PİRHA- KESK’in Ankara’daki mitinginde bütçenin ekolojik yıkım, doğan talanı, savaş, güvenlikçi politika ve silahlanmaya aktarılmasına tepki gösteren on binlerce emekçi, ülkenin kaynaklarının yoksulluğun ve işsizliğin önlenmesi, adaletin, barışın ve demokrasinin tesis edilmesi için kullanılması çağrısında bulundu.
Anadolu Meydanı’na doğru yürüyüşe geçen sendika üyeleri, taleplerini taşıdıkları pankartlarla duyurmaya devam ediyor. “Yoksulluk sınır üzerinde maaş”, “Vergide adalet”, “Ulaşım, barınma, beslenme desteği”, “Ücretsiz bir öğün yemek”, “Yan ödemeleri emekliliğe yansıt” ve “İktidarların çıkarları için değil! Kadınlar, çocuklar, engelliler, yaşlılar ve tüm hak sahipleri için sosyal hizmet” pankartlarını taşıyan KESK üyeleri ,Türkiye’nin dört bir yanından “Geçinemiyoruz” demek için Ankara’ya geldi.
AKM önünden Tandoğan Meydanı’na yürüyüş başladı. Yürüyüş boyunca halkın geniş kesimlerini yoksullaştıran ekonomi yönetimine, TÜİK’in gerçeği yansıtmayan enflasyon açıklamalarına, yüksek enflasyon karşısında hâlâ ücretlerin baskılanmaya çalışılmasına, eğitim, sağlık gibi temel hizmetlere yeterince bütçe ayrılmamasına karşı mücadele çağrıları yapıldı. Savaşı derinleştiren politikalara itiraz eden KESK’liler, savaşa harcanacak bütçenin halkın temel gereksinimlerine harcanmasını talep etti.
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’nun, Ankara’da düzenlediği “Geçinemiyoruz” mitingine on binler katıldı. AKM önünden Tandoğan’a kadar yapılan yürüyüşün ardından meydanda yapılan mitingde halkın geniş kesimlerini yoksullaştıran ekonomi yönetimine, TÜİK’in gerçeği yansıtmayan enflasyon açıklamalarına, yüksek enflasyon karşısında hâlâ ücretlerin baskılanmaya çalışılmasına, eğitim, sağlık gibi temel hizmetlere yeterince bütçe ayrılmamasına karşı mücadele çağrıları yapıldı. KESK’liler taşıdıkları dövizlerle, attıkları sloganlarla kayyum atamalarına da tepki gösterdi.
KADINLAR TALEPLERİYLE ALANDA
Kadınlar da kendi talepleriyle miting alanındaydı. Yoksullaştırma politikalarından en çok kadınların ve LGBTİ+’ların etkilendiğini vurgulayan KESK’li kadınlar, merkezi bütçenin de toplumsal cinsiyet ayrımı körü olmaması gerektiğini ifade etti.
Son dönemde artan kadın cinayetlerine ve yoğunlaşan kadına yönelik şiddete değinen KESK’li kadınlar “Haklarımıza ve hayatlarımıza sahip çıkıyor, emeğimiz, bedenimiz ve kimliğimiz üzerindeki binlerce yıllık erkek egemen sömürü düzenine karşı mücadelede birleşiyoruz!” dedi.
KAYYIMLAR GÜNDEMDE
Mitingin gündemlerinden biri de kayyım atamaları oldu. KESK’liler taşıdıkları dövizlerle, attıkları sloganlarla kayyum atamalarına tepki gösterdi. Kayyımun halkın iradesinin gaspı olduğunu ifade etti.
Yoksulluğa Karşı Mücadelede Birleşiyoruz! şiarıyla, 50 binden fazla kamu emekçisi ve halkın katılımıyla düzenlenen mitingde ortak metni KESK Eş Genel Başkanı Ayfer Koçak ve Ahmet Karagöz okudu.
“ÇARKLAR; RANT, SOYGUN ÜZERİNDEN DÖNÜYOR”
Koçak ve Karagöz‘ün konuşmalarından başlıklar şöyle:
“Bundan tam 10 yıl önce yine burada, Ankara’da “Emek, Demokrasi, Barış ve Adalet” mitingimizde hep bir ağızdan “Bozuk Düzende Sağlam Çark Olmaz! Diye haykırmak istemiştik. Aradan 10 yıl geçti. Bozuk düzende sağlam çark olmayacağını her gün daha ağır bir biçimde yaşamaya devam ediyoruz. Çünkü bu bozuk düzenin çarkları yıllardır dönmeye devam ediyor. Çarklar; yıllardır ülkemizi emperyalist kapitalist sisteme, yabancı ve yerli tekellere daha fazla bağımlı hale getiren uluslararası sermayenin yağmasına yol açan neo-liberal politikalarla dönüyor. Bu ülkede çarklar; yıllardır borçlanmaya, ranta, betonlaşmaya dayalı bir ekonomik model üzerinden dönüyor. Çarklar, sadece sanayide, teknolojide, enerjide değil tarımda, hammaddede hemen her alanda dışarıya bağımlı hale getirilmesi ile dönüyor. Bu ülkede çarklar; yıllardır hepimizden, halktan alınan vergilerle, kaynaklarla kurulan; PETKİM’den TÜPRAŞ’a, SEKA’dan TEKEL’e, TEDAŞ’dan SÜMERBANK’a, yem fabrikalarından, limanlara, şeker fabrikalarından madenlere kadar tüm kamu işletmelerini, fabrikaları özelleştirme soygunu ile yok pahasına yabancı ve yerli sermayeye peşkeş çekilmesi ile dönüyor. Çarklar; Kadın emeğinin değersizleştirilmesi, bakım sorumluluğunun kadına yüklenmesi üzerinden dönüyor.
KAYYIM, KHK, İHRAÇLAR..
Bizim söylediklerimizi bir yana; 22 yıldır ülkeyi yönetenler bu bozuk düzenin çarklarının nasıl ve kimin için döndürdüklerini zaten açık açık itiraf ediyorlar. Döviz kuru ve enflasyon rekor üstüne rekor kırarken dönemin Maliye Bakanı çıkıp aynen şöyle demişti. “Bu sistemden dar gelirliler hariç üretici firmalar, ihracatçılar kâr ediyorlar. Çarklar dönüyor”. Doğru çarklar dönüyor. Ama nasıl dönüyor? Çarkların içinde kimler eziliyor ? Emek karşıtı, sermaye yanlısı bütçelerle, adaletsiz vergi sistemi, özelleştirme talanı ve kamunun tasfiye edilmesi ile düzenin çarkları biz emekçileri eziyor. TÜİK’in sahte rakamları ile düşük gösterilen enflasyonla, açlık sınırında ücretlerle, angarya çalışmayla, güvencesiz istihdamla çarklar bizi eziyor. Hak arama yollarımızı kapatan, insan hakları ihlallerini körükleyen güvenlikçi politikalarla, darbelerle, sıkıyönetimlerle, OHAL’lerle, kayyum darbeleri ile çarklar bizi eziyor.
Grev yasaklarıyla, sendikal hak ihlalleri ile torba yasalarla KHK’lerle, sorgusuz sualiz ihraçlar, açığa almalar, sürgünlerle çarklar bizi eziyor. Doğayı talan eden, yaşam alanlarımızı yok eden ranta dayalı betonlaşma ile çarpık kentleşme ile düzenin dişlileri bizi yok ediyor. Kadın yoksulluğunun, güvencesizliğinin eşitsizliklerin derinleştirilmesi ile bu çarklar bizi eziyor. Kısacası bu bozuk düzenin çarkları; yıllardır halkı, emekçileri, kadınları, yoksullaştırarak, bir avuç zengini daha zengin etmek için dönüyor.
SAVAŞ POLİTİKALARI
Bu iktidarın savaş ve rant politikalarının sonuçları; seçilmiş milletvekillerinin halen cezaevinde tutulması Belediye Başkanlarının, Eş Başkanlarının yerine kayyım atanması, halk iradesinin ayaklar altına alınmasıdır. Demokrasinin, hukukun, adaletin, sendikal hak ve özgürlüklerin kırıntılarının bile rafa kaldırıldığı, tek adam rejiminin ferman düzenidir. Siyasal iktidarın ırkçı, gerici bir anlayışla laikliği hedef alması, etnik ve inanç kimlikleri üzerinden toplumun ayrıştırılması ve kutuplaştırılmasıdır. Kontrolsüz iç ve dış göçün yarattığı göçmen ve sığınmacı sorunları üzerinden ırkçılığı yeniden üretilmesidir. Yaşanan sorunların sebebi savaştan kaçarak ülkemize sığınan yoksul halklar değil emperyalist güçlerin ve yerli işbirlikçilerinin savaş tamtamlarıdır.
“KAYYIM TOPLUMSAL BARIŞA DARBEDİR”
Demokrasinin varlığının temel koşulu halk iradesine saygı duymaktır. Bunun aksine her türlü karar ve müdahale halkın demokratik iradesinin gasp edilmesidir. Bir kez daha altını çiziyoruz. Kayyım; halk iradesine, emeğe, toplumsal barışa darbedir. Kayyım; yerel yönetim emekçilerini işinden, ekmeğinden eden, toplu sözleşmelerini iptal eden, sürgünü, sendikal ayrımcılığı, angarya çalıştırmayı rutin hale getiren emek düşmanlığının adıdır. Kayyım; yolsuzluktur, boşaltılan kasalar, Yandaşlara belediyelerde kadro açmak, ihale dağıtmak, halkın omuzlarına katmerli borçlar yüklemektir. Kayyım; rantçı belediyecilik anlayışı karşısında olanlara, eşit yurttaşlık temelinde, bir arada barış içinde yaşamak isteyen halklara yönelik bir gözdağıdır. Kayyım; halkla belediye arasına konulan beton duvarlardır.
“KÜRT SORUNUNUN DEMOKRATİK ÇÖZÜMÜ VE ALEVİLERE EŞİT YURTTAŞLIK”
Bizler eşit, özgür, laik ve demokratik bir ülkede barış içinde bir arada yaşamak istiyoruz. Bu nedenle saltanatlarını sürdürmek için acıdan ve gözyaşından, kutuplaştırmadan, çatışmadan beslenenlerin karşısında bir arada olmaya devam edeceğiz. Başta laiklik olmak üzere Cumhuriyetin bütün kazanımlarını, izlerini hafızalarımızdan silmeyi hedefleyen zihniyete karşı; “Laiklik” ve “Demokratik Cumhuriyet” mücadelemizi büyüterek sürdüreceğiz.
Kürt sorununun demokratik yol ve yöntemlerle çözülmesinden yanayız. Halklarımız barış özlemini ortak yaşam eşit yurttaşlık talebini açıkça ortaya koymuştur. Barış süreci yeniden örülmeli, başta Kürt halkı ve Aleviler olmak üzere halkların eşit yurttaşlık talebinin anayasal güvence altına alınması için mücadele etmeye devam edeceğiz.”
Koçak ve Karagöz taleplerini şöyle sıraladı:
“-Öncelikle bütçe hakkımızın önündeki engellerin kaldırılmasını, emekçilerin ve emek örgütlerinin bütçe sürecine katılım sağlayabileceği yasal bir düzenleme yapılmasını istiyoruz.
-Kamu hizmetlerine ve yatırımlarına bütçeden ayrılan payın artırılmasını, kamu hizmetlerinin piyasalaştırılmasına, tasfiyesine ve özelleştirme soygununa son verilmesini istiyoruz.
-Toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçenin hayata geçirilmesini, kadınların güvenceli istihdamının arttırılmasını, kadınları şiddetten koruyacak kamusal hizmetlerin genişletilmesini istiyoruz.
-Vergide ve ücretlerde adalet istiyoruz. Bunun için; tükettiğimiz her şeyden alınan KDV, ÖTV gibi tüm dolaylı vergilerin düşürülmesini,
-Yoksulluk sınırına kadar olan maaşların, birinci vergi diliminde sabitlenmesi ve %10’a çekilmesini istiyoruz.
-Vergilerimizden oluşan bütçeden alıp Kamu Özel İş birliği (KÖİ) projelerine, Kur Korumalı Mevduat (KKM) sistemine aktarılan Hazine garantilerine son verilmesini istiyoruz.
-Vergilerimizin, ülkenin kaynaklarının güvenlikçi politikalara, silahlanmaya değil; istihdamın arttırılması, yoksulluğun ve işsizliğin önlenmesi, adaletin, barışın ve demokrasinin tesis edilmesi için kullanılmasını istiyoruz.
-Maaşlarımızda her geçen yıl artan kayıpların karşılanmasını istiyoruz.
-Asgari ücretin bir işçinin ailesi ile insanca yaşamaya yetecek seviyeye, en düşük emekli aylığının ise asgari ücret seviyesine çıkarılmasını istiyoruz. Biliyoruz ki bunu yapmak için sadece sermaye çevrelerinden almadıkları vergilerin onda biri yeterlidir.
-En düşük kamu emekçisi maaşının kira, aile, yakacak yardımları ile yoksulluk sınırının üzerine çıkarılmasını istiyoruz.
-Sözleşmeli, taşeron, ücretli, vekil gibi hür türlü güvencesiz istihdama son verilmesini, tüm çalışanların güvenceli-kadrolu istihdam edilmesini istiyoruz.
-Eğitimin tüm aşamalarında çocuklarımıza ücretsiz, bir öğün yemek içilebilir su istiyoruz.
-Uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan ve temel hakkımız olan; Gerçek Grevli Bir Toplu Sözleşme Yasası talep ediyoruz.
-Kamuda işe alımlarda, siyasi kayırmacılığa son verilmesini, gençlerimizin işe girmesini engelleyen mülakatın ve güvenlik soruşturmalarının kaldırılmasını istiyoruz.
-Haksız hukuksuz şekilde KHK’lar ile ihraç edilen tüm emekçilerin derhal görevlerine iade edilmesini talep ediyoruz.
-Eğitim ve sağlık başta olmak üzere tüm kamu hizmetlerinin ücretsiz, anadilinde, ulaşılabilir ve nitelikli hale getirilmesini, bütçelendirilmesini bu alanda özel sektörün teşvikinden vazgeçilmesini istiyoruz.”
Miting sanatçı Suavi’nin konseriyle son buldu.
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.