PİRHA-Dersimli sanatçı Ozan Serdar, çocuk yaşta başladığı müzik yolculuğunu sürgün yıllarında büyüttü. Şimdi, yıllar sonra döndüğü topraklarda, geçmişin sesiyle geleceği anlatıyor.
1955 yılında Dersim’in Gahmut (Tüllük) köyünde doğan Ozan Serdar, çocuk yaşta kendi kendine bağlama çalarak başladığı müzikle, o günden bu yana kendi dilinde, halkının hikâyelerini anlatıyor. Aileden gelen ozanlık geleneğini sürdüren Ozan Serdar, “Dedemin sesini hiç duymadım ama onun makamları bize anlatılarla geçti” diyor.
Gençlik yıllarında Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde okurken yaşadığı baskılar nedeniyle eğitimini yarıda bırakmak zorunda kalan Ozan Serdar, 1980’de Almanya’ya gitti. Orada yıllarca sürgün yaşadı; ama müzik hep onunla kaldı.
Ozan Serdar, “Bağlama çalmayı çocukluğumda öğrendim. O zaman da Kîrmançki söylüyordum. Çünkü bu dil kalpten çıkardı, insanların yüreğine dokunurdu” diyerek müzik yolcuğunun toprağından ve insanından ayrılmadığına dikkat çekiyor.
“DERSİM’İN ŞARKILARI, ACININ DİLİYLE SÖYLENİR”
Ozan Serdar’ın müziği, coğrafyasından bağımsız düşünülemiyor. Ona göre Dersim’in müziği, hafızanın bir taşıyıcısı:
“Dersim’in şarkıları ve kılamları özgündür. Dersim’in şarkılarında pek hareketli parçalar yoktur. Benim çocukluğumda da yoktu. Genelde ağıttır. Aşk da ağıt gibidir bizde. Çünkü bu topraklarda sevinç bile ağırdır.”
35 yıl boyunca yaşadığı Almanya’da müziğe profesyonel olarak devam eden Ozan Serdar, yavaş yavaş hareketli tarza geçse de ağırlığını kaybetmeden, kimliğini unutmadan ilerlediğini söylüyor:
“Kîrmançki müzik, insanlara kim olduklarını hatırlattı. Şarkılarla kendilerini tanıdılar. Bu topraklar evlat acısı, 38’i gördü. Ben bu acıların üzerini örtmedim, tam tersine şarkılarımla açtım.”
“DÖNDÜĞÜMDE HER ŞEY TANIDIK AMA HİÇBİR ŞEY AYNI DEĞİLDİ”
Serdar, 35 yılın ardından yeniden Dersim’e dönebildi. Geri dönüş, onun için yalnızca fiziksel bir yolculuk değil, duygusal bir yüzleşmeydi.
Dersim’deki değişime de işaret eden Ozan Serdar, “Gelip ayak bastığımda şok oldum. Bıraktığım Dersim başka bir yerdi. Ama ben bu toprağın hasretiyle yaşadım. Bazen güler yüzlü görünürüm ama içimde hep bir hüzün taşırım” ifadelerine yer verdi.
Ozan Serdar için müzik sadece bir sanat değil; aynı zamanda tanıklık, hafıza ve direnç biçimi:
“Ben bu halkın ne yaşadığını biliyorum. O yüzden söylüyorum. Unutmasınlar, kendilerini tanısınlar diye…”
Cihan BERK-Nuray ATMACA/DERSİM
Yoruma kapalı.