PİRHA- Depremden önce Antakya’da yaşayan müzisyen Cansu Daloğlu, depremin henüz 8’inci gününde enkazların kaldırılması için hafriyat kamyonlarının getirildiğini söyledi. Daloğlu, “Daha enkazların altında yakınlarımız çıkarılmamışken hafriyat kamyonlarıyla ölülerimizi kaldırdılar. İnsanlar hala kayıp yakınlarının akıbetini soruyor, o kayıplar bu sebeple bulunmuyor” dedi.
Maraş merkezli meydana gelen depremlerde resmi açıklamalara göre en az 53 bin kişinin öldüğü, 100 binden fazla kişinin yaralandığı kaydedilse de, gerçek rakamların çok daha yüksek olduğu belirtiliyor.
Büyük bir yıkıma neden olan depremlerden en çok etkilenen kentlerin başında Antakya geliyor. Felaketin yaşandığı ilk 4 gün boyunca devlet yetkililerin kente el uzatmaması, kurtarma çalışmalarının etkin yürütülmemesi hala Antakya halkının öfkesini diri tutuyor.
“Devlet orada yoktu ve biz çaresizliğin en uç noktasını yaşadık” diyen Cansu Daloğlu, o öfkeyi hala içinde taşıyanlardan birisi. Depremden önce Antakya’da yaşayan ve müzisyen olan Daloğlu, deprem sürecinde ve sonrasında neler yaşadığını PİRHA’ya anlattı.
“DEVLET YOKTU”
Deprem sonrasındaki süreçte sadece halkın kendi içerisinde dayanışma ağı yarattığını söyleyen Cansu Daloğlu, “Bu dayanışma da olmamış olsaydı her şey daha ağır olabilirdi. Bu kadar hengamenin arasında biz hiç ağlayamadık. 3-4 ay sonra acı hissetmeye başladık. İçinde bulunduğumuz öfke o kadar büyüktü ki acıyı hissedemedik başta. Ülkenin dört bir yanından herkes geldi, demek ki gelinebiliyormuş” dedi.
Daloğlu, devletin sorumluluğunu yerine getirmediğini belirterek, “Devletin devlet olma görevini yerine getirmesi, krizi yönetmek ki bu tür olaylar siyasi partilerden çok bağımsız gelişmesi gereken şeyler. Sadece insanların çabasını hatırlıyorum. Bisikletle ekmek su dağıtan çocukları hatırlıyorum. Çaresizliğin artık en uç noktasını yaşadık. Hiçbir şey ve devlet o kadar yoktu ki herkes bir şeyler yapmaya çalışıyordu” sözlerini kullandı.
“HAFRİYAT KAMYONLARIYLA ÖLÜLERİMİZİ KALDIRDILAR”
Depremin henüz 8’inci gününde enkazların kaldırılması için hafriyat kamyonlarının getirildiğine vurgu yapan Daloğlu, “8 gün boyunca çıldırasıya bir arayış içerisindeyken, daha enkazların altında yakınlarımız çıkarılmamışken bize hafriyat kamyonunun geldiğini söylediler. O kayıplarını bulamayan insanlar var ya işte onlar böyle yoklar şu an. Hafriyat kamyonlarıyla ölülerimizi kaldırdılar” diye konuştu.
İktidarın deprem bölgesinde yaptığı binaları mülk sahiplerine satmasına tepki gösteren Daloğlu, “1 yıl sonra başında beklediğimiz enkazlarda, malı mülkü tapusu üzerimize olan enkazların şu an etrafı bantlarla çevrilmiş şimdi içinde bir sürü iş makineleri var. İçeride evlerimize neler yapıyorlar hiç bilmiyoruz, görmüyoruz. Sadece dışarıda 750 bin hibe, kredi, iki yıl ötelemeli faizsiz yazan pano var. Ben o evde öldüm, evim yıkıldı, evimi bana geri mi satıyorsun? Evimi geri mi satın alacağım? En azından bu kadarı yapılmasın. Tamam gelmediniz, özür dilemediniz, hesap vermediniz, konuşmadınız, dinlemediniz ama bu kadar da insanın aklıyla, onuruyla dalga geçilmez” dedi.
ÇİKOLATA, SAKIZ VE MÜZİK…
Depremden sonra Mersin’e taşınmasına rağmen her hafta Antakya’ya giden Cansu Daloğlu, gerekli yardımlaşmanın dışında morale çok ihtiyaç duyulduğunu ifade ederek şunları söyledi:
“Gitarı aldım elime, amfiler bulup götürdük. Samandağ’da çocuklar nerede gözümüze çarptıysa orada oturup sadece çikolata, sakız ve müzik… Bu o kadar büyüdü ki her hafta giderken farklı farklı arkadaşlar da katıldı bize ve bu bir rutine döndü. 7-8 çocukla başlayan bir oyun halkası bir saat sonra kocaman bir kalabalığa dönüştü ve herkesin güldüğünü gördük. Bunu yapmadan önce acaba sırası mı, doğru mu diye tereddütteydim ama o gülen yüzlerle göz göze geldiğimde iyi yapıyoruz, kim ne diyorsa desin devam diye düşündüm. Çocuklar iyileşince anneler iyileşiyor, anneler iyileşince hayat iyileşiyor. Bazı yaralar vardır kapatmamanız gerekir. Bu süreç biraz da böyle. Umuyorum ki sahip çıkmamız gereken birkaç şey var: Dayanışma kültürü, iyi niyetimiz. Bizim sahip olduğumuz değerlerimiz var çalamayacakları, onlardan da feragat etmeye başlarsak artık toparlanamayız.”
Fatoş SARIKAYA- Diren KESER/ MERSİN
Yoruma kapalı.