PİRHA- Topçu Baba Derneği’nin yönetim kurulu üyesi Mustafa Can, Alevilerin barış sürecinin öznesi olması gerektiğinin altını çizerek, “Barış olabilmesi için eşit yurttaşlık talebinin öne çıkartılması, yok sayılan kesimlerin eşit olarak kendisini ifade edebilmelidir” dedi.
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’taki “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” gündemdeki yerini korurken, Kürt sorununun çözümü ve demokratikleşme adımlarına dair tartışmalar da devam ediyor.
Topçu Baba Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Can, konuya ilişkin PİRHA’ya değerlendirmelerde bulundu.
“BARIŞ ÇOK KIYMETLİ BİR DEĞER”
Barış sürecini desteklediğini belirten Mustafa Can, “Bugün bu ülkede barışa çok acil ihtiyaç var. Ama barış dediğimiz şey sadece iki kişinin barış olsun demesi ile barış olmaz. Çünkü barış çok kıymetli bir şeydir, bir değerdir. Barış için Türkiye’deki toplumsal muhalefetin, daha doğrusu bu olumsuzluklardan etkilenen herkesin barış sürecinin içerisinde bir kelam, bir sözünün olması gerekir” dedi.
“BARIŞ OLABİLMESİ İÇİN EŞİT YURTTAŞLIK TALEBİNİN ÖNE ÇIKARTILMASI GEREKİR”
Barış sürecinin en önemli ayaklarından bir tanesinin yok sayılan, görmezden gelinen, ötekileştirilen kesimler olması gerektiğinin altını çizen Mustafa Can, barış süreci içerisinde mutlaka tüm kesimlerin yeri olması çağrısında bulundu.
Can, şunları ifade etti:
“Özellikle Aleviler barış sürecinin masada temsilcisi değil, tam tersine barış sürecinin öznesi olmak durumundadırlar.
Barış dediğimiz andan itibaren özgür, eşit yurttaşlık ve demokrasinin egemen olduğu demokratik bir yapının oluşturulduğu bir iktidar oluşturulacaksa barış ancak o zaman olur. Barış olsun demekle barış olmaz. Barış olabilmesi için eşit yurttaşlık talebinin öne çıkartılması, farklı kesimlerin, yok sayılan kesimlerin eşit olarak kendisini ifade edebilmesi gerekir.”
“TÜM KESİMLER BARIŞ SÜRECİNDE AKTÖR OLMALIDIR”
“Bütün toplumsal muhalefetin ve parlamentonun barış sürecinde aktör olarak yer alması gerekir” diyen Can, şunları ekledi:
“Mesela örneğin bu ülkede farklı inançlar var. Laiklik sözüm ona bu ülkede egemen. Ama bu ülkede Alevilik bir suç. Alevi dergâhlarına çok rahatlıkla, utanmadan ‘cümbüş yeri’ diyebiliyorlar. O zaman cemevinin de ibadethane olarak sayılması gerekir, Aleviliğin de bir inanç olarak kabul edilmesi gerekir. Bütün farklı inançların, bütün etnisitelerin bu ülkede eşit olarak temsil edilmesi gerekir. Bunun için de bütün toplumsal muhalefetin, bütün parlamentonun bu barış sürecinde aktör olarak yer alması gerekir. Yani ortak bir mutabakat kurması gerekir. Meclislerin kurulması gerekir. Yani şehit annelerinden tutun da ötekileştirilenlere kadar herkesin orada olması gerekir. Dolayısıyla ancak barış böyle gerçekleşir. Yoksa iki kişinin “Barış olsun bu ülkede” demesiyle barış olmaz.”
Buse Nehir DEMİR/ANKARA
Yoruma kapalı.