Alevi Haber Ajansi

Nilgün Mete: Hepimizin ihtiyacı barış; bu nedenle herkese görev düşüyor-VİDEO

PİRHA – Gazeteci Nilgün Mete, Barış ve Demokratik Toplum Sürecine dair Alevi kadınlarının seyirci kalmaması gerektiğini söyledi.  Muslu, “Kadınlar ön planda yürüyor. Dolayısıyla da barışı getirecek olan da kadınlar. Alevi kadınlara çok iş düşüyor” yorumunu yaptı.

Abdullah Öcalan tarafından 27 Şubat’ta yapılan Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı ardından taraflar arasındaki görüşmeler devam ediyor.

PKK’nin 12 Mayıs’ta silahlı mücadeleyi sonlandırma kararını açıklaması ardından, demokratikleşme yolunda kamuoyunda bir beklenti oluşsa da hükümetten henüz bir adım gelmedi. Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, toplumun farklı kesimlerini dinlemeye devam etse de henüz demokratikleşme adına bir adım atılmadı.

40 Yıllık çatışmalı süreç ardından taraflar bir araya geldi ancak, sekiz aylık istişare döneminde ne Kürt sorunu ne de Alevi sorununa dair hükümetten bir yol haritası belirmedi.

Gazeteci Nilgün Mete ile kadınların Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ne bakışını ve etkisini konuştuk.

ÇATIŞMALAR SONUCUNDA KADINLAR, UCUZ İŞ GÜCÜ OLDU”

PİRHA- Savaşın etkisinin kadına yansıması nedir?

Nilgün Mete: Dünya savaşları, bölgesel savaşlar, iç çatışmalar var. Ve şuna tanık olduk hayatımız boyunca; emperyalizmin ihtiyaçları doğrultusunda savaşlar, çatışmalar çıkarılıyor. Halklar birbiriyle çatıştırılıyor. Halk da bu çatışmaların, savaşların bir parçası oluyor. İşte ülkemizde yaşadığımız 40 yıllık bir çatışma, bir savaş oldu. Tabii bunun yansımaları korkunç oldu. Faili meçhuller, göçler yaşandı, onbinlerce insan öldü. Aileler bölünüp parçalandı. Köyler yakıldı, boşaltıldı. Bütün bunlara tanığız. Ve kadınlar çocuklar tabii ki son derece etkilenen bir kesim oldu. Pek çok anne, çocuklarını bu çatışmalarda kaybetti. Sadece Kürtler ve Alevi kadınlar değil, Türkiye’deki tüm kadınlar acı çekti. Bir askerin ya da bir örgüt militanının ölümü tüm anneleri etkiliyor elbette. Zorunlu askerlik var; 20 yaşında genç çocuklar çatışmalarda hayatlarını kaybettiler. Her eve bir ateş düştü.

Faili meçhul cinayetler ve işte kadınların başlattığı direniş… Galatasaray Meydanı’na niye gelindi? Bir zalimliğin sonucu olarak o anneler Galatasaray Meydanı’na gelip yıllarca oturma eylemi yaptılar. Dövüldüler, yağmur, kar, çamur demeden Galatasaray Meydanı’nda oturdular. Yani dünyaya baktığımızda emperyalistler, bu savaşları silah satışı yapmak için çıkarıyor. BOP projesi kapsamında Ortadoğu’da kan akıyor. Halklar, ülkeler mahvedildi. Kültür, medeniyet, ekonomi, her şey yok edildi. Kadınlar tecavüze uğradı. Göç ederken insanlar, yollarda mahvoldu. İşte o göç yollarında çekilen fotoğraflara dikkat eder misiniz? %99’u kadın ve kucaklarında çocukları var. Yani çoğunlukla kadınlar etkileniyor. İşte IŞİD gibi bir canavar yaratıldı ve Suriye, Irak, Rojava’daki kadınların ne yaşadığını hep birlikte gördük.  Bu savaşların, çatışmaların mağduru kadınlar var. Çatışmalar sonucunda dolayısıyla kadınlarımız yoksullaştı. Bu yoksulluk da eğitimsizliği, asimilasyonu getiriyor. Buna tanık olduk hep beraber.

“ÇATIŞMALI ORTAMLARDAN HERKES PAYINI ALIYOR”

-Yıllardır süren çatışmalı ortam, kadın mücadelesini nasıl etkiledi? Özelde Alevi kadınlar bu süreçte ne yaşadı?

Türkiye’deki 40 yıllık savaşta tabii ki Alevi kadınların da olduğunu görüyoruz. Yani izlediğimiz, okuduğumuz kadarıyla Alevi kadınlar da oldukça fazla. Kürt Alevi kadınlar, kendi kültürü, dili, hakları için direnişe katılmışlar. Tabii ki insanın ana dili çok önemli bir şey. Mesela bazı kadınlardan şunu duymuştum; ‘Ben ilkokula giderken Türkçeyi öğrendim’. Çünkü evde Kürtçe konuşuluyor. Tabii kendi haklarının bilincine vardıktan sonra bir takım yerlere katılımları oluyor, mücadele ediyor. Alevi genç kadınlar da yaşamlarını yitirdiler. Bu durum, savaşın yansıması işte.

Mesela şimdi bir süreç başlatıldı. Süreç başlarken ne oldu? İşte kadınlar silahlarını bıraktı ve yaktılar. Önde kadınlar vardı. Bu kadınların çoğunluğu, hatta en öndeki  gerilla Dersimli bir Alevi kadındı.

Alevi kadınlar, sendikalarda derneklerde, pek çok yerde  demokratik mücadele veriyor. Yani bu çatışmalı ortamdan dolayı Kürt kadınları çok politikleşti. Mücadelenin tam da içindeler.

Alevi kadınlar, nefret duygularıyla da karşılaştılar bu çatışmalı ortamlarda. Savaşın, çatışmalı ortamın etkisi işte ırkçılığı, nefret suçlarını yükseltiyor ve herkes payını alıyor. Bütün savaşlarda bakın, barış yapılırken kadınlar öne çıkıyor. Dolayısıyla Alevi kadınlar da ‘ben varım’ diyor. Ne kadar savaşlardan, çatışmalardan, baskılardan etkilense de iyiye giden şeylerde Alevi kadınların payı çok fazla. Çünkü mücadeleci hepsi.

“SÜRECİN AKTÖRLERİYLE GÖRÜŞMELERİ GEREKİYOR”

-Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nin kadınlara etkisi nasıl olacaktır?

Barış ve Demokratik Toplum Süreci’yle ilgili bir yıldır ilerleme göremiyorum. Mecliste bir komisyon oluşturuldu ve herkesi dinlemeye çalışıyorlar. Ancak bunu 2011’de gördük zaten. Akil insanlar oluşturuldu, bir takım çevrelerle konuşuldu. Ama bir sonuç olmadı, rafa kaldırıldı. O raftan o dosyalar tekrar alınacak ve hayata geçirilecek. Yani şu an başa dönülmeye gerek yok. Neler yapılacağı, talepler, her şey ortada zaten. Bakın, laiklik olmadan demokrasi de olmaz. Demokrasi olmadan tam bir laiklik de işlemez. Dolayısıyla şu an iç açıcı bir durum göremiyorum. Keşke olabilse. Kadınların, kadın siyasetçilerin bir baskısı var. Kadınların, hükümeti baskılaması, iteklemesi gerekiyor. Çünkü bu hükümet biliyoruz ki Türkiye’de baskıyı hızlandıran herkese operasyon yapan, nefes aldırmak istemeyen bir kesim. Yani bu iktidardan kimse memnun değil. Ekonomi çöktü, tarımı bitirdi. Yani Türkiye’de tüketim var! Dolayısıyla Türkiye’de iyi giden hiçbir şey yok.

Demokrasi anlamında ilerleme yok. Ne yapacağız, sürüncemede mi bekleyeceğiz? Bir adım atılmıyor. Tamam söylemler güzel; işte MHP, AKP elini uzattı. Tamam, barış için elleri uzatılır elbette ki ama içi doldurulmuyor. Yani altı bomboş şu an. Sadece görüşmeler… Nereye kadar? Gerekli insanlarla, aktörlerle görüşmeleri gerekiyor. Şu an DEM Parti’nin iteklemesi ile bir takım şeyler yapılıyor. Ama hükümetten henüz bir kıpırtı yok. Dolayısıyla sivil halkın, askerin, polisin, herkesin istemesi gerekiyor. Sadece kadınların değil. Bütün herkesin barış istemesi gerekiyor. Özellikle de iktidarın, ‘barış gelmesi gerekiyor artık’ demesi gerekiyor. Artık yeter, çatışmalar hepimizi bitirdi. Çok öldük.

Bir dünya üniversite mezunu göç ediyor. Bunun içinde genç kadınlar da var. Çok sayıda Alevi kadın, yurt dışına göç etmiş vaziyette. Alevi aileler, Kürt aileler… Çünkü yarın ne olacağını, başımıza ne geleceğini bilmiyoruz, endişeliyiz. Yani Alevi kadınlar bu ülkede endişeli. Çünkü evleri işaretlendiğinde ilk saldırıyı Alevi kadınları alıyor. Mesela Maraş’ta da başka katliamlarda da kadınların tecavüze uğradığını biliyoruz. Sadece katledilmekle de kalmıyor. Dolayısıyla bu ülkede faşizm, ırkçılık yükselmiş durumda. Peki böyle bir ortamda Alevi kadınlar ne kadar kendini rahat hissedebilir ki? Son derece endişeliyiz.

“BARIŞI GETİRECEK OLAN DA KADINLAR”

-Alevi kadınlar bu sürece ne tür katkılar sağlayabilir, neler önerirsiniz?

Alevi kadınlar sokak eylemleri, açıklamalar yapıp, bildiriler dağıtabilir. Meclis önünde yürüyüş düzenleyebilir… Alevi kadınlar, başka kadınları da örgütlemeye öncülük edebilir. Çünkü bu ülkede çatışmanın bitmesi hepimizi harika bir yaşama hazırlayacak. Çocuklarımızın, en azından gençlerimizin geleceğimizi öngöreceğiz. Endişeliyiz değil mi? Nasıl okuyacak, iş bulacak mı? Yine çatışmalar olacak mı? Hükümet hangi baskıları yapacak? Dolayısıyla bunun önüne geçmek için bence söz sahibi olmalı.

Mesela eski Yugoslavya’da, işte Ruanda’da mesela; Hutularla Tutuların çatışmalarında kadınlar barışın, adaletin sağlanması için son derece kendilerini siper etmişler. Türkiye’de de bunu yapabilirler. Alevi kadınlar bunu yapabilir. Barışı hazırlamak lazım. Çünkü herkes, çatışmalı ortama, ırkçılığa alıştı. Bunun bertaraf edilmesi gerekiyor. Bunun ötelenmesi için de örgütlenmek gerekiyor. Herkes birbirini uyarsın, örgütlesin. Demokratik kitle örgütleri harekete geçirilebilir. Sendikalar ya da siyasi partilerdeki Alevi kadınlar bunun için çabalamalı. ‘Demokrasi istiyoruz. İnsan gibi yaşamak istiyoruz. Dilimizi, kültürümüzü rahat yaşamak istiyoruz’ diyerek bir örgütlenme yapabilir.

Kadınların bir gücü var. Dolayısıyla da barışı getirecek olan da kadınlar. Seyirci olmamak lazım. Alevi kadınlara çok iş düşüyor. Çünkü Aleviler, bu ülkenin aydınlık yüzü. Bunun için yürüyüşler düzenleyebilir, pazar yerlerinde bildiriler dağıtılabilir, siyasette yer alınabilir. Siyasi partiler, sendikalar, kitle örgütleri, herkes zorlansın. Çünkü herkes bir uyku halinde! Beklemeyelim. Herkese görev düşüyor. Çünkü hepimizin ihtiyacı barış. Hepimizin ihtiyacı laiklik. Alevi kadını olarak laik bir ülkede yaşamak istiyorum. Bu çok önemli bir şey. Çatışmaları bitirecek olanlar da, barışı isteyecek olanlar da Alevi kadınlar olmalı.

Eren GÜVEN/PİRHA

İLGİLİ DOSYA

‘Alevi kadınlar barışın kurucu öznesi olmalıdır’
‘Kadınlar savaş sürecinden en çok etkilenen kesim, o yüzden barış sürecini kadınlar sahiplenmeli’
Gazeteci Esra Çiftçi: Alevi kadınların hafızası ve sözü bu sürecin asli unsuru olmalı
‘Alevi kadınlar, Barış Süreci’ne çok güçlü bir şekilde destek olmalı’
Ana Narin Gülçiçeği: Neden barış olmasın?
‘Demokratik toplum inşa edilirse devletin küçüldüğü, toplumun büyüdüğü bir süreç olacak’

 

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.