PİRHA – İlahiyatçı Yazar Fatma Yavuz, şiddeti üreten ‘kolektif çete’ye karşı kadınların, uluslararası mücadele vermeleri gerektiğini ifade etti. Yavuz, ayrıca Türkiye’deki kadın hareketinin çok güçlü olmasına rağmen potansiyelinin yüzde 20’sini kullandığını da söyleyerek “Milyonlarca kadınız, şiddete karşı da mı birleşemiyoruz? Burada birleşmezsek nerede birleşeceğiz?” diye sordu.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne doğru giderken İlahiyatçı Yazar Fatma Yavuz ile her dönem artan kadın cinayetleri ve yapılması gerekenler üzerine konuştuk.
“YARAYI İYİLEŞTİRMESİ GEREKENLER SÜREKLİ KANATIYOR”
Fatma Yavuz, kadın cinayetlerinin politik olmasının toplumda oturtulamadığını, kadın cinayetlerinin neden politik olduğunu insanların anlayacağı dilden anlatılması gerektiğini vurgulayarak, “Bir kadın şiddet görüyor, milyonlarca insan ‘şu saatte şurada gezmeseydi, orda durmasaydı, eteği, saçı böyle olmasaydı’ gibi bir sürü bunu destekleyen şeyler söylüyor. Öyle olunca da bunun arkası kesilmiyor. Maalesef bu yarayı iyileştirmesi gerekenler yaraya merhem sürmek şöyle dursun yarayı sürekli kanatıyorlar” diye konuştu.
“NE GİYECEĞİMİZİ HOCA BOZUNTULARINA MI SORACAĞIZ?”
Dini öğretilerden kaynaklı bir şiddetin varlığına dikkat çeken Yavuz, “Mesela Mahsa Amini, bu şaka değil, bir ülkenin kadınları iki tane yobaz softanın dini yorumu böyle diye kan kusuyorlar. Koca ülkenin kadınlarına zorla başörtü giydiriyorlar. Böyle bir şey olabilir mi? Korkunç bir şey ve buna ses çıkardılar diye insanlar öldürülüyor. Gencecik bir kadını bütün dünyanın gözü önünde yok ettiler. Ne takıp, ne giyeceğimizi Molla’lara mı soracağız? Hoca bozuntularına mı soracağız? Peygamber’e bile sormamız gerekmiyorken siz kimsiniz ki insanlara ne yapacaklarını söylüyorsunuz? Dolayısıyla önce bu şiddeti örgütleyen tipleri durdurmamız gerekiyor” şeklind ifade etti.
“ŞİDDETİ ÜRETEN KOLEKTİF ÇETEYE KARŞI TOPYEKÜN MÜCADELE EDİLMELİ”
Kadına yönelik şiddeti üreten ‘Kolektif Çete’ye karşı topyekün mücadele edilmesi gerektiğinin de altını çizerek devamında şunları ifade etti:
“Bir insanın hakkını savunmanız için ona inanmanız, onun gibi yaşamanız gerekmiyor. Hak herkes için savunulur. Ben hala saçımın ucu gözükecek diye başörtüyü bırak bone bile takıyorum ama bu benim mini etekli kardeşimin hakkını savunmayacağım anlamına gelmiyor. Biraz demokrasi kültürünün içselleştirilmesi lazım. Bütün bu şiddeti üreten kolektif çeteye karşı kadınların tamamının topyekün mücadele etmesi gerekiyor. Ve bunu destekleyen erkeklerin de ses çıkarması gerekiyor.
Bütün dünyada kadına karşı şiddetin artık durdurulması gerekiyor. Uluslararası toplum baskı yaparsa bütün ülkeler de buna uymak zorunda kalırlar. Şiddeti uygulayan insanların korkması gerekiyor artık. Biz nasıl tweet atarken ‘şimdi böyle yazarsam gözaltına alınırım, polis kapıma gelir’ diye silip yazmıyorsak, o korkuyu bize yerleştirdilerse onlar da korkacaklar. Bir hayvana, bir kadına bunu yaparsam polis gelecek bana ceza yazacak diye düşünüp korkmaları lazım. Ama korkmuyorlar. Şiddeti uygulayan herkes korksun ki ‘yaparsam başıma çok kötü bir şey gelecek’ düşüncesiyle kendini durdursun. Her şeyi çözmez bu belki ama bir kısmını çözer.
BURADA BİRLEŞMEZSEK NEREDE BİRLEŞECEĞİZ?
Benim üzüldüğüm bir nokta da kadın hareketinin çok güçlü olmasına rağmen potansiyelinin yüzde 20’sini kullanması. Çünkü Türkiye’deki kadınların sayısını düşünün çok kalabalık bir toplumuz. Kadınların büyük çoğunluğunun bu mücadeleden haberi yok, olsa bile çok uzakta duruyor. Mesela dindar bir kadın ve bir yanda da çok laik seküler bir kadın düşünün, bunlar politik alanda karşıt olabilirler. Ama ‘kadın olarak ortağız, kadın olarak aynı darbeyi yiyoruz, kadın mücadelesinde omuz omuza olalım’ diyebilseler bu mücadele çok güçlü bir hale gelecek. Bir ideolojiniz var ve karşıt ideolojideki kadınla kadın mücadelesinde yan yana yürüyünce akşam ona dönüşmeyeceksiniz, korkmayın. Bugün omuz omuza kadınların hakkını savunun ertesi gün de karşı karşıya gelin. Bunların hepsi demokrasinin de hayatın da içindedir, doğaldır, normaldir. Karşıtlıklarımız, farklılıklarımız bunlar bizi ortak noktalarımızdan ayırmamalı. Yoksa sembolik kalıyor. Çok güçlü bir kadın mücadelesi olabilir Türkiye’de. Milyonlarca kadınız, şiddete karşı da mı birleşemiyoruz? Yolda giderken manyağın teki samuray kılıcını çekip bizi öldürebilir. Bak bu kadar ortağız. Burada birleşmezsek nerede birleşeceğiz?”
Devrim FINDIK/İSTANBUL
Yoruma kapalı.