PİRHA- Munzur Havzası’nda maden araması için 23 Eylül’de ihale yapılacak. Emek Partisi, Dersim’in yeraltı yerüstü kaynaklarının talan edilerek Dersim halkının geleceksizleştirilmek istendiğini belirterek, “Talancılara karşı yaşam kaynaklarımızı koruyalım” çağrısında bulundu.
Emek Partisi Dersim’de Munzur Vadisi Milli Parkı’nın da için de bulunduğu Munzur Havzası’nda maden araması için 23 Eylül’de yapılması planlanan ihaleye ilişkin basın açıklaması yaptı.
Basın açıklamasında konuşan Emek Partisi il yöneticisi doğa ve çevre komisyon üyesi Hıdır Demir, AKP Hükümeti döneminde çevre talanına dönük uygulamaların artarak devam ettiğini belirterek, “Sermayenin kar hırsı için Ege’nin nefes borusu olan Kaz Dağları’nda kesilen 200 bin ağaç ve dört bir yanı JES’lerle çevrili olduğu için adeta nefes alamayan Aydın’da yeni jeotermal ihaleleri yapıldı. Hasankeyf su altında bırakıldı. 12 bin yıllık kentin kadim kayaları dinamitlerle uçuruldu. Dünyanın en temiz gölleri arasında gösterilen Salda Gölü’ne millet bahçesi yapılması doğal alanlara yönelik tahribatın geldiği noktanın vahametini göstermektedir. Yaklaşık üç aydır Cudi’de süren orman yangınlarına müdahale edilmemesi ve müdahale eden halkın engellenmesi, izahı olmayan bir akıl tutulmasıdır. Tema vakfı tarafında tespit edilen verilere göre; geçen yıl yalnız Sivas’ta 135, Antalya’da 86, Kütahya’da 106, Afyon’da 69, Muğla’da 64, Uşak ve Elazığ’da 56 yerde maden ihalesi açıldı. Gözü doymaz sermaye ve onun iktidarı hedeflerine şimdi de Dersim’in eşsiz coğrafyasını koydular ” dedi.
“MUNZUR HAVZASI YOK EDİLMEK İSTENİYOR”
Çevre sorunlarının her geçen gün arttığına dikkat çeken Demir, şunları ifade etti:
“Munzur Vadisi Milli Parkı’nın da için de bulunduğu Munzur Havzası’nda toplam olarak 43 bin 350. 87 hektarlık bir saha 4. Grup maden ruhsatı ile ruhsatlandırılmış durumda. 23 Eylül tarihinde ihalenin yapılacağı biliniyor. Ruhsatlandırılan alan çok geniş bir sahaya tekabül etmektedir. Milli Parkın toplam büyüklüğü 42 bin hektardır. Ruhsatlandırılan saha, milli park sınırlarından daha geniş bir sahaya denk düşmektedir. Ruhsatlandırılan bölgede, hem milli parkın bir bölümünü hem de milli park alanı dışındaki kısımlarını kapsamaktadır. Kara Yonca, Cevizlidere, Karaoğlan, köyleri ile Mamles, Sin gibi bölgelerin de içinde bulunduğu bu sahalardan Sin bölgesinden yürütülen projeye önden ÇED gerekli değildir kararının iptali maksadıyla Elazığ idare mahkemesine açılan davada iptal kararı vermiştir. Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG) Temmuz 2019 tarihinden bu yana bir yılı geçkindir 2685 noktada maden ruhsatı ilanı yaptı. İhale edilen bu alanların büyük bölümü, ova, 1. Sınıf tarım alanı, mera ve içme suların bulunduğu yerlerdir. MAPEG tarafından çok sık biçimde yeni ruhsat alanları açıklanıyor. Bu maden aramalarını besleyen, destekleyen şirketlerin başında yabancı şirketler bulunmaktadır. Kanadalı altın şirketi Alacer Gold ve Lidya Madencilik’in ortaklığı olan Anagold Madencilik adlı şirket Erzincan’ın Kemaliye ilçesine bağlı Ağıl, Dilli, Harmankaya ve Çanakçı köylerinde altın arama faaliyetlerine bir süreden beri devam etmektedir. Şimdiyse Dersim’in yeraltı yerüstü kaynaklarını talan ederek halkımız geleceksizleştirilmek isteniyor! Suları, bitkileri ve soluduğumuz havası zehirlenmek isteniyor bu şirketler tarafından. Endemik tür barındırması bakımından Türkiye’nin en zengin Milli Parkıdır, Munzur Vadisi Milli Parkı. 2000’e yakın bitki türü saptanmış durumda. Bunların %20’sine yakın endemik tür. Yaban hayatı bakımından eşsiz bir doğaya sahiptir Dersim.”
“UNUTMAYALIM Kİ, ÖLÜLER ALTIN TAKMAZ”
Demir, Munzur havzasında maden projesi yürütülmesi demenin, akarsu kaynaklarının, yer altı suyu kaynaklarının, toprağın, havanın geri dönüşümsüz olarak zarar görmesi ve tüm ekosistem dinamiklerinin yok olması anlamına geleceğini vurgulayarak, şunları söyledi:
“Maden projelerinin gerçekleştirilmesi halinde, tam bir ekolojik katliam ortaya çıkacağı çok açık. Türkiye’de bunun örneklerini; Ordu Fatsa’da, İzmir Bergama’da, Erzincan İliç’te, Uşak’ta, Sivas’ta, pek çok coğrafya da gördük. Bu bakımdan bu projelerin planlanması, başta Avrupa’nın Yaban Hayatını ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi, Dünya Biyolojik Sözleşmesi, Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın korunması Sözleşmesi gibi uluslararası sözleşmelere aykırı olmakla birlikte, hukuka da aykırıdır. Bu anlamda iptali elzemdir. Munzur’a yönelik bu maden talanı girişimi, uzun yıllardır yürütülen ‘insansızlaştırma’ ‘kimliksizleştirme’ politikasının bir parçasıdır. Tüm halkımızı sermaye ve onun iktidar ortaklığıyla gerçekleştirilen bu projelere karşı mücadeleye çağırıyoruz! Girdikleri her yere iş aş vaadiyle yer edinmeye çalışan bu talancılara karşı yaşam kaynaklarımızı koruyalım. Barajların, Hidroelektrik Santrallerinin ve madencilik sektörünün tehdidi altındaki bu coğrafyayı korumak her birimizin tarihsel sorumluluğudur.”
PİRHA/DERSİM
Yoruma kapalı.