PİRHA-Dicle Fırat Gazeteciler Derneği Eş Başkanı Dicle Müftüoğlu, Kürt basınını susturmaya yönelik hamlelerin sürdüğünü belirterek, “Arkadaşlarımıza savcılık ve hakimlik sorgularında gazetecilik faaliyetleri dışında herhangi bir şey sorulmadı. Yaptıkları haberler, çektikleri programlar soruldu. Suçlama konusu yapılan haberlerin hiçbirine erişim engeli getirilmemiş” dedi.
Türkiye’de AKP-MHP iktidarının gazetecilere yönelik baskı politikası her geçen gün artarak devam ediyor. Dicle Fırat Gazeteciler Derneği, paylaştığı raporda tutuklu gazeteci sayısının 87’e çıktığını duyurmuştu.
Diyarbakır’da 8 Haziran’da gözaltına alınan 22 gazeteciden 16’sı tutuklandı, Ankara merkezli soruşturma kapsamında ise 25 Ekim’de gözaltına alınan 10 gazeteciden 9’u tutuklanmıştı.
Dicle Fırat Gazeteciler Derneği Eş Başkanı Dicle Müftüoğlu ile Türkiye’de gazetecilerin yaşadıkları baskı, yakın zamanda tutuklanan 25 Kürt gazeteciye yönetilen suçlamalar ve seçimlerden sonra ülkede basın ve ifade özgürlüğü konusunda neler yapılması gerekiyor, konuları üzerine konuştuk.
“KÜRT BASININI SUSTURMAYA YÖNELİK HAMLELER SÜRÜYOR”
Türkiye’nin basın ve ifade özgürlüğü sıralamasında dünya genelinde son sıralarda yer alan ülkelerden biri olduğunu belirten Dicle Müftüoğlu, “Türkiye’nin kuruluşundan bu yana bu tarz ihlallerin ve gazetecilere yönelik katliamların yaşandığı ülkelerden biri. Kürt gazetecilere yönelik baskı 1990’lı yıllarda nasıl gazeteler bombalanıyor, gazeteciler katledilip gözaltında kaybediliyorsa bugünde yöntemler değişse de Kürt basınını susturmaya yönelik hamleler sürüyor. Hakkında soruşturma açılmamış, gözaltına alınmamış tek bir Kürt gazeteci yok. Bu kadar baskının olduğu bir ortamda Kürt gazeteciler mesleklerini sürdürme noktasında bir çaba sarf ediyorsa o da bu geleneğin verdiği direnç ve inançtan geliyor” diye belirtti.
“ARKADAŞLARIMIZ SORGULANIRKEN GAZETECİLİK FAALİYETLERİ DIŞINDA BİR ŞEY SORULMADI”
Son 8 ayda Kürt gazetecilere yönelik iki büyük operasyonun gerçekleştiğini ifade eden Müftüoğlu, “Haziran ayında Amed merkezli düzenlenen operasyonda 20’s gazeteci 22 meslektaşımız gözaltına alınmıştı ve 16 kişi tutuklanmıştı. Arkadaşlarımıza savcılık ve hakimlik sorgularında gazetecilik faaliyetleri dışında herhangi bir şey sorulmadı. Yaptıkları haberler, çektikleri programlar soruldu. PKK lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit ülkedeki en önemli gündemlerden biri ve Newroz alanlarında insanlar Öcalan’a yönelik sloganlar atıp onun özgürlüğünü talep ediyorsa bu ülkede çalışan bir gazetecide doğal olarak bu konuya dair gündemi yaptığı haberlerde işler. Eğer bu gündemi işlemezse halka dair bir sansür uyguluyor demektir. Yine kültür programı sunan bir arkadaşımıza cezaevinde tutuklu bulunan Nudem Durak’a dair sunduğu haber soruluyor” dedi.
“MA MİKROFONU, SUÇ UNSURU SAYILDI”
Ekim ayında düzenlenen operasyonda da 9 gazetecinin tutuklandığını ifade eden Müftüoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
O iddianamenin içeriğine de baktığımızda Mezopotamya Ajansı’nda yayınlanan haberler olduğunu görüyoruz ama suçlama konusu yapılan haberlerin hiçbirine erişim engeli getirilmemiş. Kimyasal silaha dair yapılan açıklamalar ve eylemler, baskında alınan MA mikrofonu suç unsuru sayılıyor. Aslında gazetecilik yargılanıyor ve seçime giderken iktidar kendisine muhalif olabilecek hiçbir kesimi söz söylemesine imkan vermek istemiyor. Arkadaşlarımızın kısa bir zamanda serbest bırakılmasını ve meslek örgütleri ile halkı da bu meseleye dair dayanışma çağrısı yapıyoruz.”
“BASIN VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN SAĞLANMASI GEREKİYOR”
Seçimlerde iktidar değişirse basın ve ifade özgürlüğünün sağlanacağı bir ortamın gelişmesi gerektiğini vurgulayan Dicle Müftüoğlu, “Demokratik bir Türkiye için olmazsa olmaz konuların başında geliyor basın ve ifade özgürlüğü. Çünkü bir insanın kendisini ifade ettiği için yargılandığı bir ortamda demokrasiden söz etmek mümkün değil. Gazetecilere yönelik davaların hızlıca ele alınması ve yasaların yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Basın kartının artık iktidarların tekelinden çıkıp basın meslek örgütlerine devredilmesi gerekiyor. Bir insanın gazeteci olup olmayacağına bir bürokrat karar veremez. Bunu basın meslek örgütleri inceler. Bizlerin sansür yasası iktidarında dezenformasyon yasası dediği yasanın da yürürlükten kaldırılması gerekiyor, aksi halde iktidarın değişmesi çok bir şey değiştirmez” diye konuştu.
Cihan BERK/PİRHA
Yoruma kapalı.