Alevi Haber Ajansi

Okuma yazması yok ama üçüncü şiir kitabını yayınladı-VİDEO

PİRHA– Okuma ve yazma bilmeyen Ozan Gülkız Aslaner, üçüncü şiir kitabını yayınladı. ‘Karanlıkta Açan Gül’ adlı eseri için yakınlarından destek alan Aslaner  “Önceden ben söylerdim eşim ise yazardı. Birkaç yıl önce onu kaybettim. Sonra komşularım yardımcı oldu. Onlar da taşınıp gitti. Şimdi yalnız kaldım. Şiirlerim aklımdan uçup gidiyor” dedi.

Gülkız Aslaner, Çorum’un Alaca ilçesinde dünyaya gelip çocuk yaşta evlendirilerek bir yığın çilenin içerisine sürüklenmiş bir kadın ozan. Fakat zihnindekileri kağıda dökebilecek kadar dahi okuma yazması olmayan bir ozan.

76 yaşında, tek başına Ankara’da bir evde yaşayan Aslaner, “Aslında ben ne ozanım ne de şair” diyor. Fakat gerisinde üç şiir kitabı biriktirmiş durumda. 13 Yaşında şiir üretmeye başladığını anlatan Aslaner, köyde okul olmaması sebebiyle hiç eğitim alamamış. Bu nedenle şiirlerin kaybolmaması için eşi Hasan Aslaner, Ozan Gülkız’ın bir anlamda hep kalemi olmuş.

“ŞİİRLERİMİ KİMSEYE AÇIKLAYAMADIM”

“Ben şiir okudum, eşim ise hep yazdı” diyen Gülkız Aslaner, geçmişine dair şunları anlattı:

“Çorum’un Koçhisar köyünde doğdum. 14 Yaşını bitirip 15’e girdiğimde üç çocuklu bir adamla evlendirilip Yozgat’a gittim. Aile çok zengindi… 35 sene orada yaşadık. 5 çocukla ve evimle uğraştım. Köydeydim, bir zaman çok çalıştım ve sonra 1993’te Ankara’ya geldim. Ardından eşim vefat etti, yalnız kaldım. İlk şiirlerimi öksüz büyüdüğüm dönemde yazdım. Her şeye duygulanıyordum. Beni 5 yaşındayken teyzem alıp büyütmüş. Çok fakirlermiş. Ve ben her şeye duygulandım. Her şeyi kendime sorun yaptım. Söylediğim şiirleri kimseye açıklayamadım.”

 İLK ŞİİR, ATINI YİTİREN KÖYLÜYE 

Okuma ve yazma bilmeden şiir üretmenin güç olduğunu anlatan Gülkız Aslaner, ilk şiirini nasıl oluşturduğunu da şu cümlelerle anlattı:

“Köyümüzde at arabası şoförlüğü yapan biri vardı. Şehre gitmek isteyen onu çağırırdı. Birgün adamın atı öldü. Hasat zamanıydı ve o şoförün elde avuçta bir şeyi yoktu. Ne yapacağımızı şaşırdık. Kaynıma gelip yeni bir at alması için ‘bana biraz para ver’ dedi. O da ‘sana at alacak kadar param yok’ dedi. ‘Ne yapacak bu adam’ diye çok üzüldüm. Bunun üzerine bir şiir yazdım:

Kendirdendir fakirlerin halısı
Öküzü ölmüş yürümüyor kağnısı
Ne hükümet duyar ne de valisi
Ne olacak hali fakirin dedim

“YAZAN OLMAZSA UNUTUYORUM”

“Bu şiirle başladım. Fakat istediğim zaman şiir söyleyemiyordum” diyen Aslaner, yoksulun derdini kendi derdi görüp zorlu bir uğraşa girdiğinin altını çiziyor. “Aniden bir duygu geliyor, söylüyorum ama yazan olmazsa unutuyorum, yazan olursa kalıyor. Okumuşluğum yok ‘A’ derken ‘B’yi unutuyorum” diyen Aslaner, şiirleri nasıl bir araya getirdiğini ise şöyle anlatıyor:

“Hiç kimse ‘bu harf şuraya olmamış’ diyen olmadı. Bu konuda destek olunmadı. Kendim söyledim, kendim ayarladım. İş görürken, düşünürken bir anda ilham geliyor. Hani ben âşık, şair falan da değilim. Sadece içimdekileri söyleyeceğim.

Bir gün Sivas’tan dedemiz geldi. Çok bilgili insandı. Her söylediği yerine oturuyordu. O arada bir soru sorup ilk şiirimi de ona söylemek istedim. Fakat eskiden kadınlar, erkeğin yanında konuşamazlarmış ya… Aklımdakileri eve gelip akşam başladım söylemeye:

Bir hazine gördün mücevher dolu
Oradan payımı almak isterim.
Kimler kurdu tarikatın yalana
Ben onu pirimden sormak isterim
Güzeldir pirimin sözleri güzel
Muhabbet dağının düğümünü çözer
Eline asayı kim aldı ezel
Ben onu pirimden sormak isterim.

Gökteki melekler ummana daldı
Kimi yar eyleyip şeydaya saldı
Süleyman’ın mührü kimlere kaldı
Beni onu pirimden sormak isterim.

Ozan Gülkız Aslaner, şiir üretimi için hep içindekilere kulak verdiğini anlatarak, çevresinde hiç şair olmadığına da dikkat çekti. Köylerine gelen dedenin deyişlerinden çokça etkilendiğini anlatan Aslaner’in anlatımları şöyle:

“Beni yönlendiren kimse olmadı. Şiir içimden gelen bir şeydi.  Beni büyüten ocaktan gelen dede oldu. Onun her şeyine imrenirdim. Dede söylerken deyişlerini kalbimde tutardım. Sonrada onları eşim sayesinde yazıya dökerdim. Eşim yanımda olmadığı zamanlarda aklımdakiler uçup gidiyordu. Çok üzülüyordum. Cepte bir para yitirmiş gibi oluyordum.”

İlk kitap yazma fikrinin nasıl ortaya çıktığını da anlatan Aslaner şöyle devam etti:

“Dikmen’de yürürken inşaat halinde bir yerin cemevi yapılacağını öğrendim. Çok sevindim. Yani Ankara benim oldu. O anda şunları söyledim:

Bir güneş yükseldi Dikmen üstünden
Yükselip geliyor müminler için
Bulutlar süzülmüş göklere ağır
Rahmet yağacak müminler için
Minnettarım bu temeli atana
Hayırlı olsun memlekete vatana

Bu şiiri söylediğimde bacımın oğlu beni aldı oraya götürdü. ‘Hala, şirin güzel olmuş gel cemevindekilere de söyle’ dedi. Ahmet Şahin isimli biri ‘Ablacığım çok güzel söylemişsin gel bir kitap bastıralım’ dedi. O önder oldu yani.”

Aslaner, son kitabı ‘Karanlıkta Açan Gül’ için kızı ve yeğeninden destek aldığını da şu sözlerle anlattı:

“Şurada iki kitabım var. Belki okuyan beni tanır. Değeri ne olacak bildiğim yok. Bu kitabın çıkmasına da kızım önder oldu. ‘Anne o kadar biriktirdin, bir kitap haline getirelim’ dedi. Diğer çocuklar karşı durdu ama ben yazdım. Hala şiir üretiyorum fakat hep unutuyorum. Yalnız kalınca komşum destek olup yazıyordu. O da taşındı gitti. Şimdi oturduğum bina hep iş yeri oldu, hiç kimse yok.”

Eren GÜVEN / Cebrail ARSLAN / ANKARA

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak