Alevi Haber Ajansi

Mustafa Sazcı: Zeytinköy’de Abdalların feryadına kulak vermek hepimizin boyun borcu

PİRHA-Antalya Zeytinköy’de uyuşturucunun bilinçli şekilde yaygınlaştırıldığını belirten Mustafa Sazcı, “Alevi Mahallesi Antalya Zeytinköy’deki Uyuşturucu Politikası” başlığıyla bir yazı kaleme aldı. 

Kızıldeli Ocağı yol hizmetkârı gençlerinden Mustafa Sazcı, Antalya Zeytinköy’de yaygın olan uyuşturucu ile ilgili PİRHA‘ya bir yazı gönderdi.

Sazcı, uyuşturucu ve fuhuşun Alevilerin yoğun olarak yaşadıkları mahallelerde tarih boyunca bilinçli olarak yayıldığını öne sürdü.

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ZEYTİNKÖY

“Geçmiş; her zaman geçmişte kalması gereken kötü şeyler değil, özlenen ve gözlenen şeyleri de içinde barındırır” diyen Sazcı, “Öyle ki yaşı kemalete ermiş bir Kızılbaş iseniz köyden kente göçle dağılan ve yıkıma uğrayan inancınızı yaşayamama sizi iyisiyle, kötüsüyle geçmişe özlem duymaya sevk eder. Hakeza kentsel dönüşümden öncesini aklı kesen bir erişkin veya genç Kızılbaş iseniz gecekondularda yaşadığınız yoğun asimilasyona maruz kalmış ancak samimi ve itikatlı insanların yürüttüğü yol-erkân “keşke” ile başlayan cümleler kurmamıza vesile oluyor” diye belirtti.

“AKRANLARIMA NAZARAN AVANTAJLIYDIM”

Mustafa Sazcı çocukluğunda inancı nasıl öğrendiğini ve Yola ilgisini şöyle ifade etti:

“Ben birçok noktada akranlarıma nazaran avantajlı bir çocuk oldum. Birçok Pir’in muhabbetine nail oldum, sohbetlerinden gıdalandım. Ama en önemlisi de neydi biliyor musunuz itikatı bütün ve samimi talibanın, muhibanın yaşadığı döneme eriştim.

Hanemizin, Kızıldeli Sultan Ocağı’nın dede ailelerinden birisi olması hasebiyle Adana, Adıyaman, Osmaniye, Malatya dahil birçok mihmanın uğrak noktası oluyordu. Kimisi talip ailelerden kimilerinde farklı ocakların talip ve Ocak zadelerinden. Bu geniş skalada farklı süreklerden canların hanemize mihman olması elbette beni çok etkiledi, her süreğinin söylemlerine kulaktan aşina olmuştum. O küçük yaşlarda artık kendimi bu yolun bir hizmetkarı olarak görüyordum. Tabii burada o büyüklerimin sadece bana özel torpil geçmelerini es geçmemeliyim. O yüzden hepsine müteşekkirim.

“HER PERŞEMBEYİ İPLE ÇEKERDİM”

Evimizin bir başka özelliği de dedemin Şah-ı Merdan, Şir-i Yezdan’ı, Bozatlı Hızır’ı ve Kızıldeli Sultan’ın cemalini görmesi üzerine bir ziyaret olan yaşlı incir ağacının yanına yaptırdığı halk tarafından “Çırağhana” olarak bilinen nişangâhdır. Her Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece diğer ocaktan insanlar elinde mumu ile gelir, dedem gülbengini verir, canlar niyaz eder, gönül kabesini ısıtacak delilini uyarırdı. Lokması olan lokmasını dağıtır, kimisi kurban tığlardı. Her perşembeyi iple çekerdim o güzel insanların “Sıdk ile kara daşa bağlanmasını” görmek, dedemin okuduğu gülbengi tekrar tekrar dinlemek için.

“ZEYTİNKÖY’ÜN TAMAMI ALEVİLERDEN OLUŞUYORDU”

Mustafa Sazcı, Zeytinköy’de yaşanan olumsuzlukları şöyle anlattı:

“Antalya Zeytinköy geçmişte tamamı Kızılbaş Aleviler’den oluşan bir nüfusa sahipti. Çoğunluğu Himmetçi Ali Baba Evlatlarından Karayağmurlu Ocağının talipleridir ancak bunun yanı sıra 30-40 hane civarında aslen Malatya- Tencili Kızıldeli Ocağı evlatları (Sazcı’lar) ve talipleride vardır. Aslında yazının genel amacı olan Zeytinköy’ün tarihsel süreçteki evrimini incelemek için iki dönemde ele alacağım.

Zeytinköy, uyuşturucu satıcılığı, fuhuş ile bilinen bir Alevi mahallesi. O bölge ıslah edilmek için çeşitli projeler geliştiriliyor. Birçoğu da son 2 yılda hayata geçirildi. Peki asıl amaç; yoksulluğun azaltılması ve uyuşturucu ile mücadele mi? O halde cevabı öğrenmek için yazıya geçelim.

1985  VE ÖNCESİ ZEYTİNKÖY 

Antalya şehir merkezine sadece 3 kilometre uzaklıkta bulunan Zeytinköy (Yeşildere), şehrin en köklü yerleşim yerlerinden biridir. Bilinen 600 küsur yıllık bir geçmişe sahip olan Zeytinköy tamamı Alevi inancına mensuptur. 70’lerin sonuna kadar inançlarını dışarıya kapalı da olsa sürdüren Zeytinköylüler, 1980 faşist askeri darbe ile tüm Alevi- Kürt yerleşim yerleri gibi büyük bir yıkıma, inançsal ve kültürel dejenerasyona maruz kalmıştır. Zeytinköy’de artan siyasi hareketlenmenin farkına varan iktidar, halka zulüm üstüne zulüm yaşatmıştır. Alevi oldukları için büyük bir psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kalan Zeytinköy halkının inançsal faaliyetleri o yıllarda sekteye uğramış, inançsal ve kültürel kopuşun ilki bu dönemde gerçekleşmiştir.

Kısacası 85 öncesi Zeytinköy’deki durum 80 darbesine kadar, merkezde olmasına rağmen inançsal faaliyetlerini yapan ek olarak tarla işçiliği, çelenkçilik ve çalgıcılık yapan geleneksel bir Kızılbaş/Abdal yerleşim alanıydı. Fakat darbeden sonra büyük bir yıkıma sürüklenecekleri bir sürecin içerisine gireceklerdi.

1985 SONRASI ZEYTİNKÖY

1980’de yaşanan büyük hezimetin ardından Zeytinköy halkı yeniden bir toparlanma içerisine giriyordu ki Antalya’nın merkezinde genel tablonun dışında geleneksel inanç ve kültürünü yaşatan insanların varlığının rahatsız ettiği siyasiler, Zeytinköylü Kızılbaşlar üzerindeki yeni oyunlarını devreye soktu.

Neydi bu oyunlar? Elbette ki birçoğunuzun aşina olduğu üzere uyuşturucu, fuhuş ve tarikatlar.

1990’ların başı Zeytinköy’e normalde hiç olmadığı kadar polis girmekte ve gençlerin birkaçında uyuşturucu kullanımı tespit edilmektedir. 90’ların sonlarına doğru gelindiğinde Zeytinköy’ün büyük bir nüfusunu oluşturan bir ailenin uyuşturucu ticaretine başlamasıyla birlikte gençlerde uyuşturucu kullanımı artmış ve bunun yanında mahalleye dışarıdan da insanların girmesi ile kozmopolitan bir uyuşturucu merkezi hâline gelmiştir. Dışarıdan getirilen uyuşturucu taciri ailelerle birlikte, Zeytinköylü birkaç ailenin de uyuşturucu satıcılığına başlaması Zeytinköy’ün, Zehirköy (!) olma sürecinde büyük bir ivme kazandırdı. Uyuşturucunun getirdiği kültürel ve inançsal erozyon, fuhuşu da beraberinde getirdi. Mahalle gündüzleri uyuşturucunun merkezi, geceleri ise fuhuşun merkezi haline gelmişti. İnançsal faaliyetler durma noktasına gelmiş, Abdal kültürü ise dejenere olmuştur.

Uyuşturucular mahalleye sokulurken, 2005’ten sonra artık bu süreç daha da hızlandı. Halkın bir kesimi çoktan bu kervana katılmışken, içlerinden bir kesimde gençlerini, inançlarını ve kültürlerini korumak adına çok çabalıyordu. 2010’lu yıllara geldiğimizde ise bütün bu çabaların boşuna olduğunu görüyoruz. Uyuşturucu ticaretine devletin gizli-kapaklı destekleri ile teşvik ediliyordu, bu yüzden kolayca sökülüp atılmayacaktı.

“2010’DAN SONRA TARİKATLAR ÇALIŞMALARA BAŞLADI”

Zeytinköy’de uyuşturucu ve fuhuş sorunu devam ederken 2010’lu yıllardan sonra tarikatlar da daha sonradan faaliyetlerinde kullanacakları yerel işbirlikçileri yetiştirmek için çalışmalara başladı. İlk önce mahallenin büyük ailelerinden kişileri toplayıp “Din sohbetlerine” çağırdılar. Her birinin evinden farklı günlerde sohbetler düzenlediler. Mahallede önceden merdiven altı daha sonra resmi Kur’an kursları açtılar. O mahalle içerisinde sivrilen tarikat üyelerini de “Hac ve Umre” ile ödüllendirdiler. Burada çalışma yürüten tarikat, Nakşibendi tarikatına bağlı İsmailağa Cemaati’dir.

2014 yılında F.A. tarafından başlatılan semah, cem ve THM koro çalışmaları, bu grup için büyük bir tehdit oluşturdu. Çocuklar müteşerri İslam’ın öğretileri ve ritüelleri ile değil; sazla, semahla, cemle vakitlerini geçiriyor kendilerini geliştiriyorlardı. Bu tehdide karşı harekete geçen cemaat, farklı söylenceler ve iftiralar çıkardılar. Bunlardan başlıcaları:

“Cemevinde şeytanlar ibadet eder.”, “Cem uydurmadır.”, “Başınızı açarsanız yanarsınız.”, “Onlar Alevi değil, Hz. Ali namaz kılardı.”, “Çocuklarınıza Allahsızlığı (ateizmi) anlatıyorlar.”, “Bunların uçkuru düşük, imanı zayıftır.”

Bunun üzerine birçok aile çocuklarını geri çekti. Bazı öğrenciler ile birebir görüşmeler alan tarikatçılar küçük yaşlarını fırsat bilerek onları cehennemle korkuttular. İslam’a yönelmelerini eğer yönelmezlerse helak olacaklarını, dönerler ise ileri ki dönemlerde Umre’ye göndereceklerini, Allah’ın ise onları cennetle ödüllendireceğini söylediler. Eninde sonunda bu faaliyette bununla beraber birçok nedenden dolayı sönümlendi.

“ZEYTİNKÖY’Ü RANTA AÇTILAR”

Devlet 2012’den itibaren bir başka yüzünü daha gösterdi, uyuşturucu ile mücadele ve toplumsal refahın ikame edilmesi için “Kentsel Dönüşüm” adı altında Zeytinköy’ü ranta açtı. 2010 öncesine kadar sıkıntılı birçok yönü de olsa inancını ve kültürünü yaşamak isteyen gecekondu sakinlerini hem inançsal ve kültürel dejenerasyona uğratmak ve onları merkezden taşralara sürmek asıl hedefti. Merkezi bir konumda Kızılbaş Abdalların bulunması elbette ki hoşlandıkları bir durum değildi.

Peki tüm bunlar bize mahalleye uyuşturucunun bilinçli bir şekilde sokulduğunu kanıtlamaya yeterli mi?

Ben yeterli olmayacağını düşündüğümden dolayı alanda yaptığım çalışmada şu bilgilere de eriştim. Zeytinköylülerden M.H. ile yaptığımız röportajda bize şu bilgiyi verdi:

“97-98 yıllarında köye bir grup yetkili geldi ve köyü boşaltmamız karşılığında bizlere maddi destekle birlikte kurulu bir ev vereceklerini söylediler. Halkın tepkisinin üzerine, gittiler. Ne şaşırtıcı ki onlar gittikten 1-2 yıl sonra uyuşturucu satıcıları yerleştirilmeye, gençlerimizi tuzaklarına düşürmeye başladılar. Ardından fuhuş ve dinci örgütlerde beraberinde girdi.”

Tıpkı İstanbul Gülsuyu ve Gazi Mahallesi gibi, Antalya’daki hedefte Zeytinköy’dü. Nitekim başarılı olduklarını söyleyebiliriz.

ZEYTİNKÖY’DE SON DURUM NE?

Geçmişte Alevi inancının samimi bir şekilde yaşandığı otantik bir Abdal yerleşim yeri olan Zeytinköy, günümüzde; uyuşturucunun, fuhuşun merkezi ve çocuk evliliğinin, aile içi istismarın olduğu kısacası kültürel ve inançsal dejenerasyonun sonucunu yaşayan bir mahalle haline geldi. İnançsal ve kültürel yapısı değişirken Romanların gelmesi ile birlikte demografik açıdan da değişime uğradı.

Eski Zeytinköy’den geriye kalan egemenlerin rant uğruna yaptıklarının bedelini ağır ödeyen ve ödemeye devam eden bir halk. Köyün yaşlılarının dediği gibi “Eskiden polis bile giremezdi. Herkes birbirine saygı duyar, korur, kollar, gözetirdik; ne zaman devlet girdi uyuşturucu bizi bitirdi, şimdi canını kimseye güvenemiyorsun.

“Gazetelerde hep diyorlar, Zeytinköylüler uyuşturucu satıyor, fuhuş yapıyor. Hayır kardeşim, hayır. Zeytinköy’ü bu duruma düşüren sizin iktidarlarınız, bizi ötekileştiren, mücadelemize destek vermeyen halkınızdır tüm bunlara sebep olanlardır.

TEKZİP

“Yazının içeriği ve amacı Türkiye Cumhuriyeti’ni düşman görmek, ayrıştırmak, halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılamak değil, aksine kültürel değerlere sahip çıkılarak toplumun sağlıklı gelişiminin sağlanması yönünde sorumluluk alınması, tarih bilinciyle geleceğin şekillendirilmesinde ihtiyatlı davranılmasıdır. Bu hususta rivayetlerin aktarımı ve yorumlanmasında hata ile devlet terimi yanlış kullanılmış olup bu yanlışın yayılarak çoğalmasının önüne geçmek adına bu tekzip metni yayınlanması zarureti hasıl olmuştur. Kamuoyunun bilgisine sunulur.”

PİRHA /ANTALYA

 

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak