PİRHA-Dede Seyit Karahalil, Alevilerin dayanışma kültürünün temeli olan müsahipliği anlattı. Karahalil, “Dede huzurunda alınan rızalık ve ikrardan sonra bireyin üslendiği müsahiplik, erdemli ve kâmil insan olma yolunda tek doğru yoldur” diyerek müsahipliğin günümüzde ders olarak anlatılması gerektiğini söyledi.
Alevi inancının önemli kurumlarından biri olan Musahiplik, kelime itibarıyla Yol kardeşliği anlamına geliyor. Hem madden, hem de, manen yani inanç boyutunda kardeş demektir. Musahiplik bir defa yapılır ve bir ömür boyu sürer.
Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı (HBVAKV) önceki dönem genel sekreteri Seyit Karahalil Dede, Alevilerin dayanışma kültürünün, inancının en önemli parçası olan musahiplikle ilgili konuştu.
Karahalil, Alevi toplumunca “Müsahip” olarak isimlendirilen kavramın aslında “Müsayip” olarak ifade edilmesinin daha doğru ve anlamlı olduğunu söyledi.
Dede Seyit Karahalil, “Müsayip dört can bir baş olma halidir” diyerek şu tanımlamayı yaptı:
“Çünkü bu hale girmenin birinci yolu rızalıktan geçer. İkinci yolu ise ikrardır. Kişi kendi ile yüzleşmelidir. Üçüncüsü yaşadığı alanda bulunan toplumdan, rızalık alarak, Görgü Cemine girer ve dede huzuruna çıkarlar. Müsayip olanlar artık yoldaş, karındaş ve dönülmez bir yolda eşdaşlardır. Müsayiplik kardeşten öte, candan ileridir. Malı mala, canı cana katanlardır. Bu yolda can verilir. Çünkü bu yol ölmeden önce ölmeyi bilmek, kâmil insan ve kâmil toplum yaratma yoludur. Bu yol ateşten gömlek, demirden leblebidir. Müsayiplerin her ferdi ömür boyu candır, bacıdır. ‘Herkes taş atsa bile, müsayipin attığı bir gül yaralar’ (Pir Sultan Abdal). Sivas cehenneminde toptan yandık ancak yine de kirlenmedi yüreğimiz. Bu cümle, kâmil toplum sözü ve özüdür. Ölüm ölür biz ölmeyiz. Çünkü biz müsayip olurken ölmeyi bilenlerdeniz. Bu öyle bir sırdır ki, beyaz örtünün (Kefen) altında ‘nefis’ denilen şeytanı, duyguları törpüler, onu toplumsallaştırır.”
“KÖY YAŞAMI ADETA RIZALIK ŞEHRİ GİBİYDİ”
Dede Seyit Karahalil, geçmişte köylerde yaşam bulan ancak kentlere göçün ardından yok olan müsahiplik için “Ekini birlikte biçerler, hayvanlarını birlikte yaylıma gönderir ve havayı bile birlikte solurlardı” tarifini yaptı. Dede Karahalil, “Köy yaşamı adeta bir rızalık şehrinde yaşar gibiydi” diyerek şu cümlelerle devam etti:
“İlk ve ortaokulu köyümde yaşayarak, cemlerde bulunarak geçirdim. Köy hayatının zorluklarını, ancak bir o kadar da anlamını ve kutsallığını hissettiğimi söyleyebilirim. Çünkü her yıl olmasa bile köyümüze dedeler gelir cem yapar, dargın ve küskünleri barıştırır, toplumun bir birleri ile razı olmasını sağlardı. Malumlarınız olduğu üzere kırsal alanda yaşam ve geçim genellikle tarım ve hayvancılık yaparak sağlanırdı. Zaten köylerimiz korku ve sürgün sebebi ile genellikle dağlık ve çorak araziler üzerinde bulunur ve yaşam çok zor koşullarda gerçekleşirdi. En kutsal tarafı ise köy alanlarında evli kişiler genelde müsayip olur ve ayrı gayrı olmazdı. Ayrı evlerde yaşar ama tek ev gibi çalışırlardı. Daha anlamı bir ifade ile yarın yanağından gayrı her şeyde ortaktılar.
Köy yaşamında dargınlıklar küskünlükler olurdu ancak bunlar çok uzun sürmezdi. Bu hallerde yapılacak işlerde, bu kişiler kimsesiz kalır ve aşına aş, sözüne söz söylenmezdi. Onun içindir ki küskünlük yaz ayında bir mendilin kuruması kadar sürerdi. Bizler okula giderken tam gün olması sebebi ile çantalarımıza azık konurdu, söz konusu bu azıklar imrenme olmasın diye bir birinden farklı olmazdı.”
“MÜSAYİP OLMAK KOMÜNAL YAŞAMLA EŞ DEĞERDİR”
Dede Seyit Karahalil, müsahipliğin geçmiş tarihlerde yaşanan komün yaşam kültürü ile bağlantılı olduğunu ifade etti. “Müsayip olmak komünal yaşamla eş değerdir. İki kültürde de toplumsal çıkar söz konusudur” diyen Dede Karahalil şunları söyledi:
“Kominal yaşam doğrudan hem tek başımıza hem de başkalarıyla toplumsal sorumluluğu alabilmektir. İçinde bulunduğumuz veya doğduğumuz yapının zihniyet faylarını, kabullerini kısaca; bu bozuk düzenin çarklarının kırılabilmesi için önce kendimizi eğitmemiz ve daha sonra bunu topluma entegre etmemiz gerekir. Komünal yaşam biçimi dünyanın sosyal, ekonomik ve ekolojik sorunlarının yanında, içinde bulunduğumuz bireyciliğe, atomizasyona (sıvı ve gazların bir basınç altında mikron boyutunda küçük zerreciklere ayrılması işlemidir) karşı da çözümdür. İşte tam bu noktada müsayip olmak komünal yaşamla eş değerdir. Çünkü her ikisinde bireycilikten uzak toplumsal çıkar söz konusudur. Ayrıca beraberinde kısa çöpün, uzun çöpten hakkını almasını sağlar. Bunu sağlamakla kalmaz sorgular, adaletin vücut bulmasını tetikler. Tek eşliliği sağlar, herkesin kardeş olmasını sevmeyi, sevilmeyi, birlikte üretip birlikte eşit paylaşmayı, eşit yaşamı vurgular. Her toplumun bireyin, yaşam biçimini, inanç biçimini, kısaca insanca bir yaşamın özünü savunur. Müsayipler nasıl karındaş ise komünal yaşam biçimi ile müsayiplik de karındaştır. Bugün komünal bir ilişki kurarak yaşamamızın önünde bir tek engel var o da kendimizden başkası değildir.”
“İNADINA MÜSAYİP OLMAYI SÜRDÜRMELİYİZ”
Dede Seyit Karahalil, “Kapitalist düzende bireyci anlayışın ön plana çıktığı bir çağda müsahiplik kültürünün günümüz koşullarında uygulanabilirliği var mıdır?” sorusuna ise “Pratikte uygulanması pek mümkün gözükmüyor” cevabını verdi. Karahalil, “Cemevleri, dernek ve vakıfların yenilenmeye gitmesi gerektiğini de söyleyerek şunları dile getirdi:
“En çok zorlandığım veya zorlanacağımız bir başlık. Kapitalizmin ve Neo liberal politikalar karşısında durmak bir tarafa, adı bile ürkütücü. Bu yapıyı öteleyebilmenin veya ortadan kaldırmanın yolu; öncelikle topyekûn bir eğitim seferberliği söz konusudur. Bu konuda şehir hayatında ve varoşlarda bu kadar eşitsizlik sürerken, yalnız Alevilerin müsayip olması bireyci davranışların önüne geçmesi kesinlikle yeterli değildir. Kaldı ki kentlerde müsayip olmak bir tarafa bunun pratik de uygulanması pek mümkün gözükmüyor. Kırsal alanda veya köy hayatında kişileri hatalarından dolayı cezalandırmak veya dışlamak kendisine gelmesini, düzelmesini sağlamak mümkün iken, kent hayatında bunu yapmak zor olsa gerek. Toplumdan uzaklaştıran kişi veya kişiler bir mahalleden diğer bir mahalleye veya başka bir yere taşınarak yaşamını sürdürebilir. Buna engel bir durum söz konusu değildir. Meseleyi kentler açısından ele almamızın nedeni, artık köy yaşamı adeta bir sayfiye yaşam haline geldi diye düşünmemizden kaynaklıdır.
Konunun başka bir boyutu ise, dedelerimizin kent hayatından, teknolojiye ve eğitime, felsefeye uyumu ayrı bir konu olarak önümüzde duruyor. Her şeye rağmen kırsal alanda kapitalizme rağmen müsayiplik konusu yaşamda ve pratikte yerini koruyabilir. Ancak kırsal alanda yeni nesil veya gençlik bulmak da o kadar kolay değildir. Bu durumda yapılacak en önemli duruş, kent yaşamında her ne kadar kabul görmemiş olsa da kurduğumuz cemevleri, dernek ve vakıflar kendilerini yenilemeli ve özünden özgünlüğünden taviz vermeden günün koşullarına uygun hale getirilmelidir. Daha önemlisi ise bu alanlarda yönetici olanlar öncelikle beklenti, kariyer, statü kaygılardan uzak ve müsayip olmalıdır. Ayrıca bu alanlar mimari ve tasarım açısından gözden geçirilmeli ve Alevi geleneklerine uygun sanatsal ve simgesel tarz taşımalıdır. İnadına ‘şah’ demeye ve kapitalizme, neoliberal politikalara karşı müsayip olmayı sürdürmeliyiz.”
“DERS OLARAK OKUTULMASINI SAĞLAMAK GEREKİR”
Dede Seyit Karahalil, müsahiplik kültürünü günümüz koşullarına nasıl güncellemek gerektiği konusunda ise şu önerilerde bulundu:
“Müsayiplik kültürünün güncellenmesinden ziyade, bu kültürün daha çok geliştirilmesi yaygınlaştırılması ve becerebilirsek ders olarak okutulmasını sağlamak gerekir. Çünkü müsayiplik erdemli ve kâmil insan olma yolunda tek doğru yoldur. Ancak bu doğru yola girmek için önce, ‘İnsan olmaya geldim demek’, ‘okunacak en büyük kitap insan demek’, birey olmak gerek. Müsayiplik dört kapı kırk makamdır. Bu kapıları açmak için ömür yetmez. Verilen sözden dönmenin toplumsal açıdan büyük yaptırımları bulunmaktadır. Müsayiplik bir anlamda oto-kontrolün bir parçasıdır ve müsayip olmakla iş bitmez. Her yıl, tüm aile bütün yapıp yapmadıkları ile dara durmaktadır. Eğer bir güncelleme yapılacaksa insanlar kendilerini yüzleşerek güncellemelidir.”
MÜSAHİPLİK GÜNÜMÜZDE NEREDE YAŞATILIYOR?
Dede Seyit Karahalil, son olarak günümüz Alevi dünyasında müsahiplik kültürünü, kurumunu Denizli, Balıkesir ve Milas bölgesindeki tahtacı Alevilerinin yaşattığını söyleyerek “Ancak bu bölgelerimizde yaşanan kültürün, mevcut sistemin uygulamaları nedeni ile tam özünde yürütülmesinin mümkün olmadığı söz konusudur” ifadelerini kullandı.
Eren GÜVEN-Cebrail ARSLAN/ANKARA
Yoruma kapalı.