PİRHA- Dersim’den Erzincan’a gitmek için yola çıkan Munzur Çevre Derneği heyetinin Erzincan’a girişine dün izin verilmemişti. Munzur Çevre Derneği Dersim Temsilcisi Yusuf Topçu, İliç ve benzerleri gibi Dersim’de de birçok maden sahasını kendilerinin bizzat ruhsatlandırdığını ve çok yakın zamanlarda Dersim’e de bu şekilde müdahale edeceklerini belirtti.
Dersim’den Erzincan’a gitmek için yola çıkan birçok kişi ve kurum gibi Munzur Çevre Derneği heyetinin de Erzincan’a girişine dün izin verilmemiş ve heyet Pülümür’de bir basın açıklaması yaparak geri dönmüştü.
“DERSİM TAMAMEN KUŞATMA ALTINDAYDI”
PİRHA’ya konuşan Munzur Çevre Derneği Dersim Temsilcisi Yusuf Topçu, yaşadıklarını ve tepkisini şöyle dile getirdi:
“Erzincan İliç’te yaşanan çevre katliamıyla ilgili biz de oraya gitmek, orada neler olup bittiğini, bu katliamın sonucunda doğaya, çevreye ne kadar zarar verildiğini kendi gözlemlerimizle görebilmek için yola çıktık. Ancak yola çıktığımızda güvenlik güçleri tarafından belli noktalar tamamen kuşatılmıştı. Deyim yerindeyse Dersim tamamen kuşatma altındaydı. Biz Pülümür’e vardığımızda yine önümüzü kestiler ve gidemezsiniz dediler. ‘Erzincan Valiliği’nin almış olduğu bir karar var, bu karar doğrultusunda biz sizi bırakmayız’ dediler. Biz de orada itirazımızı koyduk. Seyahat özgürlüğümüzü neden engelliyorsunuz. Bunun doğru olmadığını belirttik ancak belli şeyler sonucunda bizi bırakmadılar. Biz hemen olduğumuz yerde bir basın açıklaması yaparak bu katliamı kınadık.”
Dersim merkeze geri döndüklerinde ortamın kendilerine 12 Eylül’ü hatırlattığını belirten Topçu, “Olağanüstü hal zaten yıllardır Dersim’de var ama bugünkü durumu gördüğümde hakikaten 12 Eylül askeri darbesi zamanına benzettim. Tüm askerlerin, tüm polisin sokağa çıktığını görünce dedim ne oldu acaba? Bu kadar önlem almaları nedendir? Kimi temsil ediyorlar? Yeraltı kaynaklarını sömürüp götürebilmeleri için kime dayandıklarını açık bir şekilde bugün bir kez daha Dersim’de gözlerimizin önünde gördük” dedi.
“MADEN ŞİRKETLERİ YAKIN ZAMANDA DERSİM’E DE MÜDAHALE EDECEKLER”
Çevre Derneği olarak bu konuda yıllardır mücadele ettiklerini, dolayısıyla bu duruma karşı sessiz kalmayacaklarının altını çizen Topçu, şunları kaydetti:
“Bugün İliç’te yaşanan çevre katliamı gösteriyor ki, uluslararası tekelci sermaye, tekelci şirketler buradaki yerli işbirlikçileriyle beraber tamamen ülkemizin üzerine çökmüşlerdir. İliç ve benzerleri gibi Dersim’de de birçok maden alanını kendilerinin bizzat ruhsatlandırdığını ve çok yakın zamanlarda Dersim’e de bu şekilde müdahale edeceklerini, bu çevre katliamının sadece İliç’i değil, bizleri de büyük bir şekilde etkileyeceğini, dolayısıyla bir insanlık suçu olduğunu, bu insanlık suçunu yıllardır işledikleri gibi dün bir kez daha işlediklerini gördük.
“İLİÇ’TE NELER OLUP BİTTİĞİNİ KİMSE BİLMİYOR”
İliç’te, orada çalışan insanların göçük altında, yağmurlu toprağın altında kaldıkları, o yetmezmiş gibi bir de büyük bir çevre felaketinin yaşanacağı tartışma götürmez bir gerçekliktir. Çünkü kendi açıklamalarında bir derenin menfezinin kapatıldığını, bu deredeki akıntının gidip Keban Barajı’na, Fırat Nehri’ne karışacağını söylüyorlar. Hakikaten İliç’te neler olup bittiğini kesin ne kamuoyu biliyor ne gazeteciler ne basın biliyor. Biz de doğru dürüst bir şey bilmiyoruz. Ancak alınan önlemlere baktığımız zaman İliç’teki çevre tahribatının, çevre katliamının çok büyük olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz.”
“BİR AN ÖNCE BU ZEHİR HAVUZLARINI KAPATIN”
Munzur Çevre Derneği Dersim Temsilciliği üyesi Özgür Ozan Karaağaç ise şunları belirtti:
“Bizler Munzur Çevre Derneği üyeleri olarak özellikle yanı başımızda yaşanan bu katliama seyirci kalamayız. Buna karşı en önemli tepkiyi göstermek için arkadaşlarla gittiğimizde, sanki bir düşman muamelesi gibi, sanki bu olayın kaynağı bizmişiz gibi bir muameleyle geri döndürüldük. Şimdi Erzincan Dersim komşu. İliç demek Munzur demek. Munzur demek Fırat demek. Fırat demek Orta Doğu demek. Orta Doğu demek dünya demektir.
Bu da bütün dünyayı, bütün insanlığı ilgilendiren bir mesele olduğu ve uluslarüstü bir konu olduğu için bütün insanlığın buna tepki göstermesi lazım. Bizim sadece devletten beklentimiz şudur: Olayın bütün açıklığıyla topluma anlatılması ve bundan sonraki aşamalarda gerekli tedbirlerin alınarak o maden sahasının kapatılmasıdır. Çünkü bu madenlerin zehirleri hem toprağa hem suya hem de aldığımız havaya karışıyor. Bundan ürünlerimiz, bitkilerimiz, çocuklarımız, hayvanlarımız yani bütün canlılar, bütün yaşam alanları etkileniyor. Buradan bir kez daha sesleniyorum. Bir an önce bu zehir havuzlarını kapatın.
PİRHA/DERSİM
Yoruma kapalı.