PİRHA- İşlerine geri dönmek için akademisyen Nuriye Gülmen ile birlikte 156 gündür açlık grevi yapan ve şuan hastanede tutulan öğretmen Semih Özakça’nın eşi Esra Özakça’yla söyleşimizin ikinci bölümünde iki eğitimcinin cezaevindeki durumu ve neden hastaneye kaldırıldıklarına ilişkin konuştuk.
HABERİN VİDEOSU
Esra Özakça, Nuriye ve Semih’in Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) bir başvuruda bulunduklarını hatırlatarak, “Sağlık koşullarının hapishanede kalmaya uygun olmadığına için acil bir başvuruyla tahliye talebinde bulundular. Bu başvuru kapsamında birçok muayene geçirdiler. İşlem acil olmasına rağmen başvuru sonuçlanması neredeyse 2 ayı geçti. Sanırım bu kapsamda önce hastane hapishanesinde bir muayene geçirdiler” diye konuştu.
“HÜKÜMET AHİM KARARLARINI YERİNE GETİRMİYOR”
AİHM’in isteğiyle eşi Semih’in bunu mektubunda kendisine ‘açık işkence yaptılar’ olarak anlattığını aktaran Esra Özakça, sözlerini şöyle sürdürdü;
“Çünkü AHİM kararı sonrası ortaya çıkan hükümleri, hükümet yerine getirmedi. ‘kendi doktorları muayene etsin’ gibi benzer şartlar yerine getirilmedi. Açlık grevi başladığından beri beni, Nuriye ve Semih’i de Ankara Tabip Odası’na (ATO) bağlı doktorlar takip ediyordu. Hapishaneye gittiklerinde doktorlar ‘zorla müdahale edeceğiz’ dedikleri için bir güven ilişkisi oluşmadığından hep kendi doktorlarını istemişler, yani hekim seçme hakkını kullanmak istemişler. Fakat hükümet buna uymamıştı. AHİM kararlarında kendi doktorları da gelsin muayene etsinler demesine rağmen kendi doktorlarından sadece, Şebnem Bıçakçı muayeneye -oda sadece gözlemci olarak- katıldı. Diğer doktorların tavırları da hep şu şekildeymiş; kaslarıyla ilgili bir test yapıyorlarmış, harika çok iyi yapıyorsun 10 numara gibi şeyler söylüyorlarmış.”
“SEMİH VE NURİYE HASTANEYE KALDIRILIRKEN İŞKENCE GÖRDÜ”
Esra Özakça, açlık grevinin 121. gününde eşi Semih Özakça’nın gönderdiği mektubunda “AİHM yapılan muayenenin yeterli olmadığını, numune hastanesine götürülüp orada tekrar muayene edilmeleri gerektiğini, tam teşekkülü bir muayeneden geçmeleri gerektiğine karar verdi” diye yazdığını ancak Numune Hastanesi’nde aynı uygulamaların devam ettiğini belirtti.
Özakça yaşananları şöyle anlattı:
“Numune hastanesi, muayene sonrası bir rapor vermiş. Verilen raporda “hayatlarını tek başlarına idame ettiremezler, hapishanede kalmaları uygun değildir. Ama tahliyelerine gerek yoktur” deniyor. Doktorlar kendilerini hâkim yerine koyup karar vermişler, ‘tahliyelerine gerek yoktur’ diye. Bir insanın tahliye edilip edilmemesine doktor değil, hâkim savcı karar verir. Bu rapor insan hakları mahkemesine gönderildi. Raporlar başvuru şartını sağlıyor. Yani sağlıkları hapishanede kalmaya uygun değildir deniliyor. Fakat AHİM karar vermeden birkaç gün önce Nuriye ve Semih’in kampüs hastanesine kaldırılıyorlar. Nuriye çarşafa sarılarak götürülüyor, Semih zorla işkence edilerek sedyeye yatırılıp, bağlanarak götürülüyor. Vücudunun birçok yerinde darp izi var. Biz görüşe giderken, görevliler tarafından “maske takın, hijyen kurallarına dikkat edin “ diye uyarılıyoruz. Ancak, Semih hastaneye götürülürken, ağzını kapatmak için parmaklarını ağzına sokuyorlar. O zaman hijyen neredeydi acaba.”
“SEMİH VE NURİYE AĞIR TECRİT ALTINDALAR”
“Semih ve Nuriye, havalandırması olmayan, güneş almayan bir odada hayatta kalmaya çalışıyorlar” diyen Esra Özakça, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kendi işlerini tamamen kendileri yapıyorlar, yemeklerini kendileri hazırlıyorlar, çamaşırlarını kendileri yıkıyorlar, odayı kendileri temizliyorlar, Avukatları yanlarında olabiliyor ancak refakatçılarına izin verilmiyor. AHİM kararında olmasına rağmen bu uygulanmıyor izin verilmiyor, kime göre, neye göre. Hiçbir yasa ve yönetmeliğe göre değil, tamamen kendi istek ve arzu siyasi görüşlerine göre bunu yapıyorlar. Olası olumsuz bir durumda ayaklarına ayak bağı olacağı için ya da Nuriye ve Semih’in bilinci kaybetmeden onlara müdahale edecekleri orada bir şahit olacağı için bunlar kabul edilmiyor. Avukat görüşleri 1 saate düşürüldü. Yine aynı şekilde Nuriye ve Semih’in müdahaleye şahit olmamaları için gelişmeler yapılıyor. Avukat görüşleri kaldıkları odada oluyordu şimdi oda değiştiriyorlar. Açlık grevinin 255 gününe gelmiş insanlar günde birkaç defa başka odalara gidip gelmek zorunda bırakılıyor. Yayın hakları kullanılmıyor, kitap sınırlaması var. Verilen kitaplar ellerine çok geç geçiyor. Ağır tecrit altındalar.”
‘ZORLA MÜDAHELE EDELİM Mİ’ İMALARI
Son olarak Esra Özakça “Her gün gelip doktorlar onlara ‘zorla müdahale edelim mi?’ diye soruyorlar. Zorla müdahale sonucu, binlerce insan sakat kalmış, hayatını kaybetmiş ve size her gün bu teklif ediliyor ya da yakında bunu yapacakları ima ediliyor. Yapılan alenen işkencedir. Nuriye ve Semih ağır işkence altındadır ve onları kurtarmak bizim elimizde” dedi.
Cebrail ARSLAN/ANKARA
Yoruma kapalı.