Alevi Haber Ajansi

Mor Dayanışma 4.Türkiye Kadın Konferansı gerçekleştirdi -VİDEO

PİRHA- Mor Dayanışma, 3 bölgede eş zamanlı düzenlediği 4. Türkiye Kadın Konferansı’nı Marmara Bölgesi adına İstanbul’da gerçekleştirdi.

Mor Dayanışma Türkiye Kadın Konferansı’nın dördüncüsünü Ege, Marmara ve Akdeniz bölgelerinde eş zamanlı yaptı. Marmara Bölgesi adına İstanbul’daki Şişli Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde düzenlenen konferansa çok sayıda bağımsız feminist ve Mor Dayanışma üyesi kadınlar katıldı.

Konferansa ilk olarak 7 Ekim’den bu yana İsrail’in saldırılarına direnen Filistin halkının selamlanmasıyla başlandı.

TÖP Sözcüler Kurulu üyesi Juliana Gözen, Sosyalist Kadın Meclisleri İstanbul İl sözcüsü Leyla Can, TİP’li Kadınlar’dan Özlem Varlı, Özgür Genç Kadın adına Hivda Selen, Derin Yoksulluk Ağı adına Hacer Foggo, TJA adına Bahar Akdemir konuşmalarıyla kadınları selamladı ve destek mesajlarını iletti.

“MÜCADELEMİZİ BÜYÜTMEKTEN VAZGEÇMEYECEĞİZ”

Mor Dayanışma İl Meclis Üyesi Gizem Alice, yaptığı konuşmada “İktidarın mücadele alanlarına, kadın hareketine yönelik saldırılarını arttırdığı böylesi dönemde konferansımızı gerçekleştirmek bir önem oluşturuyor bizler için. Tüm saldırılara ve kadın dışı politikalara karşı biz kadınlar yan yana gelmekten ve mücadelemizi büyütmekten bir an olsun vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz” dedi.

Gizem Alice konuşmasının devamında Van halkıyla dayanıştığı için 54 gündür Şakran Cezaevi’nde tutuklu olan Sibel Örkmez’in mesajını okudu. Mesajda şu ifadeler yer aldı:

“54 gündür hukuksuz bir şekilde tutuklu bulunduğum Şakran’dan; Sosyalist Feminist Mücadelemizden aldığım inanç, coşku ve umut ile hepinizi özlemle selamlıyorum. Sermaye-iktidar ikilisinin canavarlığı kadınları yoksulluk, iktidar, suç ve ölüm kıskacına hapsediyor. Bu canavar kendini bize sarsılmaz ve devrilmez olarak gösteriyor. Fakat bugün bu canavarın karşısında kadınların örgütlü mücadelesinin gücü duruyor. Mücadelemizin gücü karanlığın sonsuzluğa yaklaştığı yerde bir aydınlatıcı ve ön açıcı olmaya devam edecektir. Çünkü gücümüzü hakikatimizden alıyoruz. Ve hakikat su gibidir, eninde sonunda yolunu bulup, başarıya ulaşacaktır. Bugün çağrımıza kulak verip sözümüze ortak olmaya gelen kız kardeşlerim, bilin ki buradaki her söz sözünüzdür, anlatılan biziz. Tüm heyecanımla özgür günlerde buluşmayı umut ediyor ve hepinizi kız kardeşçe kucaklıyorum. Yaşasın örgütlü sosyalist feminist mücadelemiz”

“ROJOVA VE FİLİSTİN’DE DİRENEN KADINLARI SELAMLIYORUZ”

Mor Dayanışma Türkiye Sözcüsü Cemile Baklacı ise yaptığı konuşmada şu ifadelere yer verdi:

“Derin bir umutsuzlukla yarına bakıyoruz. Dünyada şu anda yoksulluğun, sefaletin, savaşın kendisi yayılmaya devam ediyor. Kapitalist sistemin bunu çözebilecek bir kapasitesi yok. Bize getirebileceği hiçbir çözüm yok. Her an bir savaşın içerisinde olabiliriz. Suriye’de savaşı sürdüren Türkiye de bu savaşların bir parçası olmaya devam ediyor. Filistin halkını buradan tekrar selamlamak istiyorum. İsrail dünyanın gözünün içine baka baka soykırım yapıyor. Buna destek veren ülkeler bize demokrasi sözü ediyor. Bizler tüm bunlara karşı, Rojova’da ve Filistin’de devam eden savaşta direnen kadınları selamlıyoruz.”

“ FEMİNİST OLMAK BİZİ DAHA AZ SOSYALİST YAPMIYOR”

İstanbul Mor Dayanışma Sözcüsü İrem Kayıkçı ise şunları ifade etti:

“Dünya’nın her yerinde, Türkiye’de, Kürt illerinde faşizme, patriyarkaya, heteroseksizme direnen kadın ve LGBTİ+ları selamlıyorum. Patriyarkal kapitalizmin çoklu krizleri savaşlarla aşmaya çalıştığını görüyoruz. Bu iki sistemin birbirinden ayrı ama ortaklaştığı çıkar alanları var. Ancak bizim kadın mücadelemizin topyekün bu sistemden kurtarabileceğine inanıyoruz. Tüm kadınlarla, LGBTİ+larla, Kürtlerle, Alevilerle bu mücadeleyi büyüteceğimizi düşünüyoruz. Ne feminist olmak bizi daha az sosyalist yapıyor ne de sosyalist olmak bizi daha az feminist yapıyor. Azalmayan aksine güçlenen sosyalist feminist kadınların, Kürt kadınların, tecride maruz bırakılmaları, tutuklamaları tesadüf değildir diye düşünüyorum.”

“ MUHAKKAK BİZ KAZANACAĞIZ”

Mor Dayanışma üyesi Seda Yanmış ise kadın dayanışmasının yükseltilmesi gerektiğini vurgulayarak şöyle devam etti:

“Biz kadınlar, bu açlık düzeninden en çok etkilenenlerdeniz. Bizler sınıfın yanında, yöresinde değil tam da içindeyiz. İşçilerin emeklileri üzerinden yaşadıkları sefayı gizlemeye bile çalışmıyorlar. Neye karşı savaştığımızı iyi bilmemiz gerekiyor. Devletin ve sermayenin iş birliğine karşı savaşıyoruz. 31 Mart’tan sonra işçinin ve yoksulun güvenini kaybettiler. Ücretlerimizin daha da düşmesi, zaten esnek ve güvencesiz çalışmalarımızın daha da değersizleştirilmesi anlamına geliyor. Patronun arkasında devletin gücü var. Bu konferanstan söylüyoruz, Şimşek Programı’nı uygulatmayacağız. Hiç şüpheniz olmasın, muhakkak biz kazanacağız. Sosyalistler, feministler kazanacak”

“ELİMİZDE BİR TEK 6284 VAR”

Eşik Platformu adına söz alan Hülya Gülbahar ise 6284 sayılı kanunun önemine vurgu yaparak şunları söyledi:

“Şu anda 9. yargı paketini tartışıyoruz. Her pakette kazanımlarımızdan çok büyük kayıplar oldu. Soyadı meselesi sadece evli kadınların meselesi değil hepimizin meselesi. Tek tip bir aile modeli mi olacak, eşitlikçi bir aile modeli mi olacak tartışması var. Elimizde bir tek 6284 yasası var onun da yalnızca tek bir yaptırımı var. Bu 6284’ü etkisiz bırakmaktır. Yine cezalarda indirim yapıyorlar ve ağzını açanı hapse sokacakları ‘Etki Ajanlığı’ ile mücadele etmemiz gerekiyor. Bizler mücadele edersek kazanıyoruz. Bu zor günleri durdurabiliriz. Bu sefer işimiz daha zor. Dayanışmamızı yükseltmemiz lazım.”

“EKOSOSYALİST BİR FEMİNİZMİ SAVUNUYORUZ”

Mor Dayanışma üyesi Beyda Ceylan ise konuşmasını ekolojik kriz üzerinden kurdu. Ceylan, “Bu bir toplumsal sorundur. Çünkü toplumsal krizlerden kaynaklanıyor. 200 yılda inanılmaz bir değişime şahit olduk. Kapitalizmi yeşillendirmek mümkün değil. Ekoloji direnişlerinde biz kadınları en önde görüyoruz. Bu kadınlar doğurgan, anaç, kırılgan olduğu için değil kadınların emeğine ve doğasına el konulduğu içindir. Bu sebeple biz ekososyalist bir feminizmi savunuyoruz.” ifadelerini kullandı.

“NEFRETE İNAT YAŞASIN HAYAT”

Mor Dayanışma üyesi Yıldız Gezici ise LGBTİ+lar’a yönelik saldırılara değinerek “LGBTİ+ ve kadınların ihtiyaçları aynı olmasa da düşmanı aynı; AKP-MHP faşist iktidarı ve kapitalizm. Hepimiz biliyoruz ki LGBTİ+lara yönelik saldırılar AKP iktidarına ve patriyarkal kapitalizme hizmet ediyor. Tüm bu nefret politikaları karşısında yeryüzü sofraları kuruldu, kahkahalar atıldı. Her zaman vardık. Var olacağız. Nefrete inat yaşasın hayat” dedi.

“GÖÇMEN KADINLARIN SÖMÜRÜLMESİ KATLANARAK ARTIYOR”

Mor Dayanışma üyesi Gözde Veysioğlu, konuşmasına Rojova, Filistin ve İranlı kadınları selamlayarak başladı. Veysioğlu konuşmasında şunları dile getirdi:

“Türkiye hepinizin bildiği gibi Cenevre Sözleşmesi’nin tarafı olmasına rağmen Suriyeliler mülteci olarak tanımlanmamaktadır. Türkiye bugün dünyada en çok mülteciye ev sahipliği yapan ülkedir. Emperyalist savaşlar her zaman beraberinde göçleri getirecektir. Hepimizin bildiği gibi sermaye ucuz iş gücü ister. Ötekileştirmenin de ötesinde şiddetin göçmenler için normalleştirildiği ortamda göçmenler, sermayedarlar için bir fırsat olarak görülmektedir. Türkiye’deki mültecilerin %49.2si kadınlardan oluşuyor. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasıyla birlikte göçmen kadınların sömürülmesi katlanarak artıyor. Göçmen kadınlar kendi öznesi oldukları bir örgütlenmeye ihtiyaç duyarlar. Göçmen kadınların özneleşme sürecinde yerel kadınlara düşen görevse ortaklaşmadan geçmektedir. Erkek devlet aklından kendimizi sakınmalı ve kadın dayanışmasını nasıl büyüteceğimizin koşullarını aramalıyız.”

“KUTSAL AİLEYE HAPSOLMAYA NİYETİMİZ YOK”

Kampüs Cadıları Merkez Koordinasyon üyesi Eylül Gülce Kara da kadınların örgütlenmesindeki öneme vurgu yaparak şöyle devam etti:

“Aile baskısı yurtlarda yeniden üretiliyor. Bir diğer sorunumuz da üniversitelerdeki cinsiyetçi yapı. Nitelikli beslenme ve barınma için gençlere para bulamayan bakanlık, gençler evlensin diye para vermeye başladı. Bu eşitsizlikler sebebiyle bizler ne hayatımızın öznesi olabiliyoruz ne de yaşayabiliyoruz. Sermayenin ucuz iş gücü olmaya da kutsal aileye hapsolmaya da niyetimiz yok. Dünyanın dört bir yanında kadınlar direniyor, biz de bu direnişin bir parçası olmaktan gurur duyuyoruz.”

“İKTİDAR BİZİM SESİMİZİ DUYMUYOR”

Liseli Cadılar üyesi Nisa Akol ise yaptığı konuşmada “İktidar bizim sesimizi duymuyor. Bunu müfredatta da görüyoruz. Bizlerin fikirleri alınmadan yapılan uygulamaları görüyoruz. Bunun en büyük örneği MESEM ve ÇEDES uygulamaları. Sistemin çocuk işçiliği üzerinden sömürülmesi ve kadınların da burada sömürüldüğü bir düzen var. 4+4+4 sistemiyle örgün eğitimden uzaklaştırılmasıyla birlikte kadınlar yaşamdan soyutlanmaya başlıyor. Bu mücadeleyi sıralardan sokağa taşıyacağız.” dedi.

“ORTAK İLKELERDE BİRLEŞMEDİĞİMİZ SÜRECE YOL ALMA ŞANSIMIZ YOK”

CAN TV yayın kurulu üyesi Çilem Küçükkeleş, Alevi kadınlar ve Türkiye kadın hareketinin güncel durumuna ilişkin konuştu. Küçükkeleş şunları söyledi:

“Ölürken bile bu dünyaya eşit olmayı önerir bizim inancımız, bu sebeple bir bulaşık makinesi boşaltmakla kadın erkek eşitliği olmaz. Alevilerden çok duymuşsunuzdur ‘Bu devlet bizi asimile ediyor’ sözünü. Evet bu devlet bizi asimile etmeye çalışıyor ama devlet asimile ederken sadece Sünnileştirmeye çalışmıyor. Aynı zamanda tüm diğer karakterlerine de bizi benzetmeye çalışıyor. Bizi aynı zamanda erkekleştirmeye, iktidarlaştırmaya da çalışıyor. Doğal olarak asimilasyonu parçalı okumamız kendi içimizdeki eşitsizliği etkileyen ve içerdeki erilleşmeyi görmemizin önünde büyük bir engel taşıyor. Kendimizi kurtarmış sanma halinden bir an önce kurtulmaya ihtiyacımız var. Türkiye kadın hareketi ile birleşmeye de çok büyük bir ihtiyacımız var. Çünkü o kadar çok ortak söz üretiliyor ve deneyim bir araya geliyor ki hepimiz bu deneyimleri birleştirip buradan yürüdüğümüz andan itibaren çok daha güçlü bir yere geleceğimizi düşünüyorum. Diliyorum Mor Dayanışma, Alevi kurumlarındaki kadınlarla da ortaklaşmayı bir hedefe dönüştürür. Özgünlüklerimiz var ama ortak ilkelerde birleşmediğimiz sürece yol alma şansımız yok.”

“ÇIKIŞ KADIN MÜCADELESİNDE”

PİRHA muhabiri Dilan Şimşek ise kadın gazeteci olma deneyimini anlattığı konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

“Bizlere üniversite sıralarında ‘gazeteciler taraf değildir’ denildi. Hayır ben bir tarafım. Kadınların, emekçilerin, sosyalistlerin tarafındayım. Örgütlenme kadınlar için ne kadar büyük bir ihtiyaç bunu görüyor ve bunu biliyorum ama en çok kadın gazeteciler için bunu söyleyebilirim. Ekmekten, sudan daha acil bir ihtiyacımız varsa o da örgütlü bir kadın gazeteciliğidir. Çünkü biz bu toplumda ayrımcılığı yalnızca patrondan, medya sahiplerinden görmüyoruz. Bunu birebir çok devrimci gördüğümüz kurumların gazetecilerinden, oradaki örgütlü erkeklerden de görüyoruz. Her birimiz hedefteyiz. Pek çok arkadaşımız cezaevlerinde. Ben bunun da çıkışını her yerde olduğu gibi örgütlü bir kadın mücadelesinde görüyorum. Verdiğiniz mücadeleyi çok kıymetli buluyorum. Bu mücadeleyi toplumun her yanına taşıyabilmek, mümkün olduğu kadar görünebilir kılmak için biz gazetecilerin daha örgütlü bir mücadele vermesi gerektiğine inanıyorum.”

Dilan ŞİMŞEK – Devrim Fındık /İSTANBUL

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak