Alevi Haber Ajansi

Reklam

Ortaca olayları, devrimcilerin müdahalesiyle sonlandırıldı/3-VİDEO

PİRHA – Muğla’nın Ortaca ilçesinde 5 Haziran 1966 yılında yaşanan olayları durdurmak için Ortaca’ya giden devrimci öğrencilerin arabuluculuk yapmasıyla ‘Ortaca Barış Belgesi’ imzalandı. Hem Alevi hem de Sünnilerle görüşen devrimci öğrencilerden İTÜ Talebe Birliği Başkanı Baykan Kalaba, bir röportajında, “Olay henüz, kıvılcım aşamasında, çok büyümeden önlendi. Dostluk ve barış yeniden sağlandı” diyor. 

Muğla’nın Ortaca ilçesinde 5 Haziran 1966 yılında bazı Sünni ve Alevi yurttaşlar arasında çıkan toprak kavgasıyla başlayan olayların bir katliama dönüşmeden nasıl sona erdirildiğini ‘Ortaca Olayları Dosya 3’te okuyacaksınız.

Bu bölümde, Alevi Sünni çatışmasının nasıl yaratılmak istendiği ve devrimcilerin olası bir katliamı nasıl durdurduklarına işaret ediliyor.

Reklam

İşte tanıkların anlatımıyla Ortaca olayları ve olayların sona erdirilmesi…

“VALİNİN YAPTIĞI TOPLANTILAR HİÇ İŞE YARAMADI”

O dönem Mergenli Köyü’nde okul müdürü olan Bahri Ersoy, “Muğla Valisi Hasan Basa köye gelip bir toplantı yaptı. Ben okul müdürü olduğumu söyleyip söz istedim. Bana okulda neden beklediğimi sordu. Kendisine 222 Sayılı Kanun gereği okulu beklediğimi söyledim ve konuşmama şöyle devam ettim: ‘Ben Fevziye Köyü’nde doğdum ve bir Aleviyim. Bu olayda kabahatli olan Alevi değil, Sünni hiç değil! Asıl suçlu vali olarak, hükümet olarak sizsiniz! Alevi ya da Sünni vatandaş anlaşmazlık yaşadığında, birbirlerinden şikayetçi olarak size geldiği zaman onları dinlemediniz ve kulak ardı ettiniz. İnsanlar da bu kez kendi sorunlarını kendileri çözmeye kalktı ve anarşi doğdu. Olay bu kadar basit’ dedim” diye belirtti.

Daha sonra Vali Hasan Basa’nın bir Cuma günü Cengiz Topel İlkokulu’nda toplantı düzenleyeceğini duyduğunu ve o toplantıya katıldığını sözlerine ekleyen Ersoy, “Bir ara söz istedim, beni hatırladı ve ‘söz hakkın yoktur’ dedi. İstanbul’dan gelen gazeteci Murat Sertoğlu Hasan Basa’ya ‘Vali Bey, Bahri Hoca ile daha önce nasıl karşılaştınız ne oldu’ gibi sorular sordu. Vali sert bir şekilde ‘mülakat yok’ dedi ve polisler beni toplantıdan dışarı çıkarttılar. Bana göre valinin yaptığı toplantılar hiçbir işe yaramadı.” dedi.

“SÜNNİLER BİR ALEVİ HEMŞİREYE SAHİP ÇIKTILAR” 

İşin bir Alevi ve Sünni çatışması olmadığının altını çizen Ali Altın da “Öyle olsaydı barış bu kadar erken sağlanmazdı. Ben olaylar sırasında asla bir Ortacalı’dan korkmadım. Dışarıdan gelebilecek yabancılardan çekindim. Olayların olduğu gün oğlum Süleyman Altın, öğretmeni Ahmet Ağartan’ın Ortaca merkezindeki evindeydi. Ben çekinmeden onu almaya gittim. Ertesi gün Ahmet Ateş’in arabasıyla Fevziye Köyü’ne gidip akrabalarımızla görüştük. Ahmet Ateş arabasıyla döndü, ben kaldım. O gün akrabalarım, Ortaca’ya yaya gitmememi söylediler. Ancak ben, yürüyerek Güzelyurt, Akıncı Köyü içinden Ortaca’ya dönmeye karar verdim ve ‘korkunun ecele faydası yoktur’ deyip yola çıktım. Birkaç cahil insanın mezhep çatışmasına dönüştürmek istediği olaya karşı direnmeliydim. Güzelyurt Köyü’ne geldim. Bu köyde Günlükbaşı Alevileri’nden ebe olarak görev yapan Sevim Hanım vardı. Onun durumunu öğrenmek için yanına uğradığımda şaşırdım, çünkü Sünni Güzelyurt köylüleri, Alevi olan hemşirelerini korumak için nöbet tutuyorlardı. Buna çok sevindim ve hem Sevim Hanım ile hem de Güzelyurtlu köylülerle gayet samimi sohbetler edip ayrıldım. Buradaki Sünnilerin bir Alevi hemşireye sahip çıkmaları olayların mezhep çatışmasından ne kadar uzakta olduğunu gösteriyordu. Çıkan hadiseler sonrasında Sünnilerle Alevilerin arasını açmak isteyenler oldu” diye konuştu.

“DEVRİMCİLER ARABULUCULUK YAPTI”

Daha sonra Ortaca’ya İstanbul Teknik Üniversitesi Talebe Birliği Başkanı Baykan Kalaba ve arkadaşlarının geldiğini ifade eden Altın, “Bunlar 68 kuşağının temellerini oluşturan çocuklardı. Onlar her iki grubun insanlarıyla görüşüp arabuluculuk yaptılar ve barış sağlandı” diye belirtti.

21 Haziran 1966 tarihli Devrim Gazetesi’nin sürmanşetine “Ortaca’ya giden Teknik Üniversite Talebe Temsilcileri olaylarla ilgili temaslar yaptı, bugün bir barış toplantısı daha yapılacak” başlığı atıldığını söyleyen Altın, “Bu başlığın altında özetle şunlar yazmaktadır: ‘Bir süre önce İstanbul Teknik Üniversitesi’nden bir heyetin Ortaca’ya gideceği haberini bildirmiştik. Olayları yerinde tetkik etmek üzere İTÜ’den bir heyet önceki gün Ortaca Bucağına gitmiştir. Teknik Üniversite Talebe Birliği Başkanı Baykan Kalaba, Üniversite Elektrik Bölümü Başkanı Hasan Yalçın, Haydar Gürbüz ve Osman Saffet Arolat isimli talebelerden kurulu heyet, önceki gün Ortaca’ya gelerek her iki tarafla da temaslarda bulunmuştur” dedi.

“BARIŞ İMZALANDI”

Ortaca’ya gelen devrimci öğrencilerden Osman Saffet Arolat, Ege Yolcu Dergisi’nde geldikleri zamanı şöyle anlatmış:

“O dönemde biz üniversite öğrencileri ülkemizdeki olaylar karşısında büyük duyarlılık içindeydik. İstanbul Teknik Üniversitesi Öğrenci Birliği bu duyarlılığı yoğun hisseden gençlerin yönetimde olduğu bir kuruluştu. Ben ise gazeteci olarak onların bildirilerini yazan, katıldıkları olayların röportajlarını kaleme alan kişiydim. İTÜTB kantin gelirleri nedeniyle sahip olduğu imkanı, olayları yerinde inceleme ve kendi yayın organı Oturum Yayınları’nda öğrencilere ve kamuya duyurma olanağı sağlıyordu. Bir dönem bir aylık bir gezi ile Harran’da sosyal yapı araştırması yapmış ve onu benim ve Güney Dal’ın imzasıyla ‘Oy Cehennem İlleri’ başlıklı röportajla Akşam Gazetesi’nde yayınlamıştık. 1966 yılında Ortaca’daki çatışmayı öğrendiğimizde de İstanbul’dan 13 saatlik bir otomobil yolculuğuyla o güne kadar hiç bilmediğimiz ve gittiğimizde ‘Yeşil bir cennetle karşılaştığımız’ Ortaca’ya ulaştık. Benim dışımdakiler İTÜTB Başkanı Baykan Kalaba, daha sonra İTÜTB başkanlığı yapacak rahmetli Hasan Yalçın ve sonradan Alevi olduğunu öğrendiğim İTÜ öğrencisi Haydar Gürbüz’dü. Bir kovboy kasabası alanı gibi gördüğüm, Ortaca meydanında önce kahveden alıp koyduğumuz masaya oturduk. Yarım saat kadar Ortacalılar bizi etraftan izlediler. Yarım saat sonra ilk gelenleri sonra başkaları izledi. Olayları Alevilerden de Sünnilerden de dinledik. Bir jeeple çevre gezisi yapıp olayların geçtiği yerleri gördük. Cengiz Topel Okulu’nda iki tarafın katıldığı toplantı yaptık. Ülkede hakim olması gerekenin ‘Dostluk içerisinde Alevisi Sünnisi ile bir arada yaşamak olduğunu, bizim bu dostluğu yeniden pekiştirmek için geldiğimizi’ anlattık. Toplantı sonunda ‘Ortaca Barış Belgesi’ni onlara imzalattık, sanırım biz de taraf olarak imzaladık. Bu toplantı sonrası çıkıp açık alanda çay içtiğimiz sırada bölge jandarma komutanı albay geldi, bize teşekkür ederken, ‘Sizin için komünist öğrenciler geldi’ demişlerdi. Ama siz ülkesini seven gençlermişsiniz. Çok önemli bir iş başardınız teşekkür ederim’ dedi.

Ben, dönüşte Akşam Gazetesinde ‘Ortaca’da Barış Toplantısı’ röportajımda yayınladım.”

“NEDEN ALEVİ-SÜNNİ BİRBİRİNE DÜŞSÜN”

Ortaca’ya gidenler arasında bulunan İTÜ Talebe Birliği Başkanı Baykan Kalaba Ege Yolcu Dergisi’nde tarafları nasıl barıştırdıklarını anlatmış. Ege Yolcu Dergisi’nin Kalaba ile yaptığı röportaj şöyle:

“İstanbul’daki gazetelerden Ortaca’da bir mezhep çatışmasının çıktığını okuduk. 4 arkadaş Ortaca’ya gittik. Olayların taraflarıyla görüşünce işin özünde mezhep kavgası olmadığını bir arazi çatışması olduğunu öğrendik. Bir arkadaş bize jeep tahsis etti (Mehmet Aysel) ve onun eşliğinde Fevziye Köyü’ne, oradan da söz konusu arazinin bulunduğu bölgeye gidip olay yerinde incelemeler yaptık. Arazi sahibinin (Nazmi Yavuz) zarar verilen traktörünü gördük. O gün köyde kaldık. Daha sonra bütün köylülere haber yollayıp ertesi gün için Ortaca’daki bir okulda (Cengiz Topel İlkokulu) toplantı düzenledik.” Toplantıda yaptığım konuşmada şunları söyledim; ‘Sevgili Ortacalılar, bizler buraya sizden ne oy istemeye geldik ne de kişisel bir çıkarımız var. Bizim bir tek düşmanımız var o da emperyalizm ve dış güçler. Biz, ülkemizin bağımsızlığını tehdit eden, bölüp parçalamak isteyenlere karşı bu savaşı Alevisiyle, Sünnisiyle, Kürt’üyle yani sizlerle birlikte vereceğiz. Bu nedenle neden Alevi-Sünni birbirine düşsün? Sizden beklentimiz, birlik ve beraberlik ile huzur içinde yaşamanızdır. Biz evlatlarınız olarak sizleri örnek almak durumundayız. Sizler ne kadar dost ve kardeşçe yaşarsanız bize güzel örnekler sergilemiş olursunuz ki; biz de yarınları dostça yaşamaya devam ederiz.’

Kendilerine bir barış metni hazırladık ve onu okuduk. Köyün ileri gelenleri bu metni imzaladılar. Toplantı sonunda herkes birbiriyle kucaklaştı ve öpüştü. Olay henüz, kıvılcım aşamasında, çok büyümeden önlendi. Dostluk ve barış yeniden sağlandı.

“TOPLANTIYA ÇOK SAYIDA KİŞİ KATILDI”

Cengiz Topel İlköğretim Okulu’nda tertiplediğimiz barış toplantısına Köyceğiz Kaymakam Vekili Muammer Bey, Nahiye Müdürü Kamil Korkmaz, Belediye Başkanı Hüseyin Yılmaz, Muhtar Mehmet Yıldırım, Ortaca İmamı Muhammet Kundakçı, Alevi ve Sünni vatandaşların ileri gelenleri ile köylüler katıldı. Her iki grubun ileri gelenleri tarafından Muğla Valisi Hasan Basa toplantıya davet edildi. Toplantı sonunda şu barış metni okunup taraflarca imza altına alındı.”

İmzalanan barış metni şöyle:

“Hepimizin atalarının sınırını kanlarıyla çizdikleri güzel yurdumuzun bu yeşil köşesinde, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra ve her zaman dostça, kardeşçe, el ele, omuz omuza, ulusun ve ülkenin yücelmesine çalışacağımıza, olmuş ufak olayları unutup, suçluların bulunmasını adliyeye bırakarak, tahrikçilere uymayacağımıza, onlara mani olacağımıza, Türk ulusu ve yöneticileri ve gençliği önünde söz veriyoruz.”

Rohat EMEKÇİ/İsmail SİVASLI

Ortaca Olayları Dosya 1

Ortaca Olayları Dosya 2

 

Reklam

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak