PİRHA- Yol hizmetkarı Mustafa Sazcı, 25 Aralık Büyük Alevi Kurultayı’nın önemine değinerek, “Bizler alana inip sözümüzü söyleyemediğimiz için AKP iktidarı torba yasasını geçirdi. Kurultay, ‘8 bin kişi getirdik, gövde gösterisi yaptık’ diye bitirilecek bir durum değil. Bu umudu alanlara geçirerek büyütmek gerekiyor” dedi.
İstanbul Yenikapı’da 25 Aralık’ta yapılan Büyük Alevi Kurultayı’nın yankıları sürüyor. Alevi kamuoyunca olumlu karşılanan kurultaya ilişkin bir değerlendirme de Kızıldeli Seyid Ali Sultan Ocağı Yol Hizmetkarı Mustafa Sazcı’dan geldi.
Mustafa Sazcı, Antalya’dan kurultaya katıldığını belirterek “Açıkçası kurultaya giderken fazla umut bekleyerek gitmedim. Gerek Alevilerin gerekse Alevi hak mücadelesine destek olan sivil toplum kuruluşlarının, siyasi partilerin orada varlığı gerçekten bize güç verdi. Bu mücadelenin yürüyebileceğini, büyüyebileceğini gösterdi” dedi.
“KURUMLARIN BİR ARAYA GELMESİ ÖNEMLİ”
Mustafa Sazcı, kurultayın Alevi mücadelesinde önemli bir gelişme olduğunun altını çizerek şunları söyledi:
“Bizim uzun süredir kullandığımız bir ifade vardı “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz.” Aslında Alevi kurultayı bize bunu gösterdi. Orada ekoloji mücadelesi veren, feminist, sosyalist, sosyal demokrat, Kürt, Türk, Alevi, Sünni; aslında toplumun farklı kesimlerinden insanlarla birlikte iktidarın karşısında, tüm zorbalıklarına karşı bir arada olabileceğimizi, birbirimizin hakkını savunabileceğimizi göstermiş olduk. Bu anlamda gerçekten kurtuluşun tek başına olmadığını hep beraber olduğunu göstermesi hasebiyle oldukça olumluydu kurultay. Bunun yanı sıra binlerce kişiyi çok kısa bir sürede oraya getiren Alevi kurumlarının 2023’te üzerine daha fazla görev düştüğünü ve daha kitlesel hareketlere, sadece salon etkinlikleriyle kalmaması, mitinglere dönüşmesi gerektiğini düşünüyorum.
Kurultayın birçok olumlu yönü vardı. Alevi hak mücadelesinde olan canlarımızın, uzun süredir kurumların yapmış olduğu bu ortaklaşma çabaları azami düzeyde de olsa yol erkan için bir araya gelme çabalarını ocağımız adına söylemem gerekirse olumlu karşılıyorum. Bu olumlu karşılamamın en büyük nedeni de şu: Uzun süredir suni gündemlerle aslında iktidar bizi böl parçala yönet taktiğini kullanarak birbirimizden kopardı. Kurumlarımız ortak basın açıklamalarını bırakalım ortak cemlerden bile sakınır hale geldiler. İnançsal aktivitelerimizi, yol, erkan hizmetlerimizi dahi ortak bir şekilde yürütememe cesaretini bile yitirmişlerdi bu son süreçte.
6 kurumun bir araya gelerek oluşturduğu bu oluşum bence bu suni gündemleri bir tarafa bırakarak yol için birliğe çağrılması hasebiyle önemli. İktidarın yarattığı bu suni gündemler sadece kurumlar arasında değil, maalesef toplum açısından da öyle. Bu kurultayın önemli yanlarından biri de kurumları bir araya getirdi.
“BEKTAŞİLERİN, TAHTACILARIN GÖZLERİNDEKİ O HÜZNÜ GÖRDÜM”
Mustafa Sazcı, toplumun birçok kesiminden yurttaşın, AKP’ye tepkileri amacı ile Büyük Alevi Kurultayı’nda yer aldığını belirterek şöyle devam etti:
“Antalya’da tanıdığım, bildiğim, gidip köylerinde ziyaret ettiğim Bektaşilerin ve Tahtacıların da kurultayda olduğunu gördüm. O Bektaşiler, Tahtacılar daha öncesinde AKP’ye, MHP’ye oy verdiler ama “İktidar bizim inancımızı tanımıyor, inancımızı yok etmek için elinden gelen çabayı harcıyor. Bizler bu oyuna artık daha fazla alet olmayacağız. İnancımızı yok sayanlara karşı mücadelemizi güçlendireceğiz’ direnciyle o alanda bulundular.
Bektaşilerin, Tahtacıların, Abdalların, Kürt Kızılbaşların, Türkmen Kızılbaşların, Bektaşilerin orada bulunması, farklı farklı süreklerin bir arada olması ve ortak söylemler etrafında birleşmesi olumluydu.
Aşık Ala Deli Sultan’ın bir nefesinde buyuruyor ki ‘Kimim ben, hatırlat bana. Kendimle tanıştır beni’. Gerçekten Alevi toplumsallığı da Alevi hareketi ile henüz kendisiyle tanışma refleksini göstermiş durumda değil, kendisini tanımıyor. Bu kurultayda şunu gördük uzun süredir: Alevilere yönelik Cumhuriyet döneminde yapılmış katliamlar irdelenirken Dersim Katliamı hep paspas altı ediliyordu. Fakat bu son gördüğüm kurultayda tüm kurumlar açısından Dersim Katliamı’nın gerçekten baskın bir şekilde varlığının kabul edildiğini gördük. Dersim Katliamı’nın anılmasında Bektaşilerin, Tahtacıların da gözlerindeki o hüznü gördüm. Bu anlamda da oldukça önemliydi. Kendi tarihimizde gerçekten devletle yüzleşme konusunda büyük bir adım olduğunu düşünüyorum.
KURULTAY GENÇLERİ ETKİLEDİ
Kurultay, genç Alevileri etkiledi. Kurultaya katılan bir canımız, kitle o coşkuyla birlikte çıkınca dedi ki ‘Dede artık ben yol erkanı öğrenmek istiyorum. İkrar vermek istiyorum, hangi ocağa başvurabilirim?’
Kurultayın verdiği coşku, aşk, mücadele azmi yıllardır sosyalist hareket içeresinde olan bu canımıza kendi inancını tanıma, inancının içerisinde var olma aşkını da aslında meydana getirdi. Bu nedenle bu kurultayın gerçekten çok az olsa da gençler üzerinde etkisinin olduğunu düşünüyorum.”
“KURUMLAR HALA ALEVİ GENÇLİĞİNE ULAŞAMIYOR”
Mustafa Sazcı, kurultayın belirlendiği tarih konusunda ise eleştirilerini dile getirdi. Sazcı, “Yakın bir süreçte torba yasa kabul edildikten yaklaşık birkaç hafta sonra kurultay duyuruldu. Tarih açısından sıkıntılı. Daha hazırlıklı, çalışılmış bir şekilde bu kurultay gerçekleştirebilirdi. İkincisi, geçmişteki çalıştaylarda olduğu gibi bu kurultayda da temsiliyet konusunda büyük sıkıntıları görüyoruz. Gerek siyasal, gerek tüm toplumsal hareketlerin de dinamo gücü haline gelmiş, mücadelede yeni mevziler açabilecek, mücadeleyi büyütebilecek bir toplumsal kesim var, gençler. Bu kurultayda yaklaşık 1/10 oranında genç vardı. Alevi kurumları hala Alevi gençliğine ulaşamıyor, bu başlı başına bir sorun. Alevi toplumsallığının büyük bir bölümü olan Abdallar da bu kurultayda yeterince temsil edilemedi. Bu nedenle ben bu kurultayda bunun artık aşılması ve bu soruna çözüm getirilmesi gerektiğini, gerek Abdal dernekleri ile gerekse de Abdalların yaşadığı bölgelere gidip Abdallarla doğrudan iletişime geçilmesi gerektiğini düşünüyorum. Sadece Abdalların da değil, aslında kronik bir rahatsızlık haline gelmiş Alevi kurumlarında ve diğer siyasal hareketler içerisinde de en büyük sorun kadın temsiliyet oranının az olması. Bu sorunu çözebilmek için %50 kadın kotasının uygulanabilir olması gerekiyor. Ana canların, bacıların daha çok görünür hale getirilmesi gerektiğini düşünüyorum” dedi.
“SOMUT BİR ÖNERİ YOKTU”
Mustafa Sazcı şunları kaydetti:
“Canlarla yaptığımız muhabbette herkesin aslında ortak olarak gördüğü eksikliklerden birisi şu: Kurum yöneticileri ayrı ayrı aynı minvalde konuşmalar yaptı. Aynı minvaldeki konuşmaların çok ehemmiyeti olmadı. Kaldı ki toplumda da artık belli bir süreden sonra duyarsızlığa sebebiyet verdi. Kimsenin de dinlediğini düşünmüyorum, özellikle sonlara doğru… Bu aslında büyük bir zaman kaybı, enerji kaybına neden oldu. Bu nedenle bizim naçizane önerimiz şuydu: ortak bir metin etrafında kurum yöneticileri birleşmeliydi. O kürsüleri kullanması gerekenler gerçekten o alanda ihtisas sahibi olan siyaset bilimcilerdi.
Önümüzde siyah, beyaz diyemeyeceğimiz gri bir alan oluşmuş. Alevi hak mücadelesinin gideceği yolu bulabilmek için o alanı aydınlatabilecek akademisyenlerin, siyaset bilimcilerinin olması gerekiyordu. Bu ülkede Alevilerin yaşadığı sorunları herkes biliyor. Tekrar tekrar sorunları dile getirmeye hiç gerek yoktu. Aslında iş, orada çözüme yönelik ne yapılması gerektiğine değinmekti. Başta kurum yöneticilerinin yaptığı konuşmalarda da ve ortaya çıkan sonuç bildirgesinde de soruna ilişkin çözüm önerileri, somut bir öneri yoktu. ‘Şu gün şurada şu yapılmalıdır, artık mücadele hattını böyle oluşturmak gerekiyor, şöyle bir mücadele ağı örülmeli’ gibi herhangi somut bir öneri içeren bir şey yoktu. İyi dilek ve temennilerle bitirilen sonuç bildirgesi yayınlanmış oldu. Bu nedenle ben bu kurultayın böyle kalmaması, bu mücadelenin kurultayla, salon etkinlikleri ile çalıştaylarla sınırlı kalmaması, artık alanlara çıkmamız gerektiğini düşünüyorum.”
“ALANLARA İNİLMELİ”
İktidarın, Alevi toplumunun sokağa çıkması konusunda korku beslediğini ifade eden Mustafa Sazcı, kurultaya dair değerlendirmesini şu sözlerle sürdürdü:
“Saray rejimi, insanların ses çıkarmasından korkuyor. Bu nedenle her konuşanı susturmaya çalışıyor. Biz bu korkuyu, Ali İsmail Korkmaz’ın söylediği gibi ‘korkacaksın, titreyeceksin, yıkılacaksın’ sözünde buyurduğu üzere aslında bizlerin artık o korkuları titremeye çevirmemiz ve yeri geldiği zaman aslında bu iktidar rejiminin ortadan kaldırılması gerektiği bilinciyle hareket etmeliyiz. Alevi toplumunu dışlayan, ötekileştiren, inancımızı tanımayan bu iktidar bizden korksun. Bu nedenle aslında ben Alevi mücadelesinin artık bu saatten sonra alanlara inmesi gerektiğini düşünüyorum. Alanlara inmesi ile birlikte emin olun Alevi mücadelesi içeresinde genç oranının atacağından %100 eminim. Kendim de çok küçük yaşlardan itibaren sosyalist hareketin içerisinde bulunan genç bir ocak evladı olarak Alevi hak mücadelesinin bu kurumlar içerisine, bu binalar içerisine sıkışmış halinden muzdarip olduğumu belirtmek istiyorum. O nedenle Alevi gençler Alevi hak mücadelesinin yanında durmak yerine, Alevi dernekleri içerisinde faaliyet yürütmek yerine, farklı siyasal hareketler içerisinde savruluyorlar. Alevi gençliğinin artık Alevi kurumlarında alan açılmasıyla birlikte bu alana yeni bir bakış açısı getireceğini, yeni bir mücadele hattı oluşturacağına inanıyorum.
‘Aman şu süreçlerde bir şey söylemeyelim, zülfü yâre dokunmayalım. Ne yaparsak AKP’ye yarar. Alana inersek AKP oy kazanır, AKP buradan yararlanır’ gibi söylemleri bir kenara bırakmalıyız. Bizler bugüne kadar alana inmediğimiz için aslında AKP bu kadar güçlendi, bizler bugün alana inip kendi sözümüzü söyleyemediğimiz için AKP iktidarı bugün torba yasasını bize rağmen geçirdi. Kurultay yaptık oldu bitti, 8.000 kişi getirdik, gövde gösterisi yaptık, diye bitirilecek bir durum değil. Bence muazzam bir güç oluştu orada, muazzam bir güç birikti, umut birikti. Bu umudu alanlara geçirerek büyütmek gerekiyor ve diğer muhalefetleri de birleştirmek gerekir.”
Cebrail ARSLAN/ANTALYA
Yoruma kapalı.