey diyor ki bir daha keselim. Bırakın devlet, millet, işçi kazansın. Nallıhan’a dayanışmaya giden herkesi tebrik ediyorum. Sonuna kadar bu mücadeleyi destekliyorum.
İLİÇ FACİASI
AK Parti’nin Türkiye’ye getirdiği saray rejiminin İliç’te nasıl 9 işçimizi katlettiğini hep beraber görmüştük. Kâr hırsı, oradaki 9 kardeşimizi yuttu gitti. Faciaya kapasite artışının büyük etkisi olduğu söyleniyordu. Ve Ankara’daki üniversitelerden oluşturulan heyet, buraya kapasite artışı verenler bu işte suçludur dedi. Birkaç gün sonra ortaya çıktı ki; o kapasite artışının altında imzası olanlardan bir tanesi, ÇED uygun raporunu veren Murat Kurum. O Kurum, şu an bakanlığın başında. Mahkeme ne yaptı biliyor musunuz? Bilirkişi, ÇED olumlu raporu verenler sorumludur dedi ya, mahkeme dahiyane bir fikirler şöyle dedi; sorumlular ama sorumluluk oranlarını belirtmemişler, biz bu oranları isteyelim dediler. Ama bu oranları, başka bir bilirkişiden talep ettiler. O bilirkişi de baktı ve dedi ki; kapasite artış onayının bu olayda bir sorumluluğu yok. Yani birinci bilirkişinin raporunda Murat Kurum’un sorumlu olduğu ortaya çıkınca, ikinci bilirkişi hiçbiri sorumlu değil dedi. Kendi kendine oldu, sanki dolu yağdı, şimşek çaktı, yıldırım düştü de ölmüşler gibi burada sorumluluk yok dedi ve Murat Kurum’u kurtardı. Burada, ikinci raporu hazırlayanlar, ikinci raporu talep edenlere şu kadarını söylüyorum; o 9 işçinin iki eli öbür dünyada yakanızdadır, CHP’nin de iki eli bu dünyada yakanızdadır.
“BİR YANDAN FİLİSTİN’E AĞLIYORSUNUZ, BİR YANDAN İSRAİL İLE TİCARET YAPIYORSUNUZ”
Bu kürsüden defalarca Filistin’e sahip çıkarken, oradaki insanlık dramını, soykırımı, katliamı kınarken hep şunu söyledik; siz bir yandan Filistin’e ağlıyorsunuz ama bir yandan da İsrail ile ticaret yapıyorsunuz. Ve dedik ki; İsrail ile ticareti kesin. Önce yapmıyoruz dediler. Mart ayında kanıtlarıyla ispatlandı, nisan ayında bir yazı yazdılar İsrail ile ticareti bitirdik dediler. Eylül ayında burada anlattım… Gemide giderken belge değiştirerek, Yunanistan’a gitmiş oradan İsrail’e gidiyormuş gibi yaparak, hiç utanmadan Filistin’e gidiyor gibi belge düzenleyip İsrail ile ticareti devam ettirdiler. Ve bu konuda hiç utanmadan, sıkılmadan da çıkıp İsrail ile ticaret bir yalandır dediler. Saygın bir kuruluş, Türkiye’nin İsrail ile ticaretinin sürdüğüne yönelik tartışmaları topluma sormuş. Toplumun yüzde 80’i İsrail ile ticaretin devam ettiğine inanıyor. Tayyip Bey’e inananlar yüzde 20, inanmayanlar yüzde 80. AKP seçmeninde inananlar yüzde 40, inanmayanlar yüzde 60. İkinci soru; Türkiye İsrail ile ticarete devam etmeli midir? Etmelidir diyen yüzde 18, etmemeli diyen yüzde 82. Tayyip Bey, bu bağımsız bir araştırma şirketi sormuş. Gördüm, dikkatimi çekti. Şimdi size söylüyorum; en güvendiğiniz 3 şirkete yaptırın anketi, millet size mi inanıyor yoksa bize mi? Bir görelim. En güvendiğin 3 şirkete yaptır. Çıkar göster. Buradan bütün anket şirketlerine sesleniyorum; bu iki soruyu sorun millete. Bakalım millet bu ikiyüzlülüğe inanıyor mu?
“KIRMIZI ÇİZGİMİZ VAR!”
Sayın Bahçeli geçen ay bir açıklama yaptı. O açıklamasının arkasında durduğunu defalarca söyledi, bugün de söyledi. Bizimle ilgili söyledikleri konusunda da konuşmamın sonunda bir şeyler söyleyeceğim. Ama ben geçen hafta şöyle bir şey yaptım. Bahçeli’nin söyledikleri var, bizim de bir hattımız var. Şehit gelmeyecekse, annelerin gözyaşı dinecekse, Meclis odaklı, samimi, şeffaf, toplumsal mutabakata dayalı bir iş olacaksa, bütün partiler içinde olacaksa biz de oluruz. Ama bir kırmızı çizgimiz var; o da şehit ailelerinin ve gazilerin gözünün içine bakarız, onlar olur diyorsa olur deriz, olmaz derse olmaz deriz. Onların rızası olmayan hiçbir iş yapmayız.
Daha önce gölge Milli Savunma Bakanımız Yankı Bağcıoğlu, 34 şehit ailesi ve gazi derneğine gitti. Geçen hafta da ikisi dernek biri vakıf, polislerin, terörle mücadele edenlerin ve gazilerin derneğine ve vakfına gittik. Devletten katı alan, ödenek alan 3 dernek… 3 derneği ziyaret ettim, canlı yayında basın toplantısı yaptım, başkanları yanımdaydı. Dedikleri şu; Meclis’te şeffaf, hesap verebilir, toplumsal mutabakata dayalı deyip, şehit aileleri de bu sürecin içinde olursa diyorsunuz, biz CHP’ye teşekkür ediyoruz, bu süreçte tek güvencemiz sizsiniz dediler. Ve dedi ki başkan; biz huzur gelsin isteriz ama süreç siyasi bekaya malzeme edilirse haklarımızı helal etmeyiz. Ben de kendilerine söyledim, buradan bir kez daha söylüyorum… Biz, şehit ailelerinin ve gazilerin gözünün içine bakamayacağımız, onların evet demediği hiçbir şeye evet demeyeceğiz. Onlarla birlikte, bu meselenin gündemden çıkması için, terörün bitmesi için, annelerin ağlamaması için, herkesin yüzünün gülmesi için üzerimize düşeni yapmaya hazırız. Bizim çizgimiz budur. Bunun dışında hiçbir yerde yokuz.
“AKIN GÜRLEK BU SARAY’IN CELLADIDIR!”
Ahmet Özer tutuklandığı gün Adalet Bakanlığı’na yazı yazdık. Normalde milletvekilleri istediği zaman tutuklu biriyle görüşür, terör suçundan tutukluysa Bakanlık izni gerekir. Adalet Bakanı’nı bizzat aradım. ‘Bu hafta sonunu geçelim, pazartesiyi görelim’ dedi. Bir aydır o pazartesi gelmedi. Haftalardır telefonlarımıza çıkmıyor. Ağızlarındaki bakla ‘Bakan yardımcımız Akın Gürlek’e çok ağır konuşuyorsunuz.’
Sen bizi Ahmet Özer’le görüştürmeyerek benim muhalefetimi terbiye edeceksiniz öyle mi? Senin de, sana o emri verenlerin de alnını karışlarım da sana minnet eylemem. Akın Gürlek bu Saray’ın celladıdır. Seyyar giyotinidir.
KREŞ AÇMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
Maksat halkın kreş memnuniyetinin önüne geçmek. Kreş belediyede bin 200 TL. Özelde 20 bin. Bu kreşi kapatmak her babayiğidin harcı değil. Millet ayağa kalktı. Hemen düzeltme yayınladılar. Açıklamaları yazıda “kreş geçmemektedir” oldu. Kreş açmaya devam edeceğiz. Onlar geçim zorluğu çeken ailelerin kreşi. Kreşleri hızla artıracağız. Kimseyi bir başına bırakmayacağız.
ASGARİ ÜCRETİ
Türkiye’de işçilerin yüzde 57’si asgari ücret alıyor. Yurtdışında işçi kıdem aldıkça asgari ücretten koparak yukarı çıkıyor. Bu iktidar asgari ücreti nasıl artıracağına çalışacağına, İnsanlara nasıl algı yapabilirim ona çalışıyor. ‘Hedeflenen enflasyona göre zam yapmalıyız’ diyorlar. Verildiği güne göre 9 bine düşmüş asgari ücrete “Yüzde 22 enflasyon hedefliyorduk ona göre yapalım” diyorlar.
Asgari ücret talebimiz 30 binin altında biz yokuz. İlk 6 ay için 30 bin, ikinci 6 ay için enflasyon zammı öneriyoruz.
BAHÇELİ’NİN GAZETECİLERİ TEHDİT ETMESİNE İLİŞKİN TEPKİ
Bahçeli, iktidara gelen tepkileri üzerine seçmeye çalışıyor haftalardır. CHP samimi olarak durduğu yerde duruyor. Bahçeli dünya kadar söz söyledi. Bilhassa Halk TV başta olmak üzere tehdit etti. Bir televizyon kanalını, gazetecileri not edecekmiş. Burunlarından getirecekmiş. Bir ülkede yönetim şekli Cumhuriyet ise sen yasama kadar önemli olan şu anda vatandaşın hakkını savunmakla mükellef sorumlu olan basını tehdit edemezsin. Önlerinde arkalarında biz varız.
Bir gazetecinin saçının teline zarar gelirse milletimiz bilsin ki sorumlusu Milliyetçi Halk Partisi’dir.”
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.