PİRHA-Yeşil Sol Parti Diyarbakır Milletvekili Serhat Eren, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un yanıtlaması istemiyle iki soru önergesi hazırlayarak, Diyanet’in Kobani Kumpas Davası’na dahil edilmesini sordu.
HDP önceki dönem Eş Başkanlarının, milletvekillerinin ve MYK üyelerinin yargılandığı Kobani Kumpas Davası, Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye devam ediyor. Cumhurbaşkanlığına bağlı Diyanet İşleri Başkanlığı, Kobanî kumpas davasında, soruşturma aşamasında dosyaya dahil olmamasına rağmen iddianamede savcı tarafından müşteki sıfatıyla davaya davet edildi. Kobani protestoları sırasında “Kuruma bağlı binalarının zarar gördüğünden” bahisle davaya katılma talebi kabul edildi.
“DİYAYET İKTİDARIN YARARINA HİZMET ETTİĞİNİ GÖSTERMİŞTİR”
Serhat Eren soru önergesinde, Diyanet’in iktidarın sözcülüğüne soyunmuş olduğuna vurgu yaparak, “22 Nisan 2021 tarihinde Mahkemeye verdikleri dilekçede “09.09.2014 – 30.12.2020 tarihleri arasında gerçekleşen Kobani protestoları sırasında kuruma bağlı binalarının zarar gördüğünden” bahisle davaya katılma talebinde bulunmuş ve mahkeme de tüm kurumlar gibi Diyanetin bu talebini kabul etmiştir.
14 Nisan 2023 tarihinde 5268 sayfalık mütalaanın siyasetçilerimizin sorguları tamamlanmadan ve tevsii tahkikat talepleri karşılanmadan boş salona okunmasının ardından 11 Mayıs 2023 tarihinde Diyanet İşleri Başkanlığı bu kez de mütalaaya karşı beyan dilekçesi sunarak ‘Başkanlığın bütün insanlığın barış ve huzuruna katkı sağlayan saygın bir kurum’ olduğunu belirterek, davada yargılanmaya çalışılan siyasetçilerimizin ‘bu durumu temelden sarsan ve telafisi imkansız zararlara yol açan fiil ve davranışlarının olduğunu, din hizmetlerinde itimat ve güvenin kaybolması halinde bu alanın çeşitli sapık akım ve gruplara kalacağını, halkın sevgi, kardeşlik, barış, huzur, güven, birlik ve beraberlik içinde hiçbir korku ve endişe hissetmeden yaşamlarını sürdürmesi için terör eylemleriyle ülkeye zarar veren kişilerin cezalandırılması gerektiğini’ iddia etmiştir.
Diyanet’in suçtan zarar gördüğünden bahisle davadan haberdar edilmesinden başlayarak mütalaaya karşı beyanda bulunup siyasetçilerimizin cezalandırılmalarını talep etmeleri bu davanın ne kadar özel bir yargılama olduğunu, devletin bu davada tüm kurumlarıyla bizzat taraf olduğunu, bağımsız ve tarafsız bir yargılamanın bu koşullar altında gerçekleşemeyeceğini bir kez daha göstermiştir. Öte yandan Diyanet, iktidarın siyasi saiklerle ilerlettiği bu kumpas davasındaki sözcülüğüne soyunmuş, dilekçedeki iddiasının aksine tüm insanlık için hizmet etmediğini, iktidarın yararına hizmet eden bir kurum olduğunu göstermiştir.” dedi.
“DİYANET’E GÖRE IŞİD BİR TERÖR ÖRGÜTÜ MÜDÜR?”
Yeşil Sol Parti Milletvekili Serhat Eren’in cevaplanması üzere sunduğu önergede şu sorulara yer verildi:
“1.Kobani kumpas davasında, soruşturma aşamasında dosyada bulunmayan Diyanet’in kovuşturma aşamasında Mahkeme tarafından re’sen davadan haberdar edilmesi CMK’nın hangi maddesine dayanılarak yapılmıştır?
2.Diyanetin davaya bu şekilde dahil edilmesi, mahkemenin tarafsızlığı ve bağımsızlığı ile hukukun üstünlüğü ilkesine aykırı değil midir?
3.Diyanet bugüne kadar hangi davada aynı usulle haberdar edilmiştir? Bundan sonra siyasi yargılamalarda Diyanet re’en haberdar edilecek midir?
4.Diyanet bugüne kadar hangi davaya katılma talebi sunmuştur? Kadın ve çocuklara tecavüz eden, onları kaçıran, köle pazarlarında satan, insanlık dışı barbar IŞİD üyelerinin yargılandığı herhangi bir davaya katılmış mıdır?
5.Diyanet’in katılma talebi hangi davalarda kabul edilmiştir?
6.Diyanet’e göre IŞİD bir terör örgütü müdür?
7.Bütün insanlığın barış ve huzuruna katkı sağlayan saygın bir kurum olduğunu iddia eden Diyanet’in, 2018 yılında Afrin’e operasyon düzenlendiğinde tüm camilerde yatsı ve sabah namazı sonrası Fetih Suresi’ni okutmasının sebebi nedir?
8.Diyanetin dilekçesinde kullandığı ifadeler nefret suçu oluşturmamış mıdır? Dilekçede “sapık akım ve gruplar” ifadesinden ne kastedilmiştir?
9.Diyanetin, Kürt siyasetçilerinin IŞİD terör örgütüne karşı durdukları için yargılandıkları ve siyasi bir kumpas olduğu AİHM kararı ile ortaya konulan ve henüz yargılama sürecinin devam ettiği bu davada masumiyet karinesini yok sayan ve din hizmetlerinin zarar gördüğünü söyleyerek manipülasyonda bulunan katılma talebi, görevi kötüye kullanma anlamına gelmemiş midir?
10.Diyanetin katılma dilekçesi ile görevini kötüye kullanması, ayrımcı, saldırgan ve ötekileştiren bir dil kullanarak nefret suçu işlemesi, dini referansları kullanarak yargılamayı etkilemeye çalışması sebebiyle hakkında soruşturma başlatmayı düşünüyor musunuz?
11.Hukukun üstünlüğü ve mahkemelerin bağımsızlığının tesisi adına Diyanetin bu tarz dilekçelerle yargıyı etkilemesinin önüne geçmek için gerekli adımları atacak mısınız?”
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.